RUHUMUN GÜNAHI

By Buketderler8

18.9K 11.6K 3K

Hiç, sebepsiz yere, ansızın kalbinizin sıkıştığı oluyor mu? Güneş'in altında karanlık üzerinize çullanıyor mu... More

1.BÖLÜM: Kaçış..
2.BÖLÜM: Karanlığına Hoşgeldin..
3.BÖLÜM: Değişim..
4.BÖLÜM: Kırmızı..
5.BÖLÜM: Yara..
6.BÖLÜM: Yarın Yok Gibi..
7.BÖLÜM: Kaybet Beni..
8.BÖLÜM: Merhaba..
9.BÖLÜM: Nefes..
10.BÖLÜM: Karanlık Oyun..
11.BÖLÜM: Elveda..
12.BÖLÜM: Neredesin..
13.BÖLÜM: Zehir..
14.BÖLÜM: Gurur..
15.BÖLÜM: Güneş ve Ay..
16.BÖLÜM: Kar..
17.BÖLÜM: Kimsin Sen?
18.BÖLÜM: Başlıyoruz..
19.BÖLÜM: Kaderin Oyunu..
KARAKTER TANITIMI
20.BÖLÜM: Bul Beni..
21.BÖLÜM: Paramparça..
22.BÖLÜM: Gölge..
23.BÖLÜM: Ateş Sensin...
24.BÖLÜM: Oyun Bitti.
25.BÖLÜM: Söz Vermiştin..
26.BÖLÜM: Yarattığın Karanlık..
28.BÖLÜM: Umut Dolu Sesleniş..
29.BÖLÜM: Senin İçin..
30.BÖLÜM: Mehir..
31.BÖLÜM: 27 Haziran.
32.BÖLÜM: Dayan Nefesim.
33.BÖLÜM: Geçmişin Karanlığı.
34.BÖLÜM: Aşkın Gücü..
35.BÖLÜM: NİŞAN..
36.BÖLÜM: Büyük Oyun.
37.BÖLÜM: Yabancı.
I.Kitap Finali: GÜNAHKÂR VE MASUM.
II.KİTAP TANITIM
40.BÖLÜM: Yalan Kapanı.
41.BÖLÜM: Kâbus.
42.BÖLÜM: Mucizeye Kaçış.
43.BÖLÜM: Güneş ve Uzay.
44.BÖLÜM: Tehlikenin Kanı.
45.BÖLÜM: Nefretin Gözleri.
46.BÖLÜM: En Güzel Dilek..
47.BÖLÜM: Merhaba Ve Güle Güle.
48.BÖLÜM: Doğum Ve Ölüm.

27.BÖLÜM: Üç Dakika.

363 276 82
By Buketderler8

•Bölüm sonunda yorumlarda buluşalım sizlere sormak istediğim sorular var^^ Yukarıdaki müziği açmayı unutmayın..•

"Rüzgâra karşı direnen cılız yaprak çok daha sert bir fırtınanın içinde yok olmak üzere."

"Yukarda tanrı, yeryüzünde biz
İşlenen günahların bedeliyiz.."

[Mehir'i ve Uzay'ı anlatan şarkılardan biri.]

(MEHİR'İN ANLATIMINDAN)

Bedenime işleyen soğukluğun bir nebze azalması için kollarımı bacak arama koyup dizlerimi kendime doğru çektiğimde başımın üzerinde tonlarca ağırlık var gibiydi. Göz pınarlarımdan kurtulan gözyaşı düştüğü yarayı ısıtırken karanlığa çaresizce fısıldadım. -"Sar beni kollarına Uzay..Çok üşüyorum."

Nerede, hangi zaman diliminde olduğumu bilmiyordum. Karanlık odada sadece küçük bir kare delik vardı, dışardaki soğuğu içeriye taşıyan deliği 3 tane demir parçası ile kapatmışlardı.. Yerden destek alıp sırtımı taş duvara verdiğimde elimin üzerinde hissettiğim ağırlık ile başımı çevirdiğimde Uzay siyah takım elbisesiyle yanımda oturmuş bana bakıyordu. Gözlerinden akan gözyaşlarını silmek için elimi uzattığımda ağlıyordum.. "Sen beni merak etme sevgilim. Üşümüyorum.. " Elim bir süre havada kaldığında ela gözlerine bakıyordum.. "Nerdesin Uzay? Nolur gel artık.. Dayanamıyorum." Uzay bembeyaz ellerini hafifçe kaldırıp yanağıma koyduğunda gözleri daha da yakındı, kokusu nefesimdi. Moraran dudakları aralandığında gözlerimin içine bakıyordu. "Seni çok özledim.." Sesini duyduğum ân zaman tam şuanda dursun istedim..Gözyaşlarım şiddetlendiğinde ela gözlerinden ayırmıyordum yaşlı gözlerimi. "Hangi koyu karanlık seni hapsetti.." Gözyaşlarımı silerek tebessüm ettim. "Hem benim kadar özlemiş olamazsın." Ela gözler parıldadığında tebessümümün bittiği yerde hissettiğim dudağın varlığı şiddetli gözyaşlarımı özgür bırakmıştı.. Uzay ağır ağır ayağa kalktığında ben de kalktım. "Hayır! Bu sefer bırakamazsın beni! Uzay! Uzay gitme!" Uzay'ın peşinden gittiğimde çarptığım soğuk taş duvar gerçeğe döndürmüştü.. Başımı koyduğum soğuk duvara ellerimle vurmaya başladığımda gözyaşlarım karanlığa düşüyordu. "Uzay.." Sesim yırtılırcasına bağırdığımda uyuşan dizlerimin üzerine sert bir şekilde düşmüştüm. Bir elimi duvardan ayırmadığımda kendimi geri attım ve sırtımı duvara verdim..

"Açın kapıyı!"

"Tamay Bey açamayız." Tamay mı? Tamay'ın adını duyduktan sonra hiçbir şey hissetmemiş ve yaslandığım duvarda dizlerimi kendime doğru çekmiş ve başımı koymuştum.

-"Eğer bu karanlıkta ölmek istemiyorsanız açın kapıyı!" Dakikalar sonra zindan kapısını anımsatan kapı açıldığında başımı kaldırmıştım. Tamay ile göz göze geldikten sonra başını çevirmiş küçük açık bölmeye bakmıştım.

"Mehir.." Tamay'ın çaresiz ses tonu karanlıkta yankılanırken tam karşıma oturmuştu.

"Neden geldin?" Bakışlarımı delikten ayırmadan konuştuğumda derin bir nefes aldığını duydum.

"Seni görmek istedim. Bu karanlıkta yalnız kalmanı istemedim."

"Yalnız değilim." Dediğim anda elim boynundaki yüzüğe gitti..Yüzüğü sımsıkı tuttuğumda bana acıyarak bakan gözlere döndüm.

"Babanın intikamını almaya mı geldin? Onun yarım bıraktığı işi sen mi bitireceksin?" Sert bir şekilde konuştuğumda Tamay kendini ifade etmek ister gibi başını salladı.

"Hayır Mehir.Ben sadece-"

"Neyse unut gitsin! Neden geldiğini umursamıyorum!"

"Neden vurdun?" Duyduğum soruya hiç düşünmeden cevap verdim. "Aşık olduğum adamın intikamını aldım."

Tamay duruşunu dikleştirdiğinde sorgular bakışları üzerimdeydi.

"Uzay'ı-"

"O öldürmeye çalışmış ama Uzay ölmedi." Kararlı bir şekilde konuştuğumda bunun gerçek olması için yalvarıyordum..

Dakikalarca süren sessizlikten sonra derin bir nefes aldım.

"Neden hayatımıza girdiniz Tamay? Birden bire hemde!" Tamay onunla sakin bir şekilde konuşmama şaşırmış olacak ki bir süre konuşmamıştı.

"Çünkü sana aşık oldum..Ve benim ol istedim." İlk defa Tamay'ın gözlerine dikkatli bir şekilde baktığımda karanlığa rağmen kötülük görmemiştim.

"Beni ilk kez görenin sen olduğunu söylüyorsun yani 2 sene önce. O zaman değilde neden şimdi?" Ciddi ve mesafeli tavrımı koruduğumda omzunu silkti.

"O zaman karşına çıkmadığımı nereden biliyorsun?" Kaşlarım çatıldığında Tamay'ın derin bakışlarından kaçırdım gözlerimi.

"Ben o günden sonra beni görmen için her şeyi yaptım Mehir. Ama sen beni hiçbir zaman farketmedin. Uzay'dan başka kimseyi görmüyordun ben de hayatında bir gölge oldum." Derin bir nefes aldığında konuşmaya devam etmişti.

"O geceden sonra.." sorgular bakışlarım üzerine kayduğunda ellerini yumruk yaptığını gördüm.

"Deniz kenarında öpüştüğünüz geceden sonra hayatında bir gölge olmuştum." O ân gözlerimin önüne geldiğini gözlerimı kapatıp derin bir nefes aldığımda fısıldamıştım.

"Bana ilk kez şarkı söylediği gece..Aşkını itiraf ettiği, ruhlarımızın tanıştığı gece.."

(Yaz, 2017)
Uzay ile iki utangaç çocuk gibi öylece kumlara oturmuş dolunayı izliyorduk..

"Çok güzel.. " Hayran bir şekilde izlediğimiz aydan gözlerimi ayırmıyordum, üzerimde hissettiğim bakışlara döndüğümde Uzay'ın beni izlediğini gördüm.

"Sen Ay'ı izlemiyor musun?" Gözlerimi kısarak çekingen bir tavırla konuştuğumda "İzliyorum.." demişti gözlerimin içine bakarak.

"Uzay.." Utangaç bir şekilde adını fısıldadığımda gülerek derin bir nefes aldı.

"Kendini farklı hissettiğini biliyorum. Yıllardır kırmadığın kabuğunu ruhuma bir şans vermek için kırdın..Bunun ne kadar özel hissettirdiğini anlatabilsem keşke.." derin bir nefes aldığında içindekilerini döküyordu..

"Karanlıkta kaybolan ruhun kabuğunu kırdığında çıkacağın dünyanın da öyle olduğunu hissettirdi sana biliyorum."

Aniden, aynı anda birbirimize döndüğümüzde gülümsemiştik..Elimi tuttuğunda yaşaran gözlerime bakıyordu.

"Artık ben varım ve sana söz veriyorum var olduğum sürece seni hiçbir karanlıkta yapayalnız, çaresiz bırakmayacağım. Ay var olduğu sürece Uzay hep var olacak. Seni çok seviyorum Mehir.."

Gözlerimi kapattığımda düşen gözyaşlarımı hafifçe sildiğinde derin bir nefes aldı.

"Parlıyor ruhun aslında bakarsan gün ışığında.." Gözlerimi açtığımda beni izlerken şarkı söylemeye başlamıştı.. Gözyaşlarım düşerken tebessüm etmiştim. Ellerimi yanaklarına koyduğumda ela gözlerinin içine bakıyordum. "Her şeyi biliyorken nasıl oluyor da, o güzel gözlerinin kıymetini bilmiyorsun." Şarkıyı devam ettirdiğimde parmaklarım ela gözlerden düşen gözyaşlarını sildi.

"Seni seviyorum Uzay..Hiçbir karanlık ruhlarımıza zarar veremeyecek.."

Ela gözler gözlerime yaklaşırken dudaklarıma doğru fısıldadı. "Parlıyorsun Mehir ve ben sana aşık oluyorum.." Eşsiz dolunayın altında dudaklarımız tanışmıştı..

Gözlerimi açmak istemiyordum, kendimi o ânda bırakmak istiyordum..

" O geceden sonra her gece gizlice odana girdim ve dakikalarca izleyip çıktım. Bu haftalarca, aylarca böyle sürdü. Her gece Mehir..Ben her gece uyumadan önce seni gördüm." Korkuyla gözlerimi açtığımda kendimi daha da geri çekmek istemiştim.

"Benden korkmanı istemiyorum Mehir.. Ben sadece beni sev istiyordum." Tamay'ın gözyaşı yanağındaki yerini aldığında sinirle elinin tersiyle sildi.

"Ben sevgi ne bilmiyorum Mehir. Ne sevgiyi öğretecek ailem oldu ne de arkadaşlarım. Kendimi bildim bileli Savaş babamın yanındayım. Onun bana aşıladığı sevgi kavramı beni bu hâle getirdi." Anlamayan gözlerle Tamay'a baktığımda başını eğmiş tozlu yeri izliyordu.

"Sen kimsin Tamay? O adamla ne âlakan var?" Tamay şaşırmış olacak ki anında başını kaldırmış ve gözlerime bakmıştı, inananamayan bakışları yüzümde dolaşırken bakışlarımı geri çektim.

"Ailem ben çok küçükken bir trafik kazasında hayatını kaybetmiş. Babam, Savaş babamla çok yakın arkadaşmış ve beni ona emanet etmiş. Kendimi bildim bileli Savaş babamla, onun bana aşıladıklarıyla yaşıyorum." Tamay tek nefeste soğuk bir şekilde konuştuğunda bu durumun artık onu üzmediği çok belliydi. Yarasının izi bile kalmamış olabilirdi..

"Seni.." dedim soğuk bir şekilde, -"Seviyor." Tamay bilmiş bir edayla başını salladığında dediğim şey onu şaşırtmamıştı.

"Bende onu seviyorum. Ne kadar karanlık biri olursa olsun babam o benim. Bana sahip çıkan insan." Merakıma yenik düşüp bir şey diyecekken vazgeçmiştim.

"Susma. Sor." Tamay tebessüm ederek konuştuğunda gözlerim demir parmaklıkları anımsatan boşluktaydı.

"Bu gölge oyununda Gamze'nin yeri ne? Onun başından beri Uzay'a ilgisi olduğunu hissediyorum." Tamay omuzlarını kaldırarak rahat bir şekilde konuşmaya başlamıştı.

"Aslında ikimizin de hikayesi ve hikayemizin karakterleri aynı." Anlamayan gözlerle gözlerine baktığımda ellerini arkaya koyup oturuşunu değiştirmişti.

"Uzay'ı senden 1 gece önce görmüş.."

"Ne?!" Sesim karanlıkta yankılanırken Tamay elini kaldırıp sessiz olmamı söylemişti.

"Bu ne saçma şey ya! Ilk ben gördüm ne! Oyun mu bu?!" Duyduğum saçmalığa inanmak istemiyordum. Çünkü gerçekten hastalıklı bir düşünceydi..

"Siz tanışmadan bir gece önce Gamze Uzay'ı sahilde görmüş." Kaşlarım çatıldığında sakinleşmek için derin bir nefes almıştım.

"Gamze sahilde koşarken biri dikkatini çekiyor. Kapüşonlusunu çekmiş hiç kimseyi görmeyen, dalgın bir şekilde koşan çocuğun peşine takılmış. Macera arayışında tabi." Tamay gülerek anlatırken ortada gülünecek hiçbir durum yoktu! Hem de hiç!

"Gamze bir süre bu gizemli çocuğun peşinden koştuğunda arkadaşlarının çocuğa seslendiğini duymuş ve adını öğrenmiş. Çocuğun arkadaşlarıyla oturduğu bankın hemen arkasındaki banka oturduğunda çocuk kapüşonlusunu çıkardığında yüzünü görmüş. Deli cesaretle bir an konuşmak için ayaklandığında çocuk tekrar koşmaya başlamış. Karşı yola geçtiğinde daha da hızlanmış ve Gamze çocuğu kaybetmiş ta ki ertesi gece kafede görene kadar."

İnanamayan gözlerle yüzüne baktığımda midem bulanıyordu..

"Siz ikiniz hastasınız!" Öfkeyle söylendiğimde benim aksime o çok rahattı.

"O gece bir şey daha olmuş Mehir, iyi hatırla. Gamze'nin arabasındaki kırmızı zarı hatırla.." Kaşlarını kaldırarak konuştuğunda o geceye gittim.. O âna.

(2 sene önce)(Yazarın anlatımından)

"Mehir hadi sende at artık şu zarı!" Mehir avucundaki zarı iyice sallayıp oyun alanına bıraktığında 6 rakamını görüp taşını ilerlettiğinde zarı bir kez daha aldı ve tekrar attığında 5 çıktığını gördü. Çıkan sayı kadar taşını ilerletirken tekrar zarı almış ve hemen karşısında oturmuş bakışlarını üzerinde hissettiği renkli gözlerin sahibine uzatmıştı..Renkli gözlerin sahibi zarı alırken parmakları birbirine değdiği an elektrik çarpmıştı.
"Ah!" Mehir ne olduğunu anlamayarak bağırdığında masadaki herkes ikisine bakıyordu.
"Ne oldu?" Gamze, Mehir'e sinirle baktığında Mehir gözlerini, gözlerine kenetlenmiş renkli gözlerden ayırmıyordu.
"Elektrik çarptı!" Mehir ve renkli gözlerin sahibi aynı anda konuştuğunda Uzay'ın parmak ucunda tuttuğu zar düşmüş ve 6 gelmişti..
"Uzay kazandı!" Ozan gülerek ellerini birbirine çarptığında Uzay ve Mehir hâlâ birbirlerine bakıyordu. O ân Mehir'in dudaklarından istemsizce bir fısıltı çıktı. "Uzay.."
Uzay heyecanlı bir şekilde yutkunduğunda yavaş yavaş aralanan dudaklarından Mehir'in ismi dökülmüştü..

Uzay ve Mehir gözlerini birbirinden ayırmadığında Gamze sinirle masanın ortasındaki kırmızı zarı almış ve çantasına koymuştu..

-"O çarpmanın normal bir şey olmadığını düşünüp çok sinirlenmiş..Ve şimdi görüyorum da çok haklıymış.." Dizlerimi daha çok kendime doğru çektiğimde başka bir şey duymak istemiyordum.

-"Yeter.." Sert bir şekilde son noktayı koyduğumda yan döndüm ve başımı duvara yasladım.

-"Yapamadınız..Yapamayacaksınız." Küçük delikten gökyüzünü izlerken fısıldamıştım. Bana anlamayan gözlerle bakan gözlere döndüğümde kendimden emin ve sert bir şekilde devamını getirdim.

-"Ne sen, ne Gamze, ne de Savaş baban..Hiç biriniz bizi ayıramacaksınız. Ne kadar güçlü olursanız olun bizim aşkımızın karşısında her zaman kaybeden siz olacaksınız." Tamay'ın canını acıtmış olacağım ki eski acımasızlığı gözlerindeki yerini almıştı.

-"Uzay nerde Mehir? Dur ben söyleyeyim toprağın altında. Peki sen nerdesin? Burada, benim karşımda..Şimdi bir daha söyle bakalım, kim kaybetti kim kazandı?" Alaycı bir şekilde gülümsediğimde kaşları çatılmıştı.

-"Uzay'ın yaşadığını sende biliyorsun. Ama korkuyorsun. Uzay'dan korkuyorsun. Çünkü sen de biliyorsun Uzay gelecek ve biz eskisinden daha güçlü, daha aşık olacağız, bu korku seni öldürüyor."

-"Madem yaşıyor nerde Mehir?! Bunca zamandır nerde?! Neler neler yaşadın? Hâlâ neden ortaya çıkmadı?!"

-"Kes sesini!"

-"İçten içe sende biliyorsun öldüğünü ama kendine yediremiyorsun. Ama bu gerçeğe alışsan iyi olacak Mehir." Bir hışımla ayağa kalktığında kapıya yöneldi çıkmadan önce arkasını döndü ve gözlerime baktı. Biriken gözyaşlarını sildiğimde derin bir nefes aldı.

-"Seni buradan çıkaracağım!"

-"Istemiyorum senin yard-" Cümlemin devamını duymadan çıktığında karanlıkta tek başıma kalmıştım. Gözyaşlarımın düşmesine izin verdiğimde etraf bulanıklaşıyordu. Boynumdaki yüzük buz kesilen avucumun içinde saklandığını gözlerimi kapattım.

-"Nerdesin Uzay? Artık dayanacak gücüm kalmadı.." Gözyaşlarım, göz kapaklarımı ağırlaştırırken uyumak istemiyordum.. Rüyaların beni kandırmasını istemiyordum.
Bulutların esir aldığı Ay'ın evreni aydınlatmayışının bir gecesi daha sona ererken hücrelerime işlenen soğuk bedenimi kas katı kesmişti.. Sanırım bu donmak üzere olmanın alarmıydı..

Gözlerim soğuk karanlığa yenik düşerken kapının açıldığını duymuştum.

-"Hadi Mehir gidiyoruz!" Tamay kalkmak için elini uzattığında duvardan destek alarak kalkmaya çalışmıştım. Yer ayağının altından kayıp giderken son gördüğüm şey yerde yatan korumalardı..

(YAZARIN ANLATIMINDAN)

-"Sahip çıkamadık! Koruyamadık!" Can sinirle ordan oraya koştururken Ozan alnına koyduğu elinin parmaklarını saç diplerine bastırıyordu.

-"Can sus artık!" Ozan başını kaldırmadan Can'a çıkıştığında kapı çalmıştı. Can koşarak kapıyı açtığında Mustafa gelmişti. Beraber içeriye girdiklerinde Mustafa hemen çantasındaki iki laptop çıkardığında Ozanlara döndü.

-"Nasıl oldu?"

-"Bilmiyoruz. Dün gece annesiyle konuştum, uyuyor dedi. Sonrası mâlum." Mustafa sert bakışları ile Can'a döndü.

-"Uzay'ın bilgisayarını getirdin mi?" Can hızla başını sallayıp çantadan çıkardığı laptapu uzattı.

-"Yüzüğün sinyaline bakacağız." Mustafa gerekli bağlantıları sağladıktan sonra yetkili birimlere kayıp ilanını tekrarlamışlardı. Uzay'ın bilgisayarını açtığı ân kilit ekranda Uzay'ın ve Mehir'in fotoğrafı çıktığında herkes acı içinde yutkunmuştu.

-"Sifresi ne?"

-"Şifre mi? Bunun şifresi mi varmış?" Can çatık kaşlarıyla Ozan'ın yanına oturduğunda hepsi bir ağızdan bir tahmin yürütüyordu. Dakikalar geçiyor fakat hiçbir tahmin tutmuyordu.

-"26 Haziran 2017." Mustafa, Can ve Ozan güçsüz çıkan sese döndüğünde Sema gözlerini silerek konuşmaya çalıştı.

-"Tanıştıkları tarih.."

-"Tabi ya!" Üçünde de aynı anda jeton düştüğünde hızla şifreyi girdiler. Sinyali takip edeceklerdi uygulamaya girdiklerinde ise ekranda bir yazı belirdi. SİNYAL YOK. BAĞLANTI ZAYIF.
Hepsi aynı anda sıkıntılı bir nefes aldığında tekrar bütün bağlantıları kesip denemeye başladılar.
Mustafa çalan telefonu ile ayaklanmıştı.

-"Mehir Akan, adresi mesaj olarak attım, o sokağa ait tüm kamera görüntülerine ulaş ve bana bildir. Diğer birimlere de bildir aramaya başlansın. Diğer vakayı da bildirdin mi? Evet Uzay Kara. Gören, duyan varsa hemen ulaşın bana hemen!" Sinirle telefonu kapattığında tekrar bilgisayarının başına geçti.

-"Abi, kadın arıyor, nasıl bulamadık derim!" Ozan çaresiz bir şekilde ayağa kalktığında sesini düzeltti ve çağrıya cevap verdi.

-"Alo, Cemre teyze, şimdi yüzüğün sinyaline bakıyoruz. Sana söz Mehir'i kolumuza takıp geleceğiz. Sen Akif amcaya ve Melih'e bir şey belli etme." Telefonu kapattıktan sonra çaresiz arayış sürüyordu. Ekranda birden yeşil ışık yanıp sönmeye başladığı an hepsi aynı anda ekrana yaklaşmıştı.

-"Şuan hareket halinde!"

-"Hadi gidip alalım kızımızı." Mustafa sinyalin gösterildiği bilgisayarı Sema'ya verdiğinde çıkmışlardı. Sema ve Can arkaya oturmuş sinyali takip ediyor ve öne bildiriyordu..

(MEHİR'İN ANLATIMINDAN)

Hissettiğim sıcaklık ile gözlerimi açtığımda bir şöminenin yanındaki koltuktaydım.. Gözlerim tedirgin bir şekilde etrafı incelerken ne biri vardı ne de bir ses duyuluyordu ki birden tahta kapının açılması bir oldu. Tamay elindeki odunlar ile içeriye girdiğinde gözlerimi devşirmiştim. Üzerimdeki battaniyeyi kenara attığımda Tamay odunları şömineye atarken sessizliği bozdu.

-"Şuan tüm Istanbul seni ve Uzay'ı arıyor." Şaşkınlığını gizlemeyen kaşlarım kalktığında Tamay ellerini çırpıp karşımdaki koltuğa oturdu.

-"Siz gerçekten Uzay'ın öldüğüne inanmıyorsunuz. Tüm İstanbul birimlerinde Uzay'ın fotoğrafı ve bilgileri var. Ciddi ciddi arıyorsunuz onu.."

-"Uzay ölmedi sadece.." Gözyaşlarım düşmek istediğinde parmaklarımla gözlerimi sildiğimde düşmelerine izin vermedim. Tamay'ın karşısında ağlamayacaktım..

-"Sadece içine düştüğü karanlıkta yolunu kaybetti. Ama Ay ve ben ona yardım edeceğiz. Onun yolunu aydınlatıp bize gelmesini sağlayacağız." Umutla konuştuğumda Tamay'ın yüzündeki ifade, korkuydu..

-"Çok büyük hayal kırıklığına uğracaksın.." Cevap vereceğim sırada telefonu çalmaya başlamıştı. Ekrana baktıktan sonra heyecanla ayağa kalkmıştı.

-"Alo! Baba!" Duyduğum kelime ile öylece donmuştum, Savaş Akan ölmemiş miydi? Yaşıyor muydu?

-"Yaşıyorsun..Emin misin?" Son cümlesi ile bana baktığında bakışlarımı yanan ateşe çevirmiştim. Bir süre konuştuktan sonra telefonu kapatmış ve eski yerine oturmuştu.

-"Savaş babam seni affetmiş."

-"O kim ki beni affediyor!"

-"Bir sakin olur musun? Hemen saldırıya geçiyorsun!"

-"Sayenizde!" Ortamdaki gerilim artarken derin bir nefes aldı ve tane tane anlatmaya başladı.

-"Sana iletmemi istediklerini söyleyeceğim ve sonra çıkıp gideceğim. Ozanlar nasıl olduysa bulmuş seni en fazla 10 dakika içinde burada olacaklar." Gözüm parmağımdaki yüzüğe gittiğinde yüzüme gururlu bir ifade oturmuştu.

-"Oyun bitti. Intikam alındı." Çatılan kaşlarım ile kendimi geri çektiğimde Savaş Akan'ın böyle bir şey dediğine inanmıyordum.

-"Şimdi ki planı ne? Dur ben tahmin edeyim. Kamera görüntülerini polise verecek değil mi? O yüzden intikam alındı diyor." Gözlerimi devirerek konuştuğumda Savaş Akan'ın evinin her bir köşesinde kamera olduğunu tahmin etmek zor değildi.. Tamay'ın çatılan kaşları ne dediğimi sorguluyordu sanki.

-"Ayşegül abla.." dedi kendinden emin sesiyle açıklama yapmak ister gibi. -"Sen içeriye girdiğin andan itibaren kamera sistemini kapatmış ve geldiğin anları silmiş." Dolan gözlerimi kaçırdığımda yanan odunların çıkardığı sese odaklandım.

-"Seni hiç tanımamasına rağmen böylesine büyük bir tehlikeyi göze alması.." Gözlerimi git gide alevlenen ateşten ayırmadığımda güçsüz omuzlarımı silktim. -"Sizin karanlığınızda aydınlığını kaybetmemiş bir insan.."

Tamay derin bir nefes alıp ayağa kalktığında tam önümde durdu ve dizlerinin üzerine çöktü. Eli, dizlerimdeki elime yaklaştığında elimi geri çektim. Gözlerimi kaçırmama izin vermiyordu, gözleri.

-"Oyun bitti Mehir. Bana sadece bu konuda inanmanı istiyorum. Uzay öldü ve oyun bitti. İntikam alındı. Artık özgürsün.." Eli saçlarıma doğru yaklaştığında kızaran gözlerimle gözlerinin içine baktım.

-"Uzay ölmedi..." Tamay pes etmiş bir şekilde ayağa kalktı ve koltuğun üzerinde duran montunu giydi.

-"Uzay öldü Mehir..Sen kabul et veya etme. O, öldü." Bileğindeki saate bakıp konuşmaya devam etti. -"Seninkiler beş dakika içerisinde burda olur..Tekrar görüşeceğiz Mehir.." Tekrar ateşe döndüğümde hiçbir şey dememiştim. Saniyeler içinde evden çıktığında gözyaşlarım serbest bırakmıştı kendini. Gözyaşlarım hıçkırıkları beraberinde getirdiğinde daha fazla dayanamadığımda çığlıklarım içinde bulunduğum tahta evde yankılanıyordu.

-"MEHİR!" Birbirine karışan sesler yaklaşırken kalkamıyordum, öylece ağlıyordum..Tahta kapının açılması ile korkuyla bakan üç çift göz ile çarpıştı gözlerim. Ozan ve Can korkuyla yanıma gelip sarıldıklarında kollarının arasında kaybolmuştum. Kaybolduğum kollarda gözyaşlarım artarken onların da gözyaşlarının ağırlığını saçlarımda hissediyordum. Islanan saçlarımı yapıştıkları yaradan ayırdıklarında korkuyla bana yaklaşan Mustafa abi ile göz göze geldim.

-"Uzay sayesinde.." dedim titreyen sesimle, parmağımdaki yüzüğün varlığını hissettiğimde. Yaşlı gözler evet der gibi başını salladığında üçü de tam karşımda durmuş meraklı gözlerle gözlerime bakıyordu. Kızaran gözlerim ateşe döndüğünde nefes almakta zorlanıyordum.

-"Sadece yalnız kalmak istedim." Güçsüz çıkan sesime karşılık Ozan sinirle ayağa kalktı. -"3 gün Mehir. S*ktiğim şu 3 koca gününde neden haber vermedin! Neden kaçtın Mehir? Sen bizden bir şey saklıyorsun, hem de büyük bir şey." Gözyaşlarımı umursamadan sinirle ayağa kalktım.

-"Savaş Akan'ı öldürmek için kaçtım! Oldu mu?!" Ozan'ın ve Can'ın büyüyen göz bebekleri donup kaldığında Mustafa abi bana yaklaştı.

-"Naptın sen?"

-"Aşık olduğum adama zarar veren insanı vurdum. Kazaya sebep olan oymuş..Ve.." Daha fazla dayanamadığımda dizlerimin üzerine düşmüştüm.

-"Arkamızdaki araçta o varmış.. Kazadan sonra yanımıza gelmiş, Uzay.." Sıkışan kalbim canımı acıtırken dışarı çıkmak isteyen öfkem ses tonumu arttırmıştı.

-"Uzay yan devrilen aracın hemen yanına düşmüş..Kapısı açılmış." Hıçkırıklarım boğazımı yırtarken Can yerle kavuşan gözyaşlarıyla başını sallıyordu. -"Susma Mehir..Susma." Sayıklar gibi konuştuğunda başımı kaldırdım.

-"Uzay elini uzatmış ve bana seslenmiş.. O aşağılık herifin paçasını çok sert bir şekilde tutmuş, son gücüyle onu tehdit etmiş.." Ozan ve Can sert bir şekilde dizlerinin üzerine düştüğünde gözlerine baktım..

-"Uzay'ın pes etmeyeceğini anlamış ve.." Ellerimle yüzümü kapattığımda Can bağırmaya başlamıştı. -"VE!" Tek nefeste kurduğum cümle kalbimi yok etmiş, toprağın altındaki yerime itmişti beni. -"Aracı Uzay'ın üzerine devirmiş.." Sessizlik..Ölüm sessizliği..

-"Hayır.." dedi Ozan bağırarak. -"Uzay ölmedi." Can öylece durduğunda gözyaşları tane tane ıslatıyordu yüzünü.. Sıkışan kalbimi tutarak ayağa kalktığımda kendimi toparlamaya çalıştım. -"Ölmedi. Ölseydi kalbim böyle atmazdı, inanmazdı.." Ozan gözyaşlarını silip Can'ın kolundan tutup kaldırdığında Can kendinde değildi öylece dalmıştı. Ozan sinirle tokat attığında Can kendine gelmiş ve ağlamaya başlamıştı. Ozan derin bir nefes aldığında sıkıca Can'ın kollarını tuttu.

-"Bana bak Can! Uzay ölmedi. Topla kendini!" Can'ın kollarını sıkıca tutarken Mustafa abiye döndü.

-"Yarından sonra Can ve ben şehir şehir Uzay'ı arayacağız. Her şehre, köylere gideceğiz. Tüm hastaneleri ve karakolları ziyaret edip araştıracağız. Uzay yaşıyor."

-"Ozan bu çok delice." Ozan'ın sesi de en az bakışları kadar kararlı ve sertti. -"İyi ya tam bizlik. Sence biz artık akıllı düşünebiliyor muyuz? Baksana şu halimize!" Ozan'ın gözleri gözlerime baktığı an o sert ifadesi acıyan bir ifadeye dönüşmüştü. Yanan gözlerim koltuğun üzerinde duran çantama kaydığında halsizce çantaya yaklaştım, titreyen ellerimle açtığımda silahın içince olduğunu gördüm. Hiçbir şey demeden tekrar kapadığımda Ozan'a baktım.

-"Ben de sizinle geleceğim." Ozan bunu diyeceğimi bekliyormuşçasına başını salladı. -"Hayır Mehir bu halde bize katılamazsın. Sen burada duracak ve Uzay'ı getirmemizi bekleyeceksin."

-"Ozan-" Karşı çıkmak istediğimde lafımı kesmişti. -"Hayır Mehir! Bu sefer değil!" Ellerim hissettiğim ıslaklığa gittiğinde karnımdaki dikişlerin yine patladığını anladım..Acıyı hissedemeyecek kadar uyuşmuştu bedenim..

-"Mehir! Yaran!" Mustafa abi korkuyla koluma girdiğinde Ozan ve Can da önce yüzüme sonra yere akan kanlara bakmıştı. -"S*ktir!" Ozan da diğer koluma girdiğinde Can çantamı almıştı. Tahta kapıdan çıktığımızda gökyüzü en az bulunduğumuz orman kadar karanlıktı. Mustafa abi şoför koltuğuna geçtiğinde Ozan ve Can da yanıma oturmuştu. Can bulduğu bezleri kanayan yaranın üzerine bastırdığında gözlerimi kapatmak istemiyordum, her an Uzay gelecekmiş gibi hissediyordum..

-"Cemre teyze Mehir'i aldık ama dikişleri patlamış hemen hastaneye gidiyoruz. Hayır gelmene gerek yok. Gerçekten. Söz veriyorum bir şey olmayacak." Ozan'ın annemi ikna etmesi zor olmamıştı. Gözlerim kapanmadan önce Ozan'ın ve Can'ın gözlerini bulduğunda ağırlaşan başım düşmek üzereydi..Gözlerimi kapatmadan önce gördüğüm son gözler aşkın ela gözleriydi..

(4 AY SONRA)

(Yazarın anlatımından..)

-"Hava alacağım dedi. Merak etme telefonumdaki ekrandan nerde olduğunu görüyorum. Evet, o bahsettiğiniz yere gidiyor."

-"Tamam Cemre teyze, nolur dikkatli olun. Biz Balıkesir'den çıktık. Burda da değil şimdi Çanakkale'ye geçiyoruz. Can'la konuştum o da evden çıkmış size geliyor."

-"Tamam, oğlum. Çok dikkat edin kendinize." Ozan telefonu kapattığında meraklı gözlere döndü.

-"Herkes Uzay'ı bekliyor.." Sıkıntılı bir nefes aldığında Mustafa kararlı bir şekilde başını sallamıştı.

-"Onu bulacağız evlat.." Tam 4 ay olmuştu yola çıkalı..4 aydır şehir şehir Uzay'ı arıyorlardı..İçlerindeki umut ışığını söndürmeden.. Can İstanbul da kalmış hem Mehir'e göz kulak oluyor, her hareketini takip edip ve koruyordur hem de yakın çevreleri araştırıyordur... Ozan,Can, Mustafa üçlüsünün umutlu arayışına Cevdet Kara da katılmıştı. O da adamları ile doğu bölgelerini araştırıyordu..Toprak Kara ise bu çabaya karşı sadece duvar örüyordu..

Diğer karanlık cephenin sahibi Savaş Akan ise ciddi ameliyatlar sonucu hayata tutunmuştu üstelik aylar önce Tamay aracılığıyla Mehir'e ilettiği mesajı yerine getiriyordu. 4 aydır karanlık bir gölgeye dönüşmüş ve Mehir'e varlığını hissettirmemişti, tıpkı 2 sene önce yaptığı gibi..

Mehir bu 4 ay boyunca daha da güçsüzleşmiş ve kilo vermişti. Doktorlar kilo alması gerektiğini ve tedaviye başlanması gerektiğini söylüyordu ama Mehir hiç düşünmeden reddediyordu. Bu üç aylık süre zarfında sabah erkenden evden çıkıyor ilk önce okula gidiyordu, ailesi gerekli görüşmeleri yapmış ve Mehir'e yardımcı olmuşlardı, imza atıp çıkıyordu. Uçurumun kenarına gidiyor ve saatlerce hatta bazen gece geç saatlere kadar orada duruyordu. Aylardır en fazla 2 saat uyuyordu.. Mor ve kırmızı renk gözlerinde yepyeni bir yer edinmişti.. Geçen süre zarfında kalbindeki delik için başladıkları ilaç tedavisine uymuyordu, ailesinden bu durumu şans eseri öğrenen annesi biliyordu sadece..Son ayların verdiği üzüntü ile beş yaş yaşlanmıştı, kızının günden güne erimesine tanıklık etmek ve elinden bir şeyin gelmemesi içini yiyip bitiriyordu..Kimseye belli etmese de umutları yavaş yavaş sönüyordu..

(MEHİR'İN ANLATIMINDAN)

Ay'ın bulutların arkasına gizlendiği bir gecenin daha sonuna yaklaşıyordum ve Uzay'sız bir güneşin doğmasına saatler kalmıştı. Her yeni güne doğan güneşle parlayan umutlar, güneş yerini karanlık gökyüzüne bıraktığında biraz daha sönüyordu.. -"119.." diye fısıldadım halsizce, uyuşan gözyaşlarım yüzümde yaraların bıraktığı izlerin üzerine düştüğünde.. -"119 gün oldu Uzay..Gözlerinle buluşmayalı, tenim tenine dokunmayalı 119 gün oldu.."

Başımı kaldırdığımda gözyaşlarım boynumu ıslatıyordu, bulutların arkasında varlığını belli eden Ay'ı izlerken güçsüz bir fısıltı daha çıktı dudaklarımdan. -"Sen gittiğinden beri bir gün bile göstermedi kendini..Bir gün bile parlamadı, özgürce aydınlatmadı bu karanlık enkazı.." Elimde yıpranan zarfa baktığımda gözyaşlarımı sildim.. -"Bu mektubu tüm inancımı kaybettiğim ân okuyup yanına geleceğim. Ama yazdığın veda satırlarını okumadan geleceksin, biliyorum.. "

Halsiz bir şekilde arabaya geçip çalıştırdığımda gözlerim açılan radyoya gitti. -"Yine eşlik edeceksin anlaşılan.." Kendi kendime konuştuğumda 'Beni bul, içine sar sarıl sev yine,beni bul gönlüne sar ağlatmadan sev yine..' dedi şarkıcı..Gözyaşlarım göz pınarlarımla savaş verirken onlara direnmemiştim.. Gözlerim o kadar güçsüz düşmüştü ki son zamanlarda etrafı hiçbir şekilde net göremiyordum..Şarkı kalbimdeki derin yarayı kanattığında direksiyonu kırdım ve sokak lambalarının aydınlattığı sokağa girdim. Nefes alıp verişim hızlandığında durdurdum arabayı. İndiğimde terkedilmiş görünen büyük eve baktım..Titreyen bacaklarım o eve girmek için can atarken kalbim kaçmak istiyordu..

Ağır adımlarla eve doğru yaklaştığımda başımı kaldırdım ve Uzay'ın odasına baktım..Gördüğüm şeyin gerçek olup olmadığını kontrol etmek için gözlerimi ovuşturduğumda emin oldum, gerçekti..Uzay'ın odasında ışık yanıyordu.. Kalbim deli gibi atarken hemen arabaya bindim ve torpidoyu açtım, anahtarı alır almaz koşarak büyük kapıyı açtım. Anahtarı kilide sokup açtığımda umut gözyaşlarıyla merdivenlerden koşmaya başladım. -"UZAY! GELDİN!" Derin bir nefes alıp odasının kapısını açtığımda bütün hayallerim yerle bir olmuştu..

