İSTİSNA

By bacimixss

552K 23.4K 281

"Toprak!" At bir anda telaşlandığında tutunduğum yer ellerim arasından kaydı. *** "Hayır!" Nefes nefese başım... More

İstisna-1
İstisna-2
İstisna-3
İstisna-4
İstisna-5
İstisna-6
İstisna-7
İstisna-8
İstisna-9
İstisna-10
İstisna-11
İstisna-12
İstisna-13
İstisna-14
İstisna-15
İstisna-16
İstisna-17
İstisna-18
İstisna-19
İstisna-20
İstisna-21
İstisna-22
İstisna-23
İstisna-24
İstisna-25
İstisna-26
İstisna-27
İstisna-28
İstisna-29
İstisna-30
İstisna-Sezon Finali
~Kaçma Benden 2~
~Kaçma Benden 3~
İstisna~2.Sezon
İstisna-32
~KARAKTERLER~
İstisna-33
İstisna-34
İstisna-35
İstisna-36
İstisna-37
İstisna-38
İstisna-39
İstisna- 40
İstisna-42
İstisna-43
İstisna-44
İstisna-45
İstisna-46
İstisna-47
İstisna-48
İstisna-49
İstisna-Final

İstisna-41

7.9K 367 4
By bacimixss

Meteden…

“Cemre!” Başını doldurmakta olduğu çay bardağından kaldırıp gülümseyerek bana baktığında tüm sinirimin uçup gittiğini hissettim.

“Efendim?”

“B-benim ne işim var burada?” Aferin Mete, bir kız gibi kekelemediğin eksikti. Gerçekten aferin.

Cemre çaydanlığı ocağın üzerine bırakırken mırıldandı.

“Hatırlamıyor musun? Gerçekten mi? ah Metecik, sen dün gece ağzından çoook önemli bir sır kaçırdın.”

***

Günlerdir düşünüyorum. O gün eve gelip babamın çalışma odasının önünden geçerken duyduğum şey… Savaşın söylediği şey gerçek mi? Gerçekten Toprak ölmedi mi? Doğru olabilir mi?

O günü hayal mayal hatırlıyorum. Annemin söyledikleri. Sonra… Bahçeye çıktım. Müştemilatın arkasına dolanıp onları beklemeye başladım. Çok uzun bir süre Toprağın gelmesini bekledim. Hava kararmaya başlarken arkasındaki sedirde oturduğum müştemilatın diğer tarafından sesler yükseldi. Sesleri çok net duyuyordum ama anlayamıyordum. Hipnotize olmuş gibiydim, annemin söyledikleri kulaklarımda çınlamaya devam ediyordu. Derin bir nefes alıp o sesleri duymamaya çalıştım. Başardım da. Artık sadece rüzgarda sallanan otların sesi vardı. Bir de ayak sesleri. Ama öyle karanlığı getirecek ayakların değil, masum iki çocuğun ayaklarının sesi.

Önümdeki tarlada bana doğru koşan iki çocuğu gördüğümde ayağa fırladım. Biliyordum işte. Her yeri aramama rağmen Toprağı bulamamamın sebebinin bu çocuk olduğunu biliyordum. Sahi neydi adı? Mehmet miydi neydi? Ali denen o gıcık herifin kardeşi.

“Toprak!” İkisi de nefes nefese olmasına rağmen yüzlerinde ne kadar mutlu olduklarının kanıtı kocaman gülümsemeleri vardı.

“Abiciğim. Senin ne işin var burada?” Gelip önümde durduğunda uzanıp elini kavradım.

“Toprak. Senden bir şey isteyeceğim, sen de hiç itiraz etmeden yapacaksın tamam mı?”

“Abi ne oldu?” Toprağın sorusunu duymazdan gelip gözlerimi Mehmete çevirdim. Toprağı beklediğini biliyordum ama sürekli ayaklarını hareket ettirmesi ve başını yana eğip ne olduğunu görmeye çalışması evin önündeki kalabalığı merak ettiğinin kanıtıydı.

“Mehmet.” Diğer elimi omzuna koyduğumda yerinde sallanmaktan vazgeçip bana döndü.

“Efendim Mete abi?”

“Ön tarafta ne olduğunu merak ettiğini biliyorum ama sakın oraya gitme tamam mı? Büyükler önemli şeyler konuşuyorlar, kızarlar sonra.” Çenemle biraz önce kalktığım sediri gösterdim. “Bak buraya otur ve bekle. Ben birazdan gelirim, tamam? Beni bekle ya da benden önce abin gelirse onunla git.” Başını salladığında bir kez Toprağa baktım ve onu biraz önce geldikleri yöne çekiştirmeye başladım. Yeşil otların arasında onu arsamızın sonuna doğru çekiştirirken o sürekli sorular soruyordu.

“Abi! Nereye gidiyoruz? Hava kararıyor, geri dönelim! Abi? Neden Mehmeti orada bıraktık? Ben-“ Duyduğum tek el silah sesiyle olduğum yerde durdum ve omzumun üzerinden ardıma baktım. Geç mi kalmıştım? Annem uyarmıştı, acele edin demişti. Geç kalamazdım!

