-12-

4.8K 279 61
                                    

Onun yakışıklı yüzüne bakarak gülümsedim.

"Ama merak etme peşinden geliyorum. Bana işkence etmeye devam edebileceksin azrailim."

Bundan sonrası yoktu. Gözlerim karardı ve başım bir ağaca çarptı. Bayılmadan önce son gördüğüm şey o kocaman kurdun azrailimin bedenini rastgele bir yere fırlatması ve bana doğru yaklaşmasıydı. Belki de mutlu olmalıydım. Acısız bir ölüm beni bekliyordu.

****

Bu aksiyon dolu hayata atıldığım ilk anda sonumun yaklaştığını anlamalıydım. Gerçi her şey benim isteğim dışında olmuştu. Kana susamış bir vampirle en fazla ne kadar yaşayabilirsin. Ama komik olan şu ki onun seni öldüremeden ölmüş olması. Azrailim gerçekten beni öylece bırakmış mıydı? Her şey bu kadar kolay mıydı? Ona böyle ölümler yakışmazdı ki. Daha şaşalı bir son olmalıydı.

Peki ya ben? En son bir kurt tarafından saldırıya uğramıştım değil mi? Hayır daha doğrusu bana saldırmadan bayılmıştım. Ölüydüm ben. Peki şuan neredeydim? Cennet? Cehennem? Burnuma erkeksi bir koku doldu. Öbür dünya böyle kokuyordu demek. Gözlerimi açmaya zorladım. İlk denememde başaramadım. İkinci denememde yarım yamalak açabilmiştim gözlerimi. Gözüme çarpan ilk şey sıradan bir tavan oldu. Gözlerimi ovuşturup tekrar açtım. Hızla yattığım yerden kalktım. Beynim soru işaretleriyle doluydu. Tanımadığım bir oda. Olayı anlamam çok uzun sürdü. Ölmemişim. Ölmedim. Peki neredeydim? Tanımadığım bir odada uyanma kısmına şaşırmadan es geçecektim. Buna alıştım artık. Bu erkeksi koku da yataktan geliyordu. Ben bir erkeğin odasındaydım. Yataktan kalktım. Sabah olmuş. Annem...ona ne diycem. Artık bu başkalarının odasında uyanma huyundan vaz geçsem iyi olurdu. Artık Yaprak da yoktu. Beni annemin elinden kurtaracak kimse yoktu yani. Bunu düşünmeyi sonraya saklamaya karar verdim. Bacağımda hafif bir sızı hissettim. Üzerimdeki bol eşofmanı sıvadım ve bacağıma baktım. Önemsenmeyecek derinlikte ama uzun bir çizik vardı. Yara güzelce temizlenmişti. Ve o an fark ettim ki kıyafetlerim değiştirilmişti. Bu bol eşofman benim değildi. Üzerimde ise yine bana geniş gelen bir kazak vardı. Erkek kıyafetleriydi bunlar. Ve bir kapı açılma sesi. Üzerimdeki kıyafetlere şaşırmayı kesip kapıdan gelen kişiye baktım. Yok artık. Bu çocuk neden her yerden çıkıyordu. Bulut'a anlamayan gözlerle baktım. Cevaplaması gereken bir sürü soru kazandın Bulut. Hayırlı olsun.

Ona doğru ilerleyeceğim sırada o benim yanıma geldi ve yatağa oturdu. Ona bakmayı sürdürdüm. Bana gülümsedi ve yanına oturmamı işaret etti. Gidip oturdum. Eh artık soru sorma vaktiydi.

"Neden buradayım?"
"En baştan başlayım anlatmaya. Sen birden ortadan kaybolunca bende seni aramaya başladım. Yaklaşık 1 saat sonra seni bizim eve yakın olan ormanda buldum ve buraya getirdim."

Ah demek evi bu atmana yakınmış. Bize çok da uzak değil. Ya azrail? Ona ne olmuştu. Peki ya o kocaman kurt? Beni öldürmemiş. Mutlu olamıyordum. Azraile ne olduğunu bilmek istiyordum. Bulut'a dönüp gülümsedim.

"Teşekkür ederim ama beni eve bırakabilir misin acaba?"
"Biraz daha dinlensen iyi olur. Hem yorgun da gözüküyorsun."
"Eve gidince dinlenirim merak etme."

Kalkacağım sırada kolumdan tuttu.

"Sana bir şey sormalıyım."

Devam et der gibi baktım.

"Şu çocuk. Odandaki. Onu tanımadığına emin misin?"

Tedirginleştim. Onun görünmez olduğuna şahit olmuştu. Tanıyorum desem işin içinden çıkamazdım.

"Evet."

Çok hızlı cevap vermiştim. Ondan bir şey sakladığım apaçık ortadaydı. Neden bu kadar belli etmiştim?

MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin