30.Bölüm: 'Yeni Aşk Sinyalleri'

Start from the beginning
                                    

"Onun nasıl göründüğü seni ilgilendirmez, vereceğini verdin ve işin bitti. Gidebilirsin."

"Yanılmamışım, çok kıskançsın." Bu adamın derdi ne?

"Hayır, biz sevg-" Seher'in konuşmasına izin vermeden, atladım.

"Evet, kıskancım kardeşim ve bu seni ilgilendirmez, işin bittiğine göre gidebilirsin. Yoksa elimden bir kaza çıkacak." Bunu neden yaptığımı bilmiyordum. Basbayağı Seher'in sevgilim olduğunu ima etmiştim ve uzun zaman sonra hissettiğim bu duygular hayıra alamet değildi. Feride'de de böyle oluyordu ama şu an hissettiklerim daha yoğun gibi geliyordu. Sanki Feride'ye hissettiklerim bir formalite, bir zorunluluk gibi geliyordu. Sanki hiç hissetmemişim, yaşamamışım gibi.

Çocuk bahçeden çıkıp, geldiği yolu yürümeye başladı. Seher şaşkın bakışlarını bana çevirerek, merakla sordu.

"Daha demin yaşanan saçmalık da neydi Demir abi?" Saçmalık... Cevap ver bakalım şimdi Demir! Hem bu kelimenin bu kadar iğrenç ve absürt olduğunu bilmezdim. Aras ve Emir'i şimdi daha iyi anlıyordum. Peki, Aras ve Emir'in konumuzla alakası neydi? Onu da bilmiyorum.

Evet, hayırlı uğurlu olsun Demir. Hatta geçmiş olsun. Geldiğinden beri olmasın diye çabaladığın şey yolu çoktan geçmişti bile. En azından içimdeki et parçasının hala yaşadığını ve sağlam olduğunu biliyordum.

"Demir abi? Kime diyorum ben?" Seher'in ellerini gözümün önünde gördüğümde kendime geldim.

"Ne var sarı çiyan?"

"Daha demin ki saçmalık neydi?"

"Bir anlık öyle çıktı ağzımdan, hem seni rahatsız etmez işte. Daha iyi." At yalanını... Her neyse.

Seher inanmamışa benziyordu ama fazla kurcalamadı ve elindeki bilekliği bileğine bağlamaya çalıştı ama yapamadı. Bileğini tutup, bileklikle savaşa girmiş elini durdurdum.

"Ben takayım." Seher'in cevap vermesine izin vermeden, bilekliğini bileğine bağladım. Seher'in bileğine dokunduğumda soğuk olduğunu farkettim. Neden kendine bakmıyordu ki? Neden bu kadar soğuktu? Duygularımı saklayabilen biri olduğum için, şükrediyordum. Çünkü şu an kasıldığımı ve gerildiğimi farketmesini asla istemiyorum.

"Teşekkür ederim."

"Bir daha düşürmemeye dikkat et, bir bileklik daha getiren adama tahammülüm yok."

≈Yiğit'den≈

Sırtım acıdığı için kendimi biraz sakınmaya çalışıyordum. İstanbul'a döndüğümüzde bir hastaneye uğrasam fena olmayacaktı galiba. Dün ne yaşadığım hakkında bir fikrim yok. Kafam allak bullak ve arada bir sırıtmamın bu kafamdaki karışıklık olduğunu varsayıyorum. Kafa mafa kalmadı.

Afife'nin dün söylediği cümle... Hatırladıkça bir tuhaf hissediyorum. Bir cümlesiyle kırmıştı yine bir cümlesiyle düzeltmişti. Onun dilinde özür dilemekti bu.

Aramızdaki yılların, rekabetin atışmanın nedense bittiğini hisseder gibi oluyordum. Kavga ediyorduk ama eskisi kadar değildi. Eskisi gibi umursamamazlık da yapamıyorduk artık. Kıracak bir cümle, bir söz illaki birbirimize söylüyorduk. Önceden olsa umursamazdık.

Oturduğum koltukta geriye doğru yaslandığımda, sırtımda bir sızı hissettim ve acıyla yüzümü buruşturdum. Kafama atılan koca bir yastıkla neye uğradığımı şaşırdım.

"O bandajı sarana kadar anam ağladı, iki de bir hareket edip kanatma yaranı. Bir daha sarmakla uğraşmak istemiyorum." Afife hafif bir kızgınlıkla söylenip duruyordu. Gözüme bu şekilde hoş gelmişti.

Tomurcuk Mahallesi| Tamamlandı.Where stories live. Discover now