5. Ne Oluyor Orada

18.3K 773 11
                                    

Foto: Marcus

Helen ve Sophie kahvaltı ederken Helen "Sanırım sana bir özür borcum var." dedi içtenlikle. Sophie tek kaşını kaldırıp prensesin neden özür dilediğini anlamaya çalıştı. Bu kadının düşünceleri anlamak abisinin düşüncelerini anlamak gibi zordu. İki kardeş duygu ve düşünceleri saklamakta ustalaşmıştı. "Buraya ilk geldiğinde sana söylediklerim için." diye açıklamada bulundu Helen.

Sophie gülümsedi. İçten gelen özrü her zaman kabul etmesini öğretmişti annesi ona. "Ben öyle bir şey hatırlamıyorum prensesim." Helen gülümseyerek karşısındaki kıza baktı. 

"Peki o zaman neden abimle evlenmediğini sorabilir miyim?" 

Evlenmek mi? Kral ona böyle bir teklifte bulunmamıştı ki? Hep yanında olmasını isterken metresi olmasını istiyordu. En azından o öyle anlamıştı. Sophie omuz silkti. "Kralın benimle evlenmesi için hiçbir neden yok. Ayrıca bunu yapmamam için birçok nedenim var. Siz onun kız kardeşisiniz, neden ona evleneceği kızı siz bulmuyorsunuz?" 

Helen Sophie'nin saflığına kahkaha attı. "Zaten onu evlenmesi için ben zorladım. Bana verdiği söz yüzünden evlenecek. Eee tabi krallığı yitirme korkusu da var. En azından evleneceği kızı kendisi seçsin istiyorum."

"Na-sıl yani? Kral gerçekte evlenmek istemiyor mu?" dedi inanamayarak. Sonuçta kral değil miydi? İstemediği bir şeyi yapacak olması ona mantıksız gelmişti. Helen'e bakıp abisinin onu çok sevdiğini düşününce olayları daha iyi anlıyordu. 

Helen omuz silkti. "Erkekler ve özgürlük düşkünlüğü ne kadar da saçma değil mi? Krallığın bu yüzden kuralları var işte. Yoksa kral soyu devam etmez."

"Ben bunları bilmiyordum." diye mırıldandı. Gerçekten bunları gözden kaçırmış olmasına şaşırdı. Krallıkla ilgili tüm kuralları ezberlemişti. İlerde bir sorun olmasını istemiyordu. Kendisini ilgilendirmeyen en ufak bir şeyi bile ezberlemişken geleceği yönlendiren bu kuralları nasıl görmemişti?

Helen gözlerini kısarak ona baktı. "Sen ülkemize sonradan geldin, değil mi?" diye sordu. 

Sophie nedense yalan söylememesi gerektiğini hissetti. Helen sanki yalan söylerse anında anlayacaktı. "Yaklaşık 3 sene oldu efendim."

Helen başıyla onayladı. "Krallığın bazı kuralları köklü aileler tarafından nesilden nesile bilinir diğerleri duymaz bile." dediğinde Sophie doğruyu söylediği için kendini şanslı hissetti.

"Mademki kuralları artık öğrendin abimin evlenmesi gerektiğini de biliyorsun. Onunla evlenmek istemediğine emin misin?" Sophie acıyla gülümsedi. Hayatı boyunca kimseyle evlenemezdi. Abisi ve babası saltanatı geri almaya çalışırken ona düşen görev kardeşini korumaktı. Başını iki yana salladı. "Eminim efendim, abinizle evlenmem imkansız."

***

Sophie onu hatırlamıyor olabilirdi.  Henry onu hatırlıyordu. Ona borçlu olduğunu da biliyordu böylelikle. Kız o gün tahtta rahat rahat otururken nasıl olmuştu da onun ülkesine gelmişti? Ne zaman gelmişti? Eğer o gün Sophie'nin babasıyla konuşabilseydi ikisi güçlerini birleştirmiş ve dünyanın büyük kısmını yönetiyor olabilirlerdi. Henry şimdi de fazlasıyla güçlüydü ama babasının yakın arkadaşının ne durumda olduğunu bilmeliydi. O sırada kapı çalındı ve Marcus içeri girdi.

Henry ne yapması gerektiğini bilemedi bir an. Marcus'a dün izin vermişti. Şimdi ise Marcus karşısındaydı. Kardeşi gibi sevdiği, her zaman yanında olan adamı kovamazdı. Az önce aklına takılan şeyi bir tek o çözebilirdi üstelik. Arkadaşına samimi bir şekilde gülümsedi. "Hoş geldin Marcus, bu kadar yıldır buradasın, izin verince tüm haklarını birden kullanıp emekli olursun diye düşünmüştüm." dedi şakayla karışık bir alayla.

Çok Uzak Diyarlardan -Tamamlandı-Where stories live. Discover now