《FİNAL》Eyvah! 17 Yaşındayım (...

By DidemOztepe

687K 72.6K 16K

Hayatınızdan hiç de memnun olmadığınızı düşünün. Çok yanlış yaptığınızı, hem de haddinden fazla çok. Sonra b... More

Tanıtım
Geriye Dönme Isteği
23 Gün
Nefret
22 Gün
Ikilem
At Yarışı
21 Gün
Çünkü Sen Takı Değilsin
Düşünceli Engin
Kavga
20 Gün
Dünyada Ölümden Başkası Yalan
Ya Her Şey..?
Öpücük
Fotoğraf
19 Gün
Kafe
Hikaye Nasıl Ortaya Çıktı?
Trip
18 Gün..
Kıskançlık
17..
Büyük Şok
Gülüşün Kaçtı da Gözüme
16 Gün
Dayak Time
Ayrılık Varsa Ufukta, Debelenmek Ancak Daha Çok Dibe Batmaya Yarar
Masum Bir Öpücük
15 Gün
Çok Konuşan Bir Kubi
Pot Kralı Zeynep
Söylenmeyen Sırlar
14 Gün
Kafası Karışık Bir Zeyno
Bölüm
Gözlüklü Kurtarıcı Prens Terlikli Cadıya Karşı
13 Gün
Kardan Adam
☃️🌞
Ev Kızlarının Sonuncusu
Karabasan
12 Gün
Samara, Zeynep Kuncak
Atarlı 'Zeyno'
Kekocuklar
Gerçekler 'mi?'
Araf'ta
Deli Var
Gel Evet De.. Çay Falan İçeriz
Kubi'ye Sahip Çıkalım, Ya Da Durun, Zeyno Çıkar
Gazoz İsteyen?
10 Gün..
Yeni Normal (Hayır Bölümü Fahrettin KOCA Yazmadı :)
Yeni Arkadaş(!)
9 GÜN
Şiir 🦋
8 Gün
Peki Ya Sonra?
7 Gün
Kâr Zarar Cetveli
Tehdit Öyle Değil Böyle Olur (Sanki?)
6 Gün
Belki de Tek Yaşam Kaynağımız Su Değil, Sevgidir
5 Gün
Iyilik Bulaşıcıdır. Ve Sevgi de
4 Gün
Gerçek Aşk
3 Gün
Çay Bile Bazen Yakar İnsanın Canını
2 Gün
1 Gün
FİNAL

0 Gün

2.4K 419 146
By DidemOztepe

Insan ölür bazen
En çok da yaşarken

Durur kalbi,
Çekemez içine nefesi
Buz kesilir bedeni
Tabuta girmez belki
Ama kemirir böcekler içini

Tek bir damla gözyaşı bile süzülmezken gözlerinden,
İçine akan yaşlardan boğulur

Denizde yüzerken susuzluktan,
Binbir çeşit yemek içinde açlıktan
Binlerce insan içinde yalnızlıktan

İnsan ölür bazen
En çok da yaşarken

Evet. Bugün o gündü. Büyük gün. Kubilay'ı bir saniye bile olsa gözümden ayırmamam lazımdı. Tuvalete bile peşinden gidebilirdim. Her şeye hakkım vardı. Her şeye.

Kapıda Kubilay'ın çıkmasını beklerken önce Canan geldi yanıma. Sonra da Engin. Yani Kubilay hariç herkes.

"İyi misin Zeynep?"

"Engin." deyip bir süre gözlerimi kapattım. "Siktir git."

"Ne?"

"Bugün sana ayıracak tek bir saniyem bile yok. Çık git." dediğimde Canan şaşkınlıkla bakıyordu.

"Ne var ki bugün?" diye sordu Engin giderken.

"Kubilay'ın doğum günü." dedim, gözlerimin dolmasına izin vermeyerek. "Bugün onu üzecek hiçbir şey olmasını istemiyorum."

"Anladım. Ben de gideyim mi önden?"

"Yok. Gitme." dedim koluna girip. "Birlikte gidelim."

"Dün de Kubilay'ın çantasını istemek için beni aradın. Sen artık seviyorsun beni galiba." dediğinde güldüm.

"Galiba." dedim gülümseyerek. "Seviyorum"

"Kimi?" Sırtındaki çantasını iyice yerleştirip son kalan iki merdiveni atlayarak yanımıza geldi Kubilay.

"Seni işte."

