20.Bölüm: 'Acı'

Start from the beginning
                                    

"Olamam mı? Erken yattığım için, uykumu aldım ve enerjik uyandım."

"Pek inanasım gelmedi."

"Ne kadar umrumda anlatamam."

"Öyle olsun bakalım."

Kahvaltımı etmiş, sofrayı toplamıştım ve şu an boş boş oturuyordum.

"Irmak, kızım eve alınacaklar vardı, Aras'ta markete gidiyormuş. Aras abin ile birlikte halledin, taşıyamazsın o kadar şeyi." Abi kelimesine sinirim bozulsada, bir şey demedim. Burada daha önemli bir konu var. Aras! Adamın yüzüne nasıl bakacağım? Ya aşkı öğrenebildin mi diye sorarsa? Ya onu sevdiğimi anlarsa? Ya sevgimi reddederse? Ya yanlış bir şey söylersem veya ağzımdan kaçırırsam? Al işte 18 yaşında, hayatımın sonuna geldim! Hayatım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti, gitti! Daha Aras ile sevgili olacaktık biz!

"Irmak? Irmak? Kız kime diyorum ben?!" Annemin birden beni sarsmasıyla, kabusumdan uyandım. Başımı hızla salladım. Tövbe estağfirullah.

"Ha? Ne?"

"Ha değil kızım, efendim."

"Efendim?"

"Yarım saatir sana sesleniyorum, bana mısın demiyorsun, çocuk geldi seni bekliyor. Bir de şu listeyi al." Annemin elime uzattığı kağıdı alıp, şaşkınlığı üzerimden atıp, anahtarımı ve telefonumu elime aldım. Sevdiceğimi daha fazla bekletmemeliyim.

Dışarı çıktığımda, eli ceplerinde, oluk oluk karizma ve yakışıklılık akan Aras'ın yanına ilerledim. Her adımda, sanki mümkünmüş gibi kalbim daha da hızlı atıyordu.

"Selam, çok bekletmedim değil mi?" Aras abi içten bir şekilde gülümsedi ve beni göz ucuyla süzdü. Mavileri tekrar kahvelerime odaklandığında, en içten tebesümümü ona sundum.

"Ben seni hep beklerim Bücür." Kalbimin durduğunu sandım bir an, nefes almayı unuttum. İçimde bir şeyleri tetikliyor, körüklüyordu bu cümle. Beni hiç mi düşünmüyordu ya? Kalbime kalbime izliyordu her şeyiyle. Utandığım için yine kırmızının tüm tonları yüzümdeydi.

Tamam! Ben de onun anladığın dilden konuşur ve oynardım oyunu o zaman. Hem hissettirmek ve sezdirmek istiyordum. Ben buradan yürüsem, beş saniye sonrasının bile garantisi yoktu ki sonuçta. Her dakikayı, her saniyeyi değerlendirmek istiyordum. Hayatta da böyle olmalıydık bence. Bir şeylere geç kalıp, pişman olmak kadar kötü bir şey yoktu. 'Keşke' kadar kötü bir şey yoktu. Keşke yapsaydım, keşke etseydim, keşke söyleseydim demek yerine kocaman bir iyiki bırakmalıydık. Son pişmanlık fayda etmiyordu çünkü. Mutlu olmak için cesaret etmeliydik ve bir ömürlük mutluluk için, tek cümle söyleyeceğimiz bir kaç saniyelik anlık cesaretin, pek te bir önemi yoktu.

Bir anlık gazla ve cesaretle ona gülümsedim.

"O zaman bende hep sana gelirim." Abi demeyecektim ama Aras da demeyecektim. Zaten bugün haddimden fazla cesaretli davrandım bu yeter de artar bile be.

Aras şaşkınlıktan öylece kalakalmıştı. Sonra kaşları sorarcasına kalktı. Yanlış duyup, duymadığını anlamaya çalışıyor gibi bir hali vardı. Yüzüne daha fazla bakıp, utanmamak için, ona sırtımı döndüm ve yürümeye başladım. Yaklaşık bir iki dakika sonra, arkamda kendinden emin adımlarının sesini duydum.

Markete geldiğimizde Aras alışveriş arabasını aldı ve reyonların arasında alacaklarımız için dolaşmaya başladık. İlk önce Kader teyzenin istediklerini alacaktık, sonra da bizimkileri alacaktık.

Bakliyatların olduğu bölümde, amansızca pirinç arıyordum ama yoktu. Bulamıyordum bir türlü. Aras çatık kaşlarla arkama bakarak, yanıma gelip, dibime girdi. Bir elini belime koyup, beni kendine çekti. Ben ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyor, nefes alışlarım sıklaşıyordu. Göğsüne yaslı bedenim cayır cayır yanıyordu, belimdeki ellerinin varlığı aklımı yitirmeme bile neden oluyordu. "Ne oldu?" Diye sordum en sonunda.

Tomurcuk Mahallesi| Tamamlandı.Where stories live. Discover now