Asel

By Hikaray

7.6M 247K 26.2K

Küçücük bir bedeni nasıl sığdırdılar beyazlar içine? Oysa kendi halinde saf ve naif dünyadan kopuk bir kızke... More

1 - Can Parçası
2 - Kınalı Güzel
3 - Gelin
4 - Kelebek
5 - Kanatsız
6 - Kaçış
7 - Yeniden
8 - Nefret
9 - Hata
10 - Kocacığım
11 - Uzak
12 - Gecelik
13 - Ölümsüz
14 - Ten kokusu
15 - Benimsin
16 - Doğruluk
18 - Özel
19 - Yaralı
20 - Kayıp
21 - Geçmiş
22 - Huzur
23 - İhanet
24 - İntihar
25 - Melek
26 - Kurtarıcı
27 - Doktor
28 - Kanından Canından
29 - Kıskanç
30 - Bebek
Bölüm-31 Yağmur
Bölüm-32 Emanet
Bölüm-33 Kurşun Yarası
Bölüm-34 Geçmişten Gelen
Bölüm-35 Kan
Bölüm-36 Kan II
Bölüm-37 Katil
Bölüm-38 Yürek Tanem
Bölüm-39 Bal Tanem
Bölüm-40 Kırılış
Bölüm-41 Baba
Bölüm-42 Aşk kokusu
Bölüm-43 Hoş Geldin Hayatıma
Bölüm-44 Aşk Final
Bölüm 45- Benim ol
Kırmanşah
!
Cebri İcra
Teşekkürler! ❤

17 - Biz Bize

189K 6K 253
By Hikaray

Bu aralar yazmakta zorluk çekiyorum özür dilerim, böyle bir anda tüm fikirlerim uçmuş gitmiş gibiydi fakat sizin için yazmayı denedim. Biraz kafa karıştırıcı olabilir... Ama bir bölümde zaten her şeyi açıklayacağım.

Keyifle okumanızı dilerim...

"Asel." Diye seslendi dikkatini çekmek istercesine, yüreğinde ki o anlamsız ağrıdan kurtulmak istiyordu.

"Kim dokundu bu tene..." Avuç içleriyle pembeleşen yanaklarını okşadı nazikçe. Hüzünlü gözlerle baksa da kendisi bile anlam veremiyordu bu hareketine. Şefkatle dokunduğu yanağından uzaklaştırılan elle, kendini de uzaklaştırmıştı.

"Senin bıraktığın darp izlerinden başka kimse dokunmadı bu tene." Sertçe savurdu kocasının ellerini. "Sende dokunma bana." Dedi dişlerinin arasından. "Hani bir zamanlar o iğrendiğin o beceriksiz sümüklü kız var ya..." İşaret parmağıyla kendini gösterdi. Masmavi gözleri ağlamaklı bakıyordu sanki. "Her türlü hakareti kabul ederim, namusuma laf söylettirmem ben Çağan ağa."

Uzaklaştıkça uzaklaşıyordu, gitmek istiyordu. Ona o kadar uzak olmak istiyordu ki... Değil yüzünü görmek sesini bile duymak istemiyordu. Aldığı her nefes kalbini sızlatsa da, başını dik tutuyordu. Sesini daha fazla çıkartmadan odanın kilitli olan kapısına doğru yönelmişti. Anahtarı tuttuğu gibi çevirip açmıştı kilidi, çıktığı anda arkasına bile bakmadan kapıyı kapatıp uzaklaşmıştı.

Odanın köşesinde tek başına kalan adam başını okşuyordu. Bir günde bu kadar aksiyon fazlasıyla yeterdi, yatağın kenarına oturup kendini sırtüstü yatağa bıraktı. Derin bir nefes alarak seyrettiği beyaz tavanla başının ağrısı geçmiyor, daha beter oluyordu. Aradan geçen beş senede neler yaşadığını anımsamıştı, gidişinden sonra geri dönüşü olmamalıydı.

Gelmemeliydi...

Havanın kararmasıyla konakta hakim olan gerginlik halen devam ediyordu, Miranlıların gelinin rezilliğini duyan ev halkı delirmişti. Kandemir divanın bir köşesinde oturup kara kara düşünüyordu.

Kapısında duyduğu tıkırtıyla açılan kapıdan giriş yapan genç kadın. Ufak adımlarla divanda oturan adamın yanına yaklaşmıştı. Birden bire omuzunda hissettiği elle tedirginlikle başını kaldırmıştı. Masmavi gözlerin içinde kendini görebiliyordu. Masum bir şekilde bakan genç kız hafif bir tebessümle dudaklarını süsledi. "İyi misin diye sormak çok saçma değil mi..." Dedi çekinerek. Derin bir nefes alan Asel, kocasının kardeşinin yanına oturdu. "Ben, ne diyeceğimi bilmiyorum Asel." Diye fısıldayan adam, bir hamleyle yengesine dönmüştü. "Bir şey demen gerekiyor mu?" Dedi daha da gülümsedi.

