18.Bölüm: 'Farketmek'

Comenzar desde el principio
                                    

"Kemerini takmayı unutma Bücür."

"Tamam unutmam." Bir kolunu oturduğum, koltuğun başına koyup, üzerime eğildi ve diğer eliyle saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Kalbim çok hızlı atıyordu dememe gerek var mı? Heyecandan öleceğim dememe? Terledim dememe? Sıcak oldu dememe? Evet bence de gerek yok.

"Bücür?"

"Hı?"

"Senden ne isteyeciğimi buldum, biraz zor bir şey ama bence sen yaparsın." Dedi gülerek.

"Neymiş o?" Yorgunluktan anam ağlayacak kesin!

"Bir nevi ödev diyebiliriz. Sana bir ödev vereceğim ve sende yapacaksın."

"Ödev mi?" O ne yeniyor mu? Başını salladı ve devam etti konuşmasına

"Senden; aşkı, sevdayı öğrenmeni istiyorum." Bu nereden çıktı şimdi? Bu mu zor?

"Ne?"

"Ne duyduysan o Bücürüm. Bunları öğren ve bana gel, anlat. Sadece bu." Benden kitaplardaki, filmlerdeki gibi yemek yapmamı, ayağını yıkamamı, onu bunu getirip, götürmemi, ya da ev işi yapmamı istemesi gerekmiyor muydu? Oysa benden aşkı öğrenmemi istemişti.

Ondan sonra daha konuşmamıştık zaten, ben araba sürerken onu izlemiştim ve ne kadar mükemmel göründüğünü düşünmüştüm.

Eve geldiğimde anneme görünüp, direk odama çıktım ve biraz dinlenmek için yatağıma girdim. Ama uyuyamadım. Kafam çok karışıktı ve düşündüklerim mal gibi sırıtmama neden oluyordu.
...

Kahvemide önüme alıp, bilgisayarımın başına oturdum ve google açtım. Arama motoruna 'Aşk nedir?' diye yazıp, sonuçları bekledim. "Bir şeye ya da bir kimseye gösterilen aşırı bağlılık mı? Bu kadar mı? Bu adam bana tek cümle için söylememiştir herhalde?" Aşkın anlamı bu kadar kısa olmamalıydı. Bana göre aşk iki insanın birbirini sevmesiydi ve galiba bu da aranan cevaplara girmiyordu. Ben kendi kendime söylenirken, odamın kapısı açıldı. Burak gelmişti. Umarım duymamıştır. Duyduysa halim yaman.

"Neye söyleniyorsun?" Anlaşılan duymamıştı. İyi bari. Aklıma gelen fikirle gözlerim kocaman açıldı. Burak'a sorabilirdim, ama sorarsam tuhaf karşılayacaktı büyük bir ihtimalle. Yine de sorsam sorun olmazdı.

"Burak? Sana bir şey sorabilir miyim?"

"Kibarca sorduğuna göre ciddisin?"

"Sen Eylem'e aşık mısın?" Burak bana 'ciddi misin?' der gibi bakıyordu. Kabul, baya saçma bir soruydu.

"Tabikide aşığım, çok aşığım hem de! Soru mu bu? Nereden çıktı hem?"

"Peki... Aşk ne demek, yani sana göre?" Burak gözlerini kısıp, bir süre yüzümde dolaştırdı. Şu an çok geriliyordum.

"Hayırdır?"

"Şey ya... Meraktan şey ettim, hani böyle aşk böceğisiniz ya bir sorayım dedim." Yalan sayılmazdı.

"Bana göre aşkın somut anlamı da soyut anlamı da sevdiğin kişidir." Bu cidden güzel bir cevaptı. Helal olsun be Burak.

"Hmm... Peki, son bir şey daha?"

"Sor bakalım?"

"Nasıl hissediyorsun onun yanında?" Hülyalı bir şekilde gülümsedi ve derin bir nefes aldı.

"Sevdiğin kişinin kılına zarar gelsin istemezsin, tek bir göz yaşı için dünyayı karşına alırsın, yine tek bir gülüşüne dünyalar senin olur. Anlatmayla bitiremezsin. Senin gözünde ayrı bir güzeldir. Kalbin çok hızlı atar, heyecanlanırsın. Her an yanında ölecekmişsin gibi olursun ama bir yandan da yaşama sebebin 'o' olur. Hele kokusu... Nefes alma sebebindir. Bir bakmışsın, sen tamamen 'o' olmuşsundur. " Googleda ki sonuçlardan daha farklı ve bin kat daha güzel bir cevaptı.

Tomurcuk Mahallesi| Tamamlandı.Donde viven las historias. Descúbrelo ahora