31

10.9K 570 78
                                    

Yektanın şehit haberini vermek için evine gidiyorduk. Acar bile ayakta zor dururken kimse benden güçlü olmamı beklemesin. Ben askerimi, kardeşimi kaybetmiştim. Tam bir pastanenin önünden geçiyorduk ki televizyonda gördüğüm Yektanın fotoğrafıyla Vahite  durmasını söyledim. Yaklaşık 30 saniye kadar Yektanın fotoğrafları ekranda geçtikten sonra bir kadın çıktı ve hızla başka bir habere geçti. Kolay mıydı bu kadar? 30 saniye ekrana fotoğraflarını koyunca o askere borcunu mu ödediğini sanıyorlardı bunlar? Biz vatan için canımızı vermekten çekinmezdik ama uğruna can verdiğimiz millet ne yapıyordu? Sokaklarda saçma sapan sebeplerden kavga ediyorlardı, torpille bir yerlere geliyorlardı, çalışmıyorlardı, çabalamıyorlardı. Biz boşuna mı ölüyorduk? Biz boşuna mı gencecik çocukları toprağa veriyorduk?

"Umay dayanmak zorundasın. Kendini bırakamazsın. Yektanın emanetlerinin yanında da mı böyle yapacaksın? " diyen Acara döndüm

"Biz 30 saniye ekrana fotoğrafımızı koysunlar diye mi şehit oluyoruz. 30 saniyelik kahraman olmak için mi? Torpille bir yerlere gelen vekillerin başkanların çocukları..." dediğim an sözümü kesti Gökhan

"Biz razıyız komutanım. Vatan için her şeye razıyız. Bizi ne kadar ekrana yansıtmışlar ne kadar önemsemişler umrumuzda değil. Yeterki çalışsın milletimiz. Yeterki eski gücümüze kavuşalım. Yeterki yeni Alper Tungalar, Oğuz Kağanlar, Tomris Hatunlar, Börü Beyler yetişsin. Yeterki bu millet tekrar şahlansın biz razıyız her şeye komutanım." Dediğinde artık gözyaşlarımı tutamıyordum. Hıçkıra hıçkıra ağlatken Acar ve Pars Timi öylece yere bakıyorlardı. Araç tekrar hareket etmeye başlamıştı çoktan. Şehit naaşını almak için hastaneye gidiyorduk. Yektanın naaşını önceden göndermiştik. Sonra da biz yola çıkmıştık. Biz Konyaya gelirken onu da hastaneye götürmüşlerdi. Hastanenin önüne geldiğimizde insanlar bize bakıyordu. Hastanenin kapısının önünde hazır olda beklerken Yektanın naaşının kapıdan çıkmasıyla Acar

"Dikkat şehit naaşı." Demesiyle esas duruşa geçip asker selamı verdik. Yektanın naaşı ambulansa bindirilirken insanlar telefonlarıyla bizi çekmeye başladılar. Hemen o tarafa ilerledim ve

"Çektiğiniz o video ve fotoğrafları lütfen silin. Kimliklerimiz gizli kalmak zorunda." Dediğimde hepsi anlayışla başlarını salladı ve silmeye başladılar. Acar yanıma geldiğinde

"Hadi gidiyoruz." Dedi. Kafamı sallayarak sivillere baktım ve askeri araca doğru ilerlemeye başladım.

💫💫💫

Yektanın evinin önüne geldiğimizde araçlardan indik. Acar evlerinin kapısını çaldığında içerden bir çığlık sesi geldi. O çığlıkta kafamdan asla silinmeyecek olan seslerin arasına girmişti çoktan. Kapı bir süre daha açılmayınca Acar tekrar zile bastı. İçerden gelen ağlama sesleri yükseldiğinde kapıyı yaşlı bir adam yavaşça açtı.  Gözleri ıslaktı.

"Piyade Yüzbaşı Acar Atalay. Şehit Yekta Olgun. Başımız saoslun. Mekanı uçmağ olsun." Dediğinde Yektanın babası Acarın yüzünü ellerinin arasına alıp

"Sen komutanı mıydın? " dediğinde Acar kafasını hafifçe salladı.

