masum ve yasak

Από euphoriamilena

490K 25.7K 4.7K

(2) Thomas Boyle, hayatında ilk defa saf bir kadını arzuladı. Bellanita Hill, Thomas Boyle'un ilk karmaşası o... Περισσότερα

⚘bir
⚘iki
⚘üç
⚘dört
⚘beş
⚘altı
⚘yedi
⚘sekiz
⚘dokuz
⚘on
⚘on bir
⚘on iki
⚘on üç
⚘on dört
⚘on beş
⚘on altı
⚘on yedi
⚘on sekiz
⚘on dokuz
⚘yirmi
⚘yirmi bir
⚘yirmi iki
⚘yirmi üç
⚘yirmi dört
⚘yirmi beş
⚘yirmi altı
⚘yirmi yedi
⚘yirmi sekiz
⚘yirmi dokuz
⚘otuz
⚘otuz bir
⚘otuz iki
⚘otuz üç
⚘otuz dört
⚘otuz beş
⚘otuz altı
⚘otuz yedi
⚘otuz sekiz
⚘otuz dokuz

⚘kırk • son

10.6K 596 95
Από euphoriamilena

yayımlanma tarihi: 12 ekim, 2021

🎞 layto*houndin

Bir zamanlar hayatım sözsüz müzikten ibaretti. Thomas bana sessiz kelimelerle geldiğinde bu kadar gürültülü bir müziğe dönüşeceğini ve bana iyi geleceğini tahmin etmemiştim. Bunun değişim olduğunu sanmıyordum. Hiçbirimiz değişmemiştik; gelişmiştik. Büyüyorduk hala, hep büyüyecektik.

Thomas, arabanın orada beklerken bir rüzgar esintisiyle birlikte önüme geçti. Yüz hizama gelebilmek için eğildi ve kelimeleri uzatarak karnımın hoş olmasına sebep olan sevimlilikle sordu: "Ee, ne yapmak istersin?"

"Eve gidip ders çalışmak."

"Oo harika." Duraksadı. "Eğer yatağında cips yememe izin verirsen yani. Söz, paketten değil kaseden yiyeceğim ve olabildiğince sessiz-"

"Dalga geçiyorum. Zaten uzun bir dersten çıktım." Sırıttım. "Ayrıca Gavin, Conan'a gideceklerini söylememiş miydi? Ve koskoca Thomas Boyle'u maç izlemeye kabul etmeyenlerin kendi mekanında öylece eğlenmesine göz mü yumacaksın?"

Elini göğsüne götürdü. "Ahh, tam on ikiden vurdun."

Thomas'la Conan'a gitmeden önce eve dönerek üzerimizi değiştirdik ve yemek yedik. Bu sırada üçüncü bir tabak her zaman hazırdaydı ama Dennis görünürde yoktu. Thomas onu aradığındaysa başka biriyle konuştuğu ortaya çıkmıştı. Thomas bu konu hakkında yorum yapmadı ama tahmin ettiği bir şeyler varmış gibiydi.

Conan'a geldiğimizde hava iyice kararmıştı. Thomas'ın her zamanki 'buralar benim' havasıyla içeri geçerken üzerimizdeki gözleri aldırmamaya çalışıyordum. Bu pek mümkün olmuyordu, her zaman izleniyormuşum gibi kötü bir his veriyordu. Üstelik bana olan bu kız da ne bakışları, artık bu adamın o kızla ne işi var bakışlarına dönmesi korkutucuydu.

Gavin ve Zach daha yeni gelmiş gibilerdi çünkü ortamı adeta tarıyorlar ve birbirlerime potansiyel adayları gösteriyorlardı. Tanrım!

"Hey hey!" diyerek Thomas onlara yaklaştı. "Bu geceki, yavşaklar..." Gözleri Gavin'den Zach'e döndü. "Ve muadilleri giremez kuralını unuttunuz mu?"

Zach homurdanarak gelen siparişleri hızla tepsinin üzerinden kaparken Gavin sırıtarak "Üç kaçağız o zaman." dedi.

"Sizi kovabilirim, sırf eğleneyim diye." derken elimi tutarak yerleşmemi belirtti. Zach beni gördüğünde gülümseyerek başıyla selamladı. Gavin ise beni görmeden "Dennis burada, izin vermez." dedi, ardından bana doğru küçük bir öpücük attı. Gülerek karşılık verdim. "Ayrıca kapı gibi Bellanita'cığım var."

Thomas'ın kaşları çatıldı. "Dennis nerede?"

Zach cevapladı. "Ofiste. Geldiğinden beri çıkmadı. Biriyle konuşuyor, telefonda."

"Biri mi var dersin?" diyerek çenesini sıvazladı Gavin.

Zach alayla cevapladı: "O birine baba diyeceğini sanmıyorum."

"Ah, sıçtık. Babamla mı konuşuyor?" diye gerildi Thomas. Biraz düşündü, ardından oflayarak arkasına yaslandı. "Neyse, Dennis'in halledemeyeceği şey yoktur."

"Belki de yanına gitmelisin?" diye mırıldandım ona doğru.

"Yok ya ben aralarına hiç girmeyeyim." Hafifçe sırıttı, bana doğru eğilerek havanın tamamen değişmesini sağladı: "Bilirsin, ben bir yerlere girince hep gürültü kopar. Dennis'in ofisi boşaltmasını-"

Elimi ağzına koyarak susmasını sağladım. Gözlerimi kıstım. "İki dakika ciddi ol." dediğimde sahte bir ciddiyetle toparlandı.

"Vaaay." dedi Gavin, ağzı açık bir şekilde bize bakıyorken. "Kemik fırlattığında da geri getiriyor mu?"

Thomas, buna hiç alınmayarak sırıttı. "İşaret edip ıslık çalarsa da ısırıyorum." Ardından başını bana döndürdü. "Hadi güzelim, hedefe şu piçi koy da komutunu yerine getireyim."

"Dennis için endişelenen gerçekten sadece ben miyim?" diye homurdandım.

"Yo, biz de endişeleniyoruz." dedi, Zach. "Ama oturduğumuz yerden."

İç çekerek ayaklandığımda Thomas arkamdan gelmek için ayaklandı, ardından hızlı kalkışından dolayı masaya çarptı. Zach ve Gavin'in üzerine dökülen içkilere bakarak kahkaha attı. "Yenisini alırsınız artık. Koltuğa döktüğünüz için de üç katı ödeyin. Bilirsiniz, arkadaşa destek falan hani."

Arkadaşlarının küfürlerini iltifat gibi karşılayarak mutlu oldu ve hızla yanıma geldi. "Bak, benim kötü kardeş ve onların da kötü arkadaş olduğunu düşünüyor olabilirsin... Ama babamla Dennis konuşurken aralarına girmek en büyük hata olur."

"Sadece Dennis'i kontrol edecektim. İyi mi diye..." dedim sakince.

Chalsea'nin Veronica'ya söyledikleri aklımda dönüp dolaşıyordu. Bazılarımız kötü olayları içine atabiliyor, tek başına üstesinden gelebiliyordu ama diğerlerine... Biraz destek lazımdı; bunda kötü bir şey yoktu ki. Belki ortada bir olay bile yoktu.

"Pekala, bu seni rahatlatacaksa öyle olsun."

"Teşekkür ederim." dediğimde otomatik olarak gülümsediğini gördüm.

Ofise yaklaşırken daha birkaç gün önce burada attığım gergin adımları ve ardından gelen nefes kesici olayı anımsamıştım. Nefesimi kontrol altına almaya çalıştım ama eli sırtımdayken bir anlığına titrediğimi anlayam Thomas'ın parmak uçlarının artık daha farklı daireler çizdiğini hissettim.

"Amacından şaşma, Thomas." dedim ama sesim boğuk çıkmıştı.

"Benim amacım hep aynı, Nita." Elini yavaşça belime sardı ve yürürken başını hafifçe eğerek sesini alçalttı. "Sen yani."

Bir anlığına ne yapmaya çalıştığımı unuttum. Nefesimi tuttum, ona döneceğim sırada bir kapının hışımla açıldığını duydum ve olduğum yerde sıçradım. İkimiz de o yöne baktık ve Dennis'i gördük.

Gözleri telefondaydı, ardından Thomas'ın cebindeki telefonun titremesiyle başını kaldırdı ve ikimizi gördü. Telefonu kapatıp cebine koydu. Tekdüze bir tonda konuştu: "Harika. Demek buradasın. Konuşmamız gerek." Gözleri bana kaydı. "Yalnız olsa daha iyi olur."

"Onu aşağıdakilere şu an emanet edemem."

Biraz durdu, ardından hafifçe omuz silkti. "Siz bilirsiniz."

İkimiz de içeri girdiğimizde tüylerim ürpermişti adeta. Koltuklardan birine yerleştim. Thomas ayakta kaldı, Dennis ise masaya doğru ilerledi ama oturmadı. "Babam aradı. Bir hafta önce. Conan'ı öğrenmiş; gerçi bunu bekliyordum. Elinde sonunda öğrenecekti zaten. Hazırlıklıydım. Ona buranın ne kadar iyi işlediğini göstermeye çalıştım ve bunu başarmak üzereydim." Haline gülüyormuş gibi acı bir kahkaha attı. "Burayla ilgilenirken bir şekilde sizi öğrenmiş."

Sessizlik oldu.

Thomas bana baktı, gözlerinde belirip kaybolan endişe içimi daralttı.

"Ardından neler geldiğini tahmin edebilirsin. Hakaretlerin çoğu seni kontrol edemeyen banaydı gerçi. Sanki benden yaşlarca küçükmüşsün gibi. Sanki siktiğimin bekçisiymişim gibi." Tekrar güldü, eliyle çenesini sıvazladı ve birkaç derin nefes alarak bekledi. "Burayı kapatmamız gerekecek. Muhtemelen bizi geri çağıracak."

"Ona karşı çıkabilecek kadar büyüğüz ve onsuz da yaşayabiliriz."

