Bölüm 50- Sesleniş

42 5 1
                                    

Ne zamana kadar sürecek? Ne zamana kadar devam edecek? Yoksa hiç bitmeyecek mi? Dinmeyecek mi?...
Böyle yaşamam adil mi? İnsanlar mutluyken, hayatlarına devam ederken böyle yaşamam adil mi? Hak ettiğim hayat bu mu benim?
Sıralayabileceğim bir sürü soru işaretine, Sıralayabileceğim bir sürü acı sığdırabilirim... Öyle ki insanlar tahammül edemez oldu artık. "yine mi mutsuzsun?" hep mutsuzum... "yine ne oldu?" yine canım acıdı, nefessiz kaldım. Kendime tutunamıyorum, tutunacak bir dal aradım. Bulduklarım ellerime battı.. Yine tutunamadım. Sanırım ben tutunamayanım. Hayata tutunamayan, mutluluğa tutunamayan, huzura tutunamayan, şarkılara tutunamayan...

Sevilmeyenim ben. İstenmeyenim. Bu hep böyleydi. Sevmeyi sevmiyorum.. Bağlanmayı sevmiyorum.. Kalbim o kadar aciz ki. Bulduğu ilk kişiye tutunuyor.. Güçlü değilim, hiç olmadım. Sevmeyi bilmiyorum, beceremiyorum. Benim suçum mu bu? Ben mi itiyorum kendimden insanları? Ben mi soğutuyorum?

Düşünceleri atamıyorum aklımdan... Bırakamıyorum.. Çok gürültülü.. Çok fazla gürültülü... Kulaklarım parçalanıyor sanki... Beynim kaldırmıyor artık, zonkluyor... Neden bırakamıyorum...

Aynada baktığım gözler sorumlu sanki her şeyden... Her şeyin sorumlusu benim... Ruhumun kirli olduğunu hissediyorum. Temizlenemeyecek kadar kirli. Belki de bu yüzden sevemiyorum onu? Eğer bir şansım daha olsaydı, hiç yaşamamış olmayı dilerdim...
***
(Gizemli kişi)
Donmuş bedenimle gözlerimi ağır ağır açtım, aradan ne kadar süre geçmişti acaba? Buradan nasıl çıkacağım?

Sorularımı erteleyip etrafa bakmaya başladım uzun uzun...

Ağaçlar, her şey yanmış küllerle doluydu... etrafı yoğun gri bir renk baskın tutuyordu, burada kalıp çıkamayan ardından da yanan ruhların külleri... hiç ateş, hiç su yoktu..

Benim ruhum da yanıp kül olur muydu? Yoksa çıkabilir miydim buradan...

O nasıldı acaba? Benim küçük meleğim, onun her şeyini kaçırdım... kaçırdım işte..

Belki de kaçırmadım, ah burada ne kadar süre durduğumu bir bilsem..

Boş yollarda öylece yürüdüm... bir yanın siyahlığı bir yanın beyazlığıyla burası griydi..

Gücümü toplamak zorundayım... bir şekilde buradan çıkmalıyım!

Duyduğum sesle korkarak bir yere saklandım, gücüm kendini toplayana kadar bende yalnızca insanım...

İnsan değillerdi, ayakları yoktu, havada süzülüyorlardı bütün üstleri gri, yırtık bütün üstlerini kaplayan bir şey vardı ve kapüşonuyla yüzleri örtü-

Aman tanrım! Tabii ya! Bu o efsanelerde anlatılan yaratıklar! Ruh yakıcılar!..

Buraya gelenlerin ruhlarını yakanlar bunlar...

Gittiklerini gördüğümde korkuyla çıktım birazı yanmış çalılıkların arasından...

Arkalarından saçılan külle öksürmemeye çalıştım

Bir yere saklanmam gerekiyor, nereye saklanacağım?.. nereye saklanacağım?

Tekrar gelen sesle bir mağaranın içine saklandım korkuyla...

Arkamda hissettiğim nefesle sıçradım

"Kim var orada! Kim var dedim!"

"Sen kimsin?"

"Ses ver dedim!"

Nefes sesi bir gülüşe dönünce korkuyla çıkacaktım ki koşarken ayağımdan sert, uzun tırnaklı bir elle bağırdım korkuyla...

İçimdeki Şeytan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin