AŞK-I KIYAMET ( Pandemi boyun...

By busramarsel

673K 19.9K 1.3K

Ne beyazın içinde var olan siyahın Ne de siyahın içinde kaybolan beyazın hikayesi Kıyametin içinde ki aşkın v... More

AŞK-I KIYAMET
İÇİMDEKİ SÜRTÜK
PİŞMANLIK
AŞK
ACI
HAYAL KIRIKLIĞI
ENDİŞE
İSYAN
BAŞIM DÖNÜYOR
RÜYA
AŞK-I KIYAMET
MASAL-İTİRAF
DÜĞÜN-CENAZE
ÖLÜM
BEN HAYATIN MAĞLUBUYUM
YAZGI
YENİ HAYAT
UNUTAMA BENİ
KISKANÇLIK
AŞK NE DEMEK?
AŞKSIZ PRENS
KADER
MESELE
TUZAK
SEVE SEVE
YATAĞIN SOĞUK TARAFI
MUCİZE
TEKLİF
LA CUMPARSİTA
DOĞUM
ZAMAN
KABUS
ADINI SEN KOY
KELEPÇE
ŞİKAYETİM VAR
CEZA
BEKLEYİŞ
UMUT
KARAR
ADI AŞK OLSUN
İKİ YABANCI
HATA
İKİNCİ BAHAR
MERAK
KAYIP
CENAZE
GÖÇEBE
GÖNLÜM GÖÇEBE
SEN EŞİTTİR BEN
SEVMEK
O'NA
KÖR KUYU
ŞANS
HER SON BİR BAŞLANGIÇ
BAŞLANGIÇ
Dipnot
DUYURU
Aşkk
Cenaze Part:4
Göçebe
Gönlüm Göçebe
Sen = Ben
Sevmek
O'na
Kör kuyu
Şans
Final Part:1 Sonunda
Final Part:2 Veda
Final Part :3 Her son bir başlangıç
SPOİLER
Yazarınızdan son Rica
Yeniden başlasın...(Spoiler)
AÇIKLAMA
Yazarınızdan Sevgilerle
Duyduk Duymadık Demeyin...
Duyduk Duymadık Demeyin
YARIŞMA BAŞLADI
CNR Expo İstanbul Kitap Fuarı
YARIŞMA BAŞLIYOR

SÜRPRİZ

6.9K 244 13
By busramarsel


Ne de siyahın içinde kaybolan beyazın hikâyesiydi bu.

Renkler ya siyahtı ya beyazdı, kimi zamansa gri.

Aşkın farklı bedenlerde ve farklı renklerde dile geliş haliydi.

Kıyametin içindeki aşkın var olma çabasının hikâyesiydi belki de...

Aşkın en hali,

Aşkın kıyamet haliydi...

Hikâyemizin kahramanları olan bu gençler değil miydi, girdikleri her savaşı kaybettikten sonra yine kendilerini aşka teslim edenler? Kader örmüştü belki ağlarını...

Kim bilebilirdi ki? Belki de kader denen şey yoktu? Ya da vardı...

Hz Âdem yaratıldığında, Tanrı onun kaburga kemiğinden Hz. Havva'yı yaratmıştı. Bir bedenden yaratılmış iki ruhtu onlar birbirine ölene dek bağlı.

Belki Azra da Arda'nın kaburga kemiğinden yaratılmış, aynı bedenden çıkan beden ve ruh eşiydi ...

Peki, onlar ölene kadar birbirlerine bağlı kalmayı başarabilecekler miydi?

İki yıl sonra

Günler günleri, aylar ayları ve yıllar yılları takip etmiş, biz uzunca bir süreden sonra başımıza bir hal gelmeden iki yılı tamamlamayı başarmıştık. Hepimiz çok mutluyduk. Arda ile her şey rüya gibiydi. Bu arada Nisa ve Efe de doludizgin aşk yaşamaya devam ediyorlardı. Daha dün gibi gözümün önündeydi oysa...

Efe, Nisa'yı kollarının arasında karanlık ormanın içinden gözyaşları içinde çıkarmış, son anda bir hışımla ambulansa girmiş ve Nisa'yı dudaklarından öpmüştü. Arda jandarmaların yanında olduğu için bu sahneyi görmemişti. Fakat ben Efe'nin her halinden bizim deli kıza âşık olduğunu anlamıştım. Aslında ilk olarak Cem'i restoranın camından dışarı attığında şüphelenmiş, acaba mı demiştim. Hastanede Nisa'ya müdahale yapılmasını beklediğimizde Arda'nın yanına yanaşmış ve Nisa'ya âşık olduğunu söylemişti. Arda, "Nasıl böyle bir şey olabilir, daha onu tanımıyorsun bile!" diye üstelediğinde Nisa'yı gördüğü anda ona karşı bir şeyler hissettiğini, yaşadığımız kaybolma olayından sonra ona âşık olduğunu anladığını ve Arda müsaade ederse Nisa ile beraber olmayı istediğini söylüyordu.

