RUHUMUN GÜNAHI

By Buketderler8

18.9K 11.6K 3K

Hiç, sebepsiz yere, ansızın kalbinizin sıkıştığı oluyor mu? Güneş'in altında karanlık üzerinize çullanıyor mu... More

1.BÖLÜM: Kaçış..
2.BÖLÜM: Karanlığına Hoşgeldin..
3.BÖLÜM: Değişim..
4.BÖLÜM: Kırmızı..
5.BÖLÜM: Yara..
6.BÖLÜM: Yarın Yok Gibi..
7.BÖLÜM: Kaybet Beni..
8.BÖLÜM: Merhaba..
9.BÖLÜM: Nefes..
11.BÖLÜM: Elveda..
12.BÖLÜM: Neredesin..
13.BÖLÜM: Zehir..
14.BÖLÜM: Gurur..
15.BÖLÜM: Güneş ve Ay..
16.BÖLÜM: Kar..
17.BÖLÜM: Kimsin Sen?
18.BÖLÜM: Başlıyoruz..
19.BÖLÜM: Kaderin Oyunu..
KARAKTER TANITIMI
20.BÖLÜM: Bul Beni..
21.BÖLÜM: Paramparça..
22.BÖLÜM: Gölge..
23.BÖLÜM: Ateş Sensin...
24.BÖLÜM: Oyun Bitti.
25.BÖLÜM: Söz Vermiştin..
26.BÖLÜM: Yarattığın Karanlık..
27.BÖLÜM: Üç Dakika.
28.BÖLÜM: Umut Dolu Sesleniş..
29.BÖLÜM: Senin İçin..
30.BÖLÜM: Mehir..
31.BÖLÜM: 27 Haziran.
32.BÖLÜM: Dayan Nefesim.
33.BÖLÜM: Geçmişin Karanlığı.
34.BÖLÜM: Aşkın Gücü..
35.BÖLÜM: NİŞAN..
36.BÖLÜM: Büyük Oyun.
37.BÖLÜM: Yabancı.
I.Kitap Finali: GÜNAHKÂR VE MASUM.
II.KİTAP TANITIM
40.BÖLÜM: Yalan Kapanı.
41.BÖLÜM: Kâbus.
42.BÖLÜM: Mucizeye Kaçış.
43.BÖLÜM: Güneş ve Uzay.
44.BÖLÜM: Tehlikenin Kanı.
45.BÖLÜM: Nefretin Gözleri.
46.BÖLÜM: En Güzel Dilek..
47.BÖLÜM: Merhaba Ve Güle Güle.
48.BÖLÜM: Doğum Ve Ölüm.

10.BÖLÜM: Karanlık Oyun..

533 351 17
By Buketderler8


(Uzay'ın Anlatımından..)

Sırtımdaki ağrılardan dolayı gözlerimi açtığımda Mehir eli elimde yanımda uyuyordu. Onu rahatsız etmeden yataktan kalktım biraz başım döndüğü için yatağın kenarına tutundum lavaboya girdiğimde aynada kendime baktım. Yüzüm yara içindeydi, alnımda iki ayrı dikiş vardı, kollarımda ise sargı bezleri. Musluğu açmakta bile zorlanıyordum, soğuk su ile yüzümü yıkayıp cama doğru yürüdüm. Camdan dışarıya baktığımda havanın kapalı olduğunu yağmur yağdığını gördüm. Dışarıyı izlerken bir anda şimşek çaktı, çakan şimşek odayı aydınlatmıştı.

-"Uzay!"

Arkamı döndüğümde Mehir'in kalktığını gördüm. Hızla yataktan kalkıp yanıma geldi.

-"Uzay iyi misin? Neden ayağa kalktın?!"

Onu sakinleştirmek için kollarına dokundum.

-"Iyiyim sevgilim, yat yat sıkıldım sadece."

Gözlerini devirerek karşılık verdi.

-"Keyiften uyumuyorsun herhalde! Şımdı hemen yatağa geçer mısın?"

Gülerek Mehir'in arkasına geçtim ve arkasından sarıldım.

-"Seninle uzun zamandır yağmuru izleyemiyoruz."

-"Hissetmeye ne dersin?"

Anlamayan gözlerle ona baktığımda kollarımın arasından çıkmış pencereyi açmıştı. Elimi tutup camdan çıkardı, sonra kendi elini çıkardı. Islanan elini tutup yanağıma koydu ve gözlerimi kapattım.

-"Işte şımdı yağmuru hissediyorum."

Diye fısıldadım.

-"Seninle her mevsimi yaşayabiliyoruz. Garip."

Diye bir iç çekti. Gözlerimi açıp gözlerine baktım.

-"Garip olan ne?"

Başını cama çevirip konuşmaya devam etti.

-"Insanlar hep tek bir mevsimi sever ya mesela sadece kışı veya sadece yazı. Ama bizde öyle değil, garibime gitti ışte."

Mehir'e karşı içten bir şekilde gülümsedim.