Gözyaşlarımı sildiğimde, kaşlarım çatılmış, öfke içinde karşımda duran Alya'ya bakıyordum. Sinirle üzerine doğru yürüdüğümde geri geri adım atıyordu. -"NE İŞİN VAR SENİN BURDA!" sinirle bağırdığımda gözlerini kapatmış ve ellerini uzatmıştı. -"Mehir bak ben!" -"SEN NE! UZAY'IN ODASINDA NE İŞİN VAR SENİN! NASIL GİRDİN BURAYA!" Sinirden vücudum titremeye başlamıştı. Alya geri geri yürürken balkona çıkmıştı bile. -"Mehir ben.." -"SEN NE!" Alya'ya bağırdığım sırada gözlerim sokak lambasının altında durmuş bize bakan bir bedene kaymıştı.

Çatık kaşlarım ile bize doğru bakan bedene baktığımda Alya da arkasına dönmüş ve baktığım bedene bakıyordu. İkimizin bakması ile hızla yürümeye başlamıştı. -"UZAY!" çığlıklarım karanlık sokakta yankılanırken koşarak merdivenlerden iniyorduk, arkamda Alya ile..

Kapıdan çıktığımda daha hızlı koşmaya başladım. -"UZAY! GELDİN!" Sadece sırtını görebildiğim yabancının peşinde koşarken Alya da peşimden koşuyordu. -"Mehir o Uzay değil! Dur!" Alya arkamdan bağırdığında onu umursamıyordum..Bacaklarım yabancı bedenin peşinden koşmak istiyordu.. -"Uzay! Dur!" Ben bağırmaya devam ederken yabancı arkasını dönmüyordu, hoş hiçbir vücut tepkisi bile vermiyordu. -"Alo, Can! Hemen Uzayların sokağına gel, hemen. Mehir! Mehir halüsinasyon görüyor, şuan birinin peşinden koşuyor onu Uzay sanıyor. Hemen gel!" Duyduğum sesten sadece iki dakika içinde önümde bir araba durdu. -"Mehir!" Can arabadan indiğinde kollarından tutup beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Yabancı beden kaybolduğunda Can'ın kollarına bırakmıştım kendimi. -"UZAY.." Çığlıklarım gözyaşına dönüştüğünde sessiz sokağın ortasında Can'ın kollarında hüngür hüngür ağlıyordum.. Alya nefes nefese kalmış bir şekilde yanımıza geldiğinde bağırarak ağlamaya devam ediyordum.

Sokağı dönen siyah araç yanımızda durduğunda Can başını kaldırmıştı. -"Sinir krizi mi?" Bize yaklaşan sese Can sorgular bakışlarıyla baktığında yanımda hissettiğim ses eklemişti. -"Psikoloğum..Yardımcı olabilirim." Tüm gözleri üzerimde hissederken Can halüsinasyon diye fısıldamıştı..

-"Annesi arıyor.." Alya'nın sesi ile sinirlerim daha da gerilmişti..Ama ne tepki verecek ne de bir şey hissedecek halim kalmıştı.. -"Eve götürmeliyiz." Can ayağa kalktığında benimde belimden tutarak kaldırmıştı, sol kolumda hissettiğim yabancı temas ile halsizce kolumu çektim. -"Bir uzmana ihtiyacı var.." Can yabancının sesine karşı gözlerine baktı. -"Ama önce ailesine.." Can'ın cevabına güçsüz bir fısıltı ile ekleme yapmıştım.. -"Uzay'a.."

Yabancı kol ve Can beni arabanın arka koltuğuna yatırdıklarında kapıyı kapatmışlardı ama konuşmalarını duyabiliyordum.

-"Arkadaşınızın durumu iyi gözükmüyor..Niyetimi lütfen yanlış anlamayın sadece yardımcı olmak istiyorum. İzin verin ailesiyle bir uzman ile görüşmeleri konusunda bilgilendireyim. Bu kartım." Gözlerim dışarda konuşan yabancı ve Can'daydı, Can uzatılan kartı aldığında yabancı bana baktı, gözlerimi kaçırdığımda konuşmaya devam etti. -"İsterseniz hemen kim olduğumu sorgulatın, arkadaşınızın ve sizin gözlerinizde gördüğüm kadarıyla kolay şeyler yaşamıyorsunuz, yardımcı olmak isterim.." Can gözlerini silip bana baktığında sıkıntıyla başını sallamıştı. -"Buyrun.." dedi arabayı gösterdiğinde yabancı parmağını kaldırıp bir dakika işareti yapmış ve kendi arabsına koşar adımlarla çıkmıştı. Can şoför koltuğuna, yabancı arabasından aldığı çantası ile yanına, Alya ise benim yanıma oturduğunda hareket etmiştik. Soğuk cama yasladığım başımın ağrısı her hücreme yayılırken Can'ın telefonunu kulağına götürdüğünü gördüm. -"Ozan, gelmeniz gereken bir konu var." Hararetli ses tonu durumu açıklarken alçalmıştı. -"Mehir halüsinasyon görmeye başladı. Şimdi psikolog ile onlara gidiyoruz. Ailesi ile konuşacağız. Siz nerdesiniz? Çanakkale mi? Tamam, tamam sabaha görüşürüz.." Can sıkıntıyla telefonunu ceketinin cebine koyduğunda kalbime saplanan ağrı ile doğrulmaya çalıştım.

-"Marmara ve doğu bölgesi.." dedim güçsüz bir şekilde sonra ekledim -"Bitti.." Can aynadan gözlerime baktığında tekrar başımı cama yaslamıştım. Yabancı Can ile fısıldaşırken aynadan bana bakışlarını hissediyordum..Dakikalar sonra evin önünde durduğumuzda babam ve annem koşarak kapıyı açmış ve kollarıma girmişlerdi. Kalbime saplanan ağrı git gide derinleşirken arka bahçedeki mobilyalara oturmuşlardı beni.. Mayıs ayının ortalarındaydık ve yaz tüm sıcaklığıyla ben geldim diyordu, oysa ben tir tir titriyor, çığın altında kalmış gibi üşüyordum..

-"Birini." dedi Alya anneme -"Birini Uzay sandı ve peşinden koştu.." Annem sıkıntılı bir nefes aldığında ellerini alnına götürüp ovuşturduğunu görüyordum..Üzerimde bakışlarını hissettiğim yabancı kendini tanıtıyordu. -"Ben uzman psikolog Faruk Erdem. Asır Hastanesinde görev yapıyorum." diye girdi cümlesine, bu tür halisünasyonların nedenlerini ve tedavi yöntemlerini anlatırken kalbimdeki ağrı nefesimi kesmeye başlamıştı.. Halsiz bir şekilde ayağa kalktığımda birden gözümün önünde şimşekler çakmıştı, hissettiğim mide bulantısı ile derin nefes aldığımda bunun hiç iyi bir fikir olmadığını anlamıştım.
-"Kızım nereye?" Annemin endişeli sesine karşılık -"Odama.." dedim güçlükle..
Annem ve Alya koluma girdiğinde Alya'ya sert bir şekilde bakıyordum, bunu hissetmiş olacak ki yüzüme bakmıyordu..Beni yatağıma yatırdıklarında odadan çıkmışlardı.
Onlar çıkar çıkmaz kalkmıştım. Karanlık odada kalbim nereye gideceğini çok iyi biliyordu..Uzay ile yüzlerce fotoğrafımızın dağınık bir halde bulunduğu masaya yöneldim.. Ellerim fotoğraflara yöneldiği an kalbimde hissettiğim sancı ile ellerimi fotoğrafların üzerine koydum ve derin derin nefes almaya çalıştım, zorla aldığım her nefes daha çok yakıyordu canımı..Başımı kaldırdığımda fotoğraflardan birini aldım..Uzay'ın yüzüne dokunduğumda gözyaşlarım düşmüştü üzerine..Gözyaşlarım başka bir fotoğrafımızı ıslatırken gözlerimi kapatıp fısıldadım..' Bu şehir bugün sensiz..Görüyor musun, duyuyor musun sesleri ?Kalbimden bir hüzün geçti..' Sadece Uzay'ın olduğu fotoğrafı elime aldığımda parmağım yüzünde dolaşıyordu, Senin olmadığın her şehir gri.' Fotoğrafa bir öpücük kondurduğumda kalbime giren sancı ile dudaklarımın arasından ufak bir ah! sesi çıkmıştı.

Balkona çıkmak istediğimde ise adım attığım an yere düşmüştüm, sanki biri kalbimi yerinden çıkarıyordu. Kalbimin üzerindeki elim daha çok baskı yaptığında ayağa kalkamıyordum, kalbimde hissettiğim ağrının ağırlığı boğazımı ele geçirirken nefes alamıyordum, gözyaşlarım tane tane yere düşerken nefes almak imkansız bir hale gelmişti..

**

-"Kalbimden bir hüzün geçti..Senin olmadığın her şehir gri." Semra hemşire şarkının sesini kıstığında Aylin hemşire iç çekti. -"Çok güzel bir şarkı ya.." -"Gerçekten öyle.." Semra hemşire arkadaşını desteklerken birdenbire çakan şimşek tüm ormanı aydınlatmış, loş odadaki aydınlığı sağlamıştı. -"Işığı açar mısın?" Aylin hemşire arkadaşının isteği üzerine hemen ışığı yakmıştı ki gözleri yaralının değerlerinin görüntülendiği ekrana kaydı. -"Ventilatörü reddetmiş. Nefes almıyor."

Dizlerimin üzerinde sürünerek cama doğru ilerlemeye çalıştığımda bir kez daha ayağa kalkmayı denemiştim fakat yine yere düşmüştüm. Diğer elim boynuma gittiğinde nefes almaya çalışıyordum. Ellerimin git gide soğudunu hissediyordum, boynumdaki elim istemsizce daha çok baskı yaptığında şiddetli bir öksürük başlamıştı. Kalbimin üzerindeki elimi çekip perdeyi tuttuğumda, kalkmak için ondan destek alıyordum ki boynumdaki zincir koptu. Uzay'ın yüzüğünü avucumun içine aldığımda avucumu sımsıkı kapatmıştım, bu yüzüğü kaybetmeyecektim.. Avucumun içindeki yüzüğe bakarken birdenbire oda aydınlanmıştı, başımı kaldırdığım an şiddetli şimşeklerin yeryüzüne iz bıraktığını gördüm..
Buz kesilen elimi perdeden çekip mermere tutunacaktım ki kalbime saplanan son ağrı ile yere düştüm, düşerken asıldığım perde de koptuğunda üzerimde perdenin varlığı, avucumda hissettiğim yüzük ve yaklaşan bağrışmalar son direnişimdi.

Gözlerim kapanmadan önce, odaya telaşla giren anneme, babama, Can'a baktım. Gözlerim karanlığa teslim olduğu ân geriye avucumdaki yüzüğün varlığı ve cızırtılı sesler kalmıştı.. "Kalp krizi geçiriyor!" yabancının sert sesini annemin çığlıkları bastırıyordu. "Nabzı çok düşük! Ambulansı aradınız mı?!" Yabancının dokunuşlarını hissettiğimde kendimi geri çekmek istedim fakat yapamıyordum..

Etrafımdaki çığlıklara yeni sesler eklenmişti. Bedenim yumuşak bir zeminle kavuştuktan sonra son bir cızırtılı ses işitmişti kulaklarım.. -"KALBİ DURDU!"

**

"Semra hemen doktoru çağır kalbi durdu!" Hemşirelerden biri diğerine bağırdığında koşarak merdivenlerden indi ve bahçede hava alan doktora seslendi.

"KALBİ DURDU!"

"NE!" Doktor elindeki kupayı yere fırlatıp koşmaya başladığında hemşire durumu aktarıyordu.

"Bir şey hissettiği çok belli hocam! İlk önce ventilatörü reddetti sonra nabzı düşmeye başladı." Doktor koşar adımlarla odaya girmişti.

"İnce VF kaç dakikadır böyle?"

"Üç hocam." Doktor hızla eldivenlerini taktı ve kalp masajına başladı..

Demir bastonun sesi odaları doldurduğunda ses kapı eşiğinde kesilmişti. "Öldü mü doktor?" Doktor kalp masajını yaparken cevap vermemişti. Hemşirelerden biri kapı eşiğinde durmuş onları seyreden masmavi gözlere baktı ve yutkunarak cevap verdi. "Kalbi durdu.."

Masmavi gözler yaralı bedenin üzerinde dolaşıyordu ki adamlarından biri soluk soluğa arkasından yaklaştı. "Efendim, takip ettiğimiz kız." dedi nefes nefese kalmış bir şekilde "Kalp krizi geçirmiş. Kalbi durmuş." Masmavi gözler içeriye girdiğinde gözlerini ekrandaki düz çizgiden ayırmadan sordu. "Ne zaman?" Adam çatık kaşlarıyla cevap verdi "Üç dakika önce."


SİZCE KENDINI PSIKOLOG DIYE TANITAN KIŞI GERCEKTEN PSIKOLOG MU? YOKSA BIR PİYON MU?

MEHİR İLE AYNI ANDA KALBİ DURAN KIŞI SIZCE KIM?❤

Bu bölüme dinlerken Uzay'ın ve Mehir'in aklıma gelip çıkmadığı dizelerle bitiriyorum; "Parlıyor ruhun aslında bakarsan gün ışığında.."

Continue Reading

You'll Also Like

1.9M 70.2K 59
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
152K 9.2K 24
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
120K 6.5K 13
Sera: Numaranızı yönetici olan Asuman hanımdan aldım. Sera: Yemeyin beni. 05***: Asuman hanımın neden böyle bir şey yaptığını bilmiyorum ama üzgünüm...
25.5M 908K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...