Arda, "İlk görüşte aşk diye bir şey yoktur, buna müsaade edemem," dediğinde ben atılmış, "Sen tam bir odunsun, hani sen bana beni ilk gördüğün gün âşık olmuştun? Unutma ki Efe olmasaydı, yani Nisa'yı bulup bize getirmeseydi şu anda burada değil de morgun kapısında bekliyor olabilirdik. Görmüyor musun O senin beni sevdiğin gibi Nisa'yı seviyor," diyerek çemkirmiştim. Ağzımdan çıkan sözler karşısında Arda bir anda mahcup olmuştu. Ardından Efe'nin boynuna sarılmış özür diliyordu. Ah bu erkekler bir an minik bir çocuk kadar naif ve yine bir anda da şöminede yakılmalık bir odun oluveriyorlardı.

Ben bu iki yılda ne yapmıştım peki? Güzel soruydu aslında. Bu iki yılda o kadar çok şey yapmıştım ki...

Birincisi sevgili kocam hâlâ farkında olmasa bile bundan sonra çocuğumun olamayacağını öğrenmiştim. Şöyle ki uzunca bir zaman önce Ateş'e kardeş yapmak için korunmayı bırakmıştım. Hatta folik asit, vitamin, demir takviyesine başlamıştım. Ama gel gör ki hamile kalamıyordum. Rutin jinekoloji randevularıma bile İstanbul'daki toplantısını erteleyip Arda'nın benimle gelmesi midemi bulandırmıştı. Ben de bir gün onu atlatıp başka bir doktora muayene olmaya karar vermiştim. Yapılan tetkiklerin sonucunda doktor bana hamile kalmamın çok zor, hatta imkânsız olduğunu söylemişti. O an işte Arda'nın tüm bu çabalarının sebebini anlamış üzülmemi istemediği için bu konuyu örtbas etmeye çalıştığını öğrenmiştim. Onu üzmek istemediğim için bu konudan habersizmiş gibi davranmaya devam edecektim. O akşam, onu hoş bir yemeğe çıkartmış hamile kalmaya uğraşmaktan sıkıldığımı eğer nasibimizde varsa kendiliğinden olacağını söylediğimde, gözleri kocaman olmuş büyük bir hayranlıkla beni dinlemişti. Ertesi gün holdingin yönetim kurulunu olağanüstü toplantıya çağırmış acil olarak bir sosyal sorumluluk projesine başlayacağımızı, gerekli planlamanın yapılması için ekibin kurulup hazırlıklara başlanması talimatını vermiştim. Bundan sonra çocuk doğuramayabilirdim ama bu çocuk sahibi olmama engel değildi. Maddi durumu yeterli olmadığı için özel eğitim alamayan üstün zekâlı çocuklar için Çocuk Üniversitesini kuruyordum. Holdinge bağlı zaten eğitim kurumlarımız vardı. Artık tek fark ise onlara eğitim vermek için para almayacak, üstüne para verecektik. O okuldaki çocukların hepsi benim de çocuklarım olacaktı. Hatta ilk sponsorum da Arda olmuş, yapılacak olan okul binasının inşaatını onların holdingin inşaat grubu üstlenmişti. Nisa'nın da yardımlarıyla eksik olan her şeyi tamamlayıp altı ay gibi kısa bir süre içerisinde çocuk üniversitesini tamamlamıştık. İlk dönemi tamamlamak üzereydik ve bu süre boyunca Arda, Nisa ve Efe beni bir an olsun yalnız bırakmamışlardı. Nisa'nın aklına gelen bir fikirle önümüzdeki hafta bir balo düzenleyecek, anlaşmış olduğumuz bir modacının kıyafetlerini defilede sergileyecek ve açık arttırmada satıp çocuklara burs için katkı toplayacaktık. O defilede ben de mankenlik yapacaktım. Bütün gazetelerin magazin sayfaları defileye çıkacağım haberi ile çalkalanıyordu ama ilk defa haber olmaktan rahatsız olmuyordum. Ne kadar çok haber, o kadar çok satılan bilet demekti.

Balo günü gelmiş çatmış bense heyecandan sağa sola sarıyor, terör yaşatıyordum. Hatta Arda bile bir ara yanımdan kaçmıştı. Kaçarken de, "Ben şimdi gitmezsem korkarım sen bütün hırsını benden alacak, hatta beni boşamaya falan kalkacaksın ben kaçtım!" diyordu yüzsüz şey. Allah'ım tüm aksilikler üst üste geliyordu. Her şey ters gidiyordu ama ben kilitlenmiş gibi bir bok yapmadan oturuyordum. Zaten eğer bir daha aynı organizasyon şirketiyle anlaşırsam vursunlardı beni. Cengiz'in atölyesinden kıyafetler gelmemiş, ikram hazır değildi ve kuaförüm saçlarımı resmen yoluyordu. Bir saat sonra balo başlayacaktı ve ortada hiçbir şey yoktu. Sinirden ağlamaya başlamıştım ki arkamdan kolları ile beni sarmalamış boynuma öpücükler konduruyordu yüzsüz sevgilim. Az önce beni sap gibi bırakıp kaçan o değil miydi? Sakin olmamı, gözlerimi kapamamı ve hazırlanmamı geri kalan her şeyi kendisinin halledeceğini söylüyordu. Aşkıma güvenmekten başka çarem de yoktu.

"Aman be, ucunda ölüm yok ya aşkım, galiba haklısın. Seni bütün gün kırdığım için özür dilerim," diyerek dudaklarına öpücüğümü aşkımızın mührünü bırakmıştım. O ise, saniyeler içinde ortadan kaybolmuştu. Onun beni bu kadar sevmesini çok seviyordum. Saçım yapılırken gevşemek için elime aldığım viskiyi yudumladığımda midem ağzıma gelmişti. "Sanırım yaşadığım stres mideme vurdu," diye içimden geçirmiş kadehi bir kenara bırakmıştım. Cemiyet hayatından dolayı balolara, resepsiyonlara alışık olmama rağmen soğuk terler dökmeye başlamıştım. Belki de o kara günden sonra Cengiz'in tasarladığı gelinlikle podyuma çıkacak olmak beni tedirgin ediyordu. Sebebini bilmiyor, sadece titriyordum. Saniyeler ve dakikalar bir birini kovalamış ben hazır bir şekilde podyuma çıkmayı bekliyordum. Üzerimde gelinliğim ve yerleri süpüren dantel duvağım her genç kızın hayallerini süsleyecek kadar muhteşemdi. Son bir dakika dendiğinde kalbim vücudumdan dışarı çıkabilecek bir delik arıyordu. İşaret verildiğinde Mariah Carey'den My All çalıyor, ben ise podyumun basamaklarından bir kuğu gibi süzüle süzüle iniyordum. Podyumun en önüne gelip protokol sırasındaki Arda ile göz göze geldiğimde beynim uyuşmuş bedenim hareket etmiyordu. Nefesim boğazımda hapsolmuş kalbim atış hızını iki katına çıkartmıştı. Var gücümle kendimi toparlayıp adım atmaya kalktığımda ise yer ayağımın altından kaydı ve her yer karardı...

***

Arda; meleğinin, biricik aşkının sabahtan beri terör estiriyor olmasına anlam veremiyordu. En sonunda yanından kaçmak zorunda kalmıştı. Hatta ona o gün yaptığı davranıştan ötürü akşam baloya bile gitmeyi düşünmüyordu. Azra kendini paralıyordu resmen. Günlerdir hem kendini hem Arda'yı paralıyordu. Arda onu anlamaya çalışıyordu. Bu Azra için çok önemliydi. Bu çocuk üniversitesi Azra'nın her şeyi olmuştu. Aslında bir açıdan da seviniyordu da Arda bu duruma. Çünkü artık Azra neden hamile kalamadığını sorgulamaktan vazgeçmişti. Azra'nın doktoru Arda'nın çok eski arkadaşı olduğu için ondan rica da bulunmuş, gerçeği saklamasını istemişti. Bencillik yapmıştı belki ama tek derdi meleğinin kendini suçlamasını ve üzmesini istememesiydi. Efe Arda'yı ne yaptığını sormak için aradığında Azra ve Nisa'nın yanında olmadığını, Azra'ya kızgın olduğunu hatta akşam yanına bile gitmeyi düşünmediğini söylemişti. Kendince kapris yapıyordu. Efe ile konuştuktan sonra Arda'nın telefonu tekrar çalmış arayan Nisa Azra'nın, çok kötü olduğunu ve her şeyin ters gittiğini söylediğinde, kapris yapmak için yanlış günü seçtiğini fark etmişti. Azra'nın yanına ulaştığında neredeyse ağlamak üzere olduğunu görünce içindeki vicdan azabı iki katına çıkmış Azra'yı öpüp kokladıktan sonra derhal olaya el koymuştu. Bir kaç telefon görüşmesinden sonra bütün eksiklikleri tamamlatmayı başarmış ve defile için protokol de onlara ayrılan yere geçmişti. Nisa, Arda ve Efe yan yanaydı. Azra en son çıkacak ve podyumda ünlü modacı Cengiz Ayvazoğlu'nun tasarladığı özel gelinlikle yürüyecekti. Defile başladığında podyumda yürüyen mankenlerden biri nefret dolu gözlerle Nisa'yı süzdüğünde, Arda biraz şaşırmış olsa da çokta umursamamıştı. Arda biricik aşkının çıkmasını sabırsızlıkla beklerken Mariah Carey'den My All çalmaya başlamış Aşkı, hayatının kadını merdivenlerin başında tüm asaletiyle boy gösteriyordu. Ağır adımlarla onlara doğru geldiğinde titreyen duvaktan bir terslik olduğunu Arda anlamış olsa da çok heyecanlı diye kendisini teselli etmişti. Göz göze geldiklerinde Azra'nın gözlerinin karası kaybolmuş sadece akı kalmış saniyeler içinde olduğu yere yığılmıştı. Arda kendisini podyuma atmış, Azra'yı kollarının arasına almış ve onu duyması için yalvarıyordu. Ancak Azra tepki vermiyordu. Yerde kollarının arasındaki kadınıyla öylece kalmışken Efe gelip Azra'yı kucaklamış Arda'ya "Doğru hastaneye, hadi," diye bağırmıştı. Efe kucağındaki Azra ile arka koltuğa geçmiş, Arda şok geçirirken Nisa araba anahtarını onun elinden alıp suratına bir tokat patlattıktan sonra sürücü koltuğuna geçmişti.

"Ağabey hadi kendine gel!" diyerek haykırdığında Arda da yanındaki koltukta yerini almış, yaklaşık on dakika sonra hastaneye varmışlardı. Şimdi Arda O'na daha fazla destek olmalıydım diyerek daha çok pişmanlık duyuyordu. Hastaneye girer girmez Azra'yı müdahale odasına almışlardı. Onlar ise üzerlerindeki smokinlerle çaresizce bekleşiyorlardı. Kısa bir süre sonra yanlarına gelen hemşire durumun iyi olduğun, serum verildiğini kısa bir süre sonra odaya alacaklarını ve orada beklemelerini söylediğinde hepsinin gözlerinden şükür gözyaşları süzülüyordu...

***

Yok, kesinlikle gelinlik smokin ve benzeri şeyler bize iyi gelmiyordu. En son gelinlik giydiğimde vurulmuş, bebeğimi kaybetmiş ve bir sene uyumuştum. Şimdi yine üzerimde hasta yatağına sığmayan gelinlikle, kolumda serum iki seksen yatıyordum. Hayır, yani neden biz normal insanlar gibi yaşayamıyorduk anlamıyordum. Hayatımdaki iniş ve çıkışlar menkul kıymetler borsasında olsa yer yerinden oynardı herhalde. Elimi sıkı sıkı tutmuş koklayan aşkım, kapının yanındaki duvarla kardeş olmuş Efe ve saçlarımdan beynime saplanmış tokaları çıkarmaya çalışan Nisa ile beraber yine hastane odasındaydık. İç sesimle kavga etmeye devam ederken odaya giren doktor sayesinde kendime gelmiş, gözlerimi ona dikmiş bir şekilde bana ne olduğunu açıklamasını bekliyordum.

"Azra Hanım, öncelikle geçmiş olsun size bir kötü, bir iyi haberim var. Önce hangisinden başlamamı istersiniz?" diye sorduğunda gözlerimi yere devirip, "Kötü," diyebildim."Peki, o zaman bu bayılma olaylarını bundan sonra yine yaşayabilirsiniz. Çünkü siz hamilesiniz!"

Yazar kendi sesiyle burada araya giriyor, ama bence gereksiz ve metnin dışına çıkan bir müdahale, bu kısmı çıkarabilirsiniz

Continue Reading

You'll Also Like

597K 3.8K 4
• Tamamlandı • • Aşktan Adamlar - III • Büyüleyici bir güzelliği vardı Efsun'un. Ve Tekin, onun gözlerine bakarken zamanın durduğunu hissediyordu. Te...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.8M 104K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
361K 28.2K 40
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
2.4M 106K 71
Bu imkansızdı işte ... "" Sözlüyüm ben ."" Dedi Havin . Cesur'un ise Havin'in bu tavrı hoşuna gitmişti. Her ne kadar ondan uzakta yaşamış olsa da Hav...