3

560 38 3
                                    

Halam benden çok daha fazla panik olmuştu. Saat 14:00 olmuştu ve henüz restoranın olduğu otele gelememiştik.

-Halacım evden bir şeyler giyseydim, evde makyaj yapsaydım, bunlar yaşanmayacaktı.

+Hayır, asıl baban bu buluşmayı dün akşam söylemeseydi, ya da hadi buluşma ayarladı, bunu akşam yemeği olarak ayarlasaydı daha iyi olacaktı.

Omuz silktim. Halam aldığımız çantaya bakıyordu.

+Bu çantayı ben kullanıyım, şu an yanındaki çanta bence elbisene daha uygun. Hem çanta değiştirmek için vakit de yok.

-Oluur, çanta sana daha çok yakışacak zaten eminim.

Kadıncağız buluşmayı mahvettiği için üzgündü en azından çanta onun için bir teselli ödülü olacaktı.

Çantam, elbisem, makyajım, saçlarım... Bunlar beni çok ilgilendirmiyordu. Saat 14:10 olmuştu muhtemelen ben gidene kadar Jungkook bekletilmeye dayanamayıp kalkmış olacak, bu başarısız buluşmamın faturası da halama kesilecekti.


Sakince restorana girdim. Etrafa baktım, cam kenarında Jungkook yemek yiyordu, yanına gittim. Kafasını kaldırmadan selam verdi.

-Lütfen kusura bakmayın, biraz geciktim.

+Sorun değil.

Eliyle garsonu çağırdı:

+Tatlı menüsünü getirir misiniz?

-Vaov, tatlıya geçmişsin.

+Evet. Sen ne alacaksın.

-Ben de kahve alayım o zaman.

Restorana gelinceye kadar umursamaz ve sakindim. Ama onu gördüğüm anda birden çok heyecanlandım. Aç olmama rağmen yemek yiyemeyecek kadar kadar heyecanlıydım hatta. Biliyordum az sonra bir daha buluşmamak üzere ayrılacaktık. Muhtemelen geç geldiğim için kızgındı ya da yüzüme bakmayacak kadar da önemsemiyordu.

Tatlı ve kahve geldikten sonra ilk kez kafasını kaldırıp bana baktı:

+Uzun zaman oldu görüşmeyeli, nasılsın?

-İyiyim, sen?

+İyiyim.

Tuhaf bir sessizlik vardı, ne diyeceğimizi bilmiyorduk. Sessizliğin süresi uzadıkça daha da garip bir hal alıyordu, bunu durdurmalıydım

-İş hayatı nasıl gidi..

+İstersen, uzatmadan konuya gelelim. Babalarımız biliyorsun...

-Evet, yani çok saçma biliyorum, böyle bir şey, nerden çıkmış, sen de eminim kırmamak için bugün buraya geldin.

+Benim için uygundur.

-Pardon?

+Evlilik diyorum. Evlenebiliriz.

Gözlerim kocaman açılmıştı, doğru mu duyuyorum? Jeon Jungkook benimle evlenmek mi istiyordu?

+İki şirketin birleşmesi söz konusu, böyle bir durumda bencilce kendi aşk hayatımızı düşünecek değiliz. Bence gayet mantıklı.

-Ben bu ihtimali pek düşünmemiştim. Yani senin sıcak bakacağını...

+Neden? Sevgilin mi var? Varsa problem değil çünkü. Aşk evliliği değil sonuçta.

-Nasıl yani?

+Birbirimizi sınırlandıracak değiliz, değil mi? Yani ortaya çıkmadıktan sonra özgürce yaşayabiliriz. Gerçek bir evlilikten bahsetmiyoruz.

-Sahte bir evlilik mi?

+Bak annem çok hasta ve benim evlenmemi istiyor. Onu üzmek istemiyorum. Bu konuda beni anlayacağını biliyorum.

Gözleriyle daha önce bakmadığı bir sıcaklıkla, yardım ister gibi bakıyordu. Acaba babam hasta olduğu için mi onu anlayacaktım yoksa annemi kaybettiğim için mi?

-Kabul ediyorum, evet, seninle evlenirim.

Kaybedecek bir şeyim yoktu, kazanacağımsa çok şey... Babam mutlu olacaktı en önemlisi.

Bekar olmuşum ya da sahte bir evlilik içerisinde bekar olmuşum ne farkederdi ki?

Planlanmış Evlilik (J.J.K. x Sana) SAKOOKWhere stories live. Discover now