BÖLÜM 54

1.8K 106 10
                                    

'Seni kafamda bile öldürmek istemedim çünkü ölüler kokardı ve zihnimde ölünün kokusunu dahil istemedim.'




"Çok özür dilerim efendim araç önüme birden çıktı!"

"S-Sorun değil biraz daha hızlı sür."

Artık acıyı hissetmiyordum. Beni asıl korkutam şey elimdeki kanlardı. Gözlerim sürekli kayıyor ve kapanmak için savaş veriyordu. Yüzümdeki terler usul usul akarken başımı geriye atıp derin derin nefesler almaya çalışıyordum.

Çok geçmeden hastaneye ulaşabilmiştik. Şoför arka kapıyı açıp beni içinden çıkardığında bir yandan da doktorlara bağırıyordu. Kafam sanki bedenime ağır geliyormuş gibi bir yandan yürümeye çalışıyor bir yandan başımı taşımaya çabalıyordum. Şoförüm elimi omzuna atmış beni hastaneye sokmuştu. Doktorlar sedye ile geldiklerinde bedenimi serbest bırakıp kendimi sedyeye attım.

"Kanaması var ne olduğu hakkında bilginiz var mı!" dedi doktorlardan biri. Şoför sedyemi sürmeye devam ederken başınu iki yana salladı.

"Evden çıktığında eli karnındaydı! Ben ne oldu bilmiyorum!" dedi telaş dolu sesiyle.

"Tamam siz burada bekleyin biz gerekeni yapacağız." dedi doktor. Şoförüm dışarıda beklerken beni acile alıp müdahaleler için hazırlanmaya başlamışlardı.

Canım yanmıyordu belki de yanıyor ama ben hissetmiyordum. Kesik kesik nefesler alıyor doktorları izliyordum.

"Emel hanım siz anestezi uygulayacağı-"

"Hayır, şimdi olmaz lütfen davam var yetişmem gerekiyor."

"Dikişleriniz açılmış yeniden bir dikiş atmamız gerekiyor. Bu acıya dayanamazsınız."

Farkındaydım ama şunun şurasında bir kaç saat sonra davam vardı ve gidemezsem onların kazanma yüzdeleri yükselirdi. Başımı iki yana sallayarak zar zor yutkundum.

"Dayanabilirim siz ne gerekiyorsa yapın ama sakın beni uyutmayın."

Doktorları ne kadar zor duruma düşürdüğümün farkındaydım ama uyumamam gerekiyordu. Karnımdaki dikişler için işleme başladıklarında dişlerimi sıkarak gözlerimi sıkıca kapattım.

İşte şimdi canım yanıyordu. Bugün dikişlerimin alınması gerekirken yeniden dikiş atılıyordu ve derime giren o şey her neyse acıdan daha beterdi. Dudaklarımdan dökülen iniltiler bütün odaya yankılanıyordu. Doktorlar karşımda terler döküyordu.

Yarım saatin sonunda bu işgence bitmişti. Ama ömrümden ömür gitmişti sanki. Acının daha fazla beni güçsüz düşürmemesi için enjekte edilen ağrı kesicilerle biraz da olsa kendime gelmiştim.

"Şanslısınız ki dikişlerinizin hepsi açılmamış. Yarım saat sonra çıkış işlemlerinizi yapacağız. Yakınlarınıza haber vermemiz gerekiyor."

"Gerek yok doktor hanım ben kendim halledebilirim."

Doktor başını sallayıp odadan çıktığında hemşirelerden biri kolumdaki serumu kontrol ediyordu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

Nedenini bilmediğim bir pişmanlık sarmıştı içimi, bir konuda bedenimi kaplayan o pişmanlık şu an bütün duygularımı paramparça ediyordu. Gözlerimi açıp etrafıma bakındım kimsem yoktu. Bir sene öncesine kadar bu durumda olsaydım belki bütün ailem dostlarım yanımda olurdu. Ama şimdi bir kişi bile yoktu. Hepsi bir yana dağılmıştı. Belki de babamın vurulduğu gece benim kıyamet günümdü. Ruhumu öldüren o kurşun sesi ile birlikte cenaze namazım kılınmıştı.

PANZEHİRWhere stories live. Discover now