PART 12: Yalan

10.4K 389 31
                                    

Gözlerimi açtığımda hissettiğim ilk şey dizimin deli gibi kaşınıyor olduğuydu. Yüzümü buruşturarak doğrulmaya çalıştığımda iki kol beni geri yatırdı. Ah, Harry’nin yanımda olduğunu kesinlikle unutmuştum.

“Biraz daha dinlen.” Gözlerimi ondan kaçırırken, kızardığımı hissettim. Dün dediğim şeyden sonra ona bakmaya utanıyordum. Kahkahası kulaklarıma doldu.

“Tanrım! Ella! Kızarınca çok komik oluyorsun. Merak etme, yanlış anlamadım. Sende benim en sevdiğim arkadaşımsın!” Şaşkınlıkla ona dönerken, sözlerimi ne kadar yanlış anladığını düşündüm. Aslında… ben ne hissederek söylemiştim? Ah, lütfen! Ondan hoşlanmamam gerekiyor!

“Neden konuşmuyorsun? Yoksa ‘Seni Seviyorum’u farklı bir anlamda mı söyledin? Hım… Bana aşık-“

“Kes sesini! Tanrım, sabah sabah ne çok konuşuyorsun!” Neden bağırdığımı bilmiyordum. Ama söyledikleri kesinlikle sinirimi bozmuştu. Ve o benim sinirimi bozuyorsa, bende onunkini bozardım.

“Ah, aptal marul kafa! Uykumun içine ettin!” Söylediklerimle değişen surat ifadesine gülmemek için büyük çaba harcadığımı itiraf etmeliydim. Tam gülecekken, dizimin deli gibi kaşınması suratımı büzüştürmeme sebep oldu.

“Canın mı acıyor?” Hafifçe gülümsedim.

“Ih, deli gibi kaşınıyor…” Harry güldü ve bana sarıldı. Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken, Harry kulağıma doğru mırıldandı.

“Bende seni seviyorum, Ella. “

Louis’in Ağzından:

“Bırak beni Eleanor. O iki aptal bana hediye almadı. Bırak cezalarını vereyim!” Eleanor’un etrafıma sarmış olduğu kolları beni yukarı çıkmak için engelliyordu.

“Sevgilim sakin olur musun? Olanları bilmiyorsun!” Eleanor’un bağırmasıyla durmak zorunda kaldım. Fakat aklımdaki soruyu soramadan biri benden önce davranmıştı.

“Dün ne oldu?”

“Çılgın bir parti!!!” Zayn’in sorusuna, Niall merdiven trabzasından kayarken, kulak zarlarımızı patlatacak şekilde bağırarak cevap verdi. Biricik sevgilim, gözlerini devirerek onlara salona gelmelerini işaret ederken, beni çoktan çekiştirmeye başlamıştı.

“Dün hepiniz kafayı dağıtırken, aptallar, Gabriella saldırıya uğradı!” Yüzümdeki tüm alaycılık silinirken, diğerlerinin de benden pek bir farkı yoktu. Taylor ne konuştuğumuzu duyup, elindeki kek dilimiyle tekli koltuğa çöktü. Fazlasıyla solgun görünüyordu.

“Nasıl oldu bu?”

“Buna kim cesaret etmiş?”

“Neden kimse bize haber vermedi?!”

Çocuklar sorularını ard arda sıralarken, sessiz kalmayı tercih ettim. Bazen, bazı durumlarda en iyi olan şey susmaktı çünkü. Zaten konuşmak istesem de ne diyeceğimi bilmiyordum. Gabriella, kim bilir ne durumdadır?

“Kim, ne yapmış?” Zayn’in mantıklı sorusuyla Eleanor ona döndü.

“Bende bilmiyorum. Konuşmaya fırsatımız olmadı. Onu Harry’nin odasında bacağı yaralı bir biçimde gördüm. Ne olduğu hakkında konuşmadık.”

“Harry biliyor olmalı.” Taylor’un kısık sesi, benim gibi diğerlerinin de dikkatini çekmişti.

“Sen iyi misin?” Sorduğum soru kötüymüş gibi yüzünü ekşittiğinde, Eleanor bana bir dirsek attı. Ona baktığımda hafifçe Niall’ı işaret etti. Niall’ın az önceki neşeli halinden eser yoktu. Suratı asılmıştı ve kesinlikle Taylor’dan tarafa bakmıyordu. Taylor ise kızarmıştı. Sinirden mi, utançtan mı bilemeyeceğim. Sahi utanacak ne vardı? İkisinin arasındaki durumlar kötü müydü acaba? Kesin öyleydi, yoksa dün ikisi de mutlu görünüyordu. Düşüncelerimi bölen, Taylor’un hızla ayağa kalkışıydı.

“Tay? Nereye gidiyorsu- Tay?!” Eleanor, Taylor’u kolundan çekip durdururken, Taylor suratını ekşitti. Niall’da Taylor’a bakıyordu.