-"Beraber daha çok mevsim yaşayacağız, seveceğiz alışsan iyi olur."

Bir adım atıp bana sarıldığında huzurun kendisi şuan bendim.

-"Hadi, bu kadar ayakta durmak yeter."

Koluma girip yatağa yatırdığında dizlerimin acısı uyumama engel oluyordu. Mehir'e acımı belli etmemeye çalışıyordum. Hemen paniklerdi yoksa.
Yattığım yatağın yanındaki koltuğa oturup çantasından kitabını çıkardı.

-"Masal saati diyorsun he!"

Tek kaşını kaldırarak bana bakıyordu.

-"Şikayetin mi var?"

Başımı hayır anlamında sallarken ikimiz de gülüyorduk.
Sesli bir şekilde okumaya başlayınca bende onu izlemeye başladım.

Bir şeyler saklıyordu, bunu hissedebiliyordum. Bu bir sır veya acı da olabilir. Onu tanıyordum ve onu bu denli yıpratan şey ne ise bana söylemeyecekti, söylemezdi de biliyordum.
Derin bir nefes aldım. Ve içimden konuşmaya devam ettim.
Ah benim ay parçam, nasıl da yorgun görünüyor, nasıl da korkuyor bazı şeylerden..

Bu hayatta ister istemez hepimizin korkuları, acıları var, yaşanmışlıkları var. Önemli olan o yaşanmışlıkların arkasına sığınmak değil onlara karşı mücadele vermektir. Ancak bu şekilde acılarımızı dindirir, yaralarımızın kabuk tutmasına yardımcı olabiliriz..

Mehir masal okurken uyuyakalmak üzereydim. Kitabı kapattı yanıma geldi, saçlarıma dokundu ve çok kısık bir sesle konuştu.

-"Bizim masalımız da mutlu sonla biter mi ne dersin?"

Gözlerimi açmadan fısıldadım.

-"Mutlu sonsuz.."

Saçlarıma bir öpücük kondurup koltuğuna gidiyordu ki kolunu tuttum.

-"Yanımda uyu, lütfen."

Hafifçe yanıma uzandı ve elimi tuttu. Işte şimdi uyku beni kendine çekiyordu..

-"Hastanın ilaç vakti!"

Hemşirenin sesi ile gözümü açtığımda Mehir hemşireye sorgular gözlerle bakıyordu.

-"Pardon! Uzay'a başka bir hemşire bakıyordu bir yanlışlık oldu sanırım!"

Hemşire bir bana bir Mehir'e baktı.

-"Uzay Bey ile ilgilenen hemşirenin başka bir hastaya bakması gerektiği için ben görevlendirildim."

Mehir açıklamadan çok tatmin olmamış gibi başını salladı.

-"Anladım. Pardon?! O ilaç nedir? Uzay'a şuana kadar hiç bu ilaçtan vermediler!"

Hemşire sıkıntılı bir nefes verdiğinde Mehir'in elini tuttum.

-"Ilaçların dozları değiştikçe görünüşleri de değişiyor hanımefendi. Simdi izninizle işimi yapabilir miyim?"

Mehir git gide sinirlenmişti. Hemşireye sinirlendikçe elimi daha sıkı tutuyordu. Hemşire ilacı yapıp çıktıktan sonra Mehir bir süre arkasından baktı.

-"Canım ben bir kantine gideceğim. Ozanlara söyleyim yanına gelsinler."

Mehir'in elini bırakmamıştım.

-"Dikkatli ol lütfen."

Tamam anlamında başını sallayıp odadan çıktı. Dakikalar sonra Ozan, Can, Sema ve Gamze geldi.
İlacın dozundan olduğunu düşündüğüm şikayetler başlamıştı. Yattığım yerde başım dönüyor, beynim karıncalaşıyordu.
Hafızamdan bir şeyler siliniyor gibi hissediyordum, git gide neden burada yattığımı merak ediyorum çünkü hatırlayamıyordum...

(Mehir'in anlatımından)

Az önce Uzay'a ilacını yapan hemşireyi takip ediyordum, her hali bana çok şüpheli geliyordu, belki de benim kuruntumdu. Ama içim rahat etmiyordu, kimseye güvenmiyor, güvenemiyordum. Hayatımıza arkadaşımızın sevgilisi olarak giren adam neler yapmıştı, yapıyordu.
Hemşireyi takip etmeyi bırakıp dışarıya çıktım derin derin nefes alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

Içeriye girerken Cevdet amca ile karşılaştık, annem ve babam da yanımdaydı.

Anneme sımsıkı sarıldığımda bir anlığına tüm korkularım gitmisti.

-"Uzay nasıl kızım? Bu arada Melih'in de çok selamı var geçmiş olsun dileklerini iletmemi söyledi."

-"Daha iyi anne, az önce hemşire ilacını verdi. Melih nasıl?"

Annem sırtımı sıvazlarken hep birlikte hastaneden içeriye girdik.

-"İyi kızım başta çok korkmuştu ama Uzay'ın durumu düzelince biraz da olsa rahatladı sende bir ara kardeşine görün olur mu? Seni merak ediyor."

Tamam anlamında başımı salladığımda Gamze'yi Uzay'ın kaldığı odadan çıkarken gördüm.

-"Gamze, gidiyor musun?"

Gamze bir yandan konuşuyor bir yandan da çantasında bir şey arıyordu.

-"Evet bebeğim acil bir işim çıktı. Tekrar gelirim."

-"Anladım."

Gamze ile vedalaştıktan sonra hep birlikte odaya girdik. Odaya girdiğimiz de Uzay annemi ve babamı ilk kez görüyormuş gibi heyecanlanmış, bunlar kim der gibi sorgular gözlerle bana bakıyordu.

Uzay'a doğru bir adım atıp tereddütle konuşmaya başladım.

-"Canım annem ve babam seni görmek istediler."

Uzay sanki o an onların kim olduğunu anlamış gibi gülümsedi.
Annem Uzay'ın yanına oturup ağrısı olup olmadığına sorarken babam bir bana bir Uzay'a bakıyordu. Babamın bakışlarını hissettiğimde tebessüm ederek ona baktım. Babam bir bana bir Uzay'a bakmaya devam etti.
Dakikalar sonra doktor kontrol için içeriye girdi.

Biz hepimiz koridora çıktığımız da Ozan'ın, Can'ın ve Sema'nın yüzü bembeyazdı.

-"Sema sen iyi mısın? Hatta siz iyi misiniz? Noldu? Yüzünüz bembeyaz."

Sema bir robot gibi başını sallarken ben Ozan'a bakıyordum, bana doğru bir adım atıp koluma dokundu.

-"Mehir biraz konuşalım mı?"

Anlamayan gözlerle ona baktığımda beraber koridordaki koltuklara oturduk.

-"Noluyor Ozan? Yoksa Uzay da bir şey çıktı benden mi saklıyorsunuz!"

Ozan sıkıntılı bir nefes alıp bana baktı.

-"Uzay sen gelmeden önce uyandığında neden burada olduğunu sordu, kazayı hatırlamıyormuş, o gün o saatte naptığını hatırlamıyormuş, anneni ve babanı da tanımadı büyük ihtimalle bakışlarından anladım onu."

Gözlerim dolmuş bir şekilde yere bakıyordum.

-"Unutuyor."

Ozan bana sarıldığında ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

-"Şş, unutmayacak. Ne seni ne bizi ne de başka bir şeyi unutmayacak."

Ozan, bana güven der gibi bakıyordu. Doktorun çıkması ile hepimiz ayağa kalkıp yanına gittik.
Doktor gözlerini bizde gezdirdi.

-"Uzay Beyin ailesi, yakınları sizler misiniz?"

Ozan, hemen evet diye cevap verdi.

-"Uzay Bey bana bazı şikayetlerinden bahsetti. Yaşadığı bazı olayları, bazı insanları hatırlamadığını söyledi."

Düşmemek için Ozan'ın kolunu sımsıkı tuttuğumda ayakta zor duruyordum.

-"Bunun önüne geçemez miyiz? Neden Unutuyor?"

Diye sorularını peş peşe sordu Can.

-"Henüz nedenini bilmiyorum, bir ihtimal kazadan dolayı travmatik olarak beyni bazı olayları, insanları silmek istiyor olabilir. Size şuan net bir şey söylemem mümkün değil. Yarın Uzay Bey'e tahlil yapacağız orada anlayabiliriz."

Can hemen lafa atladı.

-"Tahlili daha erken yapamaz mısınız?"

-"Ameliyattan yeni çıktı şuan net bir sonuç alamayız "

Diye cevap verdi doktor.

Doktor yanımızdan ayrılırken Cevdet amca geldi. Bize sorar gözlerle bakıyordu.

-"Uzay'a bir şey mi oldu?!"

Ozan, Cevdet amcayı sakinleştirmek ister gibi koluna girdi.

-"Hayır, hayır gayet iyi. Hatta doktor çok hızlı iyileştiğini söyledi."

Cevdet amca sevinçle Ozan'a sarıldı.

-"Çok şükür, çok şükür."

Cevdet amca koluma girip odanın kapısını açtı hep beraber odaya girdiğimiz de Uzay camdan dışarıyı izliyordu. Bakışları bize döndüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu.

-"Neredesiniz ya, gittiniz sandım."

Cevdet amca, Ozan ve Can yanına gidip yatağa oturdular.
Can elini omzuna koydu.

-"Hiç gider miyiz kardeşim!"

-"Gitmeyin kardeşim."

Birbirlerine gözleri yaşlı bakarken ister istemez gözlerim dolmuştu.

Beraber biraz muhabbet ettikten sonra Can ve Sema Cevdet amcayı eve bırakmak için çıktıklarında Ozan da hava almak için bahçeye çıktı. Odada sadece Uzay ve ben kalmıştık.

Uzay elini bana uzattığında yanına gelmemi istiyordu.
Yanına gidip tekli koltuğu çektim ve elini tuttum. Bana gözleri yaşlı bakıyordu.

-"Ee ben ameliyattayken neler yaptın anlat bakalım."

Gözümdeki yaşları silerek gülmeye başladım.

-"Uzay ya!"

Uzay da gülerek gözlerini sildikten sonra bana baktı.

-"Ben orada ışıkların altındayken sen burada karanlıkta kalmadın değil mi?"

Hayır anlamında başımı salladım.

-"Kalmadım. Senin iki kere kalbinin durduğunu duyduğumda bile ümitsizliğe kapılmadım. Çünkü inanıyordum senin kalbin tekrar atacaktı çünkü sen Mehir'i Uzaysız bırakamazdın, bırakmadın da."

Kendime gelmek için masada duran sudan içip iki elimi de elinin üzerine koydum.

-"Mehir diye haykırışlarını duyduğumda, seni kanlar içinde gördüğümde, kalbinin durduğunu söylediklerinde ve.."

Uzay kısık sesle devamını sordu.

-"Ve?"

-"Unutmaya başladığını söylediklerinde, kendime olduğu kadar herkese söylediğim gibi..Uzay'dın sen en karanlık zamanlarında bile koskoca evreni aydınlatan gezegenleri barındıran Uzay.."

Uzay alt dudağını ısırıp tavanı izlemeye başladı.

-"Uzay'ın sahip olduğu bir gezegen var onu da unutursa evreni, kendini nasıl aydınlatabilir ki?"

Gözleri gözlerimi bulduğunda hissettiği tüm korkuları gözyaşları ile dışa vurdu.

-"Seni unutmak istemiyorum Mehir."

Yanına uzanıp başını göğsüme koydum ve onu sakinleştirmeye çalıştım. Şuan ihtiyacımız olan tek şey buydu çünkü sakinlik..

-"Lütfen bu mücadelede bize yardımcı ol ve pes etme. Unutmayacaksın ne beni ne de başka birini, kimseyi, hiçbir şeyi unutmayacaksın."

Uzay kollarımın arasında gözlerini kapattığında bende karşımdaki duvarı izliyor ne yapmamız gerektiğini düşünüyordum.

Dakikalar sonra gözümün tutmadığı hemşire odaya girdi.

-"Uzay ile ilgilenen hemşirenin yine mi hastası var?"

-"Evet efendim."

Yavaşça ayağa kalkıp hemşireye doğru yaklaştım.

-"Anladım. Bu verdiğiniz ilaç ne acaba?"

Hemşire iğneyi seruma batırdığında bana baktı.

-"Ağrı kesici."

Hemşire yanımdan geçerken kolundan tuttum.

-"Pardon isminizi öğrenebilir miyim? Isim kartınızı göremedim de."

-"Burcu."

Burcu hemşirenin kolunu bıraktığım da onun da bana sinir olduğunu biliyordum. Onunla beraber odadan çıktığımda tedirgin bir şekilde yürüyordu. Personel odasına gidene kadar arkasında yürüdüm, arkasında olduğumu bildiği halde hiç dönüp bakmamıştı.
Dışarıya çıktığımda bulutlar her an yağmuru yeryüzüne indirecekmiş gibi kapatmıştı gökyüzünü.
Uzay'ın kaza yaptığı günün gecesi ve sonrasında ki 2 gün boyunca hava hep kapalıydı, güneş kendini göstermiyordu.
Ağaçların arasında bir banka oturup derin derin nefes aldım.

-"İyi misin?"

Duyduğum ses ile gözlerimi açtığımda Tamay yanımda oturuyordu.
Ayağa kalkıp ondan uzaklaştım.

-"Senin ne işin var burada?!"

-"Mehir!"

Ozan'ın bana seslenmesi üzerine onlara baktım.
Ozan yanımıza geldiğinde Tamay'a sorgular gözlerle bakıyordu.

-"Merhaba, ben de Uzay'ı ziyarete geldim. Çok geçmiş olsun."

Ozan ile göz göze geldiğimizde koluna dokundum.

-"Siz Uzay'ın yanına gider misiniz? Bende birazdan geleceğim bir lavaboya gideyim."

Ozan, Can ve Sema tamam anlamında başını sallayıp içeri girdiler. Onlar gidince Tamay'a döndüm.

-"Hangi yüzle buraya geliyorsun sen! Ne istiyorsun bizden!"

Tamay bana doğru bir adım attı.

"Hâlâ anlamadın mı gerçekten? Yoksa anlamamış ayağına mı yatıyorsun!"

-"Ağzını topla ve bizden uzak dur!"

Bir anda bileğimi tuttu. Ben çekmeye çalıştıkça daha sıkı tutuyordu.

-"Seni unutacak hâlâ neyin inadı bu!"

-"Sen.."

Vücudum git gide gevşerken bileğimi sıkmayı bırakmıştı.

-"Madem sen ondan vazgeçmiyor unutmuyorsun o zaman ben onun sendeki yerini silerim, sanırım siliyorum da."

Daha fazla dayanamadım ve banka oturdum. Gözlerim yaşlı başımı kaldırmış ona bakıyordum.

-"Neden? Bunu neden yapıyorsun?"

Yeşil gözleri ile göz göze geldiğimde yüzündeki ifade değişmişti, bana acıyarak bakıyordu.

-"Seni ilk ben gördüm Mehir. Sana ilk ben aşık oldum. O bana ait olanı aldı."

-"Ne!"

Gözlerimden yaşlar akarken şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemiyordum. Her şeyi düşünmüştüm ama bunu değil, bu olmamalıydı.

"O geceyi düşün Mehir. Beni ilk gördüğün geceyi, seni ilk gördüğüm geceyi düşün."

-"Sen ne saçmalıyorsun! "

Sinirle ayağa kalktım, konuşmaya devam ettim.

-"Ben seni ilk kez fabrikada gördüm ki bu konuşma çok saçma bir yere gidiyor. Ben Uzay'ı seviyorum. O beni unutsa da sevicem, kendimi hatırlatıcam ve sen buna engel olamayacaksın. Asla sana gelmeyeceğim, onu asla bırakmayacağım."

Sinirle yanından uzaklaşırken ayağa kalktı ve arkamdan bağırdı.

-"Uzay'ın ne güzel elleri var dimi Mehir. Duyduğuma göre bir çok spor dalında da çok başarılıymış, yazık oldu desene."

Arkamı dönüp yanına gittim ve yakasına yapıştım.

-"Sen ne saçmalıyorsun!"

Yüzüme gülerek bakıyordu.

-"Doktor bir arkadaşımın dediğine göre şuan sevgilinin kanında dolaşan, seni unutmasını sağlayacak olan ilacın yan etkilerinden biri de kısmı felçlikmiş tabi ilacın dozu arttıkça felçlik durumu da artacak. Yani demem o ki sen benimle gelmeyi ne kadar geciktirirsen o ilacın dozu o kadar artacak. Düşünmek için süre istediğin anda bile ilacın dozunu düşürücem."

Bayılmak üzereyken kolumdan tuttu, sinirle kendimi geri çekip gözlerine baktım.

-"Ölmesi için her şeyi düşünmüşken neden dozu azaltasın ki!"

-"Çünkü beni düşünmek için süre istemiş olacaksın."

-"Sen gerçekten manyaksın!"

-"Teşekkür ederim sevgilim."

-"Kes sesini."

Beni sinirlendirmek için her şeyi yapıyordu, her şeyi.

-"Sana bir gün müddet Mehir. Yarına kadar düşün. Bugün gün içinde Uzay'a o ilacı verdirmeyeceğim, biraz daha rahatlamış olacak ve ufak tefek şeyler dışında hiçbir şeyi unutmayacak."

Sinirle yanından ayrılırken arkamdan seslendi.

-"Umarım beni hafife almıyorsundur."

Arkama bakmadan içeriye girdim, lavaboya gidip yüzümü yıkadım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bu hale nasıl gelmiştik.
Labirentte kaybolmuş gibi hissediyordum ve çıkış yolunu bulamıyordum.
Gözlerimi silip Uzay'ın odasına girdim. Girdiğimde Can gitar çalıyor Ozan ona eşlik ediyordu. Beni gördüklerinde Ozan iyi olup olmadığımı sorar gibi baktığında gözlerimi kapatıp tebessüm ettim.
Uzay'ın yatağının yanındaki tekli koltuğa oturduğumda Uzay dahil herkesin gözü benim üzerimdeydi.

-"Ee, ben yokken naptınız bakalım. Eğleniyordunuz sanırım."

Can evet anlamında başını sallayıp gülerken Ozan bana bakıyordu.

-"Tamay gitti mi?"

Ozan'ın sorusu ile Uzay bir bana bir Ozan'a baktı.

-"Bilmem, gitmiştir herhalde. Ben sizden sonra hemen lavaboya gittim onu görmedim."

-"Neden gelmiş?"

Uzay'ın bana bakarak sorduğu soru karşında soğuk soğuk terlediğimi hissediyordum.

-"Seni merak etmiş, durumunu sormak için gelmiş."

-"Anladım."

Uzay başını tavana çevirmiş dalgın gözlerle orayı izliyordu.

Can ortamı yumuşatmak için gitarı çalmayı başladı, ben de Uzay'ın yanına oturdum ve elini tuttum, Can'a göz kırptığımda Can bize bakarak konuşmaya başladı.

-"Evet sayın dinleyiciler, izleyiciler bu şarkı Mehir'den Uzay'a."

Can'ın konuşması ile Uzay bakışlarını bana çevirmişti, elimi sımsıkı tutuyordu.

Tam şarkıya başlayacakken kapı açıldı.
Tamay gelmişti!

-"Rahatsız etmiyorum ya, hastayı bir göreyim dedim."

Tamay, bir Can'a bir gitara baktı.

-"Yanlış bir zamanda geldim sanırım."

-"Yo, Mehir Uzay'a şarkı söyleyecekti de."

Tamay'ın gözleri beni bulduğunda çok hırslı, sinirli bakıyordu.

-"Bu güzel aşkın şarkısını bende dinlemek isterim. Tabi sizin içinde sorun olmazsa."

Tamay bu sefer de Uzay'a bakıyordu. Uzay bana baktığı için Tamay'ın bakışlarını görmemişti.
Uzay bana bakarak tek kelime etti.

-"Dinleyebilirsin."

Tamay, Sema'nın yanına oturup bize bakıyordu. Can şarkıya en başından başlarken gözüm bir an Tamay'a kaydı, telefonu çıkarmış birine mesaj yazıyor gibiydi.
Başını kaldırdığında gözlerimi kaçırıp Can'a baktım.
Şarkıya başlarken Uzay'ın saçları ile oynamaya başladım ve gözlerimi onun gözleri ile buluşturdum.

Kulağına doğru eğilip fısıldadım.

-"Bana eşlik edersen çok mutlu olurum."

Uzay tebessüm ile cevap verdi.

-"Sadece sen duyacaksın ama."

-"Sadece ben duyacağım."

'*Bu sözlerim sitem değil
Ama yazık değil mi bana
Çok yalnızdım kaybolmuştum
Sığındım işte sana..*'

Uzay gözleri gözlerimde şarkının devamında bana eşlik etti..

'*Kaygılarım yeniden uyanıyor
Bu duygular beni ürkütüyor
Yeniden yaşamak mı gerekiyor
Yine acılar yine korkular
Yine aşk..*'

Gözlerim dolu bir şekilde şarkının nakaratını Uzay'ın açık kahve gözlerinde kaybolurken söyledim..

'*Yanımda kal yanımda kal
Düşlerin yetmezki bana
Yanımda kal yanımda kal
Çok geç rastladım sana.*'

Başımı Uzay'ın başına koyduğumda sıramızı gitara ve melodisine bırakmıştık. Şarkı bittikten sonra ilk alkışlayan Sema oldu, Can ve Ozan da ona katılırken Tamay 'bravo' der gibi ellerini birbirine sert bir şekilde vurarak alkışlamıştı.

Tamay'ın gözlerinden resmen ateş çıkıyordu, kızgınlığını çok rahat görebiliyordum. Uzay'dan vazgeçeceğimi düşündüğü anlarda böyle bir ana şahit olmak onu hayal kırıklığına uğramıştı.

Uzay'dan vazgeçmeyeceğimi anlaması gerekiyordu..

Kapı çalındığında hepimizin bakışları kapıya yöneldi, Uzay'ın yanından kalktığımda içeriye hastane görevlisi geldi. Içeriye tekerlekli sandalye ile girdiğinde Tamay hariç hepimiz birbirimize anlamayan gözlerle bakıyorduk. Bakışlarım Uzay'ın bakışları ile buluştuğunda doğrulmaya çalışıyordu hemen yanına gidip oturmasına yardım ettim. Ozan görevliye dönüp konuşmaya başladı.

-"Pardon bir yanlışlık oldu sanırım."

Görevli bir bize bir tekerlekli sandalyeye bakıyordu.

-"2002 numaralı oda değil mi burası?"

Ozan bir bana bir Uzay'a baktı.

-"Evet burası. Biz alalım onu."

Ozan tekerlekli sandalyeyi aldığında görevli çıkıp gitmişti.

-"Abi adam herhalde odaları şaşırdı ben şunu koridora çıkarayım. Ihtiyacı olan biri olabilir, görünce bile tuhaf oldum bu durumda olanların yardımcısı olsun."

Ozan tekerlekli sandalye ile odadan çıkarken Tamay ile göz göze geldim. Bana tek kaşını kaldırarak bakıyordu. O ân anladım ki o göndermişti. Ciddiydi..
Eğer Uzay'dan ayrılmazsam gerçekten onu felç bırakacaktı. Bu sandalyeyi de o göndertmişti.

Tamay Uzay'a yaklaştığında ani bir refleksle Uzay'ı korumak için onun yanına gittim ve elini tuttum.

Tamay bir bana bir Uzay'ın tuttuğum eline bakıyordu.

-"Ben artık gideyim tekrar geçmiş olsun. Seni ayakta görmek için sabırsızlanıyoruz."

Uzay gözlerini kapatıp tebessüm ettiğinde Sema Tamay'a bakmaya başladı.

-"Tamay, Gamze nerde? Hiç görünmüyor."

Tamay'ın bakışları Sema'ya döndüğünde vurgulu bir sesle konuşmaya başladı.

-"Uzay'a geçmiş olsun sürprizi hazırlıyor."

-"Ne?!"

