RUHUMUN GÜNAHI

By Buketderler8

18.9K 11.6K 3K

Hiç, sebepsiz yere, ansızın kalbinizin sıkıştığı oluyor mu? Güneş'in altında karanlık üzerinize çullanıyor mu... More

1.BÖLÜM: Kaçış..
2.BÖLÜM: Karanlığına Hoşgeldin..
3.BÖLÜM: Değişim..
4.BÖLÜM: Kırmızı..
5.BÖLÜM: Yara..
6.BÖLÜM: Yarın Yok Gibi..
8.BÖLÜM: Merhaba..
9.BÖLÜM: Nefes..
10.BÖLÜM: Karanlık Oyun..
11.BÖLÜM: Elveda..
12.BÖLÜM: Neredesin..
13.BÖLÜM: Zehir..
14.BÖLÜM: Gurur..
15.BÖLÜM: Güneş ve Ay..
16.BÖLÜM: Kar..
17.BÖLÜM: Kimsin Sen?
18.BÖLÜM: Başlıyoruz..
19.BÖLÜM: Kaderin Oyunu..
KARAKTER TANITIMI
20.BÖLÜM: Bul Beni..
21.BÖLÜM: Paramparça..
22.BÖLÜM: Gölge..
23.BÖLÜM: Ateş Sensin...
24.BÖLÜM: Oyun Bitti.
25.BÖLÜM: Söz Vermiştin..
26.BÖLÜM: Yarattığın Karanlık..
27.BÖLÜM: Üç Dakika.
28.BÖLÜM: Umut Dolu Sesleniş..
29.BÖLÜM: Senin İçin..
30.BÖLÜM: Mehir..
31.BÖLÜM: 27 Haziran.
32.BÖLÜM: Dayan Nefesim.
33.BÖLÜM: Geçmişin Karanlığı.
34.BÖLÜM: Aşkın Gücü..
35.BÖLÜM: NİŞAN..
36.BÖLÜM: Büyük Oyun.
37.BÖLÜM: Yabancı.
I.Kitap Finali: GÜNAHKÂR VE MASUM.
II.KİTAP TANITIM
40.BÖLÜM: Yalan Kapanı.
41.BÖLÜM: Kâbus.
42.BÖLÜM: Mucizeye Kaçış.
43.BÖLÜM: Güneş ve Uzay.
44.BÖLÜM: Tehlikenin Kanı.
45.BÖLÜM: Nefretin Gözleri.
46.BÖLÜM: En Güzel Dilek..
47.BÖLÜM: Merhaba Ve Güle Güle.
48.BÖLÜM: Doğum Ve Ölüm.

7.BÖLÜM: Kaybet Beni..

576 369 17
By Buketderler8

*Kaçmaya, kurtulmaya çalıştığın karanlığın kendisi sensin.*

-"Mehir, hadi canım uyan."

Gözlerimi Uzay'ın sesi ile açtığımda hava daha yeni yeni aydınlanıyordu.

-"Günaydın.."

Uyku tulumundan çıkıp kendime gelmeye çalıştım, saçlarımı toplarken Uzay bir bana bir tulumun yanına baktı.

-"Bu ne sevgilim?"

Uzay'ın gösterdiği yere baktığımda dün gece bulduğum kağıdı gördüm. O kağıt şuanlık Uzay'ın eline geçmemeliydi. Uzay'dan hızlı davranıp kağıdı aldım.

-"Hiç, çöp."

Uzay bana tuhaf bir şekilde bakıyordu.

-"Çöp? "

Evet anlamında başımı salladım.

-"Evet, neden bu kadar erken kalktık görünüşe göre daha kimse kalkmamış."

-"Biraz dolaşırız diye düşündüm, istemez mısın?"

-"Deli mısın tabiki isterim, çok iyi düşünmüşsün."

Uzay ile tulumlarımızı toplayıp küçük bir sırt çantası hazırladık. 

Uzay, giyinmek için kabine girdi, siyah bir eşofman, üzerine beyaz bir sweet giymiş, bende onun gibi yapıp siyah eşofman ve beyaz sweet giydim. Hava aydınlandıktan sonra sweetleri çıkarırız diye altımıza t-shirt  giymiştik ve hazırdık. Uzay sırt çantasını sırtına taktıktan sonra elimi tuttu ve yürümeye başladık.

Orman o kadar güzeldi ki..Güneş'in ilk ışıkları yeşillerin arasından geçerken öyle güzel görünüyordu ki. Derin derin nefes alarak yürüyorduk.

-"Şuan bir şarkı olsan, hangi şarkı olurdun? "

Uzay'ın sorusu ile gözlerine baktım sonrada gökyüzüne.

-"Kendimi ait hissettiğim, bu benim dediğim o kadar çok şarkı var ki..Hangisini söylesem bilemedim. Sen hangi şarkı olurdun?"

-"Senin ruhunun en sevdiği şarkı olurdum."

Derin bir nefes aldı ve konuşmaya devam etti.

-"İnsan kendini bir yere ait hissetmediğinde bir şarkıya, bir şiire, bir kitaba veya bir cümleye sarılıyor, ona ait hissetmek istiyor, o âna kadar kendini bir yere ait hissetmemiş çünkü.  Aitlik, çok göreceli kavram değil mi sencede? Evet, hepimiz bu dünyada bir yerlere aidiz ama nereye, sürekli değişen ve değiştikçe kendini yenileyen bu dünyada bir yere nasıl ait olabiliriz ki.. Bence bizler sadece gerçek ruhlarımıza aidiz. Başka bir şeye değil."

Uzay'ın dedikleri gerçekten beni çok etkilemişti, üşüdüğümü hissediyordum ama soğuktan değil..
Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım.

-"Gerçek ruhlarımız, gerçek. Gerçek denen şey ne ki! Neyin gerçek neyin yalan olduğunu sadece o ânı yaşayan insan bilmez mi? Peki ya o ânı yaşayan insan gerçek ruhunu bilebilir mi?"

Uzay derin bir nefes alıp durdu.

-"Ben şımdı durdum, sen durduğumu gördün ama durmaya karar verdiğimi durduktan sonra anladın, gördün. Şöyle düşün; sen beni ağlarken görüyorsun üzüntüden veya sinirden ağladığımı düşünüyorsun.
Sen benim üzgün olduğumu o ân ağladığımda anlıyor, görüyorsun.
Yüzün asık olduğunda insanların aklına üzgün olduğun gelir oysa belkide o an üzgün değilsindir sadece anlık bir tepki olarak öylesindir.
Yüz ifadelerimiz, verdiğimiz tepkiler, konuşmalarımız, davranışlarımız ve daha niceleri  bizim gerçek ruhumuzu, hislerimizi, benliğimizi saklıyor..  "

-"Belki de bu yüzden çoğu insan  gerçek benliklerini bilmiyordur."

-"Belki de.. Mesela ben sana bir şarkı söylesem sen o şarkıdan dolayı benim üzgün olduğumu düşünürsün halbuki ben o şarkıyı söylerken iyi hissediyorumdur, bana o ân çok hoş ve güzel duygular hissettiriyordur."

-"Gerçek duygularımız, benliklerimiz, ruhlarımız bir yerlerde..Onları bulmamızı bekliyorlar sanki."

-"Belki de kaybolmuşlardır."

Uzay ilerlemeye başladığında bende yanında yürüyordum, ikimizin de elleri cebindeydi. Ona bakarak konuşmaya başladım.

-"Ya biz de kaybolduysak. Nerede olduğumuzu bilmiyorsak onları nasıl bulacağız."

-"Belki de bulmamamız için kaybolmuşuzdur. Onları  bulduğumuzda herşey düzelecek sanıyoruz ama öyle olmayabilir. Evren, doğa sürekli kendini yenileyen bir döngü, bizler de o döngüye ayak uydurmayıp kaybolan gerçeklerimiz için durursak evrenin yenilenen döngüsünde kayboluruz ve bir daha bulunamayız.."  

Uzay'ın ellerinden tutup durdurdum.
Tam karşısında durmuş, ellerini tutuyor, gözlerinin içine bakıyordum.

-"Uzay.. Kaybet beni. En azından ruhumu bulana kadar kaybet beni."

-"O zaman Uzay karanlıkta kalır. Onu karanlıktan kurtaran tek gezegen  gitmiş olur."

-"Biraz da karanlıkta kalalım olmaz mı?"

Ellerini yanaklarıma koydu.

-"Sence de yeterince karanlıkta değil miyiz?"

-"Uzay.."

Elini kalbimin üzerine koydu.

-"Bak ona şuana kadar hiç çok yoruldum deyip durdu mu? Vazgeçti mi pes etti mi yoruldu mu?
Karanlığın içinde hapsolsa bile atmaya devam etmiyor mu?"

Benim gözlerimden yaşlar akarken konuşmaya devam etti.

-"Karanlığın sonundaki aydınlığı görmek istemez misin? Karanlık gecenin sonundaki o parlak güneşin doğuşunu izlemek istemez misin? Ruhunun siyahının beyaza dönüşünü hissetmek, görmek istemez mısın?"

-"Isterim.."

-"O zaman ne diyoruz?"

-"Ne diyoruz?"

-"Karanlığın içindeki beyazı bulana kadar durmak yok."

Uzay'ı tekrar ettim.

-"Karanlığın içindeki beyazı bulana kadar durmak yok."

Uzay beni kendine çekip sımsıkı sarıldı ve kulağıma doğru bir şeyler fısıldadı.

-"Her karanlık gecenin aydınlık bir sabahı var. Güneş doğduğu sürece umut hep var, beyaz hep var.
Hatta biliyor musun yağmur yağdığında bile var, ben yağmuru çok seviyorum biliyorsun."

Gülerek gözlerimi sildim.

-"Güneşi anladım aydınlık, sıcak, peki ya yağmur?"

-"Yağmur, gökyüzünün gözyaşları gibiymiş gelir bana..Her bir damlası sanki kötülükleri temizlemek ister gibi iniyor yeryüzüne. Herşeyi silip onların yerine yenilerini yazmamız için bir fırsat sanki. Siyahı da alıp tüm renkleri yaşamamız için bir fırsat."

-"Tüm renkler?"

Uzay elimi tuttu ve yürümeye başladı.
Diğer eli ile ağaçları gösteriyordu.

-"Mesela şurada gövdesi açık kahve olan ağacın gövdesi yağmur yağdığında koyu kahve oluyor.
Açık renkler, kendi renklerinin koyu tonlarına dönüşüyor ve bunu görmeyi bilen insanlar kendilerini renk cümbüşünün ortasında buluveriyor."

-"Sen renklerin, şarkıların, şiirlerin sn güzelisin biliyorsun değil mi?"

-"Bakan gözlerin güzelliği o Mehir."

-"Uzay ya!"

-"Ne yalan mı? Sen uzaktan bana baksan benim hakkımda bunları söyler miydin?"

Gülerek cevap verdim.

-"Imm, sanırım hayır. Dışarıdan çok sert gözüküyorsun bu da farklı bir düşünce oluşturuyor."

Uzay kahkaha atarak bana baktı.

-"Biliyordum."

-"Gıcıksın gıcık!"

Uzay ile gülüşerek yürürken bir şelaleye geldiğimizi farkettik.

Uzay cebinden telefonunu çıkarıp önce bizim sonra etrafın fotoğrafını çekti ve telefonunu cebine koydu. Elini tutup suya yakın büyük taşların birine oturduk.

Uzay bir adım atıp dizinin üzerine çöktü ve eğildi.

-"Hadi, çabuk eğil."

Ona doğru yaklaşıp eğildim. Ellerini birleştirdi ve şelanenin suyu ile yüzümü yıkadı. Biraz su ile birbirimize ıslattıktan sonra kayaya yaslandık soğuk su ikimize de çok iyi gelmişti.
O ân birden şarkı söylemek istedim ve Uzay'a döndüm.

-"Hayat sakın aldatma beni,
Gör bu yaşadığım aşk deli,
Yolumda gölgeler olsa da sana açacağım kalbimi.."

O da bana doğru döndü ve dolu gözleri ile son kısmı gözlerimin içine bakarak söyledi.

-"Sana açacağım kalbimi.."

Başımı Uzay'ın omzuna yaslayıp derin derin nefes alıyor doğanın eşsiz kokusu ile birleşen kokusunu içime çekiyordum. Bu huzurlu anımızı bozan Uzay'a gelen arama oldu.
Ozan arıyordu, oflayarak telefonu açtı ve konuşmaya başladı.

-"Efendim kardeşim!
'Öyle bir dolaşalım dedik.
'Tamam, tamam geliyoruz.
'Her yerde kamp alanına giden yolu gösteren işaret tabelaları var kaybolmayız kolay kolay."

Uzay telefonu kapatıp ayağa kalktı.

-"Gerçeğe dönüş diyorsun he."

Diyerek kalktım ve elini tuttum.
On dakika yürüdükten sonra kamp alanına gelmiştik. Ozanlar kahvaltı için bir masa ayırmışlardı, hep beraber güzelce kahvaltı yaptıktan sonra günü planlamaya başladık.

-"Bence deniz kenarına gidelim, isteyen olursa girer." Diye ilk düşüncesini söyledi Sema.

Sema'ya ilk katılan Can oldu.

-"Bencede baksanıza hava birden nasıl ısındı."

-"Denizden sonrada gezeriz olmaz mı? Uzay ve Mehir sabah gezmişler çekildikleri fotoğraflara baktım da çok güzel yerler bence oralara gidelim." Diye fikrini söyledi Ozan.

-"Günaydın herkese."

Tamay, masaya geldiğinde ben hariç herkes günaydın diye karşılık vermişti. Masada benim karşıma oturup yanında duran Gamze'ye baktı.

-"Plan mı yapıyorsunuz?"

Gamze başını sallayarak sevgilisine planı anlattı.

-"Deniz ve sonrasında gezme iyiymiş."

Bu adamda beni huzursuz eden çok şey vardı..Çok.
Ayrıca bizim okuldan da değildi Gamze, sevdiği kişinin okuldan olduğunu söylemişti.

-"Şuan nasılsın?"

Anlamayan gözlerle, gözlerime kenetlenmiş konuşan Tamay'a baktım.
Yanımdaki Uzay'ın dahil herkesin bakışları benim üzerimdeydi..

-"Anlamadım."

Tebessüm ederek imalı bir şekilde baktı.

-"Basit bir soru aslında. Dün gece kötüydün simdi nasılsın?"

-"Kötü falan değildim size öyle gelmiş ama sorduğunuz için teşekkür ederim iyiyim."

Uzay gözlerini benden ayırmıyordu.
Kulağıma doğru eğilip

-"Noluyor!" Diye sordu.

Bir Tamay'a bir bana bakan Gamze konuşmaya başladı.

-"Sen gece çadırdan çıktığında Mehir'i mi gördün?"

Tamay evet anlamında başını salladı.

-"O da dışarı çıkmış biraz muhabbet ettik."

Hemen lafa atladım.

-"Muhabbet? Ben size cevabınızı verdiğimi sonrada çadırıma girdiğimi hatırlıyorum!"

-"Doğru hatırlıyorsun Mehir."

Uzay tam ağzını açmış konuşacakken Ozan gergin havayı bozmak için konuşmaya başladı.

-"Hadi bütün gün burada mı oturacağız gidelim. Uzay, kardeşim bi gelir misin?"

Uzay elimi o kadar sıkı tutuyordu ki canım açımıştı. Kulağına doğru fısıldadım.

-"Uzay, canım acıyor."

Uzay, tuttuğu elime bakıp küfür etti.

-"....Özür dilerim sevgilim. Çok özür dilerim."

-"Hadi sen Ozanlarla git sonra konuşuruz. Aklına kötü şeyler getirme sadece saçmalıyor."

Uzay başını sallayıp Ozanların yanına gitti ve onların çadırlarına doğru ilerlemeye başladı.

Masada ben,Gamze,Sema ve Tamay kalmıştı, masayı topluyorduk.

-"Sema 2 dakika benimle gelir mısın? Ne giyeceğim konusunda yardım et."

-"Tabi"  diye onayladı Sema.

-"Ormandayız Gamze ne giyebilirsin?"

Diye lafa atladı Tamay. Gamze Tamay'a dil çıkartıp Sema ile masadan ayrıldı.

-"Bayan Soğuk."

Anlamayan gözlerle Tamay'a baktım.

-"Çok soğuksun. Sana başka bir isim bulamadım."

-"Başka bir isme ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum."

-"Bence var. Herkesin gerçek ismine ihtiyacı var."

-"Ne dediğinizi gerçekten anlamıyorum."

-"Bak önce bir anlaşalım. Bana neden 'siz'li konuşuyorsun? Benim de bir adım var onunla hitap edebilirsin."

-"Neden isminizle hitap edeyim. Sizi tanımıyorum? Ayrıca ben sadece.."

-"Sen sadece ne?"

-"Boşverin."

-"Bayan Soğuk."

Sinirli bir şekilde nefes aldım.

-"Neden benimle uğraşıyorsunuz?"

-"Uğraşmıyorum. Sohbet ediyoruz."

Sıkıntılı bir nefes alıp masadaki kapları piknik çantasına yerleştirmeye başladım.
Zeytin kavanozunu çantaya koyarken aynı anda Tamay'da elindeki kavanozu çantaya koydu. Çantanın içinde ellerimi tuttu.
Hemen elimi çektim, kavanoz devrilmişti.

-"Naptığınızı sanıyorsunuz siz!"

-"Ben hiçbir şey yapmadım neyden bahsediyorsun Bayan Soğuk."

Ona doğru yaklaştım.

-"Benimle uğraşma, uzak dur. "

Ben oradan ayrılırken arkamdan seslendi ve tam arkamda durdu. Bana doğru eğilip fısıldadı.

-"Korkaksın sen. Karanlıktan korkan korkağın tekisin. Dün gece gökyüzüne bakarak sessizce yardım istiyordun. Seni tek gören anlayan benim görmüyor musun?"

Sesini bu denli yakınımda hissetmek bile çok rahatsız etmiş tüylerim ürpermişti.

-"Kendi kafanızda kurduğunuz şeylerle karşıma geçmeyin."

Gülerek yanımdan geçerken gözlerime baktı.

-"Masayı topladım, çantayı da ha bu arada Kaçmaya, kurtulmaya çalıştığın karanlığın kendisi sensin. Boşuna yardım isteme.."

Bu neydi şımdı resmen benimle dalga geçiyordu! Hatta saçmalıyordu!
Sinirle Uzayların yanına gittim şuan bana iyi gelecek tek şey oradaydı.

Uzay'ı görür görmez adımlarımı hızlandırdım, bana doğru döndüğünde sımsıkı sarıldım. Iste ihtiyacım olan tek şey..
O da bana sımsıkı sarılırken bu karanlık dünyada tek renk, tek ruh olmuştuk..

Ayrıldıktan sonra Ozan bana bakıp Tamay'ı sordu bende görmediğimi söyledim.

Herkes hazır olduktan sonra yürümeye başladık.
Denize yakın yollar çamur olduğu için yürümekte biraz zorlanıyorduk.
Zar zor denize geldiğimiz de direkt ayakkabılarımızı çıkardık ve kumlara oturduk. Hepimiz yan yana oturuyorduk, başımı Uzay'ın omzuna yasladım. 
Gamze üzerindeki elbiseyi çıkartıp, mayosunu düzeltti ve denize doğru yürümeye başladı.

-"Hadi, denize uzaktan bakmayacaksınız öyle değil mi?"

Ozan, Can ve Sema da üzerlerini çıkarırken Uzay ve ben birbirimize bakıyorduk. Ikimizde denize uzaktan bakmak istiyorduk..
Tamay dahil herkes suya girdikten sonra Uzay ve ben tek kalmıştık.

-"Dün gece noldu Mehir?"

Cümlenin sonunda lütfen doğruyu söyle gibi imalarda bulunmamıştı, bana güveniyordu..Başımı Uzay'ın omzundan, gözlerimi denizden ayırmadan konuşmaya başladım.

-"Gece bir kâbus gördüm, kalktığımda iyi hissetmiyordum hava almak için çadırdan çıktım benden biraz sonra Tamay çıktı neyim olduğunu sordu bu kadar."

-"Ona hiç güvenmiyorum."

-"Belki de tanımadığın içindir."

-"Belki de. Karanlık bir tarafı var gibi."

Gözlerimi denizden ayırmadan başımı kaldırdım.

-"Hangimizin yok ki. Hangimiz çok masum, saf, beyazız?!"

-"Mehir.."

-"Müzik dinlemeye ne dersin?"

Uzay sıkıntılı bir nefes verip cebinden kulaklığı çıkarıp bana uzattı. Konuyu hemen kapattığım için kötü hissetmişti.
Kulaklığın bir kısmı bende diğer kısmı ondaydı. Ikimizin de içinde çığlık çığlık konuşan sesler vardı o sesleri kulağımızdaki müzik bastırıyordu sanki..

'Sen özgür ol, yeter
Mutluluğum sonа kаlsın..' 

Diyordu şarkı o an gözlerim Uzay'ın gözlerini buldu. Bir şey olsun, yeter.
Anlа içimi, gerisi yanımа kаlsın.. diye devam etti şarkı..Bir şeyler koptu gözlerimizde ve bir şeyler kayboldu içimizde.
Gözlerimi denize çevirdiğimde Uzay'ın hâlâ bana baktığını hissediyordum.
Gamzeler sudan çıkıp yanımıza geldiler.

-"Uzay çantamdan havluyu verir misin?"

Uzay yüzü asık bir şekilde çantaya uzantı, içinden havluyu aldı ve Gamze'ye uzattı.

-"Sağol birtanem." 

Ben dahil herkes anlamayan gözlerle Gamze'ye bakıyorduk.

-"Ne bakıyorsunuz? Ozan'a veya Can'a birtanem demem bu kadar dikkatinizi çekmiyorken ne bu bakışlar!"

Başımı kaldırıp karşımda duran Gamze'ye baktım.

-"Peki ya senin bizim her hareketimize gösterdiğin bu tepki ne?"

Gamze, gülerek çantasının içinden elbisesini çıkardı üzerindeki havluyu çantanın üzerine attı.

-"Sana öyle gelmiş bebeğim. Tepki falan göstermedim."

-"İyi. Dediğin gibi olsun."

Uzay ayağa kalkıp elini bana uzattı elini tutup ayağa kalktım.
Ozanlar kurulandıktan sonra yürümeye başladık.

-"Uzay, kardeşim üzerinizdeki kumları temizlememişsiniz."

Uzay, Can'a doğru baktı.

-"Bize bir zararları yok. Belki de yaşamak istediler ve bize tutundular."

-"Böyle bir düşünceyi ilk defa duyuyorum. Siz ikiniz çok tuhafsınız."

Uzay, Can'a tebessüm ettikten sonra göz göze geldik. Bir anlık çekingenlik ile gözlerimi kaçırdım.
Uzay yanıma yaklaşıp elimi tuttu.
Işte şımdı tamamlanıyordum.

Kamp alanına geldiğimizde hava kararmak üzereydi, hepimiz üzerimizi değiştirip ateşin etrafına oturduk. Gamze, ben ve Sema üzerimize birer küçük battaniye aldıktan sonra ısınmaya başlamıştık.

Aramızda merakına yenik düşen kişi Can oldu.

-"Tamay, seni daha önce bizim okulda hiç görmedim, başka okuldasın sanırım?"

-"Evet başka okuldayım, merkezdeki üniversitede okuyorum ben."

-"Gamze ile nasıl tanıştınız peki?"

O an bir sessizlik oldu. Gamze, Tamay'a bakıyordu, Tamay ise bana.

-"Kafede tanıştık. Arkadaş olduk simdi burdayız."

-"Ilginç bir tanışma olmuş" Can'ın cümlesi ile istemsizce gülümsedim. Gamze önündeki küçük dalları Can'a doğru fırlatıyordu.

-"Aslında benim en merak ettiğim şey Mehir ve Uzay'ın tanışma hikayesi. Gördüğüm kadarıyla aralarında çok farklı bir bağ var."

Tamay'ın merakı karşısında herkes Uzay'a ve bana bakıyordu. Uzay, Tamay'a bakarak konuşmaya başladı.

-"Uzun hikâye. Belki bir gün öğrenirsin."

Tamay tek kaşını kaldırarak cevap verdi.

-"Belki."

