Bölüm 27 -Genç Kız Cinayetleri

77 8 7
                                    

Kurtar... Ruhumu, benliğimi kurtar... Çok yoruldum,
Sıkışıp kalmış bu bedenimi kurtar,
Dindir bu bitmek bilmeyen acımı,
Dindir bu durmak bilmeyen gözyaşımı...

solgun bedenim,
Solgun ruhum,
Yardım dilenmekte çaresizce şimdi...
Sahi, görür müydü bir gün birsi de bu kaybolmuş bedeni?

Sönmüş yıldızlarımı parlatmaya çalışıyorum,
Sönmüş ruhumu aydınlatmaya çalışıyorum,
Gökyüzündeki yıldızları saymaya başlıyorum,
Eğer hepsini sayarsam sanki bitecek bu acı...

***

Mutlu muydum şimdi? Mutlu olmaktan korkan bir korkak mıydım yoksa? Çünkü ben ne zaman mutlu olsam sonrası hep acıdır...

Korkmaya başlıyor bir süre sonra insan mutlu olmaktan bile... Alışıyor acıya yavaşça... Alışıyor insan yavaş yavaş her şeye. Gülemem artık diyorsun, göremem artık... Fakat zorunda bırakıyor hayat seni pek çok şeye, şu anda yaşadığın hayatı yaşamaya, gördüğün insanları görmeye, dayanamadığın o acıları yaşamaya mecbur bırakıyor...

Gökyüzüne bak, parlayan yıldızlara, şehirlerin ışıklarından sönükleşmiş o yıldızlara, görüyor musun orada? görüyor musun özgürlüğü? Kaybolduklarını düşünüyorsun değil mi? Güneş bu berbat güne heyecanla merhaba dediğinde yıldızlar kayboluyor sanıyorsun... Oysa yıldızlar hep oradadır, sanırım acım da böyle... Bazı zamanlarda sönüyor gibi gözükse de aslında hep oradalar...

***

"Aras?"

"Efendim Asya?"

"Neden burada yiyorsunuz?"

"Sanane Asya?"

"Ablana saygılı olmayı ne zaman öğreneceksin?"

İçeri giren Deren Teyzeye döndüm

"Buna mı saygılı olayım anne? Yağız'a söylediklerini duyduktan sonra ölsem de abla demem ben buna bırak saygıyı!"

"Kendimde değildim diyorum nesini anlamıyorsun Aras?"

"İnsan sarhoş olduğunda aklından geçen herşeyi söyler, bunu unutma!"

"Yok anne bunun akıllanacağı!"

Dedikten sonra çıktı ve gitti Deren Teyze de saygılı olma konusunda söylenip çıktı. Onlar çıktığında sessizliğimi bozdum

"Aras ablan ne soylusu? O da sizin gibi mi?"

"Melione: ölen insanların yani gölgeler veya hayaletlerin tanrıçasıdır. Melione'nin kendi yolunu insanları korkutarak çizdiğine inanılır. Hades'in kisvesini alan ve Styx nehri'nde Persephone'u baştan çıkaran Zeus'un kızı olduğu söylenir. Bu nedenle o  en büyüğü ve şimşeğin tanrısı Zeus ve yeraltının karanlık kraliçesi Persephone'dan doğduğu için yarısı parlak yarısı karanlıktır."

"İyi de senin baban iyi değil mi? Ayrıca ne kadar iğrenç!"

"Alış, alış... Babam bir soylu değil..."

"O zaman ablan neden öyle?"

"Bilmem belki de yarı tanrı sayıldığı içindir..."

"O zaman sen neden böylesin?"

"Olabiliyor öyle şeyler, ben tam Tanrı olarak sayılıyorum çünkü genlerimin neredeyse hepsini annemden almışım, ama Asya büyük çoğunluğunu babamdan almış..."

"Ne tuhaf anatomi... Madem konusu açıldı Zeus Hera gibi zeki ve güzel bir tanrıçayı nasıl kandırmış?"

"Bir bahar günü Zeus, tapınağında dinlenirken, pencerenin kıyısına gider. Ve bahçede çiçek toplayıp şarkı söyleyen dünyalar güzeli bir kız görür ve ona aşık olur. Zeus daha önce de yaptığı gibi farklı bir kılıkta görünerek, soğuk bir gecede soğuktan titreyen bir guguk kuşu olur. Hera kuşa acıyıp avuçlarına alır ve onu göğsüne bastırır. Bu sırada Zeus, gerçek haline bürünür. Ve şu sözleri söyler:

İçimdeki Şeytan Where stories live. Discover now