"Ama galiba dedin."

"Bazen tereddüte düşebiliyorum. Özellikle espri yaptığın zamanlarda." dediğimde güldü.

"Okula gitmeden pansuman yapayım mı?"

"Yok. Acımıyor. Dönerken hallederiz." Belki bir şey olmasın diye seni eczaneye kitlerim Kubilay. Akşama doğru olsa iyi olur bu yüzden.

"Ama daha sabah. Acır sonra."

"E acırsa öpersin." dediğimde Canan kahkaha atmıştı.

"Ay pardon." diyerek gülmeye devam etti.

"Sus da yürü. Hadi."

"Benim de koluma gir." dediğinde güldüm.

"Gel baş belası. Gel."

"Buna imza atalım mı?" diyerek alçıma dokundu.

"Şiir de yaz."

"Tamam." Şaşkınca ona bakınca "Kabul etmemi beklemiyordun değil mi?" diyerek güldü. "Çantamda var tükenmez kalem. Bahçede halledelim."

"Ya bunu al ya." diyerek Kubilay'a doğru gönderdim kolundan tutup.

Gülerek ikimize baktı Kubilay. "Siz ne zamandan beri bu kadar iyi anlaşıyorsunuz?"

"Zeynep beni hep çok severdi bir kere." diyerek omuz silkti Canan.

"Hı hı."

"Gel kız kolumu geri tut. Ağrıyor zaten." dediğimde gülerek yanıma geri geldi Canan.

"Bak, demiştim." dedi, Kubilay'a doğru eğilerek.

"Tamam. Ben zaten inanıyordum."

"Hı hı." dedi Canan alay edercesine kafasını sallayıp.

Bahçeye oturduğumuzda "Kahvaltı yapıp ilacını içmişsindir diye umuyorum." dedi Kubilay, oturmadan önce.

"Sence annem beni başka türlü bırakır mı?"

"Haklısın." diyerek oturdu.

"Yazalım mı?" Canan elindeki kalemi kaldırınca kolumu onun kucağına attım. "Al."

"İstediğimi yazayım mı?"

"Yaz." İstediğini yap Canan. İstersen al senin olsun.

"Bi durgunluk mu var sende?"

"Yoo." dedim gülümserken. "İyiyim."

İyiyim ya. Ne var ki iyi olmayacak? En fazla bu gece ya da sabaha sen öleceksin. Herkes ölür sonuçta. Delirecek bir şey yok.

Bugüne kadar delirmediysem, bunu da hallederim ben.

"Öyle olsun bakalım." Canan koluma yazı yazmaya devam ederken, "Bugünkü sınavı düzgün yap." dedi Kubilay. "Dün ne yaptığını gördüm."

"Yalnız o sınav net 100."

"Şaka mı yapıyorsun?"

"Sence?" diyerek tek kaşımı kaldırıp ona baktım. Bu sırada Canan alçıya yazı yazmak için biraz daha çekmişti kolumu. "O öyle tam çıkmaz."

"Çatlak zaten. Çıkık olsa duramazsın." Kırıktır o kırık.

"Komik şey seni." Bana hiç aldırmadan kolumu biraz daha yerleştirdi kucağına.

"Akşam için istediğin bir şey olursa mesaj at bana." dedikten sonra kalktı. "Ben sınıfa çıkıyorum. Üşüdüm. Sonra belki resim de çizerim alçına."

O giderken "Sen çizsene." dedim, Kubilay'a dönüp.

"Ne?"

"Alçıya işte. Resim. Gerçi Canan çok da boş yer bırakmamış ama." dedim yazdıklarına bakıp gülerek.

"Çizim defterimi sana vereyim, beni azad et."

"Cidden mi?" diye sordum sevinçle.

"Yeni bir defter alıp daha mutlu şeyler çizmenin zamanı gelmişti zaten." dediğinde gülümsedim. Alacağım hediyeyi bulmuştum böylece. Zamanında bilmem ne marka ayakkabı için biriktirdiğim paralarla iyi bir çizim defteri ve kalem alabilirdim.

Geleceğe dair hayal kurduğumu fark ettiğim sırada "Zil çalar birazdan. Biz de girelim hadi." diyerek ayağa kalktım. Kuracaktim. Gerçekleşmese de kuracaktım. Kubilay'ın intihar etmeyeceğinden emindim. Ama bu demek değildi ki ölmeyecek. Sonuçta ortada yazılmış ve zamanında gerçekleşmiş bir kader vardı. Evet, en kötüsünü düşünen delinin teki ve aynı zamanda uslanmaz bir hayalperest olmak oldukça zordu.

Ne vardı ki gerçekleşse? Buraya kadar gelmiştim. Hayal kurmak en doğal hakkımdı. Gerçekleşebilirdi. Pişmandım. Deli gibi Pişmandım hem de. Onun için dönmüştüm buraya. Onun için gönderilmiştim. Ve şimdi her zamankinden daha çok pişmandım. Kubilay ile geçireceğim çok zaman olmalıydı. Gelecek neler gösterir bilmiyordum elbette. Bensiz de olsa, bir yerlerde mutlu olduğunu bilmeye hakkım vardı yine de. Yemin ederim ki biri çıkıp söz verse o günlere, bir an için görsem gözümle, ben hazırdım ölmeye.

Sınavı olunca "Ben gidiyorum." diyerek kalktım Kubilay'ın yanından. "Proje ödevi bitmişti zaten. Bizimkiler yapar sunumu. Yoruldum."

"Dur. İzin kağıdı alalım. Geleyim ben de."

"Bir buçuk yaşından beri kendi başıma yürüyebiliyorum. Yemin ederim bak." deyip bir adım attığımda gözlerini devirdi. "Giderim ben. Görüşürüz."

Okuldan çıkıp eve giderek kumbaramı aldım. Sonra da defter ve kalemi almaya çıktım. Annem de pek inanmamıştı tek başıma gidebileceğime. Ama yemin ederim yürüyebiliyordum.

Benim için birilerinin endişelenmesini özlediğim geldi aklıma, yüzümdeki sırıtışı fark ettiğimde.

Defter ve kalemi alıp da kırtasiyeden çıktığımda Engin ile karşı karşıya geldim. E bu kadar sırıtmak çoktu zaten bana.

"Hasta değil misin sen? Ne işin var dışarıda tek başına?"

"Arkadaşım olsa laf ediyorsun, tek olsam yine ediyorsun. Ne istiyorsun sen benden anlamadım ki?" Alınmıştı. Vay, Engin bey. Sizde kırılacak kalp de mi vardı yahu? Bilmiyorduk. Sürpriz oldu baya bize bu.

"Onun için mi dedim ben?"

"Heh. Tam olarak bunu diyorum. Deme." dedim sinirle. "Sen, bana hiçbir şey deme. Hatta mümkünse olduğum bölgede nefes bile alma konuşmak için. Boğuluyorum o pis nefesin yüzüme değdikçe. Nefes bile alasım gelmiyor. Ama artık o nefesi içime çekmek istiyorum doya doya. Sen varsın diye ben mahrum kalmayacağım havadan. Sen nefessiz yaşamayı öğreneceksin gerekirse. O yüzden, uzaklaş." dedim sağlam olan elimle onu kirli bir bez parçasıymış gibi iğrenerek iterken.

"Zeynep... neden bu kin?"

"Ben mi? Sana karşı mı?" Güldüm. "Ben sana karşı bir şey hissetmeyeli baya uzun zaman oldu biliyor musun?" Gideceğim sırada arkamı döndüm sinirle. "Ha, unutmadan. Bir daha karşıma çıkarsan avazım çıktığı kadar bağırırım taciz ediyor bu beni diye. Anladın mı? Sakın ama sakın yaklaşayım deme." Uzaya çıkacak maymun arıyorlardı en son Engin. Başvur bakayım kriterlerin uyuyor mu? Gerçi senden olsa olsa lağıma fare olur ama. Neyse.

Eve gidip pasta keki yapmaya başladım, annemin delirdiğimi düşündüğü sıralarda.

"Kızım hastasın diye var o rapor. Yatsana." Yatamam annem, damadın elden gidiyor burda.

"İyiyim ben."

"Kolunu sarkıtıp durma. Ağrıyacak yarına." Belki de yarına sağ çıkmam anne, mukadderat.

"Bir şey olmaz." diyerek devam ettim pastayı yapmaya. Elimde tarif olmadan pek güzel olmayacaktı biliyordum. Ama ben yapacaktım. Ellerimle. Hem en fazla birlikte zehirlenirdik işte. Niyetim de tam olarak bu değil miydi zaten? Birlikte ölmek.