“Ben gitmeliyim. Gabriella’ya… uğrayacağımı söyleyin.” Kolunu kurtardı ve yanına hiçbir şeyini almadan çekip gitti.

“İkiniz arasında ne oldu?” Niall ayağa kalkarken, ensesini kaşımaktan kızartmıştı.

“Daha sonra anlatırım. Ona yetişmeliyim. Gabriella’ya ziyaret edeceğimi söyleyin!” Başka bir şey demeden çıkıp gitti. Şaşkınlıkla olanları hazmetmeye çalışırken, hayatın ne kadar garip olduğunu düşündüm.

“Gidip şunlara bakalım.”

Harry’nin Ağzından:

Derin bir nefes daha alıp, nefesimi Ella’nın bacağına üfledim. Beş dakikadır kaşınan yarasını üflüyordum ve o hala geçmediğini söyleyip sinirlerimi bozuyordu. Üstelik şu an onun üzerinde olmam, beni fena halde etkiliyordu. Kollarımı da bacaklarım gibi, bacaklarının iki yanına yerleştirirken, düşüncelerimi toplamaya çalışıyordum. O utancından bana bakamazken, benim böyle şeyler düşünmem bana yanlış geliyordu. Nefesimi dizine doğru bir kez daha üflerken, açılan kapının sesi ve odaya dolan şaşkınlık sesleri ikimizin de donup kalmasına neden olmuştu.

“S-Siz ne yapıyorsunuz böyle?” Louis’in kahkahası odada dolarken, Eleanor ve Zayn’in kıkırdamaları da buna eşlik etmişti. Ella’nın üzerinden kalkarken, Ella doğrulmaya ve daha fazla kızarmamaya çalışıyordu.

“Yarasını üflüyordum. Kaşındığını söyledi.” Onlara basit bir açıklama yaparken, hepsi bana inanmayan gözlerle bakıyordu.

“Pekala, pekala. Bunun sırası değil. Daha iyi misin Gabriella?” Zayn, Ella’nın yanına oturduğunda ayakta dikilmeye devam etti. İyi anlaşıyorlardı ha?

“Teşekkür ederim, Zayn. Daha iyiyim.” En beğendiğim gülümsemelerinden bir tanesini Zayn’e gönderirken, garip şeyler hissettim. Sadece bana öyle gülsün istiyordum. Ah, çenemi kapamalıyım!

“Ne olduğunu anlatacak mısın?” Louis üzgün bir şekilde Ella’ya bakarken, onun gerildiğini hissettim. Gülümseyen yüzünün, bembeyaz olması konunun ciddi olduğunu gösteriyordu.

“Lütfen… B-bana biraz izin verin. Ş-Şu an…” Eleanor ona sarılırken, Louis ile bir süre bakıştık.

“Çocuklar beni Ella ile biraz yalnız bırakır mısınız? Hem biz konuşana kadar sizde kahvaltıyı hazırlarsınız…” Ella, korkarak bana bakarken, ciddi bakışlarımla ona karşılık verdim. Kafasını eğerek yeri seyretmeye başladı.  Çocuklar onaylan birkaç kelime söyledikten sonra yavaşça Ella’nın yanına oturdum. Yatakta ona yaklaşık bağdaş kurarken, bana bakması için onu dürttüm. Bakışlarını yavaşça kaldırıp bana baktı.

“Gabriella? Artık bana anlatmanın vakti gelmedi mi? Bilmek istiyorum.” Gözlerini sürekli üzerimde gezdiriyordu. Bakışlarını bakışlarımdan kaçırıyordu. Hala korkusunu atamamış olabilir miydi? Sonuçta dün gece ona bir sapık saldırmıştı ve kız resmen ölümden dönmüştü. Artık güvende olduğunu hissettirmeliydim. Peki nasıl yapacaktım bunu? Ona bir kez daha seslendim.

“Gabriella?”

“Korkuyorum…” diye mırıldandı. Sesini zor duymuştum. Tahmin ettiğim gibi hala korkuyordu.

“Neden korkuyorsun? O herif artık sana bir şey yapamaz.” Sesimi elimden geldiğince kendimden emin tutmaya çalışıyordum.  Yatakta tamamen dikleşerek gözlerimin içine baktı.

“Yine gelecek..” dedi.

“Yanında ben olacağım. O kimdi Ella? Tanıyor musun?” Bakışlarını benden çekti ve gözlerini ellerine dikti. Onu anlayamıyordum. Korkuyordu ama neyden? Yine gelecek diyordu. Peki bunu nereden biliyordu? Sakladığı bir şeyler mi vardı? Lanet olsun kafam çok karışmıştı ve ben bir türlü toparlayamıyordum.

“Bana bak.” Gözlerini ikiletmeden benimkilerle buluşturdu.

“O adamı tanıyor muydun?” diyerek sordum ve bu sefer sorumdan kaçmaması için ellerimle yüzünü kavradım.

“Hayır, o adamı tanımıyorum.”

TWIX // h.sWhere stories live. Discover now