"Ben öyle demek istemedim... Cidden."

"Önemli değil Kandemir."

Utancından başını tekrar eğerek bakışlarını ahşap parkeye odakladı. Parkenin şekillerini ve renklerini ister istemez ezberlercesine bakınıyordu. Titreyen bedenine söz geçiremiyordu, sinirliydi. Karısının yaptığına diyecek laf bulamıyor olması bu durumun daha da içine ediyordu. Cidden girmiş miydi? Girmeye çalışmış mıydı başkasının koynuna. Hemde ağabeyinin...

"Kandemir..." Eliyle hafifçe bacağına dokunarak dikkatini çekmeye çalıştı. "Gülşen'in yolu, ölüm. Biliyorsun değil mi?" Yutkundu zorlukla. "Onu öldürmen gerekiyor, ağabeyinle konuşurum senin için... İkna edersem gerek kalmaz belki." Dedi emin olmayan bir şekilde. Aslında öyle bir şey yoktu, söylese bile değiştiremezdi. Fakat denemeye değerdi, zehirli bir yılan için olsa bile. O da insandı... Hiç kimse hak etmezdi ölmeyi.

"Neyi ikna edeceksin Asel? Başkasının koynuna girmek isteyen bir kadını ben nasıl koynuma alayım? Hemde o kişi ağabeyim ise..." Kafasını avuçlarının arasına aldı. Ağlamamak için dişlerini sıkıyordu, nefes alamıyordu. İhanet resmen kalbine saplanan bir ok gibiydi, kanayıp duruyordu yarası.

Soğuk narin elleriyle o koskocaman ellerini tuttu. Sevgi doluydu, ağabey'i gibiydi o da. Aralarında sadece beş yaş vardı.

"Üzülme, biliyorum Çağan sinirden söylemiştir. Yoktur öyle bir şeyler." Bir umutla başını kaldırdı, parlayan gözlerle Asel'e bakıyordu. "Öyle mi dersin..."

Endişe içinde dudaklarını dişledi. Onu sakinleştirmek için 'evet' demeliydi. Başını salladı kısa bir "Evet." Mırıldanarak az da olsa onu rahatlattığını düşündü.

"Asel, sen neden hep susarsın." Meraklı bakışlarla yüzünü inceliyordu. Birden bire afallayan genç kadının pembeleşen yanakları onu ele vermişti. "Konuşsam bile ne diyebilirim ki?" Diye sordu. "Ben bu konağın gelini sayılmam..." Derin bir nefes alarak sözüne devam etti. "Mecburiyetten kabul edildim."

"Deme öyle..."

"Benim kimsenin hayatını mahvetmekte gözüm yok Kandemir. Ben bile bilmiyorum neden burada olduğumu." Ayağa kalkmıştı, daha fazla konuşup moralini iyice bozmak istemiyordu. Bugünlük bu kadar üzüntü yeterdi daha fazlasını kaldıramazdı.

Kandemir'in oturduğu odadan ayrılmıştı. Kapıyı yavaşça kapatarak derin bir nefes aldı. İçinde oluşan bilmediği duyguyla sanki halsizleşmişti. Kendi odasına gitmek istiyordu fakat Çağan halen oradaydı. Tekrar odaya girip onun yüzünü görmeyi şu an kaldıramazdı.

Daha bir kaç dakika önce sarf ettiği cümle kulaklarında yankılanıyordu. 'Ben bu konağın gelini sayılmam' demişti değil mi... Şimdi daha detaylı düşününce Züleyha anneye gerçekten çok büyük haksızlık etmişti. Onu ne kadar çok sevdiğini biliyordu, kendi kızı -Asminden- bile ayırmamıştı.

Hatta törelere rağmen kızının aşkına, mutluluğuna sevinmişti. Ama neden... Neden hep istenilmeyen kişi olarak hissetmişti kendini?

Belki de eksik olan bir şeyler kalmıştı içinde. Ne deniliyordu ki ona? Aşk mı, sevgi mi, saygı mı... Hangi biri? Hiç birini bile tatmamıştı! Belki de o yüzden susmayı seçmişti hep. Susarsa, kapatırsa o mavi gözleri belki azalır bu lanet hisler! Belki unutur her şeyi ve bir an bile eskiye dönerde yatırır başını annesinin kucağına diye. Giden dönmüyordu elbette, bu yaşadıkları kabustan farksızdı.

"Gelin ağam." Kulaklarına ilişen meraklı hizmetliyle kendini toparlamıştı. "E-Efendim?" Dedi birden bire. "Şey, aşağı da avluda biri sene bekler. Ağabeyin olduğunu söyledi."

Ne?...

Vedat mı gelmişti! Ağabeyi! Beş senedir görmediği kokusuna - yüzüne hasret kaldığı adam. Koşar adımlarla merdivene yöneldi, merdivenden basamak basamak inerken sevincine hakim olamamıştı. "Ağabey!" Diyerek koşturuyordu küçük çocuklar gibi. Kapıda dikili duran takım elbiseli adamın kollarının arasına girerek sıkar gibi sarılmıştı beline. Başı anca omuzlarına denk gelse de, kafasını ağabeyinin göğsüne basıyordu. Deli gibi çarpıp duran kalbi her an yerinden sökülecek gibiydi.

Ağabeysidi... Kokusunu ciğerlerine doldururcasına kokluyordu o mis kokusunu. Omuzlarında hissettiği güven dolu kollarla kendini pamuktan yapılmış yumuşacık bir beden, sanki buharlaşıp yok olmuşlardı durdukları yerden. En sıcak öpücüklerini başına yerleştirerek mırıldanıyordu. "Aselim, birtanem..." Biraz daha sıkı sarılarak onu bırakmayacakmış gibi sarmalıyordu.

"Ne kadar da büyümüşsün, ne kadar güzelleşmişsin..." Dedi kırık dökük sesiyle. Üzgünlüğü yüzüne kazılmıştı.

O bu sözleri duymuyordu bile, sadece bu anın tadını çıkarmak istiyordu. "Az dışarıda dolaşalım mı güzelim?" Dedi saçlarını karıştırarak, mutlulukla ışıklar saçan deniz gözleriyle ağabeyinin ellerini tutmuştu. Hâlâ kendini on beş yaşında ki gibi hissediyordu... Onun yanında hiç büyümemişti.

"Olur ağabey." Diyerek kapıyı araladı. Sıkıca tuttuğu eli terlemeye başlasa bile bırakmayacaktı. "Uzun bir süre kalamayacağım seninle bir kaç şey konuşmaya geldim."

İlerledekileri yoldan bahçe kapısından çıkmışlardı. El ele evin etrafında bir kaç tür atmaya planlasa da o kadar uzun zaman kalamazdı. Başını omuzuna yaslayan küçük kardeşiyle ne demek istediğini tam seçemiyordu. Bütün kelimeler aniden anlamsız kalmıştı... Yüreğindekileri dökecek kadar söz bulamazdı zaten.

"A-Asel." Diye seslendi titreyen erkeksi sesiyle. Heyecan, nefret birbirine karışmış duygular hangi birinden başlayacaktı? Hatırlamıştı, ilk önce kurtulması gereken başka bir şey vardı.

Ofiste cebinin iç kısmına sıkıştırdığı mektubu çıkardı. Baş parmaklarıyla endişe içinde okşuyordu, tekrardan özensiz yazıya bakmıştı. İçine çektiği nefesle hiç düşünmeden mektubu ona uzatmıştı, hafif kaşları çatılan Asel ona doğru uzatılan mektubu kabul etmişti. "Şimdi sakın açma... Ben gideyim sonra açarsın." Sesini tazeledi. "Asel, ben seni çok seviyorum biliyorsun değil mi? Seni üzecek, seni incitecek bir şeyi asla yapmak istemem."

"Biliyorum ağabey." Dedi. Hafif bir tebessümle mutluluğunu dile getiriyordu.

"Çağanla evlenme sebebin... Ben, nasıl anlatsam ki." Ezilip büzülüyordu sanki, yerin dibine giriyor da çıkamıyor gibi. "Biliyorum ağabey." Ciddileşen ifadesini takınmıştı. Biliyordu tabi ki? En başından beri biliyordu... Sussa bile. Fakat nefret edemiyordu ağabeyinden. İnsan nasıl nefret etsin kanından, canından. Tek değerlisinden...

"Nereden, nasıl?"

"Babam her şeyi anlattı bana. Ne yapmam gerektiğini biliyorum, merak etmesin. Tez zamanda halledeceğim ben."

Neyden bahsediliyordu? Neyi halledecekti... Neler oluyordu burada.

Votelayıp, yorumlarsanız beni mutlu edersiniz. Fikirlerinizi benimle paylaşmaktan sakın çekinmeyin. Mesaj yoluyla da bana ulaşabilirsiniz.

Sevgiler, Hikaray

Continue Reading

You'll Also Like

6.2K 890 10
kendisinin en büyük düşmanı olarak bilinen jeon jungkook'tan gizlice hoşlanan taehyung, ona anonim bir şekilde mesaj atmaya karar verir.
2K 169 6
Geçimini baktığı fallarla sağlayan Ayperi'nin müşterileri için gördüğü tüm rüyalar gerçekleşmektedir. Yalnızca zengin müşterilerine bu hizmeti veren...
781K 46K 66
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
Esir By Türkan

Historical Fiction

1.1M 46.1K 21
Lydya Allison ingiliz bir diplomatın kızıdır. Evde kalmış ve Devonshire Dükü Gabriel ile evlenmek zorunda kalmış olan Lydya gerçek aşkı bulabilecek m...