"Ben akşam dışarı çıkabilir miyim?" Annem dik dik bana baktı bir süre. "Sınavlar var."

"Dışarıda mı?"

"Evet." diyerek sırıttım. "Bu gidişle anca kaldırım mühendisi olacağım ya, taşları saymam gerekiyor."

******

Kubilay'ın deli misin sen ne yapacağız çatıda, demesine aldırmadan montumun fermuarını biraz daha çekerek azimle beklemeye devam ettim. En yüksek bina bizimkiydi. Kimse görmezdi işte. Hem sonra küçük eşya deposuna kitleyebilirdim onu. Umarım klostrofobin yoktur canımın içi. Evet, ertesi gün güneş doğana kadar onu bir yerlere kilitleme fikrim son gaz devam ediyordu. Gayet mantıklı bir fikir gibiydi şimdilik. Olduğu yerde nefesi kesilecek değildi ya? Gözlerim kocaman açıldı bu fikir aklıma gelir gelmez. Saat dolunca böyle bir şey olmazdı değil mi? Bu kadarını yemin ederim ki kaldıramazdım. Diğer türlüsünü de kaldıramazdım. Kaldırabilecegim tek şey Kubilay'ın yaşamaya devam ediyor oluşu olacaktı.

"Girsene içeri. Delirdin herhalde." diyerek yanına gelen Kubilay'a doğru elimdeki yamuk yumuk pastayı tuttum.

"İyi ki doğdun."

"Ciddi misin sen?" Sözleri soru soruyor gibi olsa da, gözlerinin içi parıl parıldı. Bir insan koca gökyüzüne bile sığmayıp kayan yıldızları nasıl olur da gözlerine sığdırırdı?

"Üflesene mumunu." Olmayan mumu aradı bir kaç saniye. "Ne oldu, mum mu yok?"

"Dalga mı geçiyorsun?"

"Yo." dedim gülümseyerek. "O aslında bir Pagan adetidir. Ve o yüzden, ben sana şimdi bizim adetimizden bahsedecegim." Serdiğim örtünün üstüne pastayı koydum ve kollarımı boynuna dolayıp boynundan öptüm.

Biraz geri çekildim. "Titreyecek kadar soğuk olduğunu düşünmüyorum ama..."

"Soğuktan olmadığını bildiğine eminim." dediğinde kahkaha attım.

"Hadi pasta yiyelim." dedim sevinçle. "Ya da dur. Önce hediyeni vereyim."

Yanıma aldığıma emin olduğum poşeti aradım bir süre. Sonra da kapıyı kapatırken tam yanındaki ayakkabılığın üstünde unuttuğumu fark ettim.

"Ne oldu?"

"Evde unuttum. Dur geliyorum hemen." dedigimde "Ben getirdim." diyerek defteri uzattı bana Kubilay.

"İyi de, benim doğum günüm değil ki."

"Buradaki resimler senin içindi. Hepsi hem de. Ordaki mutsuz çocuk bendim. Onun gülümsemesini sağlayan da sensin. Bugün benim doğum günüm olabilir, ama hediyeyi hak eden biri varsa, o da sensin. İnan bana. " Elindeki başka bir kutuyu uzattı bana bu kez. Benim de ellerim titriyordu. Ve kesinlikle bu da soğuktan değildi.

"Sen mi yaptın bunu?" diye sordum bilekliğin ucundaki yuvarlak tahtaya oyulmuş resme bakıp. Aynı onun resimlerindeki gibi arkası dönük bir kız ve çocuk vardı. Ama elleri birleşikti bu kez. Ucundaki bileklik de iptendi. Hepsini kendi elleriyle yapmıştı yani.

"Evet."

"Çok güzel." diyerek bileğime taktım anında. Sonra saçıma bağlı olan lacivert bandanayı çözdüm. "İlk iğne kullanmayı öğrendiğimde bunu kendim dikmiştim. Madem ellerimizle yapılmış hediyeler veriyoruz." diyerek bileğine bağladım. "Diğer hediyeni alıp hemen geliyorum."

Aceleyle sessizce eve koştum. Kapının önündeki poşeti göremeyince sinirle söylenerek eve girdim.

"Zeynep. Geldin mi annecim?"

"Hemen çıkmam lazım anne. Şurada bir poşet vardı."

"Odanda. Eve koydun da gittin sandım onu. Odana koydum. Dur yavaş. Bir yerin acıyacak."

