PART 50: Bağımlı

4.7K 259 57
                                    

P.S: Bu bölüm Harry’nin ağzından anlatılmaktadır. Bölüm önceki bölümle aynı yerden devam etmiyor. Biraz öncesini anlatıyor. Okuduğunuzda hangi zamandan bahsettiğimi anlayacaksınız.

___________________________________________________________

Tatilimde depresyondaki ergenler gibi oturacağımı düşünmemiştim. Sadece bir kız için bu hallere düşeceğime hayatta inanmazdım. Daha çok onlar ayrılık sendromu yaşardılar. Sanırım bu da gerçekten sevdiğimin kanıtıydı. En azından birkaç gün önce annemi aradığımda bana söylediği buydu. Ve ilk defa onu aradığıma pişman olmuştum çünkü başıma bir adet bela sarmıştı. Gemma. Burada ve beni çileden çıkarmaya devam ediyor.

“Sen hala neden hazır değilsin?” diyerek kulağımın dibinde kızsal bir çığlık patlattı. Suratım istemsizce buruştuğunda beni kulağımdan yakaladı.

“Unutma diye söylüyorum ben hala ablanım. Ne dersem yapacaksın.” Sinirle eline vurup zaten küçük olan kulaklarımı bırakmasını sağladım.

“Bir tweet ile ölebileceğinin farkındasın değil mi Gem? Sadece bir tweetim.” Koltukta önüme geldi ve eline aldığı yastığı sertçe kafama vurdu.

“Bunu yaparsan polise giderim! Veya Ella’ ya gider ona daha uygun birini bulurum.” Vurduğu yastığı kapıp suratına geçirdiğimde ayağa kalktım.

“Aklından bile geçirme. Hem beni rahat bırakın. Bara falan gitmeyeceğim!” diye bağırdığımda Louis gelerek olaya müdahale etti. Daha doğrusu sadece çalan telefonumu getirmişti. Telefonumu ondan alırken bana onaylamayan bir bakış attı.

“Ne?” diye terslendim.

“Bu kızın sürekli seni aramasından rahatsız oluyorum, bana çokta iyi görünmüyor.” Kafamı çevirdim ve Grace yazısını gördüm.

“Kızın bir şeyi yok.” Telefonu açarak kulağıma götürdüm. Onunla gayet iyi arkadaştım ama bizim dörtlü kızın normal olmadıklarını söylüyorlardı. Ah, ne bok biliyorlarsa.

“Harry! Nasılsın?” Gereğinden fazla neşeli çıkardığı sesiyle telefonu kulağımdan biraz uzaklaştırmaya çalıştım.

“Aynı, sen nasılsın?”

“Biliyorsun, atlatmaya çalışıyorum ve kafamı dağıtmam gerekiyor. Benimle bara gelir misin?” Gülümsedim ve Louis ve Gemma’ya sinsi bir bakış attım. E onlar zaten bara gelmemi istemiyorlar mıydı?

“Bizde çocuklara bara gidiyorduk zaten. Adresi mesaj atarım. Orada görüşürüz güzellik.” Ve telefonu kapattık.

“Sana inanamıyorum Harry! Gerçekten!” diye bağırarak salona daldı Eleanor. Gürültüyle bir nefes verdim.

“Yine ne yaptım? Arkadaşımla vakit geçirmek de mi suç oldu?” Şu iki sevgilinin benimle derdi neydi anlamış değilim.

“Ella ile aranı düzeltmek için bir şeyler yapman gerekiyor! Barlarda sürtüğün tekiyle takılman değil!” Sadece adı bile kalbime acı verirken, onu biraz daha düşünmek kafamı sıyırmamı sağlayacaktı. Ağzımı açamadan devam ettiğinde sinirlerinin gerçekten bozulmuş olduğunu fark ettim. Aslında salondaki herkes öyleydi. Sadece Eleanor sözü devralmıştı.

“Yaptığın şeyi düzeltmen gerekirken yaptığın çok…aşağılık.” Dudaklarımı birbirine bastırdım. Sözleri ağırdı ama Ella’yı sevdiği ve artık üzüldüğünü görmek istemediğini biliyordum.

“Ne yapayım yani?! Benden ayrılan kendisiydi! Piçin tekini dövdüğüm için benden ayrıldı.” Gemma sadece dinliyordu. Louis’in de sinirlendiğini gördüm.

TWIX // h.sWhere stories live. Discover now