39.Gidiyorum

6.5K 395 45
                                    


En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir.

Sophie masada sessizce ailesini izlerken aslında her şeyin ne kadar da mükemmel göründüğünü düşünüyordu ama onun için yolunda gitmeyen şeyler vardı. Henry ile bir ömür yaşayamayacağına acı da olsa karar vermişti. Daha ne kadar birbirlerini yıpratabilirlerdi ki? Onlar Helen ve Marcus gibi bir elmanın iki yarısı olamayacaktı hiçbir zaman. Sadece uzaktan bakışan iki kişi olarak yaşayacaklardı hayatlarını. Daha doğrusu tüm hayatını Henry'nin gölgesi olarak yaşayacaktı ve bunu istemediğine karar vermişti. Bu ilişki için yeterince çaba gösterdiğini biliyordu. O yüzden içi fazlasıyla rahattı ama gözleri Henry'i bulunca kalbi neden ona ihanet ediyordu böyle? Yerinden çıkacak gibi atması koca bir haksızlık gibi geliyordu ona.

"Sophie sen ne diyorsun canım?" diyen Anna'nın sesiyle Sophie kendine gelerek şaşkın şaşkın baktı bir süre. Sonra toparlanarak "Affedersiniz dalmışım da, ne diyordunuz?" diye sordu hafifçe kızararak.

"Baban bir süre onunla kalman konusunda ısrar ediyor." Sophie babasına minnetle baktı. Buna gerçekten çok ihtiyacı vardı. Henry ile göz göze geldiğinde onun ne düşündüğünü anlayamadığı için yine canı yanmıştı. Bu adam nasıl birden dengesini böyle bozabiliyordu ki? Sophie gitmeye çok istekli görünmemeye çalışarak "Siz ne düşünüyorsunuz kralım?" diye sordu. Henry bir süre onun gözlerine baktı.

"Benimle neden resmi dille konuşuyorsun, baban yabancı değil."

Sophie gözlerini kaçırma gereği duydu. Onun bakışlarının üzerinde olduğunu biliyordu. "Affedersin." derken başını kaldırıp kocasına bakma cesareti bulabilmişti. Henry'nin sinirli olduğunu anlayabiliyordu. Siniri resmi dille konuşması mıydı yani? Bu adam neden böyle davranıyordu ki sanki? 

Sophie'nin babası karışmak istemiyordu ama birden karışma gereği duydu. "Hala cevap vermediniz Kral Henry." 

Henry ayağa kalkıp "Bu soru fazlasıyla saçma, kızınız ancak kraliçeliği bırakırsa bu saraydan gidebilir." dedikten sonra hızla salondan ayrıldı. 

Henry odadan çıktığında sözleri hala yankılanıyordu. Kızını neden yanında getirmek istediğini şimdi bir kere daha anlıyordu. O hayat dolu kızı gitmiş fazlasıyla acı görmüş kızı gelmişti. Burada mutlu olmadığı belliydi. 

Sophie Henry odayı terk ettikten bir süre sonra odadan çıkınca babası derin bir iç geçirdi. Hangi baba kızının mutsuz olduğunu görmek isterdi ki? Ülkesini kurtarmak için bu evliliğin olmasını istemişti ama şu an Sophie'nin mutsuzluğunu gördükten sonra hiçbir şeyi umursamadığını anlıyordu.

***

Anna sevdiği adamın iç geçirişini gördükten sonra ona yardım etmek istediğini fark ediyordu ama elinden gelecek bir şey olduğunu sanmıyordu şu an. Henry bir şeyi istemiyorsa ona kabul ettirmek gerçekten zor oluyordu. Sophie ve Henry'nin biraz önce salona nasıl girdikleri aklına gelince içi buruldu. Şimdi Sophie'nin yapmadığı bir şey yüzünden araları bozulmak üzereydi ve bunu hak etmiyorlardı. Anna bu sessiz ortamdan fazlasıyla rahatsız olarak "Biraz ileri gitmediniz mi?" dediğinde o adamla gözleri buluştu. 

Anna kalbinin ona ihanetini yaşıyordu yıllar sonra ilk defa. Sanki nefes alamayacak ve kalbi duracaktı. "Kızımı ülkesine bir süre getirmek istiyorum sadece." 

"Bir süreden kastınız tam üç ay. Kışı tamamen sizin ülkenizde geçirmesini istiyorsunuz." 

Adam ayağa kalkarak "Kızım benimle gelmek istiyorsa eğer yeğeniniz buna neden karşı çıkıyor anlamıyorum." diyerek odadan çıktı.

Çok Uzak Diyarlardan -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin