Asel

By Hikaray

7.6M 247K 26.2K

Küçücük bir bedeni nasıl sığdırdılar beyazlar içine? Oysa kendi halinde saf ve naif dünyadan kopuk bir kızke... More

1 - Can Parçası
2 - Kınalı Güzel
3 - Gelin
4 - Kelebek
5 - Kanatsız
6 - Kaçış
7 - Yeniden
8 - Nefret
9 - Hata
10 - Kocacığım
11 - Uzak
12 - Gecelik
13 - Ölümsüz
14 - Ten kokusu
15 - Benimsin
16 - Doğruluk
17 - Biz Bize
18 - Özel
20 - Kayıp
21 - Geçmiş
22 - Huzur
23 - İhanet
24 - İntihar
25 - Melek
26 - Kurtarıcı
27 - Doktor
28 - Kanından Canından
29 - Kıskanç
30 - Bebek
Bölüm-31 Yağmur
Bölüm-32 Emanet
Bölüm-33 Kurşun Yarası
Bölüm-34 Geçmişten Gelen
Bölüm-35 Kan
Bölüm-36 Kan II
Bölüm-37 Katil
Bölüm-38 Yürek Tanem
Bölüm-39 Bal Tanem
Bölüm-40 Kırılış
Bölüm-41 Baba
Bölüm-42 Aşk kokusu
Bölüm-43 Hoş Geldin Hayatıma
Bölüm-44 Aşk Final
Bölüm 45- Benim ol
Kırmanşah
!
Cebri İcra
Teşekkürler! ❤

19 - Yaralı

189K 5.6K 265
By Hikaray

Yeni bölümle tekrardan hikayeme kavuşmanın mutluluğunu yaşıyorum. Sizleri beklettiğim için özür dilerim.

"Bir şehir kurdum senin gözlerinde. Sevgi aşkı buldum senin sözlerinde, sıcaklığı huzuru buldum dizlerinde. Varlığın yeter bana Mardin şehrinde."

Güneşin dalga geçercesine yüzüne denk gelmesiyle homurdandı. Üzerinde duran yorgana daha bir sarılarak döndü, ağırlığını yorganın üzerine bırakmıştı.

Yanında yatan kadının sırtını kapatan yorgan birden bire geriye doğru çekilmişti. Açıkta kalan sırtından ürperir gibi soğuk hava temas ediyordu. Döndüğü gibi üzerinden zorla alınan yorganı çekiştirmeye başladı, bir türlü bırakmak istemeyen adamla daha da çekiştirdi. Büyük uğraşlar sonrası halen geri alamadığı yorganla pes etmişti.

Uykunun derinliklerinde gezinen adamı dürterek hafifçe salladı. "Çağan." Diye seslendi, fakat onun dün geceden sonra hiç uyanmak istemiyor gibiydi. Tekrar tekrar dürttüğü omuzun sahibinden ne yapsa cevap alamıyordu. "Ya Çağan!" Sırtını kadına dönmüş yatan adam bir hamleyle onu zorla uyandırmaya çalışan genç kadına dönerek yaklaşmıştı. Koca bir pençe gibi attığı koluyla boynuna sarılarak onu kollarının arasına almıştı. Yorgan misali sarıldığı karısını resmen boğulmak üzereydi. "Çağan! Bırak boğulacağım!"

Kollarında çırpınan Asel ile beraber araladı gözlerini. Ne yaptığını fark ettiğinde kollarını kendine doğru çekerek hemen ayaklanmıştı. "Saat kaç?" Dedi uykulu sesiyle.

"Sanırım on bir."

Aceleyle yerden pantolonunu alarak altına geçirdi. Ahşap parkeye dün gece attığı beyaz gömleğini alarak üzerine giydi. Komodinin üstüne bıraktığı saati koluna geçirerek ceketini arıyordu.

Nereye gidiyordu aceleyle? Sormak istiyordu ama korkuyordu. Karnında hissettiği ağrıyla karnını tutmuştu, zorla kalkarak banyoya koşmuştu. Kapıyı kapatmadan içeri daldığı banyoda soluk soluğa kalmıştı, karnına bir şeyler oluyordu sanki. Dün gecenin acısı çok tuhaf bir şekilde geçmemişti üstüne üstelik dün durması gereken kan halen akıyordu. Bu cidden midesini acıtıyordu...

