AŞK-I KIYAMET ( Pandemi boyun...

By busramarsel

675K 20K 1.3K

Ne beyazın içinde var olan siyahın Ne de siyahın içinde kaybolan beyazın hikayesi Kıyametin içinde ki aşkın v... More

AŞK-I KIYAMET
İÇİMDEKİ SÜRTÜK
PİŞMANLIK
AŞK
ACI
HAYAL KIRIKLIĞI
ENDİŞE
İSYAN
BAŞIM DÖNÜYOR
RÜYA
AŞK-I KIYAMET
MASAL-İTİRAF
DÜĞÜN-CENAZE
ÖLÜM
BEN HAYATIN MAĞLUBUYUM
YAZGI
YENİ HAYAT
UNUTAMA BENİ
KISKANÇLIK
AŞK NE DEMEK?
AŞKSIZ PRENS
KADER
MESELE
SÜRPRİZ
TUZAK
SEVE SEVE
YATAĞIN SOĞUK TARAFI
MUCİZE
TEKLİF
LA CUMPARSİTA
DOĞUM
ZAMAN
KABUS
ADINI SEN KOY
KELEPÇE
ŞİKAYETİM VAR
CEZA
UMUT
KARAR
ADI AŞK OLSUN
İKİ YABANCI
HATA
İKİNCİ BAHAR
MERAK
KAYIP
CENAZE
GÖÇEBE
GÖNLÜM GÖÇEBE
SEN EŞİTTİR BEN
SEVMEK
O'NA
KÖR KUYU
ŞANS
HER SON BİR BAŞLANGIÇ
BAŞLANGIÇ
Dipnot
DUYURU
Aşkk
Cenaze Part:4
Göçebe
Gönlüm Göçebe
Sen = Ben
Sevmek
O'na
Kör kuyu
Şans
Final Part:1 Sonunda
Final Part:2 Veda
Final Part :3 Her son bir başlangıç
SPOİLER
Yazarınızdan son Rica
Yeniden başlasın...(Spoiler)
AÇIKLAMA
Yazarınızdan Sevgilerle
Duyduk Duymadık Demeyin...
Duyduk Duymadık Demeyin
YARIŞMA BAŞLADI
CNR Expo İstanbul Kitap Fuarı
YARIŞMA BAŞLIYOR

BEKLEYİŞ

4.7K 192 5
By busramarsel

Yeni meskenim olan tuvalet kapısı önü, hayata olan bakış açımı değiştirmeye yetip de artmıştı aslında. Ben, bir prenses gibi büyüyen ben, şimdi kuru betonun üzerinde öylece oturuyordum. Kendimle baş başa kalabileceğim tek yerin tuvalet olduğu bir yerde, ki orada da eğer beş dakikadan fazla kalırsanız kapılar tekmelenmeye başlıyordu ve benim gidebileceğim hiçbir yerim yoktu. Burayı daha fazla yaşanılabilir kılmak için de sanırım şarkı söylemekten başka yapabileceğim bir şey yok. Sol tarafımdaki odadan gelen gürültü istemsiz bir şekilde beni o tarafa doğru sürüklerken, kendime kızmadan da edemiyordum. Etrafım gözünü kırpmadan insan canına kıyan kişilerle doluydu. Üstelik burada herkesin söylediğinin dışında ben gerçekten masumdum. Neden bilmiyorum ama gördüğüm manzara karşısında kayıtsız kalamamış, içimde bir yerlerde saklı yaşayan canavarı serbest bırakmıştım. Ranza ile duvar arasında sıkıştırdığı kızı taciz eden kadına kendimden nasıl çıktığını bilmediğim bir sesle, "Sen ne halt ettiğini sanıyorsun?" diyerek atar yaptığımda, Petek kolumdan çekiştirmiş, "Azra, sen karışma, bu kadın müebbetlik ve bu koğuşun ağası o!" demişti. Ağalık düzeni mi vardı hâlâ? Biz kaçıncı yüzyılda yaşıyorduk? Zavallı kızın yalvaran gözleri tekrar korku ile gözlerimle buluştuğunda, sanırım bende kalan sabrımın son damlası da kendini bir yerlerden boşluğa bırakıp canına kıymıştı.

"Sana söylüyorum bırak kızı!"

Kadının öfkeden gözleri neredeyse yuvalarından çıkmıştı. O kadar çirkindi ki. Yüreğinin çirkinliği yüzüne yansıyordu.

"Sen kim olduğunu sanıyorsun ağzına sıçtığımın karısı, daha geleli bir gün dolmadan koğuşa, posta koymaya mı kalkıyorsun? Seni burada lime lime doğrarım, kanını da alnıma sürerim anladın mı?"

Bu saydıklarını gözünü kırpmadan yapabilecek kapasiteye sahip olduğundan hiç şüphem yoktu. Ama ben de az deli değildim hani. Belki de vicdanımdı deli olmama sebep. Az sonra son nefesimi verip meleklerime ve Arda'ma hasret kalacağımı da bilsem, bu kadının o kızı taciz etmesine müsaade edemeyeceğimi çok iyi biliyordum. Cezaevinde hakkım olmayan bir cezayı da çekiyor olsam, bunu ne o benden yardım bekleyen küçük kıza ne de kendime yapamazdım.

"Hahaha! Hiç güleceğim yoktu. Ben dışarıda ticaret hayatında bundan çok daha sert tehditler alıyorum her gün. Sen var ya, vız gelir tırıs gidersin!"

Küçük kızı bırakmış ve adımlarını bana doğru çevirmişti. Konuşurken burnundan soluyor hatta değil konuşmak anırıyordu.

"Kadın keserim seni!"

"Kesmezsen hatırım kalır!"

Ben büyük bir keyifle kendimce racon kesmeye devam ederken bir taraftan da Petek kolumdan çekiştiriyordu.

"Azra, sen canına mı susadın?"

Sanırım susamıştım. Hem de öyle böyle değil.

"Bırak Petek ya! Ben bu hayatta kaç kez öldüm öldüm dirildim biliyor musun sen? Ufacık kızı kenara sıkıştırıp istismar eder anca böyleleri! Yiyorsa aynı hareketi bana yapmaya kalksa ya!"

Ben son diklenişimi gerçekleştirdiğimde elindeki bardağı duvara çarpmış kesik cam parçası ile üzerime yürümeye başlamıştı hilkat garibesi kadın. Fakat o kaltağın bilmediği bir şey vardı ki benim içimde raporlu bir deli Azra vardı. Gözüm döndüğünde öldüğümün ya da öldürdüğümün bir önemi kalmıyordu. Sadece bam telime dokunmamak gerekiyordu. Ayrıca çocukluk yıllarımda "Güçlülerin Dünyası" filmini izlediğimde acayip etkilenmiş ve iki yıl boyunca Capoeira dersi almıştım.

Hatta doğumdan sonraki zayıflama dönemimde verdiğim bu on beş kilonun en büyük sebeplerinden biri derslere yeniden başlamış olmamdı. Elindeki kırık cam parçasını bana doğru savurarak üzerime gelmeye çalışırken ben havada parende atarak saniyeler içerisinde arkasına geçmiş, beline yapıştırdığım tekmeyle ki; bu konuda Arda ve Efe'den Allah razı olsun, o herifleri Abant'ta patakladıklarını gördüğüm günden sonra bana da Kickbox dersi vermişlerdi; onu yere yüzükoyun yapıştırmayı başarmıştım. Cam parçası tuttuğu elini tersine çevirerek beline kilitlemiş, o da yaşadığı acıdan dolayı camı çaresizce elinden bırakmıştı. Bu sefer de ben elime aldığım cam parçasıyla ona doğru haykırırken koğuşun içindeki kadınlar şaşkın gözlerle beni izliyorlardı.

"Şimdi benim senin suratında kalıcı bir hasar bırakmamı ister misin ha!" demiştim. Sesi resmen kıçından çıkıyordu, "Ih! Hayır!"

Hilkat garibesi, kadınlığın K"sinden uzak yaratığı etkisiz hale getirmişken yüzümü koğuşa dönmüş ve konuşmaya başlamıştım.

"Bana bakın hanımlar! Burada ne kadar kalacağımı bilmiyorum ama ben burada kaldığım sürece ağalık diye bir halt olmayacak. Sanırım buraya el atma zamanı geldi!"

Ben konuşmaya devam ederken yine o cırtlak sesli gardiyan kadının sesi duyulmuştu. Belki de dünyanın en iyi kadınıydı ama içinde bulunduğumuz ortamdan dolayı şu an hepsini öcü gibi görüyordum.

"Azra Deman, ziyaretçin var!"

Allah'ım işte bunu duyduğumda kalbim bütün bedenimin içinde gezmeye çıkmıştı. Kesinlikle avukatımla beraber Arda'm da gelmişti. Elimdeki cam parçasını Petek'e doğru uzatırken, "Daha bitmedi." diyordum. Bazen ben de belama susuyordum sanırım. Kır kıçını otur, derdin ne, değil mi? Labirent gibi koridorları geçtikten sonra görüş odasına girdiğimde Arda ve avukatlar ordusu içeride beni bekliyordu. Hani bir günde yaşlandı deyimi var ya, işte tam da Arda o anda bunu yaşıyordu. Bir gecede saçlarının arasına karlar yağmış, gözleri ve yüzü çökmüştü. Onu kollarımın arasına alıp sarmalamaya kalktığımda gıcık gardiyan cırlıyordu.

"Temas yok!"

"Tapusu bende, sen ne karışıyorsun?" diyerek diklenmeye kalktığımda avukatlar duruma müdahale etmişler ve beni sakinleştirmeyi başarmışlardı. Bu cezaevi olayı beni olduğumdan daha güçlü ve daha duygusuz bir hale getirmişti. Ya da ben burada savunma mekanizması olarak bunu geliştirmiştim. Burası farklıydı. İçeride her düştüğümde beni yakalayacak bir Arda yoktu. Bir gün dışarı çıkacağım ümidiyle aşkım ve meleklerim için sağlam durmalıydım. Gelir gelmez fark ettiğim bir şey vardı ki, cezaevinde hayatta kalmak istiyorsanız korkularınıza veda etmeliydiniz.