"Vatan saolsun. Bir oğlum daha var Acar oğlum. O da inşallah bu vatan için abisi gibi savaşır. Rabbim bana şehit babası olma şerefini nasip etti." Dedi ve arkasını dönüp koridorun sonunda ağlayan eşine baktı. Sonra da yanına gidip

"Ağlama. Vatan saolsun de ağlama." Dedi. Hemen postallarımı çıkarıp içeri girdim. Benim ardımdan Asena da girdi. Yektanın annesinin yanına gittiğimde yanına çöktüm.

"Teyzem metanetli ol. Sen şehit annesisin. Sen de oğlun gibi güçlü ol." Dediğimde kafasını kaldırıp bana baktı. Sonra beni kendine çekip ağlamaya başladı. Ben de daha fazla kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım. Bir süre öylece ağladıktan sonra annesi feryad etmeye başladı

"Benim kuzuma nasıl kıydılar? Ben onun ayağına taş değmesinden çekinirken benim kuzumu bir kurşunla nasıl buz gibi toprağa mahkum ettiler? Ciğerim yanıyor. Canımı söktüler benden. Ben nasıl yaşayayım şimdi yavrum olmadan. Nasıl kuzumun sevdiği yemekleri yapayım? Ben nasıl onun odasına gireyim. " artık iyice kendinden geçmişti. Komşularıyla birlikte onu sakinleştirmeye çalışışyordum onu. Asena da ferahlatmak için kolanya döküyordu ellerine. Biraz sonra sağlık çalışanları gelip sakinleştirici iğne yaptıklarında sadece yere öylece bakıp ağlamaya başladı. Diğerleri aşağıda cenaze çadırı için yardım ederken biz de evdeki şeylere yardım ediyorduk. Tam elimdeki suları dağıtırken telefonum çalmaya başladı. Umursamadan işme devam ettiğimde telefonum sustu. Tekrar çalmaya başlayınca yanımdaki teyze elimden suları alırken

"Hadi kızım önemli bir şeydir bak telefona ben dağıtırım bunları." Dedi kafamı sallayıp odadan çıktıktan sonra telefonumu çıkardım. Acar arıyordu.

"Efendim."

"Umay Yektanın cenaze töreni için şehitliğe gidiyoruz. Asenayla Yektanın annesini hazırlayın ve hızlıca gelin." Dediğinde

"Tamam." Dedim ve telefonu kapattım. Mutfaktaki Asenanın yanına gittim.

"Asena tören için gitmemiz gerekiyor. " dedim ve birlikte içeri geçtik. Kadınları aşıp Yektanın annesinin yanına geldiğimizde önüne diz çöktüm

"Teyzem hadi hazırlayalım seni toren için şehitliğe gidiyoruz." Dedim. Kafasını usulca sallayıp ayağa kalktı. Ayakta durmakta zorlandığını görünce kollarından tuttuk ve destek verdik.

Bu vatanın ne ilk şehidi ne de son şehidiydi Yekta. Vatan saolsundu yeter ki. Vatan var olsundu. Kurtlar şahlandığında herkes aptıklarına pişman olacaktı elbet. Onları dişlerimiz ve pençelerimizle parçaladığımızda herkes Türkün gücünü görecek. O zaman tanrı Türkü değil yağıları Türkün gazabından korusun.




Eveeet bölüm sonu. Kısa bir bölüm oldu ama yazarken zorlandım baya. Umarım beğenmişsinizdir.

Hikayemde gördüğünüz eksikler neler?

Ve bir şey daha manipülasyon ve insan beynini analiz etme konusunda bir hikaye paylaşmayı düşünüyorum hemde uzun zamandır. UMAY ın konusu hala ortada yokken bu vardı yani. Neyse sizce böyle bir şey yapmalı mıyım?









Devam edecekkk...

UMAYWhere stories live. Discover now