"Gerçekten babamla bunun kavgasını yapmak istiyor musun? Düzenini değiştirecek misin?" Başını ovaladı. "Annemi bu işin içine sürüklemeyelim, Thomas. En ufak sıkıntıda hastalandığını biliyorsun. Akışına uy sadece. Bu bir kaçamaktı zaten, biteceğini biliyorduk."

"Ben bir yere gitmiyorum, kardeşim. Sen istediğini yapabilirsin."

"Şimdilik daha fazla bu aptal konuyla ilgili -özellikle seninle- konuşmak istemiyorum." dedi, Dennis. Kısaca bana baktı. "Üzgünüm, Bella."

Kapıdan çıktığında Thomas arkasından gitti. Seslerini duyabiliyordum. Hemen kapının dışındalardı ve kapı da açıktı. "Ona aşığım, Dennis. Babama bunu söyleyebilirim ve elbet kabul edecektir. Bir yolunu bulurum."

"Babamın Bay Hill'e karşı olan utancını düşün, onun açısından bak. Anlamadığın çok şey var."

Thomas bir süre bekledi. "Buna karşı çıkmıyorum. Senin buradaki hayatını da etkilediğimin farkındayım ama bana zaman ver. Bu senenin sonuna kadar burada kal."

Dennis'ten bir cevap gelmedi, gittiğini duydum. Thomas içeri girdi. Sarsılmış görünüyordu ama başını kaldırıp bana baktığında daha çok telaşlı olduğunu söyleyebilirdim. "Bellanita," diye başladığında boğazımda bir yumru oluştu. Bellanita. "Bu üstesinden gelemeyeceğim bir şey değil, tamam mı?"

Tam ne demek istediğini soracakken dilim tutuldu.

Thomas gitmemi bekliyordu. Daha önce yaptığım gibi kaçmamı bekliyor ve adeta bunu engellemek istercesine kapıya yakın duruyordu. Telaşı duyduklarından değildi, benim olası tepkimdendi.

"Thomas..." Adını söylerken sesim kısıldı. Özür dilerim. Böyle düşünmene sebep olduğum için özür dilerim. "Ben buradayım."

Başını kaldırdı ve elini yüzüne koyarak derin bir nefes aldı. Ayaklanarak ona doğru ilerledim ve sarıldım. Bu, eskiden uyurken sarıldığım yastıklardan çok daha büyük ve sertti ama hepsinden daha rahat hissettirmişti.

"Baban öğrenecek." dediğinde geri çekilerek yüzüne baktım.

Omuzlarımı yavaşça kaldırıp indirdim. "Farkındayım. Belki çoktan biliyordur da, ama notlarımda değişiklik olmadığı sürece pek sorun edeceğini sanmıyorum." Yanaklarım hafifçe renklendi.  "Yine de anneme aşık olduğumu söylersem kalp krizi geçirebilir."

"Benimki de kesin geçire- ha? Hım." Duraksayarak gözlerini kırpıştırdı. "Biliyordum! Ah işte cazibem, canım cazibem, sonunda sana söyletti."

"Sözcüklere ne ara bu kadar takılır oldun?" diye dalga geçtim ama kalbimin hızlanmasını da durduramadım.

"Seninkileri duymaya başladığımdan beri."

Yanaklarım iyice kızardı. "Pekala hızlı görev paylaşımı yapalım. Dennis ve babanı her şeyin yolunda olduğuna mı ikna etmen gerekiyor?"

"Tez canlı olmayı seviyorsun değil mi?" diyerek hafifçe başını sola eğdi. İç çekti. "Kısmen evet."

"Baban sende, Dennis bende o zaman."

"Hiç sanmıyorum. Seni bir kurdun önüne göz göre göre atmayacağım."

Kendimi beğenmiş bir şekilde gözlerimi kırpıştırdım. "Kaplanla savaştım ben. Kazandım da."

"Nasıl- nerede?" diye sordu şaşkınca, sonra durdu. "Aa... Benden bahsediyorsun."

"Hadi ama... Anlaştık mı?"

"Dennis sende, babam bende." Bana doğru büyük bir adım attı ve çenemi kaldırarak alnını alnıma yasladı. "Onu bunu siktir et. Ben seni alsam?"

"Burası iyi bir seçim değil."

Dudak büktü. "Eve çok uzun yol var ama."

"Evden bahseden kim?" Gözlerimi kırpıştırdım. "Araban yeterince büyük."

Yavaşça sırıttı. "Sen hayalimin bile ötesindesin, Nita."

Συνέχεια Ανάγνωσης

Θα σας αρέσει επίσης

Pabucumun BadBoyu|TEXTİNG Από nurella

Εφηβική Φαντασία

2.2M 137K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
121K 158 1
KURTARICIM serisinin 1.kitabıdır! Mortena yayınları ile kitap oldu
2M 76.2K 58
|Yetişkin İçeriklidir.| Genç adamın gözleri önce kızıl saçlarda daha sonra süt beyazı olan tende gezdi. Tanrı biliyordu ya genç kadınla bedenlerini...