PART 2: Çikolata Hırsızı

24.5K 780 70
                                    

Daha fazla geç kalmamak ve yiyeceğim azarı azaltmak için koşmaya başladım. Şirketin içinde deli gibi koşarken bana verilen selamları yanıtlamak da zor oldu benim için. Martin Brown’un odasına bildiğiniz dalarken, en azından kapıyı çalmayı akıl edebileceğimi umut etmiştim.

“Geç kaldığınızla ilgili zırvalıkları duymak istemiyorum Bayan Evelyn.” Ah, hadi ama! Kızdığında neden bu kadar korkutucu görünüyordu?

“Özür dilerim Bay Brown. Trafikte takılı kaldım.” Diyerek bir yalan kaçırdım ağzımdan.

“Pekala, bu ciddi olma meselesi çok yorucu olmaya başladı. Yeni keşfimin de yanında ciddi duracaksam, bu hayatta çekeceğim var demektir.” Bana gülümserken derin bir nefes almış, ve ona gülümsemiştim.

“Arabayı senin için beklettim, fakat defilenin yapılacağı yere geç kalmak istemiyorsan hemen çıkmalıyız.” Ayaklandı ve masanın üzerindeki kahvesinden bir yudum daha aldıktan sonra ceketini giyerek yanıma geldi ve asansörle aşağıya indik. Şirketten çıkış yaptığımız sırada yanımıza Taylor geldi. Evet, Taylor Brown. Bay Brown’un kızı ve benim çok yakın arkadaşım. Heyecanla yanımıza geldi ve ikimize de birer öpücük verdikten sonra aynı heyecanla konuşmaya başladı.

“Arkadaşım bu defileye katılacağı için çok teşekkür etti babacığım. Onu ne kadar mutlu ettin bilemezsin. Uzun zamandır defilelere katılamamış ve şimdi orada olacağından gurur duyduğunu söyledi. Bir kez daha yılın en iyi defilesini hazırlayacaksın!” Bay Brown ukalaca gülümsedi ve kaşlarını kaldırarak bir kahkaha attı.

“Ah gençler… Ne kadar da heyecanlısınız böyle.” Taylor’la gülümsedik. Taylor kolunu omzuma attı.

“Benim babam en beceriklisi! Senin gibi birini bu sektöre kazandırdığı için gurur duyuyorum!” Bay Brown bir kez daha güldüğünde Taylor önüme geçerek durmama neden oldu. Gülümseyerek bana baktı ve elleriyle yanaklarımı sıktı.

“Bu güzellik kimde var?” Ellerini suratımdan çektim ve gözlerimi devirerek Bay Brown’a yetişmek için yürümeye başladım.

“Abarttın ama!”

“Hiçte bile!” diyerek dil çıkardığında yanağına bir öpücük bıraktım. Bu rahat hayatımı Brown ailesine borçlu olduğumu söylemeliyim sanırım. Yoksa eskiden çalıştığım mağazadan aldığım parayla hiçbir şey yapamaz, hayatım boyunca sürünür dururdum.

Ne diyeyim? Şans bu sefer benimle olmuştu. Defilenin yapılacağı yere gelince koltuğumda rahatsızca kıpırdandım. İçim garip hislerle dolmuştu. Vay, canına!Burası çok ihtişamlı duruyordu. Ve bu benim çıkacağım tam olarak ikinci defileydi. Beklemediğim bir anda içine çekildiğim bu sektörde oldukça deneyimsizdim. Dışarıya ne kadar belli etmemeye çabalasamda gösteri bitine kadar içim içimi kemiriyordu. Her seferinde yanlış bir şey yapmaktan o kadar çekiniyordum ki; bir adım atmadan önce iki kez düşünür, bir şey söylemeden önce kendimi bin kez sorguya çekerdim. Bu durumlarda da malesef kendimi tam olarak ifade edemediğimi hissediyor ve insanlara kendimi net olarak gösteremiyordum. Yine de bir süre böyle olması gerektiğinin farkında olduğumdan her şeye katlanabilirdim.

“Tanrım, Bay Brown! Burası çok büyük!” Defile’nin yapılacağı yeri çoktan gezmiştik ve şu anda bana verilen kulisteydik. Daha doğrusu kulisimi biriyle paylaşıyordum. Bay Brown bir yenilik yapmış ve eskiden keşfettiği fakat şu an başka bir şirketle anlaşması olan mankenleri çağırmış. Konuk oyuncular gibi.

“Ella, sen belki daha rahat edersin diye bahsettiğim arkadaşımı bu kulise aldırdım. Eminim o da daha rahat edecektir. Zaten soyunma kabinleriniz var ama...” Elimi kaldırdım.

TWIX // h.sWhere stories live. Discover now