BÖLÜM 43

2.5K 138 4
                                    

'Yaşamayı arzu etmeyen bir hayat, sona erme yoluna girmiş demektir.'

Jack London

Saatlerce bir saniye bile gözümü ayırmadım ondan. Arada gülümsüyordum çünkü uyurken onu izlemek hep hoşuma gidiyordu. Ben daha gözlerinin içine bakamazken sana nasıl kıymışlardı...

"Oğlum dünden beri ağzına tek lokma sürmedin. Bak sana kahve getirdim saatlerdir ayaktasın bari şu kahve tutsun seni."

"Emel uyansın söz veriyorum yiyeceğim anne ama şu an lütfen bana bir şey verme. Çünkü yediğim içtiğim her şey canımı yakar."

Annem en son pes ederek elindeki kahveyi Atlas'a uzattı. Saatler sonra bakışlarımı Emel'den çekip Atlas'a baktım.

"Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?"

Elindeki kahveyi usulca yanındaki koltuğa indirip başını olumsuz anlamda salladı.

"Emin ol hiç rahat değilim. Emel'in bu durumda olması en az senin kadar benim de canımı yakıyor. Fakat bunu belli edemiyorum."

Gülerek ellerimi sakallarımdan geçirdim.

"Nasıl belli edemiyorsun ya? Benim aklım almıyor içeride yatan senin yiğenin ve sen çok sakinsin. Özellikle de bunu yapan kişi sizin piçiniz."

"Sözlerine dikkat et Ulaş."

Dün attığım yumruk yüzünden burnunda sargı vardı. Şu an sakin kalmamın tek sebebi içeride yatan kadının bana verdiği sabırdı. Cevap vermeden sinirle gülerek gitmeye başladım. Koridorun sonundan sağa döndüğümde o kansızın odası vardı. Annem bundan korkarak kolumu tutup durdurdu.

"Nereye?"

"Lavoboya anne lavoboya."

Başını sallayınca kolumu çekip ilerideki lavoboya girdim. Elimin üstündeki sargıları çıkartıp sanki bütün hırsımı atabilecekmiş gibi hızlı hızlı yıkamaya başladım.

*Ateş sesi*

Emel bana koşarken birden durmuştu. Kaşlarımı çatarak ne yaptığını izledim. Yanımdaki adamlar karşı tarafa ateş ederken bakışlarımı bir saniye bile ondan ayırmadan bakmaya devam ettim. Dudaklarını hafif aralayarak bir şeyler mırıldanmıştı. Ne dediğini anlamak için ona doğru koştum. Bana sarılması umuduyla belini kavradım. Fakat bir anda kucağıma düşmüştü.

O an hala nasıl anlamadığım için kendime binlerce kez lanet ediyordum. Vurulduğunu anladığım anda Eser'in arkasından 'Merak etme rapunzel beraber gideceğiz!' demesiyle başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü.

Suyu kapatıp ellerimi lavobonun iki yerine dayayarak aynadan kendime baktım. Beyaz gömleğimin düğmeleri göğüs altıma kadar açıktı. Anlımda sargı kolumda serumdan kalan bez vardı. Gözlerim ağlamaktan şişmii ve kızarmıştı.

Her yeri yakıp yıkmak istiyordum. Yetişemediğim için onun gözlerimin önünde vurulmasına izin verdiğim için...

İçimdeki öfkem etrafımdan daha çok banaydı. Sevgimin onu ne kadar zehirlediğinin farkında olmak acı veriyor ve kendimden nefret etmemi sağlıyordu.

Lavobodan çıkıp usul adımlarla annemlerin olduğu yere doğru giderken arkamdan birinin seslendiğini duydum.

"Ulaş bey!"

Arkamı dönüp kimin geldiğine bakarken doktorlar ve hemşirelerin toplu şekilde bana doğru koştuğunu gördüm. Kaşlarımı çatarak bana doğru gelmelerini izledim. En baştaki doktor durmuş diğerleri Emel'in odasına girmişti.

PANZEHİRWhere stories live. Discover now