36

9.5K 547 71
                                    

1 2 saniye sonra kendimize gelmiştik bile. Hızla içeri doğru adımlarımızı yönlendirirken aynı zamanda da kalbimin atışlarını dinliyordum. Parsı sağ salim kurtarım bu lanet olası kasvet yuvasından gitmek istiyordum. İlk defa bir görevde bu kadar zorlanıyordum. İlk defa bir görev bu kadar zor geliyordu.

"Gençler planı biliyorsunuz. Sessizce Pars'ı bulunduğu yerden çıkaracağız. Hangi grup önce bulursa bize haber verip çıksın piçlerin içinden. Anlaşıldı mı? " diyen Özgür Yüzbaşıya kafalarımızı sallayarak cevap verdik

"Umay siz sağdan ilerleyin. Umut sen de Arslanla birlikte iç kısımları al. Bizde ters yönde gidelim. Unutmayın görev her şeyden önce gelir. Ya burda görevi başarıp öleceğiz ya da görev başarılı olacak. Ama her türlü görev başarılı olacak. Anlaşıldı mı? " dediğinde tekrar kafalarımızı sallayıp itlerin inlerinin girişine doğru temkinli adımlarla ilerlemeye başladık. Yanıma Baran, Emir, Mehmet ve Asumanı almıştım. Kapıdaki adamların indirilişini izledikten sonra Arslan Timine başımı aferin dercesine salladıktan sonra Özgür Yüzbaşının planına sadık kalarak sağ taraftan ilerlemeye başladık. O sırada karşıdan gelen 2 teröristi görüp duraksadım. Asuman hepimizden erken davranıp çıkardığı küçük bıçakları döndererek teröristlere attı. Bıçaklardan biri sağ taraftaki piçin boğazından giderken öteki bıçakta diğer teröristin kalbine saplandı. Onlar gürültülü bir şekilde yere serilirken yaklaşık 5 saniye sonra da sese gelen birkaç ite tabancamın ucundaki susturucuya güvenerek sıktım. Onlar da yere serilirken üstlerine basarak geçtim. Bizimkiler leşleri kenrara çkerken ben de oda olarak kullandıkları oyukları kontrol ediyordum. Tam o sırada açtığım kapıdan çıkan teröristi gördüm. Elindeki bıçağın darbesinden kurtulmak için geri çekilmeme rağmen kaçamamıştım ve karnıma derin bir kesik bırakan bıçağın sahibine sertçe baktım. Karşımdaki piç tam ikinci hamleyi yapacakken kendimi toparladım ve bıçak tuttuğu elini çevirdim. Ses çıkarmasın diye elimi ağzına kapadıktan sonra da çevirdiğim kolunu sertçe kırdım. Elimin altındaki adam boğukça inlerken konuşmaya başladım

"Lan it sen kimsin de bıçak çekiyorsun bana.  O bıçağı götüne sokmadığıma dua et sen. Şimdi elimi o pis ağzından çekeceğim ama bağırırsan seni burda böcek gibi ezerim. Anladın mı lan? " dedim. Söylediklerime cevap olarak kafasını korkarak salladı. İt işte ne olacak. Asil bir davranış mı bekliyordum sanki.

"Pusuya düşürdüğünüz tim nerde? " dediğimde titrek bir ses tonunda konuşmaya başladı

"Be-ben tam b-bilmiyorum ama koridorun son-sonunda esirleri tuttukları y-yerler var oraya bakın." Dediğinde onu ensesinden tutarak kaldırdım.

"Götür bakalık bizi oraya çakma kabadayı." Dedim ve onu iterek söylediği tarafa doğru ilerlemeye başladım. Bizimkilerin peşimden geldiğini hissetmek güven verirken her şeyin bu kadar kolay olmasına şaşırıyordum. Koridorun sonundaki demir kapının önüne geldiğimizde yanımdaki it içeri doğru seslendi.

"Heval nöbet değişimi sırasıdır hayde sen çık." Dediğinde içerden 2 3 saniye ses gelmedi

"Nöbet değişimine 2 saat vardır daha. "

"Yarcının emridir ha ben bilmem. Ha yok illa zabaaa gadar nöbet dutacam dersen benim için hava hoştur. Sana kolay gele heval." Dediğinde yanımdaki adamın zekasıyla gülümsedim. Aferin piçe en azından işe yarıyor.  Diye söylenirken kapının gürültüyle açılması ve içerden çıkan piçin bizi görmesi bir oldu. Tam konuşacakken Baranın kapının yanından çıkıp boynunu kırmasıyla yere yığıldı. Ona gülerek baktım ve hızla içeri girdim. Kapıları hızlı hızlı geçerken içlerinde kimseyi görmemek içimdeki korkuyu büyültmeye yetiyordu. Son kapıya geldiğimde kapıya vurdum. Tam o sırada gelen Acarın sesiyle duraksadım

UMAYWhere stories live. Discover now