İlk Albüm

77 10 5
                                    

Saat dokuz gibi Yu-Zihen onnini beni çok sevgi dolu bir şekilde severek uyandırdı. Böyle uyandırılınca o kadar mutlu oldum ki gözlerim yaşardı. Böyle uyandırılmayalı epey zaman olmuştu. En son annem ben 7. Sınıfa giderken beni böyle uyandırmıştı. Şimdi ise 10. Sınıfa gidiyorum. Aradan üç yıldan fazla geçmiş.

Elimi yüzümü yıkayıp önceden hazır olan kahvaltıya geçtim. Kahvaltıdan sonra tabak çanakları birlikte toplayıp kendi halimizde takıldık. Bir süre sonra sıkılıp, yatağında uzanan Rhee Hee'ye dönerek "Ben gidiyorum." dedim.

Bana bakarak "Nereye?" diye sordu.

"Şu boş olan odaların birine gideceğim."

"Neden?"

"Bilmiyorum. Sıkıntıdan patlamak üzereyim. Belki biraz dans ederim. Müzik dinlerim. Ne bileyim bir şeyler yaparım."

"Bekle ben de geleceğim." diyerek ayağa kalktı üstünü düzelttikten sonra çıktık.

Masalı olan odaya girdik. Odanın ortasına gelip oturarak bağdaş kurdum. Rhee Hee de aynı şekilde karşıma oturdu. Elimdeki ses bombasını telefonuma bağladıktan sonra şarkı aramaya başladım. O sırada kapıdan Aimi göründü.

"Gelebilir miyim?"

"Tabii ki." diye yanıtladım şarkı aramaya devam ederken. Ayağa kalktığımda Rhee Hee de benimle birlikte ayağa kalktı.

Elimdeki ses bombasını kenara koyarken Rhee Hee "Seçtin mi?" diye sordu.

Aimi söze atlayarak "Ne yapacaksınız?" diye sordu.

Tekrar odanın ortasına dönerken "Dans edeceğiz?" dedim. Bu sefer "Hangi şarkı?" diye sordu.

"Ne gelirse. Müziklerimden rastgele çalacağım."

Müzik sesini duyduktan sonra birkaç kişi daha geldi. En sonunda bütün grup buradaydı. Yu-Zihen onni masaya gidip sandalyede oturdu.

Bizim dans ettiğimiz müzik bitince başka müzik başlamadan durdurmamızı istedi. Öyle yaptık. Ardından herkesin yanına gelmesini istediğini söyledi. Masada duran çizimlerimi göstererek. "Bakın" dedi. Kendimi belli etmemek için sanki bilmiyormuş gibi baktım.

Yu-Zihen onni tekrar konuşmaya başladı. "Çok güzel değil mi?"

Herkes 'evet' vesaire şeyler söylerken Xâthityâ onni "Bunu kim yaptı?" dedi.

Aimi bana dönerek "Sen mi yaptın?" dedi.

"Bilmiyorum ama kim yaptıysa güzel yapmış." dedim.

Rhee Hee atılarak "Beril yapmış arkadaşlar. Uzatmaya gerek yok." dedi. Rhee Hee'nin üstüne atlayarak kızdım. Ardından üyeler "Gerçekten çok güzel, bence kullanabiliriz." diye konuşuyorlardı. Xâthityâ abla kağıtları karıştırırken boyamış olduğum logoyu çıkardı.

"Bunu da Beril yapmış olmalı, güzel mi sizce?" Herkes kağıdın çevresine toplanıp "Aa. Evet, çok güzel." gibi sözler söylediler. Yu-Zihen onni "O zaman bu logoyu kullanalım mı sizce?" dedi emin olmak için. Herkes onaylayınca logo da seçilmiş oldu.

Ertesi gün erkenden kalkıp hazırlandık. İlk iş günümüzdü. Bizi kapının önünden alan minibüsle şirkete gittik. Şirkete gelince bizim çalışmamız için hazırlanan çalışma odamıza geçtik. Burası bizim odamızdı artık. Oda bayağı bir genişti kenarda hepimizin sığabileceği kadar koltuk vardı. Köşede küçüm bir tezgah ve mutfak dolabı vardı. Oranın yanında da küçük bir masanın üstünde bilgisayar vardı. Bilgisayarın hemen yanında dev bir hoparlör vardı. Bunları çalışırken kullanabiliriz. Hoparlörün üstünde duvara monte edilmiş bir televizyon vardı. Güzeldi. Klasik çalışma odası işte.

Seven TimesWhere stories live. Discover now