Başımı Toprağa çevirdiğimde dolu dolu gözlerle bana baktığını gördüm.

“Abi… o ses neydi?” Derin bir nefes aldım.

“Toprak. Koşmamız gerek kardeşim. Her şeyi en son anlatacağım tamam mı? Şimdi sadece koşmamız gerek.” Hızla başını salladığında arsanın bitişindeki dikenli tellere doğru koşmaya başladık. Ne olur bizi beklemiş ol amca, ne olur!! 

O gün olanlar yeniden beynimi ele geçirirken elimdeki bardağı kafama diktim ve bara sertçe bıraktım.

“Aynısından!”

“Peki Mete bey.” İçkimin hazırlanmasını beklerken koluma yapışmış eli bir kere daha ittirdim.

“Rahat bırak artık beni! İyiyim ben!” İçeceğim önüme bırakıldığında tam elime alacaktım ki o el bu sefer bardağıma dadandı. Benim bardağımı kendi önüne çekerken hırsla ona döndüm.

“Cemre! Rahat bırak beni.”

“Hayır anlat artık! Kaç gündür bu haldesin. Sorunun ben olmadığımı söyledin. Cevap ver, sorun ne?” Dayanamıyordum. Yıllarca içimde saklamıştım, babamın beni konuşturabilmek için getirttiği doktora bile anlatmamıştım. Artık dayanamıyordum. Sadece bir kişi. Bir kişiye anlatsam… vicdan azabımı dindirebilir miydim?

“Ben yaptım. Onu ben öldürdüm! Annem amcamın onu almaya geleceğini söylemişti ama amcam orada değildi. Ve ben onu bile bile orada bıraktım. Ben yaptım tamam mı, onu orada bir başıma bıraktım. Ertesi gün babam onun öldüğünü söyledi. Bedenini köpekler parçalamış, onu göremezsin dedi! Onu ben öldürdüm, kardeşimi ben öldürdüm!”


***

Berradan…

Odamın kapısının aniden açılmasıyla elimi kalbime götürdüm. Sevgili kuzenciklerim didişerek masamın önüne kadar gelirlerken tuhaf bir ifadeyle onları izliyordum. Nihayet didişmeleri bitip bana döndüklerindeyse açtım ağzımı.

“Oha be! Ahır mı burası, oda oda! Girmeden kapısı çalınır hani?” Murat hemen yerinde dikleşip yüzüne masum bir gülümseme yerleştirdi.

“Kusura bakma kuzen.” Haha! Yemezler güzelim. Hala yediğin naneleri unutmuş değilim. Sadece… artık Murata karşı eskisi gibi hissetmiyordum. Bu yüzden de ona o kadar da kızgın değildim. Sadece burnu sürtünsün istiyordum.

“Hayır Berra! Kesinlikle kusura bakmalısın! Hayır, hazırladığı evrakları görsen kalp krizi falan geçirirsin Allah korusun! Ay neyse ki son anda fark ettim de müdahale etmeyi başardım. Yoksa o dosyalar çöpten farksızdı haberin olsun!”

“Hadi be oradan! O kadar emek verdim ben o dosyalara. Ayıp ayıp, insan abisinin işine çöp mü der? Yazık!”

“Yazıkmış! Sen de işini adam gibi yap o zaman abi!”

“Zeynep! Sana ne? Git kendi işine bak kızım, ne bileyim? Git bebeklerinle falan oyna, hadi! Benim işime burnunu sokma!”

“Ne bebeği be? Yirmi iki yaşındayım ben, yirmi iki! Bugüne bugün üniversite mezunuyum ben!”

“Aman! Üniversite mezunu oldun da ne oldu? İşsizsin! Babamın seni işe almak gibi bir niyeti de olmadığına göre? İşsiz olmaya mah-kum-sun!”

“Bunu daha birkaç haftadır çalışan daha doğrusu hiçbir iş beceremeyen abim mi söylüyor? Çok güldüm!”

Gözlerim pinpon topu gibi Zeynep ve Murat arasında gidip geliyordu. Üstelik yalnız da değildim. Ne zaman geldiğini masamın önünde didişen ikiliden fark edemediğim Savaş da kapıya yaslanmış benim kuzenleri izliyordu.

Hala son gaz tartışan ikiliyi görmezden gelerek sandalyemden kalkıp kapıya gittim.

“Hoş geldin.”

“Hoş… buldum diyelim.” Gülümsediğimde eğilip tek yanağıma bir öpücük kondurdu. Uzaklaştığında elimle tartışan ikilinin arkasındaki koltukları gösterdim. Ha bu arada ben tartışan mı dedim? Artık tartışmıyorlar. İkisi de yüzlerinde tuhaf ifadelerle bize bakıyorlar.

Ağzımı eğip elimi kaldırarak ‘ne var?’ hareketi yaptığımda Zeynep gözlerini devirdi. Tamam, yapamamış da olabilirdim. Boş verip Savaşa döndüm.

“Hayırdır? Hangi rüzgar attı seni buralara?” Elindeki ceketi salladı. Aah, benim ceketim?

“Dün şirkette unutmuşsun. Hem bunu getireyim, hem de yemek yeriz diye düşünmüştüm ama meşgulsün sanırım.”

“Yok yok değilim. Murat işe alışmaya çalışıyor da.” Bu sırada Murat ve Zeynep de koltuklara oturmuşlardı. İkisinin de gözleri Savaştaydı. Hele Muratın bakışları… ona ne oluyorsa artık?

“Anladım. Hayırlı olsun Murat.”

“Sağ ol.” O ne kadar zorundan bir sağ oldu öyle.

“Sen nasılsın Zeynep?”

“İyiyim Savaş abi. Abimin arkasını toplamaya çalışıyorum işte. Sen nasılsın?” Abi? O an aslında Savaşın yaşını bilmediğimi fark ettim. Zeynep yirmi iki yaşındaydı ve aramızda üç yaş vardı. Bana abla demeyen sevgili kuzenim Savaşa dik dik bakmama sebep oldu. Kaç yaşındaydı bu adam? En kısa zamanda öğrenmeliyim.

“Ben de iyiyim. Yoğunuz şu sıralar. Bu yüzden Berrayla da çok sık bir araya geliyoruz ama-“

“Belli.” Murat! Çok gözüme batıyorsun kuzen!

“Ama seninle uzun zamandır görüşemedik. Kulak misafiri oldum biraz önce. Okul bitmiş?”

“Evet bitti bu sene. Abimin de dediği gibi işsizim.”

“Neden çalışmıyorsun ki? Özakman holding kendini geliştirmen için çok iyi bir ortam.”

“Biliyorum ama babam yurtdışına gidip eğitimime devam etmemi istiyor. Anlayacağın boş durmaktan sıkılıp ikna olacağımı düşünüyorlar ama açıkçası benim yurtdışına çıkmak gibi bir niyetim yok. Bakalım, belki birkaç şirkete cv mi bırakırım. Bu şirketlere Yüksel holding de dahil. Bana bir kıyak yaparsın değil mi Savaş abiciğim?” Savaşın kahkahasıyla yüzümü bir gülümseme kapladı. Bu adama gülmek gerçekten çok yakışıyor.

“Ayıpsın Zeynep, sen yeter ki işte. Cv ye bile gerek yok. Eğer gerçekten çalışmak istiyorsan gel başla hemen.”

“Oha! Gerçekten mi?”

“Gerçekten. Ha, hangi pozisyonda çalıştığın fark eder mi?”

“Yok yok fark etmez. Getir götür işi bile yaparım. Yeter ki çalışayım.”

“Güzel. En kısa zamanda gel başla o zaman. Yönetim katında bir asistan eksiğimiz vardı. Ben bilgilendirmeyi yaparım.”

“Çok çok çok teşekkür ederim.” Zeynep yerinden kalkıp zıplaya zıplaya Savaşa ulaştı ve benim sadece bakarken bile alev aldığım yanaklarını şapur şupur öptü. Oha! Ardından yine zıplaya zıplaya odadan çıktı. Zaten çıkmasa saçlarına yapışmıştım o ayrı. Ha bu arada fark ettim ki Muratta Zeyneple beraber çıkmış, yani odada Savaşla baş başa kalmışız!

“B-biraz önce ne oldu?” Hayal gördüm değil mi? Zeynep Savaşı öpmedi!

“Kuzenini işe aldım.” Sanırım galiba öptü. Nasıl öptü ya? Neden öptü? Bir dakika! İş mi? Ne işi be?

“İş mi?”  Yüzünü sinsi bir sırıtış kaplarken jetonumun dört köşeli olduğuna artık emindim. “Yankının da asistana ihtiyacı vardı. Kaç gündür başının etini yiyor tüm şirketin. Ona asistan bulduğumu söylediğimde çok sevinecek. Gerçi bu asistanın Zeynep olmasına ne der bilemem.” Vay çakal vay. Ben de diyorum Savaş bu meseleyi neden geçiştirdi, hiç dalga falan geçmedi. Çöpçatan Savaş iş başında. Hadi bakalım!



Devam edecek…



Continue Reading

You'll Also Like

387K 28.9K 49
Betul Ceziker Emri hikayesidir
685K 40.1K 63
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
2.3M 132K 89
Bu kapının arkasında kaderi vardı... "Evet kabul edildiniz" dendiğinde hayat onu alıp mutluluğa mı taşıyacaktı yoksa derin elemlere mi? .... Peki ke...
529K 19.7K 46
*** "Ayrılan sendin." Bu sefer düşünmeden cevaplama sırası bendeydi. "Daha öncekilerde de bendim." "Her neyse. Beni hiçbir şekilde ilgilendirmez. Acı...