Sema ile aynı anda aynı tepkiyi verdiğimiz de Tamay bana bakmaya başladı. Sema Can'a sorar gözlerle bakıyordu.

-"Gamze bize böyle bir şeyden bahsetmedi de şaşırdık."

-"Olabilir. Tek değil zaten okuldan Uzay'ı seven insanlar ile birlikte yapıyor."

Gözlerimi Uzay'a çevirdiğim de bu duruma tepkisizdi.

-"Sağolsunlar." Diye soğuk bir cevap verdim.

-"Mehir bir bakar mısın? Şu meşhur sürpriz ile ilgili bir şey söylemem gerekiyor."

Uzay bana gitme der gibi bakıyordu. Ama kimsenin aramızdaki gerginliği anlamaması için başımı salladım ve onunla beraber odadan çıktım.

-"Ne!Ne! Yeter ne istiyorsun! Sen gönderdin dimi tekerlekli sandalyeyi!"

Tamay sinirle gülerek bana bakıyordu.

-"Evet güzel kız ben gönderdim. Ne kadar ciddi olduğumu anlamamışsın gibi geldi de."

-"Sen-"

Işaret parmağını dudaklarıma koyduğunda hemen elini ittim ve kendimi geri çektim.

-"Bak Mehir, sana düşünmek için verdiğim süreyi uzatıyorum, bir hafta veriyorum. Bu bir hafta içinde Uzay'a ilaç vermeyeceğim ama eğer olurda cevabın istediğim gibi olmazsa o zaman Uzay'ın o tekerlekli sandalyeye gerçekten çok ihtiyacı olacak. Senin yüzünden başka birinin acı çekmesi kadar kötü bir şey olabilir mi?"

Gözyaşlarım konuşmamı zorlaştırıyordu.

-"Uzay beni asla bırakmaz. Gidersem peşimden gelir."

Tamay sıkıntılı bir nefes aldı.

-"Kendini öyle bir soğut ki peşinden gelemeyecek kadar nefret etsin senden."

-"Ne!"

Ağzım açık, gözlerim yaşlı bu saçmalığı dinliyordum.
Tamay saatine baktı ve konuşmaya başladı.

-"Şımdı gitmem gerekiyor sen de iyi düşün. Zamanın başladı.."

Tamay yanımdan giderken düşmemek için duvara yaslandım. Hayır şımdı ağlamayacaktım aşık olduğum adam içerdeyken ağlamayacaktım onun yanına her zaman ki güçlü duruşum ile girecektim. Ben Mehir, Uzay'ın Ay'ı..Şimdi Uzay için güçlü duruyorum..

Odaya girdiğimde Can ve Sema gülüşerek sohbet ediyordu, çok geçmeden Ozan da gelmişti. Uzay da uyuyordu.

-"Ozan ben bir eve gideyim. Günlerdir burdayım, duş alıp gelirim. Lütfen Uzay'ın yanından ayrılmayın, onu yalnız bırakmayın lütfen."

-"Benim de gelmemi ister misin?"

-"Yok teşekkür ederim. Ben hemen gider gelirim. Size emanet."

Uzay'a yaklaşıp yanağına ve saçına öpücük kondurdum. Odadan çıkarken son kez dönüp ona baktım, büyük ihtimalle canı yandığı için göz kapakları titriyordu. Onu bu hale ben getirmiştim, benim yüzümden acı çekiyordu ve eğer gitmezsem benim yüzümden daha çok acı çekecekti, sadece o değil babası, kardeşim dediği arkadaşları herkes..Herkes benim yüzümden acı çekecekti.

Hastanenin önünden taksi çevirip eve gittiğimde kimse yoktu. Annem ve babam ışte Melih okulda olmalıydı.
Odama girdiğimde annemi aradım.

-"Anne ben eve geldim duş alıp tekrar hastaneye geçeceğim."

-"Tamam kızım iyi yapmışsın. Uzay nasıl oldu?"

Annemin sorusu ile gözlerim doldu.

-"Daha iyi anne. Bir iki güne çıkacak inşallah."

Annemin sevindiği sesinden belli oluyordu.

-"Oh çok şükür annecim. Bizden se çok selam söyle. Hastaneden sonra ziyaretine gideriz."

-"Olur anne söylerim. Kolay gelsin."

Telefonu kapattıktan sonra ağlamama engel olamadım. Hemen duşa girip çıktım üzerime hemen siyah kumaş bir elbise geçirdim. Dolabımdan özel kutumu alıp yere oturdum. Uzay ile olan fotoğraflarıma bakmaya başladım. Her fotoğrafta gülüyorduk, çok mutluyduk.. Gözlerimi silerek masada duran kalemi aldım ve her fotoğrafın arkasına bir şeyler yazmaya başladım. Gözüm kutunun en altındaki fotoğrafa kaydı. Uzay ve benim ilk fotoğrafımız, ilk karşılaşmamız.. Ben siyah elbisem ile sahnede şarkı söylerken gülerek Uzay'a bakıyorum, Uzay da tam karşımda gülerek bana bakıyor. Fotoğrafın köşesindeki adam dikkatimi çekti. Elini yumruk yapmış Uzay'a bakıyordu. Fotoğrafa biraz daha detaylı bakınca o kişinin Tamay olduğunu gördüm. O gece de oradaydı..

