PART 60: Kanatlı Bez

4.2K 211 23
                                    

Tamam, şimdi altmış bölüm olduk farkında mısınız!? Huh, zaman ne çabuk geçti? Şimdi bu yazıyı uzun zamandır erteledim fakat şimdi zamanı geldi. Çünkü artık resmen bir YGS adayı oldum. Final çok, çok yakın! Belki bir beş bölüm sonra? Olabilir. Bu hikayeyi seven, sevmeyen, okumaktan sıkılan veya hala ilk günkü gibi heyecanla okuyan ama yine de hikayemi okuyan tüm mükemmel insan taneleri; üzülmeyin. Tabi ki, bir şeyleri yoluna koyduktan sonra yeni bir hikaye yayımlayacağım. Ve kız karakterim çoktan hazır. Sadece uygun zaman…

Fazla uzatmak istemiyorum, ve sizi fazlaca gecikmiş bu bölüm ile bırakıyorum. Yoğunluğum arasında elimden çıkanın en iyisi bu, kötü olduysa affedin, kontrolde edemedim ama siz yine de yorum yapın. Başka hiçbir şey değil. Sizi seviyorum, pıtırcanlar.

Keyifli Okumalar,xo.

 

PART 60: Kanatlı Bez

Harry’den

Niall eve gitmek üzere haber vermek üzere Taylor ve diğerlerine haber vermek için içeri geri döndüğünde dışarıdaki temiz havayı içime çekerek gerilen sinirlerimi yatıştırmaya çalıştım ve şansıma ortalıkta fotoğraf çeken birileri olmadığı için dışarıdan nasıl gözüktüğüme pek dikkat etmek zorunda değildim. Sadece Resee’in, -tam bir göt kafalı- biraz abartmış olmasını umuyordum. Eskiden kıskançlığın bana göre olmadığını düşünen ben, şimdi Ella ile ilgili ufacık bir şeyde kalp krizi geçirecek duruma geliyordum. Sanırım bu Ella’dan önceki diğer kadınlara fazla değer vermediğimi gösteriyordu. Yoksa onlar içinde aynı şeyleri hissetmem gerekmez miydi?

Sanırım öyle olması gerekirdi.

“Bu acele neden Niall, tanrı aşkına!” Taylor’ın elinden tutmuş sürükleyen Niall dışarı çıktığında bana bakarak kafasını iki yana salladı.

“Seninki yüzünden kendi kız arkadaşımı savsakladım ve şu hale bir bak,” Taylor’un bileğini tuttuğu elini havaya kaldırdı ve Taylor’u işaret etti. “Sarhoş olmuş!”

Tüm olanlara rağmen TayTay’ın baygın bakışları bu sefer beni güldürdüğünde biraz daha gülmem ve rahatlamam gerektiğini düşündüm. Sonuçta Ells’m iyiydi.

“Bırak beni Niall, Starbucks’a gideceğim!” Niall pes edercesine baktığında biraz da bizim yüzümüzden bu halde olan Taylor’un diğer koluna girdim.

“Pekâlâ, eğer yürümeyi başarabilirsen eve dönmeden önce Starbucks’a gideceğiz.” Taylor gülümsedi ve dik durarak yürümeye çalıştı.

“Ne gerek var Hazz? Ben evde ona kahve yaparım!” Taylor eliyle Niall’ı ittirdi.

“Siktir git sarışın balkabağım. Senin kahveni istemiyorum!” Sonunda arabaya ulaşmanın zaferiyle Niall ve Taylor arka koltuğa geçerlerken şoför koltuğuna oturarak arabayı çalıştırdım ve Niall’dan bardan çıkarken yanına aldığı Ella’nın çantasını istedim ve içinden ev anahtarlarını alarak cebime sıkıştırdım. Arkadaki şapşal çifti evlerine bıraktıktan sonra bu anahtara ihtiyacım olacaktı. Arabayı küçük bir Starbucks’ın önüne park ettiğimde Taylor beklemeden kendini dışarı attı ve Niall bezgince peşinden koşturdu. Bende onları takip ederken güzel bir kahveye ihtiyacım olduğunu düşündüm çünkü her yönden yorucu bir gündü. Vücudumun daha fazla ayakta kalabilmesi için benimde kesinlikle bir kahveye ihtiyacım olacaktı çünkü henüz gün bitmemişti ve bitecekmiş gibi de gözükmüyordu. İçeri girdiğimizde küçük masalarda oturan sadece iki kişi vardı ve onlarda kendi aralarında küçük bir tartışma yaşadıkları için tamamen görünmezdik. Bu iyiydi, çünkü yanımızdaki sarhoş kızla gecenin bir vakti Starbucks’ da ne işim olduğu hakkında çıkacak haberlerin saçmalığını düşünmek istemiyordum, özellikle de düşünecek yeteri kadar sorun varken…

TWIX // h.sWhere stories live. Discover now