RUHUMUN GÜNAHI

By Buketderler8

18.9K 11.6K 3K

Hiç, sebepsiz yere, ansızın kalbinizin sıkıştığı oluyor mu? Güneş'in altında karanlık üzerinize çullanıyor mu... More

1.BÖLÜM: Kaçış..
2.BÖLÜM: Karanlığına Hoşgeldin..
3.BÖLÜM: Değişim..
4.BÖLÜM: Kırmızı..
5.BÖLÜM: Yara..
7.BÖLÜM: Kaybet Beni..
8.BÖLÜM: Merhaba..
9.BÖLÜM: Nefes..
10.BÖLÜM: Karanlık Oyun..
11.BÖLÜM: Elveda..
12.BÖLÜM: Neredesin..
13.BÖLÜM: Zehir..
14.BÖLÜM: Gurur..
15.BÖLÜM: Güneş ve Ay..
16.BÖLÜM: Kar..
17.BÖLÜM: Kimsin Sen?
18.BÖLÜM: Başlıyoruz..
19.BÖLÜM: Kaderin Oyunu..
KARAKTER TANITIMI
20.BÖLÜM: Bul Beni..
21.BÖLÜM: Paramparça..
22.BÖLÜM: Gölge..
23.BÖLÜM: Ateş Sensin...
24.BÖLÜM: Oyun Bitti.
25.BÖLÜM: Söz Vermiştin..
26.BÖLÜM: Yarattığın Karanlık..
27.BÖLÜM: Üç Dakika.
28.BÖLÜM: Umut Dolu Sesleniş..
29.BÖLÜM: Senin İçin..
30.BÖLÜM: Mehir..
31.BÖLÜM: 27 Haziran.
32.BÖLÜM: Dayan Nefesim.
33.BÖLÜM: Geçmişin Karanlığı.
34.BÖLÜM: Aşkın Gücü..
35.BÖLÜM: NİŞAN..
36.BÖLÜM: Büyük Oyun.
37.BÖLÜM: Yabancı.
I.Kitap Finali: GÜNAHKÂR VE MASUM.
II.KİTAP TANITIM
40.BÖLÜM: Yalan Kapanı.
41.BÖLÜM: Kâbus.
42.BÖLÜM: Mucizeye Kaçış.
43.BÖLÜM: Güneş ve Uzay.
44.BÖLÜM: Tehlikenin Kanı.
45.BÖLÜM: Nefretin Gözleri.
46.BÖLÜM: En Güzel Dilek..
47.BÖLÜM: Merhaba Ve Güle Güle.
48.BÖLÜM: Doğum Ve Ölüm.

6.BÖLÜM: Yarın Yok Gibi..

607 381 30
By Buketderler8


^^Yukarıdaki müziği açıp öyle okuyalım,hadi^^

' Evet, diğer plana geçiyorum. Bu hafta içinde okullarında bir kamp organizasyonu var oraya gideceklerine adım gibi eminim.
'Evet, bende gideceğim.
'Hayır beni farketmeleri imkansız. 'Tamam sizde orada olacaksanız işimiz daha kolay.
'Hayır, istemiyorum. Bu işe başlarken dediğim gibi benim gezegenimde sadece Ay'a yer var başka hiçbir şeye gerek yok.
'Kalbinde başka birinin olması umrumda değil. Eğer gerekirse kalbini yerinden çıkartırım. Benim olmadığım yerde başka biri de olamaz.
'Peki. Orada görüşürüz.
' Evet eminim çünkü onları sizden daha çok tanıdığımı düşünüyorum. Bir arada olmak için herşeyi yapacaklardır.
'Iyi günler efendim.

Telefonu kapattıktan sonra mutfağa gitti, bir bardak su içti ve dışarıya çıktı. Her zaman yaptığı gibi takip edecekti. Şuana kadar onu farketmemelerine şaşırıyor bir o kadar da kızıyordu. Efendisine göre takip edildiklerini farketmeyecek kadar kenetleniyorlardı birbirlerine. Bunu duymak bile kriz geçirmesine yeterdi.
Evinden çıktı, arabasına bindi ve kızın evine doğru yola koyuldu.

~
Uzun zaman sonra gözlerimi açtığımda iyi hissediyordum. Gerçekten iyi hissediyordum. Bunun sebebini tahmin edebiliyordum.
Telefona baktığımda saatin 08:15 olduğunu gördüm. Dersim bir saat sonraydı, Uzay'ın dersi benden bir saat sonraydı. Telefon elimdeyken mesaj uygulamasına girdim ve yazmaya başladım.

KİME: UZAY

'Günaymış, oysa ruhlarımız hala Ay'da dans ediyor. Onları yalnız bırakalım. Ben seni almaya geliyorum beraber geçeriz okula. 10 dakikaya evden çıkıyorum.'

Çok geçmeden Uzay'dan yanıt gelmişti.

KİMDEN: UZAY

'* Uzay ve Mehir'in bedenleri de Ay'da dans edecek inan bana.
Buna itiraz edeceğimi sanmıyorum, bekliyorum.'

Telefonu kapatıp banyoya gittim. Elimi, yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım ve odama döndüm. Dolaptan siyah yüksek bel pantolon, beyaz t-shirt çıkardım. Siyah saatimi ve serçe parmağıma yıldızlı yüzüğümü taktım. Saçlarımı hızlıca ördüm ve ışte hazırdım. Hafif bir makyaj yapıp çantamı alıp çıktım.
Arabaya biner binmez radyoyu çalıştırdım, şarkısız olmazdı.

Sanırım şarkının en can alıcı yerine denk gelmiştik.

'*Yarın yok gibi
Yarın yok gibi
Yine sarhoş
Yine sarhoş..*'

Yarınımızın olup olmadığını bilmeden ne çok plan yapıyor, hayal kuruyorduk. Sonsuzmuşuz gibi yaşıyor, öyle davranıyorduk. Oysa şuan bir kaza yapıp ölebilirim halbuki bugünkü planım kaza yapıp ölmek değil Uzay'ın yanına gitmekti..

Yarın yok gibi yaşamalıyız aslında. Çünkü gerçekten yarınımız yok. Hepimizin sadece şuanı var. Şuan onlarca insanın gözleri hayata kapanıyor ve onlarca insanın gözleri hayata açılıyor. Bizim sadece şuanımız var ve bizler gelecek için ne çok umutlar besliyoruz..

Kendimi şarkıya kaptırınca daha çabuk gelmiştim sanki. Başımı camdan çıkarıp dışarıya bakarken direkt arkamda duran siyah araba dikkatimi çekti. Ben arabayı park ederken orada görmemiştim sanırım aynı anda park etmiştik, tuhaf.
Uzay'ın evden çıktığını görünce, arabadan indim, yanıma geldiğinde birbirimize sımsıkı sarıldık.
Ayrılıp hemen kapısını açtım. Gülerek arabaya binerken birden balkonlarında bize bakan adam dikkatimi çekmişti güneşten dolayı yüzünü göremiyordum sanırım o, Uzay'ın babasıydı. Balkondan bizi izleyen adama hafif bir tebessüm edip arabaya bindim.
Emniyet kemerimi takarken merakıma yenik düşüş soruyu sordum.

-"Canım, balkondaki adam baban mı?"

Uzay sorum ile öne doğru gidip camdan baktı.

-"Evet canım o. Dün sabahta seni görmüş. Tanışmak istiyor. Tabi sende istersen."

Yüzümün kızarmasına engel olamadım.

-"Benim için sorun yok canım. Bende tanışmak isterim. Seni tanımak istiyorum."

-"Birbirimizin karakterini tanıyoruz ama ruhlarını tanımıyoruz. İçimden bir ses ruhunun dans etmeye ihtiyacı olduğunu söylüyor."

Ne diyeceğimi bilemez şekilde direksiyonu daha da sıkı tuttum.

-"Uzay, ben-"

Sözümü kesip konuşmaya devam etti.

-"Hayır, bir şey söylemek zorunda değilsin. Bunun ayak üstü konuşulacak bir konu olduğunu düşünmüyorum."

Sustum.. Hiçbir şey söyleyemedim. Ne diyebilirdim mi?

Uzay, uzanıp radyoyu çalıştırmıştı. Ikimizde kendimizi şarkının nostaljik melodisine bıraktık..

'*Durmuş bütün saatler bizim için sevgilim.
Uzaklarda kaldı mutluluk bize.
Yıllar sonra bir an gelirsem ben aklına
Bir tebessüm gönder rüzgarla bana..*'

Okula geldiğimizi şarkı bitince farkettik. O an tek farkettiğim şey okula geldiğimiz değildi. Uzay arabadan inerken ben de yanımıza park eden arabaya bakıyordum. Bu arabayı Uzay'ın evinin orada da görmüştüm. TAKIP EDILIYORDUK..

Kim bizi, neden takip ederdi, derdi neydi, ne istiyordu?
Ya Uzay'a zarar vermek isteyen biriyse o yüzden takip ediyorsa..

Ben bu düşüncelerle arabadan inerken Uzay bir gariplik olduğunu anlamış gibiydi, şuan ona bu şüphemden bahsedemezdim. Belki de kuruntudur.
Uzay ile el ele kampüse girerken aklım hala o arabadaydı. Içinden kimse inmemisti..

Uzay ile her zaman oturduğumuz masaya doğru geçtik.
Ikimizde kahve alıp tekrar yanıma geldi, sandalyeyi yanıma çekti, ellerini ellerimin üzerine koydu.

-"Sevgilim iyi misin? Canını sıkan bir şey mi oldu?"

-"Uzay, aslın-"

-"Bizim oğlan!"

Ozan'ın sesi ile bakışlarımız o yöne döndü. Bizimkiler geliyordu.
Hepsiyle selamlaştıktan sonra tekrar yerlerimize oturduk.

-"Ee dün gece nasıldı? Uzay, sevdiler mi seni?"

Uzay bana bakarak konuşmaya başladı.

-"Çok güzeldi. Bence sevdiler. Melih benden oyun sözü aldığına göre sevilmiş oluyorum değil mi?"

-"Ne ara bu kadar samimi oldunuz ya inanmıyorum size."

Ozan, Can ve Sema dün gece ile ilgili sorularını sorarken Uzay'ın kulağına uzanıp fısıldadım.

-"Çok sevmişler.. "

Tam ondan uzaklaşıyordum ki birden bana doğru dönüp dudaklarımdan bir öpücük aldı.

Gülerek koluna vurdum.

-"Napıyorsun Uzay!!"

-"Sevgilimi öpüyorum ne var bunda."

'"Gıcık!"

Ozan ve Can, Uzay'a sataşırken bende Sema ve Gamze ile konuşuyordum.

Gamze hevesli bir şekilde dün gruplara atılan mesajı anlatıyordu.
Bu haftasonu bir kamp gezisi varmış. Attıkları resimlere göre denize yakın bir ormanda yapılacaktı.
İçımden bir ses gitmememiz gerektiğini söylüyordu.
Gamze bizden sonra Ozanlara da anlattı. Uzay'ın heveslendiğini görmüştüm.
Yüzündeki gülümsemeye bakarsak gerçekten gitmek istiyordu.

Kızlar ile çantalarımızı alıp masadan kalktık. Uzaylar da bizimle beraber kalktılar.
Uzay yanıma gelip elimi tuttu. Sınıfa gitmek bir dakika falan sürüyordu. Ama o bir dakikada bile elimi tutuyor, yanımda olmak istiyordu.

Ruhu bu kadar taze ve güzelken, kendi ruhumun karanlığı ile onu kirletmek istemiyordum. O hep beyaz kalsın istiyordum..Sanırım o benim ruhumun beyaz tarafıydı..

İki saatlik dersin sonunda kızlar ile okulun bahçesinde oturmuştuk, Uzayları bekliyorduk.

-"Mehir, sen aşık olduğunu nasıl anladın?"

Sema'nın sorusu beklemediğim yerdendi. Sahi, Uzay'a aşık olduğumu nasıl anlamışım, aşık mıydım, aşk neydi?
Derin bir nefes aldım ve içimden geçenleri söylemeye başladım.

-"Aşkın ne olduğu bilmiyorum? Hislerimin karşılığının da ne olduğunu bilmiyorum. Ben, o aydınlıkta kalsın diye karanlığı ondan uzak tutmaya çalışıyorum. Ruhu beyaz kalsın diye siyahı ondan uzak tutuyorum.

Sema bana dolu gözlerle bakarken Gamze bana bakarak konuşmaya başladı.

-"Peki ya geceleri? Gece karanlık. Gündüz olana kadar Uzay karanlıkta kalıyor ki zaten Uzay başlı başına karanlık ve sen Mehircim, güneş değilsin. Onu aydınlatacağını düşünüyor musun? Bunu yapabilir mısın? Aydınlatmak için ona ne verebilirsin?"

Derin bir nefes aldım, gökyüzüne baktım ve konuşmaya başladım.

-"Uzay'ın aydınlanması için güneşe ihtiyacı yok. Uzay'ın karanlığının bir ışığı var zaten, Ay.
Ben Uzay'a Ay'ı verdim. Belki onun bundan haberi yok ama her gece gökyüzüne baktığında karanlığını aydınlatan ışık küçücük bir nokta gibi görünen bir Ay.
Ben Mehir, Uzay'ın içinde barındırdığı, ona yol gösteren, karanlığını aydınlatan ay."

-"Mehir.."

Başımı, arkamdan gelen tanıdık sese çevirdiğimde Uzay ile göz göze geldik. Sanırım dediklerimi duymuştu. Ozan ve Can bile bana hayretler içinde bakıyordu.
Üçü de yanımıza otururken Can, Sema'ya sorar gözlerle bakıyordu.

-"Az önce o cümleleri kuran Mehir miydi? Biz mi yanlış gördük?"

Sema evet anlamında başını sallarken, Uzay başını omzuma yaslanmıştı bende elimi yüzünde gezdiriyordum.

Biraz muhabbet ettikten sonra tam kalkarken yanımıza tanımadığımız biri geldi.

-"Arkadaşlar selam. Bu haftasonu için gezi kulübümüz bir kamp düzenledi. Sizlerde katılmak ister misiniz? Herkes kendi çadırı ile gelecek cuma ve cumartesi olmak üzere 2 gece kalacağız. Gelmek isterseniz lütfen isim yazdırın."

Hepimiz heyecanlı gözlerle birbirimize bakıyorduk. Uzay bana sorar gözlerle bakarken böyle bir şeyin bize iyi geleceğini düşündüğüm için evet anlamında başımı salladım.
İlk isim yazdıran Gamze ve Sema oldu sonra Ozan ve Can en son bizde isimlerimizi yazdırdık.
Duyuruyu yapan kişi yanımızdan gittikten sonra Can bize döndü.

-"Hadi, hep beraber alışveriş merkezine gidelim çadırlarımızı beraber alalım. Kimin kiminle kalacağı belli zaten."

-"Bence çok güzel fikir." Diye destekledi Gamze.

Karar verildikten sonra arabalara geçtik. Gamze bizimle, Sema Canlarla gitmişti. Iki araba peşpeşe gidiyorduk.

-"Mehir, bizim için çift kişilik tulum mu alalım yoksa ayrı ayrı mı alalım?"

Ben cevap vermeden Gamze atladı.

-"Beraber uyuma gibi bir planınız mı var? O yüzden mi çift kişilik tulum? "

Uzay tam cevap verecekken ben kafa atladım.

-"Öyle bir planımız yok üstelik yanımda olduktan sonra ayrı ayrı tulumlarda yatmanın bir sakıncası yok bence."

Gamze, Uzay'a imalı bir bakış atarak ona doğru konuşmaya başladı.

-"Bu konuda Uzay ne diyor acaba? Ilişkinizde tek söz hakkı senin sanırım."

-"Ilişkimizde söz hakkı diye bir şey yok. Ikimizde düşüncelerimizi belirtiriz ve orta yolu bulup uygularız."

-"Aferin size."

Gamze, umursamaz bir cevap verip arkasına yaslandı, avmye gidene kadar Uzay ile planlar yaptık. Çok geçmeden avmye vardık.

Hep beraber çadır alışverişimizi yaptıktan sonra yemek yemek için bir restauranta girdik güzelce yemek yedikten sonra evlere dağıldık.

Içimde iki farklı ses vardı; biri bu kampın çok güzel olacağını, diğeri ise gitmemem gerektiğini söylüyordu. O kadar hazırlık yapmıştık ve Uzay'ı yüzüstü bırakmak istemiyordum.
Eve geldiğimde bizimkilere konuyu anlattığımda (çadırı aldığımızı bahsetmeden) gitmem gerektiğini söylediler. Bu tür durumlarda önce izin alınır sonra alışveriş yapılırdı bizde tam tersi olmuştu ama olsun.

Soğuk bir duş alıp odama geçtim. Bu gece nedense üşüyordum havanın sıcak olduğunu biliyor, hissediyordum ama üşüyordum ışte.
Perdeyi çektim, camı açtım, derin bir nefes alıp yere oturdum. Kulaklığımı taktım ve kendimi müziğe bıraktım..

Bu gece uyku beni yanına almak istemiyordu sanki, ne uykum vardı ne de isteğim.

Ayağa kalktım, kitaplığımda duran en son okuduğum kitabı aldım ve camın önüne geri oturdum. Müziğin melodisinde, kitabın satırlarında kaybolmak bazı hisleri unutturuyordu sanki, uyku beni çağırıyor gibi hissettiyordu.

~
Genç kızın odasının camının açık olduğunu ve turuncu ışığının yandığını görünce yine ışığı kapatmadan uyuyakaldığını düşündü. Sessiz bir şekilde su borularından tırmandı, elini camın mermerine attı başını kaldırıp odaya baktığı anda bir an korktu. Genç kız oturduğu yerde uyuyakalmıştı uyuyup uyumadığından emin değildi ama risk almaya değerdi, onun için herşeye değerdi.
Sessizce camdan içeriye girdi.
Genç kızın saçlarına dokundu. Cebinden bir şişe ilaç ve pamuk çıkardı, pamuğa ilaç döküp genç kızın burnuna götürdü ve işlem tamamdı..Bir süre bekledikten sonra bayıldığına emindi. Yavaşça kızı kucağına aldı ve yatağına yatırdı. Yatağının başucunda duran peluş Ay'ı eline aldı ve sinirle sıkmaya başladı.

-"Senin hayatında, kalbinde sadece ben olacağım."

Ay'ı yere koyduktan sonra genç kızın yanına uzandı. Kulağına doğru eğildi.

-"Kim olduğumu merak ediyorsundur belki güzellik, ben Tamay. Ay'ın en görkemli haliyim, Dolunayım..
Ben senin her anındayım. Bazen bir şarkı kadar yakınım sana. Beni şuan tanımıyorsun ama yakında tanıyacaksın, tanımak zorunda kalacaksın. Madem sen benim dünyama gelmiyorsun o zaman bende senin dünyanı elinden alırım."

Genç kızın yanağından öptü ve sessizce odadan çıktı...

...

-"Mehir, hadi kalk geç kalacaksın."

Annemin sesi odama yaklaşırken bir ağırlık gözlerimi açmama engel oluyordu sanki. Kapının açılma sesi ile az sonra annemin ellerini saçlarımda hissetmiştim.
Ah, ne çok seviyorum bu kadını, ne çok aşıktım her zerresine..

-"Mehir, kızım hadi kalk, hadi."

Annem saçlarımla oynarken zar zor gözlerimi açtım. Ben gözlerimi açmaya çalışırken annem de şifonyerin üzerinde duran su şişesini almış kalkmamı bekliyordu.

-"Hadi annecim şu suyu iç kendine gel."

Zar zor kalkıp suyu içtim. Bana noluyordu, başım kazan gibiydi, aşırı yorgun ve halsiz hissediyordum.
Ellerim ile başımı ovuştururken annem endişeli gözlerle bana bakıyordu.

-"Kızım sen iyi mısın? Hasta mısın yoksa? Bakayım."

Dudaklarını alınma koydu.

-"Yo, ateşin de yok."

Başımı kaldırarak onu sakinlestirmeye çalıştım.

-"Hasta değilim anne biraz halsizim sadece endişelenme, hadi sen aşağıya in bende hemen hazırlanıp geleceğim."

Annem alınma öpücük kondurup odadan çıktı. Ben ne ara yatağıma gelmiştim, en son yerde kitap okuyordum ama kitabım yerde değil kitaplıktaydı, peluş Ay da yerdeydi.
Aklımı kaybediyor gibi hissediyordum.
Zar zor ayağa kalktım, yatağı topladım, banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım ve odama geri döndüm.

Gardolabı açıp siyah pantolon ve siyah t-shirt aldım, üzerimi giydikten sonra siyah saatimi taktım ve çantamı alıp aşağıya indim. Hızlıca bir şeyler atıştırdıktan sonra hemen çıktım, telefona baktığımda Uzay'ın mesaj attığını gördüm.

KIMDEN: UZAY

Sevgilim günaydın, ben direkt hastaneye gideceğim dikişleri alacaklar sonra okula geçerim. Senin dersin benden 1 saat önce olduğu için sen git çıkışta görüşürüz. Seni seviyorum.

Sanırım bugün Uzay'ı görmeye gerçekten ihtiyacım vardı bunu hissediyordum.

KİME: UZAY

Günaydın sevgilim, kendine dikkat et, görüşürüz. Seni seviyorum.