Bir taraftan Arda'nın elini sıkı sıkı tutarken pür dikkatle de avukatları dinliyordum. Aslında anlattıkları hiçbir şey umurumda değildi. Para kısmını zaten çözüyorduk, önemli olan Mustafa yavşağını bulup suçunu itiraf ettirebilmekti. Onu bulamadıkları takdirde aşağı yukarı dört yıl burada kalacağımı söylüyorlardı. Bir insanın suçunu itiraf edip kendi rızasıyla demir parmaklıkların ara sına kendini hapsetmesi imkânsızla eş değer olduğuna göre sanırım dört yılı burada, bu koca bok deliğinde geçirecektim. Onlar hâlâ ihtimalleri anlatırlarken el hareketimle durmalarını işaret etmiştim.

"Bakın beyler beni bir şekilde buradan çıkarmak için kendinizi paraladığınızı biliyorum. Ancak şu an başka sorunlarımız var. Yatacak yer olmadığı için benim gibi bir sürü mahkûm kuru betonun üzerinde yatıyor. Bu koğuşta benle beraber yetmiş dört kişiyiz. Bu da demek oluyor ki hemen buraya otuz yedi tane ranza ve yetmiş dört tane yatak bir o kadar yastık ve battaniye gönderiyorsunuz. Ayrıca bu kadar kadın otuz yedi ekran tuşları olmayan bir televizyonu izlemeye çalışıyor. Yemek masaları, çay içilen semaverler hepsi içler acısı halde. Burada millet bir paket sigara için neredeyse birbirini öldürecek. Daha fazlasını saymama gerek yok herhalde. Burada para geçmiyor. Kantin hesabı denen bir halt var. Parası olmayanlar diğerlerinin işlerini yaparak sigara, ped gibi ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Ne kadar mahkûm varsa hepsinin hesabına da para yatıracaksınız. Burada kalacağım süre belli olmadığına göre burayı yaşanır hale getireceksiniz hem de hemen." Avukatlara tüm sert tavrımı takınarak ültimatom verdikten sonra yüzümü aşkıma dönmüş ifademi ve sesimi yumuşatarak kendimden gayet net bir biçimde konuşmaya başladım.

"Aşkım inan bana bende nasıl olmadığını bilmediğim bir şekilde daha güçlüyüm artık. Senin için ve bebeklerim için dimdik ayaktayım. Ama bir daha seni bu halde görürsem güçlü olabilir miyim bilmiyorum. Ben çocuklarımızı sana emanet ettim. O yüzden artık silkelen ve kendine gel. Senden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğimi de bil. Seni çok seviyorum..."

Daha sözlerimi tamamlayamamış ve onun okyanus mavisi gözlerine doyamamışken yine o cırtlak ses tüm huzurumu kaçırdı.

"Görüş bitti!"

Bacaklarımın titremesini Arda'ya çaktırmadan oturduğum sandalyeden kalktım gardiyanın eşliğinde ayaklarımı sürüye sürüye koğuşa geri dönmeyi başardım. Koğuştan içeri girdiğimde bana hayranlıkla bakan gözlerden kurtulup tecritten bozma mescidin kapısını açmış, içeride kimsenin olmaması da rahatlamamı sağlamıştı. Demir kapıyı kapatıp sırtımı ona yasladıktan sonra yere çömeldim ve başımı iki elimin arasına aldım. Arda'nın yanındayken büründüğüm o güçlü kadın modeli üzerimden sıyrılmış, beynimde dört koca yıl burada nasıl geçecek sorusu çalkalanırken, elinden şekeri alınmış bir çocuk gibi avazım çıktığı kadar bağırarak ağlıyordum...

***

Görüşten sonraki son yirmi dört saatimi kimseyle konuşmadan iki paket sigara içip ağlayarak geçirmiştim. Avluya çıktığımda sanırım gökyüzü de bana küsmüş olacak ki, güneş kara bulutların arkasına saklanmış, yüzünü göstermeyi reddediyordu. Arkamdan gelen ses acı gerçeği yüzüme çarpmaktan hiç çekinmemişti.

"Burada umut en kötü şeydir. Zamanı ve dışarıdaki hayatı unutmazsan katlanamazsın!"

Continue Reading

You'll Also Like

644K 14.4K 6
"Ah! Hergün hayatlarını kurtardığım, dünya denilen kitlenin kahramanıyım .Bir okulun ezik öğrencisi olsam ne kaybederim? ••• Bir tarafta okulun ezik...
1.4M 57.9K 42
Nefes alış verişlerim gittikçe azalırken gözlerimin karardığını hissettim. Ağzıma dayanan astım ilacımı hissederken dudaklarımı araladım. Derin bir n...
4.1M 132K 73
Bir adam, beni yangına çevirmişti. Bir adam, benliğimi bozmuştu tereddütsüz. Ve bir adam benim cennetimin ateşi olmaya ant içmişti ansızın... O adam...