38

353 52 3
                                    

Sana POV

Halam beni gördüğüne şaşırmıştı, ama kesinlikle mutlu olmuştu. Babam içeride televizyon izliyordu, beni görünce baştan geliş sebebimi hiç sorgulamadan koşup bana sarıldı. Hiçbir zaman öyle katı, mesafeli bir baba olma derdi yoktu zaten. Özellikle de annemi kaybettikten sonra sevgisini göstermek konusunda hiç çekinmiyordu. Çocukken ben babama babacım, o bana kızıcım derdi beni taklit ederek.


-Anlat bakalım kızıcım...(Bana dikkatlice bakıyordu) Özledim seni, evlendirdiğime pişman ettin beni.

+Babacım iyiyim, her şey yolunda. Ben sizi çok özledim sadece, birkaç gün kalayım dedim.

Halam oradan tedirgince atladı:

"Yok bir şey değil mi? O çocuk seni üzmüyor umarım!"

-Hayır hayır gayet yolunda her şey, hatta baya yolunda bile diyebiliriz. Ama onun birkaç toplantısı var bu akşamlar, biliyorsun bir de annesi hasta, babamı özlediğimi duyunca kıyamadı, gelmem konusunda destek oldu hatta.

+E keşke o da gelseymiş.

-Dedi ama ben istemedim.

Halam kaş göz yaparak beni kütüphaneye yönlendirdi

-Efendim hala?

+Sana iyi ki geldin, ben de seni arayacaktım. Baban iyi değil, yani doktorlar ameliyat konusunda kesin. Kaç doktora gittiysek aynı şeyi söylediler. Kalbi besleyen kaç damar tıkanıkmış, öf doktorlar bir sürü şey anlattı ama şu tıp dilini bir türlü aklımda tutamıyorum ama işin özeti şansa yaşıyor bu adam dediler.

-Ah baba içme dedik bu kadar sigara.

+Sorma!! Hala içiyor, elinden alamıyoruz, tek keyfim bu karışmayın bana diyor.

-E bu adam kendini öldürme derdinde mi? Delirmemek elde değil yaaa.

İçerden babamın sesi duyuldu "Hadi Sana gel, bahçede oturalım biraz."

+Bak yine sigara içecek! ( İçeriye doğru bağırarak ) Abi!!! Bahçede oturmak inşallah düşündüğüm sebepten dolayı değildir. O sigaralarını attırdım haberin olsun.

Babamı ikna etmek zorundaydım.

-Baba torunlarının dedesi sigara içerek onlara kötü örnek mi olsun istiyorsun?

Ellerimi karnımda tutarak bu cümleyi kurmuştum. Halam da babam da sevinçle bana baktılar

-Sana!!! İnanmıyorum!

+Hayır kesin değil! Henüz kesin değil!!!

Rose POV

Jisoo'yu eve davet etmiştim, evi inceliyordu:

-Kızım bu ev süper, mükemmelliğin tanımı gibi!

+Mükemmel olsa ne yazar sadece bir senelik kirası ödendi. Benim değil ki!

-Ama eşyalar senin değil mi?

+Evet hepsini ben seçtim.

-Oha yalnız, çok güzel her şey!

Jisoo tüm eve hayranlıkla bakıyordu, Namjoon iyi bir çocuktu ama zengin değildi, gerçi aldığı maaş hiç fena sayılmazdı yine de gümüş kaşıkla doğan çocuklara nazaran imkanları hep sınırlıydı. Çantalarımın olduğu dolaba baktı.

-Yaaa çok güzel hepsi!

Bir çoğunu maaşımın önemli bir kısmını vererek kendim almıştım, Chanel çantam gerçeğe çok yakın bir çakmaydı ama onu da Jungkook aldı demiştim böylelikle kimse gerçekliğini sorgulamıyordu.

-Namjoon da bana söz verdi bu ay YSL çanta alacak hani bahsetmiştim ya krem rengi, Messenger. Chanel fazla pahalı geldi, gerçi al desem alırdı ama beğendiğim en uygunu 4,500 dolar, bir de çok fazla çakması var.

Birden tedirgin olmuştum acaba bana mı laf çarpıyordu, ama devam etti

-Herkes Jungkook değil ki düşünmeden alsın. Evleneceksek para biriktirmeliyiz... Ahhhh ben de böyle bir ev istiyorum. Ne kadardır ki? Hiç yoksa 1 Milyon dolar vardır.

+Namjoon'la zor, belki de başka birisiyle olmalısın sen, peşinde o kadar çok erkek var ki! Neden taktın şu Namjoon'a bilmiyorum.

-Aslında biri var şu bizim şirketin iş yaptığı Çinli şirketin varisi, sürekli bir kez yemeğe çıkmak için yalvarıyor.

+E deli misin? Bir kez yemeğe çık ne kaybedersin ki?

-Ne mi kaybederim? Rosé her şey para demek değil ki, ben Namjoon'u seviyorum.

Söyleyip söylememek arasında kalmıştım, Namjoon onu sevmiyordu.

-Rose, sende bir şey var, sanki bir şey diyeceksin ama diyemiyorsun gibi. Jungkook'la mı ilgili.

+Hem onunla ilgili hem de başka şeyler....Offff...

-Ne var söyle!

+Asıl olay Sana'yla ilgili. Ama ucu hem sana hem bana dokunuyor.

Jisoo, Sana'nın adını duyunca gerilmişti, sevmediğini anlamak için öyle derin analizler yapmaya gerek yoktu.

-Benimle ne ilgilisi var? Seni anlıyorum da.

+Namjoon'un o kıza tavırları hiç normal değil. Kız da ona karşı boş değil. O kadar sinsi bir kız ki!

Jisoo daha fazla yorum yapmadan beni dinliyordu.

+Jungkook'u ayartmış durumda, bir şekilde benimle buluşmasını yasakladı. Sanırım şirketle ilgili tehdit ediyor. Jungkook o kız yüzünden benden ayrılmak istedi. Şirkete el ele giriyorlar!!

-Sadece tehditle mi bu sence? Emin misin?

+Bilmiyorum, ne işler çeviriyor bilmiyorum inan.

-Bak Rose, öncelikle sen Jungkook için savaşmak istiyor musun?

+E evet! Tabii ki!

-O zaman kendine dürüst olarak başlamalısın, düşmanını iyi tanımalı ve küçük görmemelisin. Gerçekten sadece tehdit ederek mi onu kontrol ediyor? Eğer öyleyse işin kolay, sevgi yok demektir.

+Bilmiyorum...

-Düşün, davranışlarını düşün, sana olan tavrı değişti mi Jungkook'un?

+Söz ver kimseye demeyeceksin.

Gözlerim dolmaya başlamıştı, bana acıyacaktı anlattıklarımdan sonra ama artık olanları yok saymaktan, kendime bile itiraf edememekten yorulmuştum.

-Söz...Deli misin? Tabii söz!

+Bana artık eskisi gibi dokunmuyor, yani bir soğukluk var.

-Bunun sebebi bir çok şey olabilir.

+Bir kez bana onun adıyla seslendi.

-Rosé, karısı sonuçta ağız alışkanlığı yani evet hoş değil ama...

+O esnada seslendi, yatakta!

Jisoo eliyle, şaşkınlıktan açılmış olan ağzını kapatıyordu.

-Ve sonradan öğrendim ki bana aldığı parfüm o kızın parfümüymüş.

+Bu çok saygısızca!

-Ben ağzımı açıp bir şey diyemedim, parfümü parçalara ayırdım öğrendiğimde. Düşünebiliyor musun, alakasız departmandaki bir çalışan dedi bana bunu, siz de aynı parfümü kullanıyorsunuz diye. Bu arada parfümü alması o ismini söyledikten sonra oluyor.

+Rose ben ne denir bilmiyorum.

-Ayrılmayacağım! O kıza bırakmaya hiç niyetim yok. Jisoo nolur söyle ne yapayım? Şu an telefonlarımı da açmıyor!

Planlanmış Evlilik (J.J.K. x Sana) SAKOOKWhere stories live. Discover now