Henry hiç beklemediği bu tepki karşısında ne yapacağını bilemiyordu. Geri dönse ona cevap vermek zorundaydı. Dönmese de aralarındaki duvarı katlamış olacaktı. Sonunda iç geçirip arkasına döndüğünde Sophie'nin gitmiş olduğunu gördü.

***

Sophie Henry'nin onu hor gören ve aşağılayan tavrına katlanmak istemediğini biliyordu. Sadece onu görebilmek için saatlerce yol gelmişti ama sırf bu yüzden cesareti falan yoktu işte. Henry biraz yapıcı olsa böyle olmayacaktı. Sinirle odada dolanırken verdiği karardan emin olmaya çalıştı.

Bir şey daha ne kadar gizli kalabilirdi ki? Oldu ki gizli kaldı ömrü boyunca bunun vicdan azabını yaşamayacaktı ve içinde ne varsa söyleyip bu yükten kurtulacaktı. Sophie verdiği karardan dönmemek adına hızla odadan çıktı ve Henry'nin odasına ilerledi.

***

Henry ne yapacağını bilemiyordu. Yan odada yatan kadına karşı duygularını daha ne kadar gizleyebilirdi bilmiyordu. Onunla uzak olduğu her an her dakika canını acıtmaya yetecekken neden kalmasını delice istediğini bilmiyordu. Onu affetmiş miydi yoksa? Sırf inada bindiği için mi bu durumdaydılar? Oflayarak elini saçlarını geçirdikten sonra pencere kenarına ilerledi. Kar yağıyordu, yüreğine yağdığı gibi... O sırada kapı tıklanınca Henry şaşırmış bir şekilde kapıya doğru dönerek "Gir." dedi. 

Sophie emin adımlarla odaya girdiğinde Henry'nin bunu beklemediğini anlıyordu. Ömrü boyunca yapmadığı bir şey yüzünden pişman olmak istemiyordu. "Konuşmak istiyorum." dedi cesaretle.

Henry karşısındaki kadına bakınca hayatının değişmek üzere olduğunu hissedebiliyordu. Ona yanan gözlerle bakan kadını görünce konuşmaya hazır olmadığını hissederek "Sabah konuşuruz." dediğinde Sophie "Hayır." dedi inatla.

Henry Sophie'nin vazgeçmeyeceğini anlayınca "Dinliyorum." dedi sıkıntıyla.

Sophie kollarını göğsünde kavuşturmuş bir şekilde Henry'e bakarken "Beni gerçekten sevdin mi?" diye sordu. Henry en son duymak istediği soruyla karşılaşınca ne diyeceğini bilemedi. "Bunun bir önemi yok." dediğinde Sophie cesaretini kırmamaya çalışarak "Olsun önemli değil. Seni seviyorum Henry." dedi bir çırpıda. Yoksa hiç söyleyemeyeceğinden korkarak.

Henry'nin ne düşündüğünü anlayamıyordu yine. Sophie bir şey anlayamayacağına emin olunca "Bu saraydan giderken aptal bir seçim yapmam gerektiğini bilseydim, gitmezdim."  Henry gözlerini kaçırmadan ona baktı. Tam bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki Sophie "İzin ver de konuşayım." dedi. Bir daha cesaret bulamayacağından delice korkuyordu.

Sophie iç geçirdikten sonra devam etti. "Sen gidince bebeğimi düşürdüm." Henry "Sophie..." diyecek oldu ama Sophie "İzin ver." dedi. Derin bir nefes alıp kendisini sakinleştirdi. "Ama bir bebeğim hala karnımdaydı." dediğinde Henry'nin şaşırdığını anlayabiliyordu. "Ülkemde bir oğlumuz var. Sana ulaşabilseydim daha önce haberin olacaktı. Şimdi bunların bir önemi yok. Onu sana veremem Henry, burada bırakıp da gidemem de. Babam onu o kadar çok seviyor ki sen onu almak istersen kan çıkar. Burada kalıp da sana bir çocuk daha vermek istemiyorum." 

Henry tokat yemiş gibi hissetti. Bir günde bu kadar şey çok fazlaydı. Henry olanları sindirmeye çalışarak gözlerini kapattıktan sonra "Şimdi ne olacak, ne istiyorsun?" diyerek gözlerini açtı.

Sophie ellerini iki yana açtı. Ne diyeceğini bilememişti bir an. "Sadece oğlumla huzurlu bir hayat istiyorum. Bunun için de yarın sabah erkenden ona gitmeliyim. Meşru bir çocuğun var zaten. Artık benden boşanmamak için hiçbir bahanen yok." 

Henry iç geçirerek bunu kabul etmek zorunda kaldı. "Ne olursa olsun o benim oğlum, burada yanımda olmalı."  Sophie başını iki yana salladı. Bunu kabul edemezdi. "Onu kavgadan gürültüden uzakta büyütmek istiyorum, anlamıyor musun? Bir gün evlendiğinde babasının karısı diye başka bir kadını bilmesini istemiyorum."  Henry yumruklarını sıkmıştı. Bu kadın nasıl ondan başka birini istediğini düşünebilirdi ki? O gitmesin diye o kadar çok neden bulmuşken onun hala gitmek istemesi sinir oluyordu.

"Beni ondan uzak tutamazsın!" dedi sinirle. Sophie başıyla onayladı. "Tutmayacağım."  dedi. "İstediğinde gelip onu görebilirsin."  Henry bunu kabul etmek istemiyordu ama Sophie'nin kararını değiştiremeyeceğini görebiliyordu.

"Neden siz gelmiyorsunuz?"  Sophie başını hüzünle iki yana salladı. "Burada ben güvende hissetmiyorum. Bana vereceğin tek güvence sevgin olabilirdi ama bunu bana veremeyeceğin belli." Henry Sophie'nin istediği sözcükleri söylemek için ağzını açtı ama "İsmi ne?" diye sorabildi.

Sophie gülümsemeye çalışarak "Adal" dediğinde Henry "Senin halkına ait bir isim." diye mırıldandı. Sophie gülümseyerek "Sadık, güvenilir anlamında." diye açıkladı. "Onu özledim." dedi titreyen sesiyle. Sophie dudaklarını dişledikten sonra "Bana söz ver, ömrüm boyunca onu benden almayacaksın." dediğinde Henry kararsız kalmıştı. Sophie'nin ona umutla bakan gözlerini gördüğünde başını salladı.

Sophie samimi bir şekilde gülümsedi. "Ve ben de sana onu hayatım pahasına koruyacağıma söz veriyorum." dedikten sonra odadan ayrıldı.

29.03.2019 düzenlendi

Edit 2: 22.04.2023

Çok Uzak Diyarlardan -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin