BÖLÜM 51

2.3K 119 7
                                    

'Kız onun okyanusunda eli kolu bağlı nefes almak için çırpınıyordu.'


"Asla! Sana babamın bana emanet ettiği hiç bir şeyi vermeyeceğim duydun mu beni amca!"

Hiç bir kelimemi umursamadan ikisi de çıktı. Hırsımı alamayıp elimdeki kağıdı avuçlarım arasında buruşturarak arkalarından fırlattım.

"Emel sakin ol yarana bir şey olacak."

Elimdeki serumu tek hamlemde sökerek üstümdeki örtüyü kenara fırlattım. Kimseye asla babamın emanetini bırakmayacaktım. Ulaş kollarımdan tutup beni durdurmaya çalışsa da omuzlarından itmeye çalışarak ayapa kalkmaya çabalıyordum.

"Bırak beni! Bırak!"

"Yeter artık dur!"

Sesi tüm odaya yankılanırken koltuk altlarımdan tutup beni tekrar yatağa oturttu. Karnımdaki bu sızıdan daha fazlasını çektiğimi göremiyordu. Babamın emanetini onlara asla bırakamazdım. Göz yaşları içerisinde Ulaş'ı iterek dudaklarımdan dökülen hıçkırıkları bir saniye bile umursamadan başımı geriye attım.

"Neden ölmedim ki ben! Neden?"

Sözlerimin hemen ardından yüzümü avuçlayıp çatık kaşlarıyla sakinleştirmeye çalıştı. Ama asla sakinleşmeyecektim bunu da alttan alırsam her şeyimi kaybedecektim. Her şeyimi...

....

Sabaha kadar uyumamıştım. Ulaş yanımda gözlerini bir saniye bile benden ayırmamıştı. Dayımu da kaybetmiştim artık kaybedecek hiç bir şeyim kalmamıştı.

"Ben..." dedi saatler süren ölüm sessizliğini katı sesiyle bozarak. Oturduğu yerden kalktığını duydum ama bakışlarımı ona çevirmedim.

"Çıkış işlemlerini halledip geliyorum."

Bir şey dememi beklemeden odadan çıktığında göz yaşlarım bir kez daha aktı. Tek dayanağım ailem dediğim dayımı da kaybetmiştim. Tek başıma yanlız kalakalmıştım.

"Emel hanım?"

Doktor hanım içeriye girip elimdeki serumu çıkartırken bir şeyler anlatıyordu. Bakışlarım hala duvardaydı.

"Çalışma hayatım boyunca ilk defa bir hastamı bu kadar erken taburcu ediyorum. Siz gerçekten çok güçlü bir kadınsınız Emel hanım."

Ne yapacaktım? Buradan çıkınca evime gidebilecek miydim? Daha kimin aldığı belli olmasa da evime yerleşmişler miydi? Öyle bir çıkmaza girmiştim ki Ulaş'ın okyanusunda elim kolum bağlı nefes alabilmek için çırpınıyordum.

"Emel hanım? Pekala ilaçlarınız için bir reçete yazdım. Ulaş beye verdim şimdiden geçmiş olsun. Dikişleriniz de bir hafta sonra alınacak."

Neden çaresiz hissediyordum? Ben Pust Karahan'ın kızıydım. Çaresizlik benim son düşüncem bile olmaması gerekiyordu. Neden boğuluyormuş gibi hissediyordum ki? Ben bu değildim, ben Emel Karahan'dım asla pes etmezdim babamdan öğrenmiştim bunu. Pes etmek bizim hayatımızdaki kurallarda asla yer almazdı.

"Sen..." dedi başıma minik bir öpücük kondurarak.

"Sen benim kızımsın. Pusat Karahan'ın prensesisin. Ne olursa olsun asla pes etmeyeceksin. Yirmi senedir sana asla bir yasak koymadım ama şu an koyuyorum kızım. Pes etmek sana yasak ve biliyorsun ki yasaklarım çiğnendiğinde asla yumuşak olmuyorum."

Başımı göğsünden kaldırıp zümrüt yeşili gözlerine baktım. Ne zaman babamın gözlerine baksam hep onun kadar güzel gözlerim olsun isterdim. Usulca gülümseyerek göz yaşlarımın arasında başımı salladım.

PANZEHİRWhere stories live. Discover now