Biraz daha sohbet ettikten sonra Uzay ayağa kalktı ve kalkmak için elini uzattı.

-"Noldu?"

-"Soru sormak yok hadi gel."

Başka soru sormadan Uzay'ın elini tuttum, herkese iyi geceler dileyip yürümeye başladık.

-"Uzay, fener almayı unuttuk. Yolu nasıl göreceğiz, ayrıca nereye gidiyoruz bak kaybolacağız."

-"Bizim fenerimiz yukarda, baksana nasıl da aydınlatıyor. Bu ışık bize fazlasıyla yeter."

Ay bu gece ayrı bir güzeldi. Kamp alanı yüksek bir bölgede olduğu için kendimi aya daha yakın hissediyordum.
Aydınlık hep vardı, her karanlık bir gün aydınlığa dönüşür, yolunu bulurdu.

Biraz daha yürüdükten sonra deniz kenarında durduk.
Uzay cebinden telefonunu çıkardı ve bir şarkı açtı, telefonunu yere koyup hafif diz çöktü ve elini uzattı.

-"Ay'ın ve yıldızların bu eşsiz güzellikleri altında benimle ve ruhumla dans eder misin?"

Dolan gözlerim ile elini tuttum. Ayağa kalktı, bir eli elimde diğer eli belimdeydi.

'Bir yol var ama her yerde tuzak
Bir yol daha var, dönmek de yasak
Deryaya yakın, dünyadan uzak..'

-"Sana demiştim, Uzay'ın ve Mehir'in bedenleri de Ay da dans edecek diye."

-"Demiştin..Biz şımdı ilk dansımızı mı ediyoruz?"

-"Evet sevgilim, bu bizim ilk dansımız ama söz veriyorum son olmayacak." 

-"Uzay, ben-"

-"Bu gece açıklamalar, gerçekler, korkular,tedirginlikler yok. Bu gece sen, ben, ay, yıldızlar ve deniz var. Bir de."

Elini cebine atıp küçük bir kutu çıkardı.

-"Bu var."

-"O ne Uzay?"

Uzay gülümseyerek kutuyu açtığında nutkum tutulmuştu. Yüzüğü eline aldı, kutuyu cebine koydu.

-"Uzay'ın Ay'ı.. Ay'ın aydınlığı o gece bizi bir araya getirdi ve yine Ay'ın aydınlığı ruhlarımızı dansa kaldırdı..
Bu yüzüğe baktıkça, dokundukça beyazın, aydınlığın umuduna inan. Onlar hep seninle."

-"Uzay.."

Uzay ayağa kalkıp yüzüğü sağ işaret   parmağıma taktı.
Parmağımdaki yüzük, etrafinda pırlantalardan oluşan yıldızların ortasında duran beyaz bir aydı..

-"Seni karanlıkta bırakmayacağım çocuk ruhlu adam..Uzay karanlıkta kalmayacak."

Ellerimi boynuna doladım ve dudaklarına yaklaştım.

-"En özeli.. "

Ve birbirine kenetlendi ruhlarımız..

Uzay ile belki de saatlerce dans ettikten sonra kamp alanına yürümeye başladık. Yol boyu muhabbet ettik. Ikimizde aşk sarhoşuyduk resmen. Kampa geldiğimizde kabinde üzerimizi değiştirip sessizce çadırımıza giriyorduk ki Sema yanımıza geldi.

-"Mehir neredesiniz ya?! Kızlar bir çadırda erkekler bir çadırda kalacak hadi, bizim çadıra gel. Uzay sen de Canların yanına git."

Uzay ile birbirimize bakıyorduk bu gecenin sonunu eminim ki o da böyle hayal etmemişti. Oflayarak çadırlara girdiğimizde Sema heyecanla parmağımdaki yüzüğü sordu bende yüzeysel bir şekilde yaşadıklarımızı anlattıktan sonra uyumak için yerimizi aldık. Beraber uyuyacağımız için tulumları sermişler, içlerine girmek yerine üzerlerinde uyuyacaktık, üzerimizi örtmek için 3 tane kalın battaniye sermişlerdi.
Sohbet ede ede uykuya dalmıştık.

Karnıma giren sancı yüzünden gözlerimi açtığımda daha güneş doğmamıştı. Oturduğum yerde esnerken yastığımın yanında bir kağıt buldum. Evet, yine..
Uzanıp kağıdı aldım ve okumaya başladım.

'Hayatının ilk ve en karanlık savaşına hoşgeldin. Sen kimsin dediğini duyar gibiyim, bir yabancı..'

Derin bir nefes alıp çadırdan çıktım biraz ilerleyip bir ağacın altına oturdum ve günlerdir içime attığım hisleri dışa vurdum ve ağlamaya başladım. Omzumda hissettiğim elin sahibine bakmak için başımı çevirdim ve onu gördüm, Tamay' ı.

Karşıma geçip bana peçete uzattı.

-"İyi değilsin. Ne olduğunu sormayacağım, biraz dolaşmak ister misin?"

Gözlerimi silip ayağa kalktım ve hafifçe gülümsedim.

-"Yok teşekkür ederim ben uyusam daha iyi olur."

Tamay içten bir şekilde gülümsedi.

-"En azından kaba bir cevap vermedin. Bayan Soğuk biraz eriyor mu ne?"

-"Sabah ki Bayan Soğuk olabilirim bir anda."

Tamay ellerini teslim olmuş gibi kaldırdı ve yanıma doğru ilerledi.

-"Olma. Olma."

-"İyi uykular ve teşekkür ederim."

-"Teşekkür ne için?"

-"Bilmem."

Tamay kahkaha attığı sırada ben önde yürüyordum.

-"Mehir."

Tamay'ın seslenişi üzerine arkamı döndüm.

-"Sen hep gül olur mu? Sana gülmek yakışıyor."

Tebessüm edip yürümeye devam ettim ve çadıra girdim. Sema ve Gamze uyuyorlardı bir çılgınlık yapıp Ozanların çadırına gitmek için çıktım.
Onların çadırına yaklaştığımda bir ışık görünüyordu. Sessizce fermuarı açtığımda Ozan'ın ve Can'ın telefonda oyun oynadıklarını gördüm beni görünce battaniyelerini üzerlerine çektiler ve güldüler, Can fısıldayarak konuşmaya başladı.

-"Mehir, sapık mısın sen? Napıyosun burda?"

-"Sevgilime iyi geceler öpücüğü vermeye geldim ne var bunda." 

Parmağımla susmalarını işaret edip Uzay'a doğru yaklaştım saçlarından ve yanaklarından öptüm. Son kez yanağından öpücektim ki Uzay birden kafasını çevirdi ve dudaklarımız buluştu.

-"Uzay ya!"

Uzay beni kendine doğru çekip fısıldadı.

-"Seni seviyorum ve teşekkür ederim."

Uzay'ı son kez öpüp doğruldum.

-"Seni seviyorum ve rica ederim."

Az önceki ağlama iyi gelmiş gibi görünüyordu ama son 3 gündür bulduğum kağıtlar bana bir mücadele içine gireceğimi söylüyordu ondan da öte bu kağıtlar sanki Ay'ı Uzay'dan ayıracak gibi hissediyordum..

Savaşımız başlıyordu. Ruhumuza karşı verdiğimiz mücadelenin yanı sıra birileri bizi başka bir mücadeleye çağırıyordu, gitmekten değil kaybetmekten korkuyordum ama kazanmak istiyorsam kaybetmeyi göze almalıydım..

'Küçük kız o gece sevgilisinden ayrı kalacağını, onlara meydan okuyan kişinin bu kadar yakınlarında olduğunu bilmeden uyuyakaldı..'

 

Continue Reading

You'll Also Like

539K 19.6K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
1.7M 68.4K 54
"0549******: Umarım iş telefonumu meşgul etmen için geçerli bir sebebin vardır. (20.13) Afra: OHA! OHA! OHA! (20.13) Afra: Koskoca Kuzey Taşoğlu bana...
1.1M 36K 20
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir, karanlık aşk türündedir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, psikolojik...
413K 25.1K 47
17 yıl önce annesi tarafından ölü olarak bildirilen Neva... Yıllardır onun hasretiyle yanıp tutuşan Akay ailesi... Ama... Ortada bir sorun vardı.Neva...