Arkadaş

147 15 0
                                    

"Yoksa evden mi kaçtın?"

Yüzüme şaşkın şaşkın bakıyordu. Yutkunarak kafamı salladım.

"Ailenin burada olduğundan haberi var mı?"

Kafamı hayır anlamında salladım.

"Kaç gündür ailene göre kayıpsın"

"İki"

"İki mi"

İkinci soruşu emin olmak içindi. Kafamı sallayarak onu onayladım.

Büyük bir şeyin içindeydim. Bunu biliyordum. Ama Rhee Hee benden daha çok önemsemişti beni ve ailemi. Sanki onunla çok hızlı arkadaş olmuştuk. Sanki daha önceden birbirimizle tanışmışız gibi. Belki de ikimizde Türk olduğumuz içindir. Bilemiyordum. Ama içimde kötü bir his yoktu. Kötü his yoksa sorun da yoktu. Olayların nasıl geliştiğini sordu. Bende anlattım. Baya zaman geçmişti. Akşama geliyordu ve eve gitmem gerkiyordu. Ben tam kalkarken:

–Bugün bizde yemek ye, ne olur, dedi.

Ben bu konuda pek emin değildim. Bugün tanıştığım birinin evine yemek yemeye nasıl gidebilirdim ki. Her ne kadar samimi olursam olayım. Ayrıca evimde uzaktı erken gitmem gerekirdi ve son metro da 9.30'taydı. Metroya yetişirdim fakat panik olurdum çünkü son metro kalabalık olmazdı. Düşündüklerimi dile getirerek "Bilmem... Kaldığım yer buradan baya bir uzakta. Ayrıca yolları da bilmiyorum o yüzden sorun olabilir." dedim.

"Bir şey olmaz benim babam seni bırakır. Hem yolları da bilmiyormuşsun. Tek başına gidemezsin."deyip beni kolumdan tutup arkasından sürümeye başladı.

Ne kadar ısrar etsemde bırakmadı. Ürkmüştüm. Başıma birşey gelmezdi değil mi? Korelilerin çok kibar olduklarını biliyordum fakat yine de garipsemiştim. Önceden de gariserdim. Nasıl bu kadar kibar oluyorlardı. Bende öyle kibar olmak istiyordum. Belki de öyleydim ama ben farkında değildim. Çevremdeki herkes bana "kibarlıktan kırılacaksın, az kaba ol" derlerdi.

Neyse kolumdan tuta tuta beni kendi evine getirdi zaten çok uzak değildi. 10 dakikalık bir mesafe işte. Eve girince anladığım kadarıyla annesine seslenip "arkadaşımı getirdim" dedi ve mutfağa yemek yemeğe geçtik. Rhee Hee ailesiyle sofrada Korece konuşuyordu. Herhalde anlamadığımı sanıyorlardı ama az çok bir şeyler anlıyordum.

Boğazımdan yemek geçmediği için az yiyordum. Rhee hee tabağıma yemek koymaya başlayınca "Ben zaten çok aç değilim bunu bitiremem" dedim.

Annesi "Yersin yersin zaten bir deri bir kemiksiniz. İkinizde." dedi.

"Gerçekten aç değilim. Fazla yersem kusarım." dedim.

"Peki öyle olsun" diyerek kabullendi.

Yemek yememe rağmen saygıdan dolayı sofradan kalkmadım. Yemek bitip herkes sofradan kalkınca "Geç oldu ben artık gideyim" dedim.

Rhee Hee'nin annesi "Olmaz sana bir Türk çayı demliyeyim de öyle gidersin" dedi.

Ben tam "Ben zaten çay içmeyi sevmem" diyecekken Rhee Hee ben bir şey söyleyemeden kolumdan tutup odasına götürdü.

"Aileni aramalısın"

"Biliyorum ama olmaz"

"Ama neden"

"Arayamam işte"

"Ama bir nedeni olmalı"

"Yurt dışından aramaya yetecek kadar param yok"

"Sen yeterki aramak iste ben sana arama parasını veririm. Ayrıca watsapp diye bir uygulama var istersen görüntülü de arayabiliyorsun ya"

"Bilemiyorum"

Seven TimesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin