《FİNAL》Eyvah! 17 Yaşındayım (...

Oleh DidemOztepe

687K 72.5K 16K

Hayatınızdan hiç de memnun olmadığınızı düşünün. Çok yanlış yaptığınızı, hem de haddinden fazla çok. Sonra b... Lebih Banyak

Tanıtım
Geriye Dönme Isteği
23 Gün
Nefret
22 Gün
Ikilem
At Yarışı
21 Gün
Çünkü Sen Takı Değilsin
Düşünceli Engin
Kavga
20 Gün
Dünyada Ölümden Başkası Yalan
Ya Her Şey..?
Öpücük
Fotoğraf
19 Gün
Kafe
Hikaye Nasıl Ortaya Çıktı?
Trip
18 Gün..
Kıskançlık
17..
Büyük Şok
16 Gün
Dayak Time
Ayrılık Varsa Ufukta, Debelenmek Ancak Daha Çok Dibe Batmaya Yarar
Masum Bir Öpücük
15 Gün
Çok Konuşan Bir Kubi
Pot Kralı Zeynep
Söylenmeyen Sırlar
14 Gün
Kafası Karışık Bir Zeyno
Bölüm
Gözlüklü Kurtarıcı Prens Terlikli Cadıya Karşı
13 Gün
Kardan Adam
☃️🌞
Ev Kızlarının Sonuncusu
Karabasan
12 Gün
Samara, Zeynep Kuncak
Atarlı 'Zeyno'
Kekocuklar
Gerçekler 'mi?'
Araf'ta
Deli Var
Gel Evet De.. Çay Falan İçeriz
Kubi'ye Sahip Çıkalım, Ya Da Durun, Zeyno Çıkar
Gazoz İsteyen?
10 Gün..
Yeni Normal (Hayır Bölümü Fahrettin KOCA Yazmadı :)
Yeni Arkadaş(!)
9 GÜN
Şiir 🦋
8 Gün
Peki Ya Sonra?
7 Gün
Kâr Zarar Cetveli
Tehdit Öyle Değil Böyle Olur (Sanki?)
6 Gün
Belki de Tek Yaşam Kaynağımız Su Değil, Sevgidir
5 Gün
Iyilik Bulaşıcıdır. Ve Sevgi de
4 Gün
Gerçek Aşk
3 Gün
Çay Bile Bazen Yakar İnsanın Canını
2 Gün
1 Gün
0 Gün
FİNAL

Gülüşün Kaçtı da Gözüme

11.4K 1.2K 264
Oleh DidemOztepe

Önceki bölümü yayınlayıp da yorumlar gelmeye başlayınca şöyle oldum; Yaşasın, kimse tahmin etmemiş. Ters köşe yaptım 💃💃💃💃💃💃Her yorumda biraz daha mutlu oldum. Kesinlikle psikoloğa ihtiyacım var 😂🙈 Tahmin eden tek bir okuyucum olmuştu. Sanırım bir akrabası ya da arkadaşı işitme engelliydi, ordan biliyordu. Yanlış da hatırlıyor olabilirim nedenini. Aslında her bölüm kesinlikle tüyo da vermiştim ama😄 Neyse. Kubilay'ın aslında neler yaşadığını ilerleyen bölümlerde yazacağım. Şimdilik sadece benim yazdıklarımı bileceğiniz için yargısız infaz yapmayın lütfen.  😇❤

"Az uzak dur Ozan. Sana da bulaşacak sivilceleri."

"Ulan Zeynep."

Biz gülüşürken, ya da arkasından konuşurken neden bizi takmadığını düşünürdüm hep. Hatta bir keresinde itelemiştim onu, sen kimsin de beni kâle almıyorsun diyerek. Geri zekâlı Zeynep!

"Iyi de, Kubilay. Yani o, konuşuyor."

"Dudaklarına baktığı an ne dediğini de anlar. Babası vefat etmeden önce çok da iyiydi. Ne olduysa ondan sonra oldu. Çok durgundu o günlerde zaten. Bi gün okula geç kalmıştı. Çalar saat zır zır çalarken girdim odasına. Saati kapattım. Onu uyandırdım. Geç mi kaldım okula, saat çalmadı ki daha dedi. Dünya başıma yıkıldı sandım o an. Belli etmez pek, ama çok takar kafasına her şeyi. Kendi kendine kapanır odasına, düşünür durur hep. Kaç doktora götürdüm, tedavisi yok dediler her seferinde. Ama o yine de pes etmedi hiç. Herkesin senelerce gittiği okullarda öğrenebileceği her şeyi bir kaç ayda öğrendi. Azimliydi, çünkü babasının yerini alıp eve ekmek getirmesi için çalışması gerektiğinin farkındaydı. Kaç senedir aynı sınıftasınız, nasıl bilmezsin? Nasıl anlamazsınız hiç biriniz?"

"Kimse bilmiyor ki. Hiç anlamadık. Hem de hiç birimiz. Bit tek kişi bile." dedim, yutkunup. Onunla konuşmaya bile tenezzül etmedik hiç diyemedim. Onunla dalga geçip durduk diyemedim. Her kekelediğinde liseye gelmiş hâlâ hoca söz  verince heyecanlanıyor diye arkasından güldük diyemedim. "Pek konuşmaz Kubilay. Kitap okur tüm gün." dedim onun yerine. Biraz sustuktan sonra, "Kek sever değil mi?" diye sordum. "Kek götüreyim ben." Arkamı dönüp de gideceğim sırada, tekrar Kubilay'ın annesine çevirdim kafamı. "Yine bilmiyorum diye bilsin o. Olur mu? Söylemediğine göre bilmemizi istemiyor demek ki."

"Ben de söylemem Zeynep abla." diyerek araya girdi küçük kardeşi. Ona gülümseyerek tepsiye çay ve kek koyup odaya gittim. Ne diyeceğimi bilmiyordum ilk defa. Ağzımdan tek kelime çıksa ağlayacak gibiydim. Gözümdeki damlalar görünmez bir iple ağzımdaki harflere bağlıydı sanki.

"İyi misin sen?"

"Iyiyim." Sesimin titrediğini duymazdı nasılsa,değil mi?

"Gözlerin dolmuş gibi. Bir şey mi oldu?"

"Yoo."

"Emin misin?"

"Engin'e sinirlendim biraz." dedim, olan biteni anlamasın, biraz da dikkati dağılsın diye. Ama sıktığı yumruklarından anladığım tek şey onu sinirlendirdiğimdi. Çocuk zaten hayata eksik başlamış, eksik devam etmiş ve giderek eksilmişti. Bir eksi de ben atmıştım hiç acımadan en sonunda oraya. Ne yapmıştım ben böyle ona?

"Poğaça da vardı sanki. Bakayım ben bi." Ayağa kalkıp hızla çıktım odadan. Poğaça yoktu, biliyordum. Ama benim ağlayasım vardı. Hem de bağıra çağıra.

"Kızım, misafirlerimiz gidiyor." Duymamış gibi yapıp bekledim mutfakta kapı kapanana kadar. Daha sonra hızla odama geçtim. Evde ağlarsam annem duyardı. Balkona geçip duvara yaslanarak oturdum bu yüzden. Kubilay nasılsa duymazdı beni.

Kubilay.. beni.. duymazdı. Çok acıydı be bu cümle. Çok acıttı.

Gözlerimdeki yaşları silmeye gerek duymadım o an. Değmezdi onlar silinmeye. Uzun zamandır hak etmişlerdi akmayı zira.

"Zeynep hadi yemeğe. Keki bile yememişsin zaten." Bırak beni anne be. Açlıktan ölsem de müstehak bana. "Hadi kızım."

Gözlerimdeki yaşları elimin tersiyle silip ayağa kalkarak kafamı kapıdan uzattım.

"Aç değilim anne ben."

"Grip mi oldun sen?" Sesim!

"Banyo yapacağım ben." Annem mutfaktan çıkmadan önce kendimi aceleyle banyoya attım.

"Kız orayı düzgün temizlemedim ki ben hâlâ."

"Ben hallederim." deyip burnumu çektim. Sonra da yerde olan süngerle, temizlik malzemelerini aldım. Bir yandan kendime söverken, bir yandan da her yeri parlatıyordum. Genç olmak güzeldi be. Hâlâ elim ağrımamıştı mesela. Ama gözlerimden akan yaşlardan dolayı bulanık görmeye başlamıştım bile. Zaten bir yeri en az beş dakika çitiliyordum, temiz olmaması imkânsız gibi bir şeydi. Kendime söylene söylene banyoya tertemiz edip, annem "Fayanslar inceldi kız." diye bağrınca kendime gelerek temizlik malzemelerini yavaşça yere bırakıp duş almaya başladım. Duş başlığı görmeyeli bayağı olmuştu, ama yine de keyfini çıkartamadım. Kubilay'a ne olduğunu düşünüp durdum hep. Insan üzüldü diye sağır kalır mıydı cidden? Bilmiyordum ki. Telefonda internet namına bir şey olmadığı için bakamazdım da. En iyisi yarın okulda kütüphaneye gidip ansiklopedileri karıştırmaktı. Internet kafeye gitsem bile, internet hâlâ yaygın olmadığı için böyle bir bilgiyi bulabileceğimi hiç sanmıyordum. Belki de anneme kulağım çok ağrıyor deyip, hastanede doktor beni kontrol ederken bir kaç soru sorabilirdim. Hiçbir şey bulamazsam, son çare olarak yapabilirdim bunu, evet. Ya da öncelikle Kubilay'a daha yakın olup onun söylemesini sağlayabilirdim. Bir iki gün ilgilenip, arada konuşunca olmuyordu demek ki bu işler. Daha azimli olmalı, gerekirse zamk gibi yapışıp bir dakika olsun bırakmamalıydım peşini. Engin köpeği beni aldattığında gurur namına bir şey kalmamıştı zaten bende. Bir kere de beni hiçbir şey beklemeden seven biri için hiçe saymalıydım belki de gururumu. Kubilay beni terslemiyordu ki zaten, sadece temkinli davranıyordu o kadar. Yemin ederim ben olsam onun yerinde, yüzüme bile bakmaz, hatta yüzüme tükürürdüm. Hak ediyordum yani. Hem de fazlasıyla.

Kilitlediğim kapıyı açarak "Anne, havluu." diye cırladım kapının aralığından. Annemin verdiği havlular sarılıp, etrafı kolaçan ederek babamla karşılaşmadan odama koştum sonra. Kıyafetlerimi giyindikten sonra, her zaman özenle yaptığım saçlarımı kurutmayı bile es geçerek tepeden topladım ve Kubilay'a yaptığım sorulardan bir kaçını yapamadığımı söyleyen bir mesaj attım. Engin'den de vardı bir kaç mesaj. He, öyle he diyerek annelerin küçük çocukları geçiştirdiği gibi başımdan savasım vardı onu. 

'Ama bu sorular çok basit.' Ben de biliyorum Kubilaycığım.

'İstersen gel de anlatayım saat geç olmadan.'

Arizona dansımı yaptıktan sonra çözdüğüm soruların cevaplarını bir güzel silerek kitabı elime alıp odadan çıktım. Babamdan yavru köpek bakışlarımı atmak suretiyle izin alarak merdivenleri ikişer ikişer çıkıp kapıyı çaldım.

"Merhaba. Rahatsız ediyorum ama.."

"Kubilay da seni bekliyor zaten. Odası tam karşı." Benim odamın tam üstü yani.

Annesinin adını unuttuğum için sadece teşekkür ederek zaten kapısı açık olan odaya girdim.

"Nereyi yapamadın?" Hoş buldum canım ya, Sağol. Cidden.

Kitabı açıp, parmağımı koyarak "Şu sayfa." dedim. "Yani sen kolay diyorsun da, ben hiç anlamadım."

"Ama bir önceki sayfa işaretli."

"Cevap anahtarı denen bir şey var." diyerek gülümsedim. "Ama hoca yarın tahtaya kaldırabilirim dedi. Burda yapıp da orda yapamazsam rezil olurum." Allah'tan bir şeyi düşündüğüm an, en ince ayrıntısına kadar düşünen bir insan evladıydım.

"Tamam. Otur o zaman şöyle de, anlatayım." Kubilay anlatırken, ara sıra kafamı salladım. Arada da anlamadığımı söyleyerek dudak büzdüm.  En son saatin sekize doğru geldiğini görünce anladığımı söyleyerek kitabı kapattım.

"Sizde içemediniz bir türlü. Çay getireyim mi?"

"Annemler bekler aslında."

"Bir üst kattasın kızım. Merak ederse gelir annen." diyerek bize çay koymaya gitti teyze. Cidden, adı neydi ya?

"Kubilay ya, annenin adı neydi?" Yüzüme değil de dudaklarıma baktığını fark ettim o an. Geri zekâlı ben, bir de akıllıyım diye geçinirdim etrafta.

Kısa bir gülüşten sonra benim gibi sessizce "Gülnur." dedi. Al işte.. gel de unutma.

"Unutkan insanım ben ya. Ne gülüyorsun?"

"En zor bölümde okuyorsun da."

"Inan bana nasıl geçtim o bölüme hâlâ daha aklım almıyor." deyip güldüm. "Hayır, ben bir yanlış yapıp geçtim. Okul idaresi nasıl aldı? Koskoca müdür yardımcısısın sen, hiç mi demedin bu kız mala benziyor sosyale yazayım diye."

Kubilay kahkaha atarken, güldüm ben de. Tanıştığımız günden beri ilk defa bu kadar içten güldüğünü görmüştüm. Engin hiç böyle gülmemişti benim yanımda. O orospunun koynunda gülmüş müydü acaba? Ya da başka kızların yanında? Gülerdi tabi köpek. Gülünce karizmatik olduğunun, tüm kızların ona baktığının farkında olduğundan adım gibi emindim. Oysa ki Kubilay'ın kendine baktıracak tek bir özelliği bile yoktu dikkatli bakmayıp, onu tanımadıkça. Peki neden onun gülüşü daha güzel geliyordu benim gözüme şu anda?

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

287K 18.5K 25
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
80.5K 6.7K 55
#ejderha - 1 08.11.2020 #fantastik - 2 23.12.2020 #macera - 5 13.05.2021 Ejderhalar, şamanlar, insanlar, büyücüler, elfler, şekil-değiş...
365K 20.8K 32
Hades, Kore'ye bağlanacağı gece acımasız bir saldırıya uğramıştı. Acı içerisinde toprağa uzanırken, dışlanmış Prenses Lia, ruhlarını birleştirecek bi...
45.1K 3K 30
⁣Paul Lahote, küçüklüğünden beri tanıdığı kuzgun saçlı kıza olan ilgisini hiçbir zaman anlamlandıramamıştı; ta ki bir kurtadama dönüşüp ona mühürlene...