Öylece kalakalmış fotoğrafa bakıyordum zar zor kendime gelip ayağa kalktım. Kutunun içinden bir iki tane fotoğraf alıp kutuyu kaldırdım. Fotoğrafları çantaya koyarken gözüm masada ki çerçeveye kaydı..Uzay'ın ve benim Ay'ın altında dans ederken ki fotoğrafımız. Fotoğrafa bir öpücük kondurup odadan çıktım. Arabaya bindiğimde başım dönüyor gözlerim bulanık görüyordum, nefes almakta zorlanıyordum. Sanki bir şeyler göğüs kafesime bastırıyor nefes almama engel olmaya çalışıyordu.

Tam köşeyi dönmüşken direksiyon hakimiyetini kaybettim ve karşıdan gelen siyah araba ile burun buruna geldik. Korku ile arabadan indiğimde karşımda Tamay'ı gördüm..

-"Yine mi sen?! "

Ellerini yana açmış bana doğru geliyordu.

-"Kader ışte."

Gözlerimi devirdiğim sırada bana doğru bir adım daha attı ve saate baktı.

-"Oo zaman ne çabuk geçiyor. Mehir geç kalıyorsun."

Anlamayan gözlerle ona bakıyordum.

-"Hastaneden geliyorum da çıkarken doktorlardan bir şey duydum. 2002 nolu odadaki hasta kriz geçirdi acil ameliyathaneyi hazırlayın, ailesine de haber verin dediler. Sanırım kanına bir ilaç mı ne verilmiş.."

-"Sen.."

-"Zaman geçiyor Mehir. Tik tak..."

Tamay arabaya binip gittiğinde tek başıma yolun ortasında kalmış olanları anlamaya çalışıyordum korku ile Ozan'ı aradım.
Ozan telefonu açtığında ağlıyordu.

-"Mehir, gel. Kötü. Uzay çok kötü, gel, çabuk gel."

Ozan ağlamaktan konuşamıyordu. Telefonu kapattığımda düşmemek için zor duruyordum o ân gök gürledi ve sağanak yağış başladı.
Islanmıştım ve bu umrumda değildi. Arabanın kapısını kapatıp koşmaya başladım. Uzay'a koşuyordum. Onun yaşaması için koşuyordum.

Belki on belki on beş dakika koştuktan sonra hastaneye geldiğimde sırılsıklamdım. Herkes bana bakıyordu, baksınlar umrumda değildi. Kendimi ameliyathanenin koridoruna attığımda herkes ağlıyordu, beni görünce ayağa kalkıp bana doğru geldiler. Yaşlı gözlerinde korkak bir ifade vardı.

Cevdet amca ıslak saçlarıma dokundu.

-"Kızım sen iyi misin? Noldu? Gel otur, hadi."

-"Ben-"

Artık yaşananlara dayanamamış ve kendimi bırakmıştım. Düştüğümde tek duyduğum şey Cevdet amcanın, Ozanların bağrışlarıydı..

-"Mehir, Mehir. Hemşireyi çağırın çabuk."

-"Mehir gözlerini aç, Mehir."

Her şey yoluna girene kadar, Uzay uyanana kadar, Tamay hayatımızdan çıkana kadar gözlerimi açmak istemiyordum.

Ben Mehir, bu benim aşık olduğum adam için, sevdiklerim için kendimden vazgeçişim. Karanlığa, kötülüğe atlayışım..
Ben o atladığm karanlığı bitirecek aydınlığı bulacaktım..

Ben Mehir, ne yaşarsam yaşayım, ne kadar yorulursam yorulayım, ne kadar düşersem düşeyim pes etmeyecektim, her düştüğümde yeniden kalkacak yeniden koşacaktım..

Sevdiklerimi, aşık olduğum adamı yaşatacaktım..

Ben Mehir, ben karanlığın ta kendisiyim..

Continue Reading

You'll Also Like

4.4M 123K 41
054* ***: benim seninle sevişme 054* ***: pardon antrenman yapma ihtimalim nedir? - : kapak tasarımı için @gokbuttired 'a çok teşekkür ederim.<3 :
25.5M 908K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
138K 4.9K 32
@Magazindetoksu yeni bir gönderi paylaştı. Şok! Şok! Şok! Genç basketbolcu Çağan Akın Arsal 8 ay önce yumruk yumruğa kavga ettiği takım arkadaşının e...
127K 4.9K 26
Damla: Dedem doğum yaptı, taksi param da yok bana bi 400 ateşler misin yakışıklı? Yakışıklı: Deden doğum yaptı? Yakışıklı: Tanıştığımızı sanmıyorum...