Tutunduğu ve destek aldığı tezgah sanki ellinin altından kayıp gidiyordu. "Ç-Çağan..." Diyerek seslense de fısıldamıştı. Kıvranarak ayakta durma savaşı veriyordu. Birden bire kararan gözleriyle, buslu görüşüyle kendini kaybetmiş gibiydi. Hiç bir şey hissetmiyordu. Kulaklarında yankılanan ismiyle banyonun seramik taşlarında hareketsiz yatıyordu.

İsmini defalarca duyan Çağan durumu tam kavramamıştı. Neler oluyordu? Onu çağıran Asel miydi? Sesini takip ederek banyoya gitmişti. Bir yandan beline geçirdiği kemerin tokadını sabitlemeye çalışıyordu. "Ne oldu?" Etrafına bakındı. Alçalan bakışıyla beyaz seramiklerin üzerinde yatan hareketsiz bedeni fark etmişti. "Asel?!" Korkuyla eğilerek yerde baygın yatan kadını kucaklamıştı. "Asel?!" Tekrar tekrar sayıkladığı isime bir türlü cevap alamıyordu. Kucağına aldığı kadını yavaşça tokatladı, panik içinde banyodan çıkarak. Kucağında kollarının da taşıdığı kadınla hızlı adımlarla çıkmıştı yatak odasından "Evde kimse yok mu lan?! Yardım edin! Fatih, Demir, Serhat!" Deliler gibi kendi etrafında dönüp duruyordu. İçinde oluşan anlamsız duygularla savaşıyordu bir yandan.

"Ağam, ne oldu!" Diyerek içeri koşan Demir. Ağasının kollarında baygın yatan genç kadına baktı. "Hanımım!" Dedi şok olarak. Hızla arabasına koşarak kapıyı açmıştı, peşinden zorlukla yürüyen adam kollarında yatan kadını arabanın arka koltuğuna yatırmıştı. Yanına oturarak tekrardan başını bacaklarına koymuştu. Surucu koltuğunda yerini alan Demir, arabayı çalıştırarak korkuyla sertçe gaza basmıştı.

Peşlerinden bahçeye koşarak çıkan Ahmet ağa, Züleyha hanım ve hizmetliler ne olduğunu anlamamıştı. Hüzünlenen Züleyha hanım, gözleri dolu bir şekilde Ahmet ağaya baktı, karısını teselli etmek isteyen yaşlı adam omuzunu tutup sıvazlanmıştı. "Umarım oğlun yine bir aptallık etmedi Züleyha." Dedi dişlerini sıkarak.

"Ne oluyor anne?" Diyerek bahçeye gelen Kandemir, esniyordu. Annesinin hüzünlü gözlerine baktığında morali bozulmuştu. "Anne ne oldu?" Diye sordu tekrar. Donup kalan kadından umudunu kesip keskin bakışlarla bakan babasına bakmıştı. "Baba ne oluyor?" İyice korkmaya başlamıştı.

"Yengeni, hastaneye götürdüler Kandemir."

"Ne?!" Öfkeyle bağırdı, yengesini mi? Neden, ne oluyordu! Neden ona haber vermemişlerdi. Allah kahretsin ya!

Arkalarında bıraktıkları kan damlalarıyla hastanenin yolunu tutan Çağanın beyni durmuş gibiydi. Yanında kendinden geçmiş bir şekilde yatan karısına baktı. Kendine gelecek gibi görünmüyordu! Of, onun suçuydu bu... Dün gece çok sert davranmıştı. Birden bire kafasında tekrar tekrar Gülşen'in söylediği o tiksinç şeyler yankılanmıştı. O dediklerinin sağladığı nefretle daha da zorlamıştı kendini. Bir an olsun gelmeyen kanla yerle bir olmak istemiyordu. Bu kadının kendine ait olmasını istiyordu.

Şu an anlamıştı hatasını... Öfkeyle kalkan zararla oturur demiyorlarmış boşuna! Kahrolası. Ne yapacaktı şimdi. Yeni yeni alışmaya başladığı kadının parmak uçlarından kayıp gitmesine, kaybolmasına göz mu yumuşaktı.

Of... Kalbine giren ağrılardan çok şu an karısının ağrılarını düşünüyordu. Yine mi yakmıştı o narin kadının canını, yine mi zarar vermişti ona. Avuç içlerine baktı, bacaklarını tuttuğu ellerinde ufak ufak kan damlaları vardı. Hırsla sıktı ellerini.

Arabanın durmasıyla kapıya fırlayan Demir, kapıyı açıp yardim etmek için telaşla Asel'ın ayaklarını tutmuştu. Çağanın öldürücü bakışlarına maruz kalan genç adam hemencik ayaklarını bırakıp elini çekmişti. Karısını kucaklayan Miranlı aşiretinin genç ağası aceleyle hastaneye doğru koşuşturdu. Endişe içinde etrafına bakıp duran adam bağırarak sinirini çıkartıyordu. "Doktor yok mu lan!" Yanına koşuşturan hemşireler "Buyurun ağam buradan." Diyerek hastane odasına doğru yönelttiler.

Bulduğu odaya dalan Çağan, halen zorlukla tuttuğu kadını hastane yatağına bırakmıştı. Derin bir nefes alarak, odanın köşesinde duran tekli beyaz koltuğa kendini atmıştı. Başını arkaya savurarak soluk soluğa nefes alıyordu. Kapının açılmasıyla içeri giren beyaz ceketli hafif uzun boylu siyah saçlı erkek doktor, Çağanı fark etmeden kadına yaklaşmıştı.

Bir süre kadının başında oyalanan doktorun sesiyle kendine gelen Ağa, anlamsız bakışlarını eksik etmemişti adamın üstünden. "Asel?!" Diye korkak bir ses tonuyla bağıran doktora baktı.

Ne? Asel mi dedi o? Ağzına karısının adını mı aldı lan o!

Ayağa fırlayan Çağan ağa, doktor bozuntusunun omuzundan tutup kendine doğru çevirdi. Kahverengi gözlerin içine bakan adam şaşkınlıkla kala kalmıştı.

"Senin ne işin var lan burada?!" Yakasına yapıştığı adamı sarsıp duruyordu. "Karımı rahat bırakman için uyarmadım mi lan ben seni?!" Durmadan çekiştirdiği yakayı yırta bilirdi. "Çağan, şimdi bunun sırası değil!"

Yakasında ki elleri iten adam, cebinden çıkardığı ışığı baygın yatan kadının gözlerini aralayıp tutmuştu. "Allah aşkına ne yaptın yine kıza." Dedi tıslayarak. Aşağı doğru kayan gözleriyle bacaklarından akmış kurumuş kanı fark etmişti. Dişlerini sıkarak, yatağın başında duran serumun iğnesini pamukla sildiği kolun damarına batırmıştı.

Kanına karışan serumla, kendine gelmesini umuyordu. Bayılma sebebine gelirsek, gereğinden fazla kan kaybetmişti. Nasıl kaybetti bilmiyordu ama bu hiçte iyi değildi. "Serum'dan sonra kendine gelir."

Pikeyi üzerinden çekerek elbisesini sıyırmasıyla elini sertçe tutup sıkan adamla başını çevirdi "Ya sabır..." Diye mırıldadı. "Bırak ben temizlerim karımı." Dedi öfkeyle. Elini çeken Cihan odadan çıkmıştı.

Yatağın yanında duran dolaptan aldığı bezle, nazikçe bacaklarını temizliyordu. İster istemez arada yüzüne bakıp iyi olduğundan emin olmak istiyordu fakat sanki buna hakkı yokmuş gibi hissediyordu. Temizlediği bacaklarla, kirlenen bezi bulduğu çöpe atmıştı. Duvara dayalı duran tekli koltuğu çekerek yanı başına kurulmuştu.

Başını duvara yaslayarak hüzünle bakıyordu kadının suratına. Kaybetmeye hazır değildi... Tam kazandım dediğinde kaybetmek istemiyordu. Durmadan ağrıyan başını ovuşturdu.

Hepsi onun suçuydu, umarım Asel çabuk iyileşirdi...

Anlayacaksın elbet bir gün.Seni çok seviyorum.Ellerin elime değsin.Lal oldum senin yüzünden.

Continue Reading

You'll Also Like

782K 46.2K 66
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
43.4K 3.4K 13
O Elif..ismi gibi dimdik durmayı severdi. Öfkesini , geçmişine olan kızgınlığını birer çöp yığını gibi geride bırakmıştı. Onun yerine bedeninde gezin...
794K 16.1K 16
Arthur McQueen, geçmişinde kabusu olan kızın on yıl sonra hayali olacağını bilebilseydi kendisini öldürmeyi tercih ederdi hiç şüphesiz. " Senden nef...
44.8K 2.3K 25
Âşk neydi? Âşk,bir elif miktarı sevilmek için gelen her çileye kimi zaman darağacında,kimi vakit kör bıçaklar arasında bir dilsiz gibi suskun olabilm...