Mesaj uygulamasından çıkıp ayakkabılarımı giydim.
Arabanın yanına gittiğimde anahtarın çantada olmadığını farkettim. Hızla yukarıya çıktım odama girdim. Çantadan düştüğünü düşünerek çantayı koyduğum yerlere baktım ama yoktu, tam odadan çıkacakken kitaplıktaki en son okuduğum kitap dikkatimi çekti. Sayfaları gözüme daha kalın gözüktü. Kitaplığa doğru gidip kitabı aldım. Alır almaz o ayrılan yer açıldı, arabanın anahtarı oradaydı altında da bir not kağıdı vardı.
Ayraç olarak kağıt kullanıyordum evet ama bu sayfada kalmamıştım üstelik arabanın anahtarını buraya koymamıştım hatta daha korkunç ve garip olanı kitabı buraya ben koymamıştım.
Korku ile kağıdı aldım ve okumaya başladım.

"Yazık! hem kıyasıya harcıyorsun kendini,
Hem gönlün yeltenmiyor hiç kimseyi sevmeye.
Biliyorsun, saymakla bitmez sevenler seni,
Ama besbelli sen aşk duymuyorsun kimseye.
Öldüren bir nefrettir yüreğindeki şeytan;
Hiç umurunda değil kazsan kendi kuyunu,
Çekinmezsen güzelim canevini yıkmaktan
Onarmak olmalıyken asıl amacın onu.
Sen tutum değiştir de cayayım düşüncemden..."

Bunu kimin yazdığını, buraya koyduğunu ve daha nicelerini bilmiyordum, bildiğim tek şey bu şiiri daha önce okuduğumdu. Ama nerede, ne zaman? Korkmam gerekiyordu belki de birilerine anlatmam gerekiyordu ama ben korkmuyordum hiçbir şey hissetmiyordum.
Bir bilinmezliğe sürükleniyordum ve bundan kurtulmak için hiçbir şey yapmıyordum.
Sanki ruhumun karanlığı sürüklendiğim yerdeydi. Ben nerede olduğumu bilmiyorken ruhumun nerede olduğunu bilmek istiyordum. Ne çok bilinmezliğim vardı bilmediğim. Ne çok duygu vardı daha yaşamadığım. Ne çok gözyaşı vardı daha dökmediğim.
Kağıdı cebime koyarken bir şey farkettim. Kağıdın arkasında da bir şey yazdığını gördüm.

"Ruhunun bu karanlıktan kurtulmasını istiyorsan, beyazı kirlet. Beyazın kirlenmesinden korkuyorsan karanlığın kendisi sensindir.
Kirletmen gereken beyaz, senin ruhunun değil onun beyazı..Onun ruhunu kirlet, kendi ruhuna kavuş.."

Sakinim..Sakinim..

Kağıdın ön yüzündeki şiirdi tamam ama bu yazı. Bunu yazan her kimse resmen Uzay'a zarar vermemi istiyordu. Başımın döndüğünü hissediyordum, kendime gelmek için çantadan su şişesini çıkardım, tek nefeste bir şişe suyu bitirmeme rağmen iyi değildim, olamazdım da.
Bu notları yazan kişi Uzay'a zarar veren kişi olabilirdi. Ama kim, neden böyle bir şey yapar ki? Neden? Aklım almıyordu.
Bu kağıdı Uzay'a anlatıp anlatmama konusunda çok kararsızdım ama onun için, onun iyiliği için anlatacaktım.

'Onun ruhunu kirlet..'
Uzay'ın ruhu bana her zaman bembeyaz, saf gelirdi.
Bu kağıtta yazan hiçbir şeyi anlamıyordum. Kafamın karışıklığı ellerimin, bacaklarımın titremesine, başımın dönmesine sebep olmuştu.
Derin bir nefes alıp kağıdı cebime koydum ve evden çıktım. Arabaya bindiğim de hala ellerim ve bacaklarım titriyordu, arabayla gitmek sağlıklı gelmediği için taksi çağırdım ve okula gittim. Okula geldiğimde ilk dersin başlamasına 5 dakika kalmıştı. Nefes nefese derse sınıfa girdiğim de Uzay, Ozan, Can, Sema ve Gamze bir sırada oturuyorlardı. Uzay telefonuyla ilgilenirken beni görünce ayağa kalktı ve yanıma geldi. Beni kendine çekip sarıldı.

-"Sevgilim, nerdesin sen?"

Uzay'ın boynuna öpücük kondurup yüzüne baktım.

-"Biraz halsizdim de son anda taksiye bindim ondan biraz geç kaldım. Sen burda napıyorsun çıkışta görüşeceğiz sanıyordum."

Uzay ile el ele tutuşmuş Ozanların yanına doğru ilerliyorduk.

-"Hastanede işim erken bitince seni görmeden derse girmek istemedim. Sen beni gördüğüne sevinmedin mi?"

Uzay'ın gözlerinin içine baktım. Gerçekten şuan ihtiyacım olan şey ona sımsıkı sarılmak içimdeki bu korkuyu yok etmekti.
Ayaklarımı hafif kaldırıp kollarımı onun sırtına doladım ve sımsıkı sarıldım. Kulağına doğru fısıldadım.

-"Seni görmek, solan bir çiçeğin yeniden hayat bulması gibi.
Ve evet sevindim."

-"Seninle birlikte solan her çiçeğe yeniden hayat verelim."

Uzay'a gülümseyerek baktığımda bizi ayıran şey sınıfa giren hoca olmuştu.
Hocanın girmesi ile Uzay, Ozan ve Can sınıftan çıktı.

Gamze ve Sema ders boyu kamp ile ilgili planlar yapıyor bana da anlatıyorlardı oysa benim aklım sabah bulduğum nottaydı. Sanırım bu kağıt meselesini Uzay'a kamp dönüşü bahsedecektim.

Ders bittikten sonra hep beraber dışarıya çıktık. Uzaylar bizi bahçede bekliyorlardı, kamp için son eksiklikleri tamamlayacaktım yarın sabah yola çıkacaktık. Uzay ve ben Uzay'ın arabasıyla, Ozan, Can, Sema ve Gamze de Can'ın arabasıyla gidecek.

Son eksikleri tamamladıktan sonra vedalaştıktan sonra arabalara bindik.

Arabadaki sessizliği bozan Uzay oldu.

-"Mehir, canım sen iyi misin?"

Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.

-"İyiyim canım."

-"Bana hiç öyle gelmiyor. Bir şey varda söylemiyor gibisin."

Elimi direksiyondaki elinin üzerine koydum.

-"Bir şey yok inan bana. Kamp için biraz tedirginim sadece."

-"Herşey çok güzel olacak inan bana."

-"İnanıyorum.."

Yol boyu kamp ile ilgili konuştuktan sonra eve geldiğimizi anladım.

-"Mehir, canım ben yarın sabah seni alırım olur mu?"

-"Olur canım."

Uzay, emniyet kemerini çıkarıp bana sarıldı, biz sarılırken telefonu çaldı, telefonu cebinden çıkardığında gizli numaranın aradığını gördük. Aramayı reddetti çok geçmeden gizli numaradan bir kez daha arama geldi bu sefer dayanamadı ve hoporlere alarak açtı.

-"Kimsin, ne istiyorsun?"

Uzay'ın sorusu karşısında telefonun diğer ucundaki yabancı konuşmaya başladı, arkadan bir müzik sesi de geliyordu.

-"Silahlar ve savaşlar, düşmanlıklar ve kötülükler, zararlar ve yaralar, gözyaşları ve acılar en önemlisi de ölümler..
Peki savaşa hazır mısın? "

Yabancının arkasından gelen müzik beni haftalar öncesine götürdü, kafede yabancının kağıda yazıp bana verdiği şarkıydı bu..
Bu kadar da tesadüf olmazdı, olamazdı.

-"Boş insanlar ile uğraşacak vaktim yok kusura bakmayın. Ayrıca bu tür ucuz hamlelere de gerek yok. Iyi günler, size kendi savaşınızda başarılar."

Uzay sinirle telefonu kapatıp cebine koydu.

-"Ne tuhaf insanlar var ya şuna bak!"

Sesim titreyerek konuşmaya başladım.

-"Uzay.."

Uzay'ın bir eli elimde diğer eli yanağımdaydı.

-"Korkma sevgilim, boş insanlar ışte. Sadece rahatsız etmek istemişlerdir ben akşam eve gidince gizli numaraya kapatacağım aramaları merak etme bir daha bizi rahatsız edemeyecekler."

-"Uzay, konuşan kişinin arkasından gelen şarkıyı duymadın sanırım!"

Uzay anlayamayarak bana bakıyordu.

-"Duymadım sevgilim o an ona odaklanamadım."

-"Geçen haftalarda kafede bir kağıda şarkı yazıp bana gönderen adamı hatırlıyor musun? Telefonda çalan şarkı o şarkıydı. Sence bu bir tesadüf mü?"

Uzay korku ile kendini geri çekti.

-"Sen ne diyorsun Mehir? Emin mısın?"

-"Eminim sevgilim. Şarkıyı ben söyledim, fazlasıyla eminim."

-"Kim bu adam!!"

Uzay sinirle saçlarını karıştırmaya başladı.

-"Ben bu işin peşini bırakmayacağım, araştıracağım o adamı bulacağım."

-"Uzay ben-"

-"Sen merak etme ve endişenme ben halledeceğim."

-"Aslında benim sana bir şey söylemem gerek."

-"Söyle sevgilim."

-"Uzay bugün geç kaldım çünkü-"

Konuşmamı bölen ses benim telefonumun sesiydi. Arayan annemdi. Açıp kapının önünde olduğumu söyledim.

-"Uzay gitmem gerekiyor yarın görüşürüz, herşey çok güzel olacak unutma, seni çok seviyorum."

Uzay uzanıp yanağıma öpücük kondurdu.

-"Herşey çok güzel olacak. Bende seni seviyorum. Annenlere çok selam söyle."

Uzay ile vedalaşıp arabadan indim ve eve girdim.
Bizimkiler ile konuşup hemen soğuk duş aldım. Odama geçip üzerimi giydim ardından kamp için çantamı hazırlamaya başladım.

Camımı açtım ve derin derin nefes alıp verdim ve ruhuma ve aya şarkı söylemeye başladım..

'Söyle ruhum söyle
Hiç yenildin mi böyle?
Düşmemek için
Hiç atladın mı söyle?

Söyle sen de söyle
Hiç yenildik mi böyle?
Acılar biter diye
Sen bittin mi söyle?'

'Her karanlık gecenin aydınlık bir sabahı vardı. Her karanlık elbet bir gün biterdi. Ay batar, güneş doğardı.
Kötüler kazanır, masumlar kaybederdi ve insanlar..Bu durumu değiştirmek için bir şey yapmazdı..
Hayat, bana göre jetonlu bir oyuncak gibiydi paran varsa jeton alabilir oyuncağa atıp devam edebilirsin oysa benim ne jetonum vardı ne de param..
Herşey o kadar tuhaftı ki gözümde, ölümlü dünya lafını ağızlarından düşürmeyen ama kalp kırmaktan geri kalmayan ne çok insan görmüş, tanımıştım.
Zaman, ömrümüzden bir süreyi daha habersiz çalarken, gözlerimizi sonsuz bir uykuya kapattıktan sonra bir daha görmeyeceğimiz bu dünya için ne çok mücadele ediyor, kendimizi unutuyorduk.
Herşeyin başının gerçekten sağlık olduğunu unutuyor gelip geçici durumların kölesi oluyorduk..
Hayatın gerçekten çok kısa olduğu kadar eksiktik, mahrumduk..'

Camı kapatıp yatağıma uzandım, sabah bulduğum notu düşünürken uyuyakalmıştım. Gözlerimi Uzay'ın arama çağrısı ile açmıştım.

-"Alo.."

Sesim o kadar çıkmıyordu ki Uzay'ın beni duyup duymadığından emin değildim. Benim aksime onun sesi çok enerjik geliyordu.

-"Günaydın sevgilim. Anlaşılan daha uyanamamışsın hadi kalk hazırlan ben 10 dakikaya evden çıkacağım."

Yataktan kalkıp saçlarımı topladım.

-"Ah, keşke biri bana şarkı söylese de bende kendime gelebilsem o zaman hazırlamak daha hızlı olurdu.."

Uzay ufak bir kahkaha atıp şarkı söylemeye başladı.

'Sana koşuyorum ölmesem diyorum
Dönüyor başım seni seviyorum
Öyle bakınca yanlış anlıyorum
Koptu ipim düşüyorum*'

Uzay, şarkıyı söylerken gerçekten de iyi hissettiğimi farkettim. Içimdeki bu güzel his ile hazırlanmak daha kolay olmuştu. Üzerime siyah pantalon ve siyah t-shirt geçirip banyoya geçtim. Uzay arabaya bindiği için telefonu kapatmıştı, bende saçlarımı tarayıp at kuyruğu yapıp topladım. Dudaklarıma ve yüzüme nemlendirici sürüp odama döndüm çantalarımı alıp çıktım. Annemler uyuduğu için not yazıp masaya koydum gerekirse bir iki saat sonra arardım.

Çantalar ile aşağıya inerken Uzay yanıma gelip yardım etmişti, çantaları bagaja koyup şoför koltuğuna oturdu.

-"Tekrardan günaydın sevgilim, hazır mısın?"

Isteksiz bir şekilde "Çook" demem Uzay'ın bakışlarına maruz kalmama sebep olmuştu.

-"Iyi misin Mehir? Bir sorun mu var?"

Başımı hayır anlamında sallayarak konuşmaya başladım.

-"Hayır canım yok sadece erken uyandığım için biraz agresifim uykumu alamadım sanırım."

-"Uykudan dolayı yani?"

-"Evet, gerçekten öyle."

Kamp yapacağımız ormana gidene kadar beraber bir sürü şarkı söylemiş ve muhabbet etmiştik ama asla o kağıt konusunu açmamıştım, açamamıştım. Kamp yerine geldiğimiz de Gamzeler çoktan gelmişler kendi çadırlarını kurmuşlardı, bizim takım dahil nerdeyse 30 kişiydik.
Ozan'ın ve Can'ın yardımı ile çadırımızı kurmuştuk.
Hep beraber kamp alanındaki piknik masasında otururken Gamze'nin telefonu çaldı.

-"Alo, geldin mi hayatım? Tamam, evet bizde az ilerideyiz, heh gördüm seni görüşürüz."

Hepimiz anlamayan gözlerle Gamze'ye bakarken ayağa kalktı.

-"Size bir sürprizim var burada bekleyin."

Yanımızdan ayrıldı ve az ileride duran uzun boylu, hafif iri bir adamın boynuna sarıldı. Adam ve Gamze bize yaklaştıkça adamı daha önce gördüm hissi git gide artıyordu.
El ele yanımıza geldiklerinde Gamze konuşmaya başladı.

-"Evet arkadaşlar bu erkek arkadaşım Tamay. Tamay, canım bunlarda arkadaşlarım; Ozan, Can, Sema,Uzay ve Mehir."

Ben hariç herkes ona tebessüm ederken Gamze ile birlikte yanımıza oturmuşlardı. Ozanlar Gamze'ye ve sevgilisine sorular sorarken ben bu karşımdaki yabancıyı daha önce nerede gördüğümü hatırlamaya çalışıyordum.

Tabi ya, fabrikadaki ukala! Karşımızdaki bu yabancıya karşı hiç iyi şeyler hissetmiyordum sanırım böyle hisseden tek ben değildim, Uzay'ın bakışları da huzursuz olmuş gibiydi.

-"Mehir, sevgilim gel biz biraz dolaşalım."

-"Tamam canım."

Uzay ile el ele tutuşup masadan ayrıldık. Kamp yerinden çok uzaklaşmadan geziyorduk. Bizim kaldığımız yerin az aşağısının denize baktığını gördük ve o an içimden geçirdiğim tek şey 'iyi ki mayomu almışım' olmuştu.

Uzay ile biraz daha gezdikten sonra kamp yerine geldik, biraz dinlendikten sonra hep beraber yemek yedik. Kamp sorumlusu ve gezi müdürümüz hocalar ile gelip uyarılarda bulunduktan sonra çadırlara girip uyumamızı söylediler sabah erken kalkılacakmış.

Uzay ile beraber uyuma gerçeği beni çok heyecanlandırıyordu.
Ikimiz çift kişilik tulumlarımızın içine girdik ve birbirimize döndük.

-"Sabahı seninle, yüzünle, gözlerinle, saçlarınla karşılamak manzaraların en güzeli olacağa benziyor."

Gözlerimiz dolu dolu birbirimize bakıyorduk.

-"Gözlerimi açtığımda karşımda bir çift mavi göreceğim bunun vereceği huzuru tahmin edemiyorum."

-"Seni seviyorum Mehir, tüm güzellikler rüyalarında buluşsun."

-"Seni seviyorum Uzay, en güzel şarkılar rüyalarında olsun."

Birlikte gözlerimizi kapattık ve kendimizi uykuya teslim ettik.

Gördüğüm kâbus ile gözlerimi açtığımda havanın daha karanlık olduğunu gördüm.
Tulumun fermuarını açıp çadırın içinde bağdaş kurup oturdum, derin derin nefes aldım, su içtim, tam tulumun fermuarını kapatacakken yanı başımda duran bir şey farkettim. Yan tarafımda duran telefonumu aldım ve onun ışığı ile baktığımda bir kağıt olduğunu farkettim, biz uyurken böyle bir şey yoktu, eminim.

Sessizce uzanıp kağıdı aldım ve okumaya başladım.

'Yüksekler ve alçaklar, kötülükler ve iyilikler, suçlular ve masumlar, savaşlar ve barışlar, şeytan ve melek, ay ve güneş..
Köklerinde, en derinlerinde birbirlerinden parça bulunduran zıtlıklar..
Ay'ı ilk gören benim oysa o benimle değil.. Ben bu hikâyenin karanlık  tarafıyım ve Ay'ı almadan aydınlık olmayacağım, Ay bana gelmeden aydınlığın ne olduğunu bilmeyecek, karanlıktan çıkamayacak..
Ay'ın aydınlığı yakında tamamen benim elimde olacak.
Ay'ı kaybeden Uzay, koskoca karanlık evreni ile başbaşa kalacak..."

Bir elimdeki kağıda bir de yanımda uyuyan Uzay'a bakıyordum.

Her zaman yaptığım gibi derin derin nefes alıp verdim, biri bizimle açık açık uğraşıyordu üstelik notta yazan bazı cümleler dün Uzay'ı arayan gizli numaradaki yabancının cümlelerine çok benziyordu. O an kendime engel olamadım ve ağlamaya başladım. Bu kağıdı buraya her kim koyduysa aramızdaydı, buradaydı, belki de uzaktan bizi izliyordu, korku ile Uzay'a yanaşıp saçını öptüm.

Uzay'ın hafif kıpırdandığını görünce kendimi dışarıya attım. Temiz hava almak biraz da olsa iyi gelmişti, tam çadıra tekrar girecekken yanımızdaki çadırdan Gamze'nin erkek arkadaşının çıktığını gördüm. Beni görünce tebessüm etti ben tepki vermeden girecekken konuşmaya başladı.

-"Anlaşılan uykusu kaçan tek ben değilim."

Cevap vermeden, boş ifadelerle yüzüne baktım.
Bana doğru yaklaşıp elini uzattı.

-"Doğru dürüst tanışamadık, ben Tamay. Sen de Mehir'din sanırım?"

Bir iki adım geri gidip konuşmaya başladım.

-"Tanışmamız için bir sebep görmüyorum şımdı ızninizle, iyi geceler."

Ben tam çadıra girerken arkasını döndü, bana baktığını hissediyordum.

-"Hiç mi yok?"

Arkamı dönüp anlamayan gözlerle ona baktım.
Bana doğru yaklaşıp kollarını açarak fısıldamaya başladı.

-"Yani tanışmamız için hiç mi sebep yok? Ayrıca gözlerin neden yaşlı? Noldu?"

-"Uyusanız iyi olacak yoksa bu saçma sorgunuza, sorularınıza kaba cevap vereceğim."

Tek kaşını kaldırarak ukala bir şekilde cevap verdi.

-"Korkaksın sen, anladım ben."

Sinirle ona doğru bir adım attım.

-"Sen-"

-"Mehir.."

Uzay'ın uykulu sesi ile başımı çadıra çevirdim, büyük ihtimalle sayıklıyordu.

-"Geldim sevgilim"

Karşımdaki ukala yabancıya sinirle bakarak çadıra girdim, sessizce tulumun içine girdim, gözlerimi sildim ve Uzay'ın saçları ile oynamaya başladım, onun saçıyla oynamak benim de kaçan uykumu geri getirmişti..

'Küçük kız gerçekten korku hissinin ne olduğunu hissetmeye başlamıştı. Artık düşünmesi, korkması gereken o kadar çok şey vardı ki..Gözlerini kapattı ve ruhuna seslendi..'Nolur bana yardım et, beni karanlıktan kurtar.'
O gece ruhundan yardım isterken uyuyakaldı, o geceden sonra başına,başlarına geleceklerden, karanlıkta kaybolan ruhunu daha çok kaybedeceğinden habersiz derin bir uykuya daldı..

Continue Reading

You'll Also Like

190K 9.3K 20
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
2M 73.5K 60
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
5.6M 292K 98
Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi. Leyla özgür bir kuş, Ercüment vatanı için dağlara, taşlara gerekir...
534K 19.6K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...