"Acımaz." diyerek poşeti alıp hızla merdivenleri çıkmaya başladım. Hâlâ içimdeki o anlamsız korku olduğu yerde duruyordu çünkü. Kubilay'ı bir saniye bile yalnız bırakmak istemiyordum. Merdivenleri çıkarken birini gördüm gibi oldu karanlıkta. Bir iki saniye baktım. Sonra ışığı yakarsam biri görür diyerek devam ettim yoluma. Çatıya çıktığımda hâlâ orda duran pastayı ve artık orda olmayan Kubilay'ı fark ettim.

"Hayır." Ayaklarım titrerken, çatının ucunda buldum kendimi. Ordaydı. Yerde.

Yanımdan geçip gidenin amcası olduğunu gördüm. Hızla dış kapıdan çıkıp sokağın köşesini dönmüştü. Sesi duyup dışarı çıkan bir kaç kişi çığlık atıyordu.

Hayır. Hayır. Rüya bu. Olmadı. Yok böyle bir şey.

Kendime tokat attım bir kaç kez. Hâlâ oradaydı. Hâlâ yerde. Yanındaki siyahlık kan olmalıydı.

Çatıya tekrar baktım, orada olmadığını kabullenmek için.

Çatının ucundaki Canan'ı fark ettim o an.

"Üzgünüm."

"Madem burdaydin niye engel olmadın? Neden?" diye sorduğumda gülümsedi.

"Kader, insanlar içindir Zeynep." Arkasındaki siyah kanatları gördüm o anda.

"Bu da ne?" Hiçbir şey gerçek gibi değildi. Ve bir o kadar da her şey gerçek.

"Onu almam gerekiyordu."

"Sen... Defteri getirdiğime emindim."

"Gitmesen gözünün önünde olacaktı. Seni seviyorum, üzülmeni istemem. Biliyorsun." dediğinde Kubilay'a baktım.

"Üzülmedim mi? Gerçek mi bu?" Ağlamaya başladım. "Bu... Bu gerçek mi? Tekrar mı? Nasıl ya?"

"Kaderi değiştiremezsin."

"Niye geldim o zaman buraya? Niye ya? Yaşadıklarım yetmedi mi?"

"Ailenle barıştın. Engin'den kurtuldun. Sadece kendin için. Yetmez mi?" Kendimi düşünmek istemiyordum. Ben... Kubilay'ı istiyordum.

Başımı iki yana salladım. Konuşamıyordum. O kadar çok ağlıyordum ki, ağzımdan kelimeler yerine hıçkırıklar çıkıyordu.

Ayağımı çatıdaki çıkıntıya attığımda "Yapma." dedi. "Sadece onu almaya geldim ben Zeynep. Ölmeyeceksin. Sakat bir hayat mı geçirmek istiyorsun? Çok uzun bir hayat var önünde. Başkaları da olacak. Sen de biliyorsun." Başkasını istemiyordum ben. Hem de asla.

"Ya onu geri getirirsin, ya da," dediğimde "O yok. Ama her şey iyi olacak. Yoluna girecek." dedi.

"Kubilay'ı istiyorum ben. Anlıyor musun beni? İyi falan olsun istemiyorum hiçbir şey."

"Üzgünüm." dedi. "Bitti."

"Evet." dedim diğer ayağımı da atıp kendimi boşluğa bırakmadan önce.

"Bitti."

Continue Reading

You'll Also Like

81.1K 11K 64
🌸Wattys2022yarıfinalisti🌸 🌸Watty Uzaktan Kopup Gelenler Listesi🌸 Yetişkinliğe yavaş yavaş adım atarken para kazanmak ve sorumluluklarınızı yerine...
2.6K 190 4
Atilla Ülkücü bir Türk askeridir. Vatanı için canını verecek kadar gözü karadır ve ateşi ruhunu sarmıştır. Vatanın sevgisi öyle bir ateştir ki Atilla...
94.7K 7.1K 51
Bir hevesle başlayan yolculuğumun neler getireceğini bilmeden adım attım yola. Farklı yer, farklı zamanda olan bizler şimdi çıktığım yolculuğun son...
Yalnız Kurt By ~

Fanfiction

21.9K 1.4K 47
Bu yalnız bir kurdun hikâyesi, Bu sevdiği kadını kaybedip tekrar bulan ve her şeyin yoluna girdiğini sanan bir adamın hikayesi, Bu sevdiği adam için...