Asel

By Hikaray

7.6M 247K 26.2K

Küçücük bir bedeni nasıl sığdırdılar beyazlar içine? Oysa kendi halinde saf ve naif dünyadan kopuk bir kızke... More

1 - Can Parçası
2 - Kınalı Güzel
3 - Gelin
4 - Kelebek
5 - Kanatsız
6 - Kaçış
7 - Yeniden
8 - Nefret
9 - Hata
10 - Kocacığım
11 - Uzak
12 - Gecelik
13 - Ölümsüz
14 - Ten kokusu
15 - Benimsin
16 - Doğruluk
17 - Biz Bize
18 - Özel
19 - Yaralı
20 - Kayıp
21 - Geçmiş
22 - Huzur
23 - İhanet
24 - İntihar
25 - Melek
26 - Kurtarıcı
27 - Doktor
28 - Kanından Canından
29 - Kıskanç
30 - Bebek
Bölüm-31 Yağmur
Bölüm-32 Emanet
Bölüm-33 Kurşun Yarası
Bölüm-34 Geçmişten Gelen
Bölüm-35 Kan
Bölüm-36 Kan II
Bölüm-37 Katil
Bölüm-39 Bal Tanem
Bölüm-40 Kırılış
Bölüm-41 Baba
Bölüm-42 Aşk kokusu
Bölüm-43 Hoş Geldin Hayatıma
Bölüm-44 Aşk Final
Bölüm 45- Benim ol
Kırmanşah
!
Cebri İcra
Teşekkürler! ❤

Bölüm-38 Yürek Tanem

97.2K 3.7K 160
By Hikaray

İyi okumalar.
Güzel bir bölüm olmadı ve çok hatalı yazılar var üzgünüm. Elimden geleni yapmak istedim ama nedense tatilden sonra hiç yazasım gelmedi. Sevgiler..

Yüzünden düşen mahzun bakışla baktı kardeşine. Dudaklarını terk eden iğneli imalarını eksik etmemişti, "Değerini ölünce anlaman ne acı." Dedi kısık ses tonuyla.

Izdırap dolu çıksa da sesi, kendindeydi. Fazlasıyla geç kalmasından dolayı yanıp tutuşuyordu kalbi. Olduğu yere çakılı kalmıştı Ateş. Kardeşini ağlarken görmek çok farklı bir hisse neden oluyordu, daha yedi yaşındayken terk ettiği Çağan'ı en son gitmeden önce gizlice ağlarken yakalamıştı. Korkuya teslim olan kahvemsi gözlerinde ona olan öfkesini her haliyle belli etmişti, sanki onu istemiyordu yanında.

Tetiğe ilk parmağını atıp, o tetiği çekme cesaretini kendinde bulduğunda gözlerinde aynı bakışı fark etmişti ağabeyi. Büyüyünce bu yaptığı kötülüğün savaşını içinde sürmeye devam edecekti. Öylede olmuştu, herkes bilmese de Ateş hep bilmişti.

Ailenin sevilen oğlu Çağan, kederli bir hayat sürmüştü. Kulağa inandırıcı gelmese de, o kederlerin arasına aşkını kaybetmekte yer edinmişti.

Bilmediği, fark etmediği, sevdiğini bile anlayamadığı kadın avuçlarının arasından sıyrılmıştı. Bu koca şehir artık her gün ağlayacaktı.

"Kurtuldun, istediğin bu değil miydi?" Şakağını sıvazladı, soğuk kanlı bir tavır sergiliyordu nedensizce.

Başını kaldıran Çağan, sinirden çatılan kara kaşlarıyla baktı buzdan adama. Neden böyle duygusuz hâl teşhir ediyordu bu adam? Duygu yoksunu davranışlarından bıkmıştı. Her zaman her yerde kendini güçlü göstermek çabasına giriyordu. Bu durumda bile nasıl yapabilirdi,

"Sevmişim be ağabey! Üstüme gelme Allah aşkına." Derin derin ciğerlerini doldurdu alabildiği kadar oksijenle.

"...Varlığı ayrı bir dert, yokluğu ayrı bir dert be." Diyerek mırıldandı.

"Ah'ım olsun." Keskileşen bakışıyla dişlerini sıktı. Gerilen çenesiyle yüz hatlarını meydana sergiliyordu.

"Soylarını tüketecem. Hepsini teker teker kurşuna dizmezsem, bana da Çağan demesinler ulan." Hırsla ısırdı dudaklarını. Tam olarak ne yapması gerektiğini bilmiyordu, sinirden söylemişti bunları.

Yüzüne doğru yaklaşan Ateş kulağına eğilip, "Soylarını tüketecez." Diye güçlendirmek için mırıldanmıştı. Kulaklarından saplanan bu sözler onu daha da cesaretlendirmişti.

"Sevmişim be ağabey..." Diyerek karşılık verdi. Bu sözleri sarf ederken kahverengi gözleri eskisi gibi parlamış, asılan yüzü bir anlığına da olsa tekrar hayata dönmüştü. Ondan bahsederken ki heyecanı her halinden belliydi, "O gülüşü meğer bu hayatta aradığım ama bir türlü bulamadığım tek şeymiş."

Omuzlarını sıkan orta yaşlardaki adam onu ayaklandırmıştı. Kalkmadan önce yere bıraktığı silahını beline sabitlemişti, sanırım hesap sorma vakti çoktan gelip çatmıştı. Ağabeyinin yardımıyla güçlenen Çağan artık korkmuyordu.

Zaten hiç korkmamıştı...

-x-

Arabadan inen iki adam Gökoğlu konağının girişindeydi. Daha fazla beklemeden kapıya yanaştılar kapıya vurduklarından hizmetlinin kapıyı açmasıyla içeri dalmışlardı. Salona ilerlediklerinde aradıkları adam tam karşılarındaydı.

"Mahmut ağa." Dedi dişlerinin arasından tıslarcasına. Elini zorlukla sakin bir şekilde tutuyordu, aklı durmadan belindeki silaha yönelmesi için işaretlerde bulunuyordu ama yapmayacaktı.

"Her şeyi önceden planladın değil mi." Sakin olmaya çalıştıkça kaşları çatıldı, anlının damarı belirginleşmişti. Bu adama acımamalıydı, bu şerefsiz köpeği kurşuna dizip canı için yalvartmalıydı! Fakat olmuyordu işte... Sevdiği, sevdiğinden geç haberdar olduğu -hemde fazlasıyla geç...- genç kızın babasıydı. Onun gibi yaratıkların baba olması yasaklanmalıydı madem her bir boka töre diyebiliyorlardı, bunada töre deseydiler!

"Töre töre dedin Mahmut ağa, verdin kızını! Gelin ettin!" Hırsla soludu burnundan. "Ablasıyla aynı kaderi paylaştılar. Onun gibi onu da hayattan kopardılar ve sen bir gram bile üzgün görünmüyorsun! Ne biçim varlıksın lan sen!"

Dik dik bakışlarını Çağanın üzerinden eksik etmeyen Mahmut ağa, ellerini sırtında birleştirmişti. Damadının etrafında sessiz sessiz volta atmaya başlayan yaşlı adam, uzamış ve ağırmış olan sakallarını okşadı. Boğazını temizleyip sesini tazeledi. "Çağan ağa(!) Madem ki sen benim kızımla evlendin, namusuna aldın. Senin olan namusa neden sahip çıkmadın! Bu mu senin ağalığın!"

Bu sözlerin ardından sinirleri iyice tepesine fışkıran ağa beline sabitlediği silaha uzanmış ve etrafında volta atmakta olan yaşlı adama doğru uzatmıştı. Birden bire farklı bir hamlede bulunarak silahı salonun köşesinde duran Vedat'a çevirmişti.

"Oğlunu da kaybedersen üzülmezsin dimi Mahmut ağa." Dedi haince sırıtarak. "En başından beri yapılması gerek buydu! Bu namussuzun yaptığı pisliği o küçük bedeniyle Asel kaldırmamalıydı!" Parmağının tetiğe kaymasıyla ortam iyice gerilmişti. Vedat korkudan titremeye başlamış ne yapacağını bilmiyordu.

Ani bir hareketle silahın tanıdık bir elle aşağı itilmesiyle, silah yere doğrultmuştu. Çağanın sesine yakın fakat daha erkeksi olan ses tonu kulaklarına dolmuştu. "Şş sakin ol koçum." Diyerek onu sakinleştirmeye çalışan Ateş, öldürücü bakışlarını Vedat'ın korkak gövdesinden eksik etmemişti. Ateş'in meşhur bakışlarına maruz kalan adam olduğu yere çakılı kalmıştı.

"Ağalar! Haddinizi bilin."

"Sen sus ihtiyar." Diye çıkıştı Ateş yaşlı adama.

"Sen daha kendi çirkefliğinde boğulacaksın merak buyurma." Ateşin sesindeki nefreti sezmek zor değildi. Onca senenin acısını ilk kez yüreğinden boşaltıyordu. Ona olan tiksinçlik hissi hiç bir zaman azalmamıştı. Dilan'ın yarası yirmi sene sonra bile taptazeydi, Çağanı şu an bir tek o anlardı ama her şeyin zamanı vardı.

O silahı tutup, tek kurşunla canlarına okumak istese de bu zevki Çağandan mahrum etmeyecekti. "Kızın gebeydi Mahmut ağa. Çağandan gebeydi!"

Hamile miydi Asel? Beyninden vurulmuş kadar olmuştu. "G-Gebe?" Dedi sesi titreyerek. Gözlerinin yavaş yavaş dolup kızarmasıyla kendini ele vermişti. Acısını içinden yaşıyordu... Dilanda da olduğu gibi!

Mardin'de kızları için ağlayan baba yoktu! Onlar hep sessiz ağlarlardı, yüreklerine taş basar kızlarını kalplerine gömerlerdi. Kendi kendine dertlenip o kaybı içlerine saklayıp yaşalardı.

Mardin aşiretinin acımasızlığını oda biliyordu. Sustu, tek bir yaşı gözlerinden kaçırmadan sustu. Suçluydu... Her olanda onun payı vardı. Miniği, Asel'i ne zaman büyümüştü ne zaman kendisi anne olmuştu.

Zeynep gibi... Aynı annesine benzerdi hep. Kaderi de, yüzü de, aşkı'da Zeynep gibi. Bir Zeynep misalı doğdu, bir Zeynep misali yok olup gitti hayatından.

"Ne diyorsun sen Ateş ağa..." Hafifçe incelen ve yumuşayan suratıyla baktı iki adama. "Çağan ağa, Asel'im gebe miydi?" Dedi, sanki Ateşin söylemesi yetmiyordu birde Çağandan duymak istiyordu.

"NEREDEN SENİN ASELİN OLUYORMUŞ?!" diye bağırmaya başlayan Çağan öfkesine yenik düşerek etrafa saldırmaya başlamıştı.

'Aselim' kelimesi onu çıldırtmıştı. Onca sene yüzüne bile bakmadığı kızına nasıl 'Aselim' derdi.
O, onun Aseliydi! Sadece onundu! Kimse o pis ağızıyla balının adını alamazdı ağzına. Kardeşinin kollarından asılarak tutan Ateş ne yaparsa yapsın bir türlü zapt edemiyordu. Etrafı tekmeleyen eline gelenleri fırlatan Çağan bağırmaktan kızarmıştı.

Son bir hareketle uzandı silahına ve yaşlı adama doğru uzattı tekrardan. "Senin Aselin yok Mahmut ağa! Onu benden aldınız siz, bilerek yaptınız! Beni yenik düşürmek için yaptınız, Miranlı aşiretinde gözün vardı!" Elindeki silahı durmadan sallıyordu her bağrışında. "Bitti Mahmut ağa bitti! Buraya gömücem seni, burada öleceksin. Cesedenini kimse tanıyamayacak."

Tetiğe uzanan elliyle, tetiği çekmesi bir olmuştu. Silahın patlama sesi evin her yerinde yankılanmıştı.

"ÇAĞAN!" Diye birden bire gelen haykırma duyduğu son şeydi.

Bu sesi duymaya hasret kalmıştı...

Continue Reading

You'll Also Like

19.7M 1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
23.3K 2.9K 38
Şimdi hiç bilmediğim bir yerde, doğru düzgün tanımadığım insanlara muhtacım. Ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yok. Ailemi nerede ve nasıl bulacağımı...
170K 18.3K 48
"Derler ki; Ay'ın Kralı, Güneş tarafından öpülmüştür. Esmerdir bedeni ve sıcacıktır kalbi. Ancak buzları andırır gözleri, tıpkı mavi bir dolunay gibi...
2.3K 146 17
Tenime değen iğneler bir bir verdiğim sözleri göğsüme kazırken, içimde tarifsiz bir burukluk vardı. Aklımdan hiç çıkmayan sorular zihnimin içinde bir...