51 (SON)

253 14 6
                                    




Sana POV

Saat 07:30

2 sene geçmişti bu eve adamımı atmayalı, babamın ısrarlarıyla görüşüyorduk ama asla Seul'de değil. Kapının şifresini girdim, hala değişmemişti.

-Miss Lee?? Siz misiniz? Gözlerime inanamıyorum.

Sessizce girmeye çalışsam da evde çalışanlardan biri beni görmüştü. Gerçi daha fazla ne kadar kaçabilirdim. Gülümseyerek başımla selam verdim.

-Miss Lee hemen bavullarınızı yerleştirelim.

+Sadece bu var, fazla kalmayacağım zaten,

Diyerek minik bavulumu girişte bıraktım. O sırada yukarıdan halamın şaşkın ama mutlu bakışlarıyla karşılaştım.

-Sana? Kızım!!!!

+Hala. Merhaba.

Halam, ne yapacağını bilmek şekilde yanıma koşmuştu, sarılmak için bana doğru uzandı, geri adım atmamla anlık şaşkınlık yaşasa da bozuntuya vermedi, ama konuşmaya başlarken sesi titremeye başlamış, gözleri dolmuştu:

-Şükür döndün, geldin! Olsun...Yani döndün ya, bu da yeter.

+Aslında otele yerleşecektim ama...

-Ne münasebet? Elbette evine yerleşeceksin, gerekirse ben giderim.

Halam hala o eski halamdı, üzülse de kırılsa da dik durmaya çalışıyordu. İçimde ona karşı bir şevkat duygusu yeşerir gibi oldu ama anlık. Sonrasında kalbim tekrardan buz gibi oldu.

+Babam nerede?

-Uyanır birazdan, son zamanlarda rahat uyuyabilmek için uyku ilacı alıyor.

+Ben o zaman odama çıkayım. Yani odam hala yerindeyse...

-Ne demek odam yerindeyse? Bu ev senin evin Sana, nasıl bıraktıysan öyle. Hiçbir şeye dokunulmadı.

+Sevindim.

-Bir gün dönersin diye, şükür bugün döndün.

+Yarın ayrılırım sanırım.

-Lütfen Sana... Bağışla beni... Konuşalım, biz bir aileyiz...

+Yukarı çıkıp hazırlanmalıyım. Toplantıya katılacağım.


Odama çıktığımda halamın dediği gibi hiçbir şeyin değişmediğini gördüm. Sanki dün bu odayı terketmiş bugün dönmüş gibiydim. Önce uzun bir duş aldım. Uzun süredir çene hizasında olan kısacık saçlarımı düzelterek özensizce kuruttum,

Dolabımdan ipek beyaz bir gömlek, siyah bir etek ve siyah stiletto ayakkabılarımı giymeye karar verdim. Son iki yıldır kendime doğru düzgün bir şey almamış, beyaz tişört ve bol pantolonlarla geçirmiştim. Ayakkabıları ayağıma giydiğimde, en son ne zaman topuklu ayakkabı giydiğimi hatırlamaya çalıştım, rahat yürüyebileceğimden bile emin değildim.

Şirkete babamla birlikte gittik babam yanımda gururla yürüyordu, biricik kızı artık onun yanındaydı, hem de istediği gibi istediği pozisyon için. insanlar birbiri ardına beni gördüklerine ne kadar sevindiklerini söylüyorlardı. Samimiyetlerini sorgulamadan hepsine nazikçe teşekkür ettim.

Toplantı odasına çıktığımızda asistanlar aralarında fısıltıyla konuşuyorlardı, çok önemli bir olaya tanık oluyormuşcasına heyecanla bir noktaya kitlendiler, arkasından eğilerek, arkamda duran insanlara selam verdiler.

Arkamı dönmemle onu görmem bir olmuştu. Uzun dalgalı saçları ve hatırladığıma kıyasla daha yapılı vücuduyla farklı bir Jungkook duruyordu karşımda. Değişmişti...Ben de değişmiştim. Elimi saçıma götürerek düzeltmeye çalıştım istemsiz. O da, hemen hemen aynı boy olan saçlarına attı ellerini, kulaklarının arkasına attı, farkında olmadan gülümsedim durumumuza, o da gülümseyerek yanıma geldi:

Planlanmış Evlilik (J.J.K. x Sana) SAKOOKWhere stories live. Discover now