PART 41: Travma

6.4K 275 23
                                    

Harry arkamda bıraktığıma inandıktan sonra terli ve uçmuş bedenlerin arasından sıyrılmaya çalıştım. İnsanlar neden bu kadar azıtmak zorundaydı? En son içki içtiğimde menajerimi öpmüştüm ve inanın o günden beri içkiler en büyük düşmanım olmuştu. Kırmızı şarabın yeri ayrı baştan söyleyeyim. Olur da kırmızı şarap içersem bu kız içkilere düşman değil miydi? Gibisinden düşünmeyin. Ben artık uslu bir kızım(!) Bar tezgahına yaklaştığımda Sophia bana el salladı. Tek başına içki içiyordu ve ben tek gram içmediğim halde onu ikili görmeye başlamıştım. Müzik kulağımdaki çınlama desibeli arttırırken tökezledim. Gözümdeki bulanıklık artmaya ve benim dünyayla olan ilişkimi kesmeme neden oluyordu. Belime sarılan ellerle doğrulduğumda suratıma fırlatılan soğuk suyla canlandım. Birbirine yapışan kirpiklerim zorlukla ayrılırken, derin bir nefes almaya çalıştım. Tanrım! Kesinlikle korkunçtu!

“Ella? İyi misin, hastaneye gitmek ister misin?” Sophia’nın dili endişeden dönmüyordu bile. Kim bilir dışarıdan nasıl bir manyak olarak görünüyordum ki bu denli korkmuştu.

“Hey,hey. Sakin ol iyiyim.” Diye mırıldanarak soğuk suya teşekkür ettim. Kendimi inanılmaz anlamda iyi hissettirmişti. “Su iyi geldi.” Diyerek gülümsediğimde bana endişeli bir bakış attı.

“Bu çok sık oluyor mu?” Ona yandan bir bakış gönderdim.

“Geçen gece kustum ama baş dönmesi sanırım bir anlık bir şeydi. Daha önce yaşamad- Hayır. Sizin geldiğiniz gün de olmuştu.” Diyerek berbat bir şey hatırlamışım gibi yüzümü buruşturdum.     

“Acaba hamile-“ Sözünü kestim.

“Sakın bana o saçmalıktan bahsetme. Öyle olsa hissederdim.”  Gözlerini devirdi. Sinir.

“Bu basit bir şey değil, bunu öylece hissedebileceğini mi sanıyorsun?” Ah, Sopie! Beni endişelendirmeyi bırakman gerekiyor.

“Eminim tamam mı? Hamile değilim.” Garsona bir meyve suyu istediğimi söylediğimde bana küçümser bir bakış attı. Kaşlarımı kaldırarak cevapladım onu. Kısa süreli konuşan bakışlarımızdan sonra neyse ki vişne suyumu getirmek için depoya gitti. Sanırım burada vişne suyu sipariş eden tek kişi olarak tarihe geçmiştim. Her neyse.

“Belki yaşadığın travmadan olabilir.” Diyerek yanıma biri oturduğunda şaşkınlıkla yanıma oturan kişiye baktım. “Belki travmalar…” diyerek düzeltti kendini Cyrstal. Evet, Cyrstal!

“Bizi mi dinliyordun?” diye sordum gözlerimi kısarak. Bakışlarını utançla kaçırdı ve iki sıra yanımızdaki sandalyeyi gösterdi.

“Belki biraz. Başın dönmeye başladığında seni merak ettim ve konuşmalarınıza kulak misafiri olmuş olabilirim.” Sophia şaşkınlıkla bizi izlerken Cyrstal’a şüpheyle baktım.

“Senin Harry ile olman gerekmiyor mu?” Sophia’nın arkamdaki feryadını duydum.

“Şaka yapıyorsun? Sevgilini bu kızla yalnız mı bırakıyordun?!” Sophia böyle konularda fazla kıskançtı ve bu hareketimi kesinlikle yadırgamış görünüyordu. Liam’ın asla Harry gibi davranamayacağını düşündüm. Sanırım Harry’yi fazla başı boş bırakıyordum.

“O sadece bir hayran…” dedikten sonra boğazımı temizledim. Bunu daha çok kendimi inandırmak için söylediğim o kadar belliydi ki. Yanaklarım kızardı ve Harry’ye bir küfür ederek rahatlamaya çalıştım. Ondan nefret ediyordum. Pis bukleli.

“Şey bir konuda yardımcı olmama izin verir misin?” diyerek bana çekingen bir bakış attı. Neden bu kadar nazik bir kıza böyle davranıyordum? Doğru cevap, bildiniz; Harry. Bu çocuk içimdeki insani duyguları bile öldürüyordu. Eskiden daha nazik bir kızdım ben. Sadece kafa salladım. Ah, Gabriela! Az önce nazik olmam gerektiği hakkında konuşmamışız gibi… aptalım ben.

TWIX // h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin