49. Maskeli Balo

5.2K 376 20
                                    

Not: profilimden diğer hikayelerime de bakmayı unutmayın bu bitince onlara devam edeceğim :))

1 YIL SONRA 

Helen bebeği olmadan önce bir balo düzenleyip eğlenmek istediği için onu desteklemişti ama şimdi gelmek için söz vermemesi gerektiğini düşünüyordu. Bir de maskeli balo düzenlemişti bu kadın ne düşünüyordu acaba? Sanki maskelerden insanlar tanınmıyordu? Helen ve Marcus'un geldiğini görebiliyordu mesela. 

Helen ve Marcus yanlarına geldiğinde Helen neşeyle "Nasıl ama, çok güzel değil mi abi?" dediğinde Henry "Neden bebeğinizi böyle saçma bir şekilde kutluyoruz?" dedi huysuzca. Helen onun bu haline alışmıştı artık. Bazen ruh hali iyi oluyordu bazense kötü. Sophie'den sonra toparlanabilmiş olmasına bile şaşırıyordu doğrusu. Onun ismini ne ağzına alıyordu ne de başkasının ağzından duymak istiyordu.

Helen abisine sarıldıktan sonra "Senin bebeğini ne zaman kutlayacağız?" dediğinde Henry alayla ona baktı. "Önce bunun için bana bir kız bulman gerekmiyor mu?" Helen şaşkınlıkla ona baktı. Gerçekten böyle bir şeye hazır mıydı? Helen Marcusla göz göze geldikten sonra Henry'e dönerek gülümsedi. "Pekala nasıl birini istiyorsan söyle hemen sana öyle birini bulabilirim. Bugünkü baloya tüm bekar soylu kızlar da davetli." dediğinde Henry gözüne takılan kızı Helen'e işaret etti. "O kim?"

Helen kıza dikkatle bakınca kim olduğunu anlayamadı. Ülkede böyle bir kız yoktu bildiği kadarıyla. Yoksa hamilelik yüzünden herkese yetişemiyor muydu artık? Helen gülümsemeye çalışarak "Maskeleri gece yarısı herkes çıkaracak o zaman kim olduğunu anlayabiliriz, şimdi kim olduğunu anlayamıyorum." dedi.

Henry kıza dikkatle baktıktan sonra umursamayarak "O zaman kraliçe olmayı hak edecek biriyle tanıştır beni." dediğinde Helen bir an durakladı. Halk Sophie'nin kendi ülkesinde olacağını biliyordu ama halka göre o ölmemişti. Her ne kadar Henry öyle olduğunu iddia edecek olsa da. Helen konuşulmamış bir sonuca varılmamış şeylerden nefret ediyordu ama ülkeye başka bir kraliçe gelmesi büyük bir olaydı. Bunu en yakın zamanda abisiyle konuşması gerektiğini aklının bir köşesine yazdı.

Helen gülümsedi ve abisinin dediğine odaklanarak kızlardan birini gösterdi. "Şu kıza ne dersin?"  Henry "Yüzünü de göremiyoruz ki." diye yakındıktan sonra kıza doğru ilerledi. Henry kızın yanına geldiğinde kız ona selam verince Henry elini kıza uzattı. "Dans edelim." dediğinde kız gülümseyerek kabul etti.

Henry kızla dans ederken kızın kulağına eğilerek "İsmin ne?" diye sorduğunda kız tüm cilvesiyle ismini söyledi. "Celine." Henry kıza "Güzel dans ediyorsun." dediğinde kız gülümseyerek "Sizin yeteneğiniz sayesinde." dedi.

***

Helen Marcus'a bakarak "Abim hala evli." dedi biraz buruk bir şekilde. Marcus başını sallayarak "Evet ama Sophie'nin ölüm haberi geldi geçen sene." Helen istemeyerek de olsa onayladı. "Ama hala Sophie'yi seviyor bence." 

Marcus "Sophie'yi bilmiyoruz." dediğinde Helen başıyla onayladı. "Bunu daha sonra konuşup halletmeliyiz." dedikten sonra "Keşke  teyzem ülkesine dönmemiş olsaydı." diye devam etti. Marcus "Şimdi bebeğimizi düşünmeliyiz." dediğinde Helen gülümsedi. Sonra Marcus'un dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu.

Henry dans ettiği kızdan sıkılınca başka bir kızı gözüne kestirdikten sonra onunla dans etmeye başladı. Kıza ismini sorduğunda kız hiçbir şey söylemedi. Nereden geldiğini sorduğunda da... Kıza öyle bakarken maske tüm yüzünü kapladığı için hiçbir şey anlayamıyordu. Sadece büyüleyici ve içinde tuhaf hisler uyandıran gözlerini görebiliyordu. Kız en sonunda el hareketleriyle konuşamadığını söyleyince Henry kendini tuhaf hissetti. Kızı konuşturmak için uğraşmıştı.

Dans bittiğinde Henry mucizevi bir şekilde kızı tanımak istemişti. Sophie'den sonra ilk kez birini tanımak istiyordu. Kızdan maskesini çıkarmasını istediğinde kız saate baktı. Henry Helen'in saçma kuralını hatırlayarak saate baktı. Kızın yüzünü görebilmesi için sadece 15 dakikası vardı.

***

Sophie aylar sonra tekrar bu sarayda olmanın mutluluğunu yaşıyordu. Hiç özlemeyeceğini sanıyordu ama özlemişti işte. Sevdiği adamı izlerken onsuz yapamayacağını anlıyordu. Ona onlarca mektup göndermişti ama hiçbir zaman mektuplarına cevap alamamıştı. Maskeli balo olayını duyduğu an onu görebilmek için saraya gelmişti işte. Onunla dans etmek gibi bir mucizeyi aklına bile getirmemişti ama hayal gerçek olmuştu. Saate baktığında sadece 15 dakika olduğunu görerek uzaklaşması gerektiğini fark etti. Henry danstan sonra ellerini tutup onu bir kenara götürdüğünde Sophie nasıl kaçması gerektiğini bilmiyordu, kaçmak da istemiyordu.

Sophie gitmek için birkaç girişimde bulunduktan sonra hala gidemeyince kaderine razı olmak zorunda kaldı. Henry onun maskesini indirecek ve kim olduğunu görecekti. İnsanlar geriye doğru sayarlarken Sophie elini maskeye götürmüştü ki ışıklar kapanınca Sophie bunu fırsat bilerek olabildiğince hızlı bir şekilde salonda ilerlemeye başlamıştı. Salonun kapısına yaklaştığında Henry "Kapıyı kapatın." diye bağırdı. Sophie yolun sonuna geldiğini biliyordu. Salonda maskesi çıkmayan tek kişi o vardı ve herkes ona bakıyordu. 

Sophie Henry'e sırtı dönük bir şekilde maskesini indirdiğinde Helen ile göz göze geldi. Bir an için onun yardım edebileceğini düşünmüştü ki yardım edemeyeceğini anlayınca yavaşça geri dönüp Henry'e baktı. 

Henry aylardır kaçtığı gerçekle bugün karşı karşıya kalınca ne hissedeceğini bilemedi. Ne kadar yalanlasa da onu unutmamıştı işte. O kanlı canlı karşısında durunca hiçbir şeyin değişmediğini daha iyi anlıyordu. Sinirle yumruklarını sıkmıştı. Şimdi tüm insanların önünde öfkesini de kusamıyordu. Ne yapacağını ilk defa bilemez haldeydi. Birden Sophie ona doğru koşunca ne yapacağı konusunda hala fikri yoktu. 

Sophie mantığını bir kenara bırakıp yapmak istediği şeyi yaptı. Koştu ve Henry'e sarıldı. Henry'nin şaşkın olduğunu bildiği için "Halk burada." diye kulağına fısıldadı. "Sadece bir süre idare et Henry sonra istersen gideceğim." dedi. Henry geri çekilmedi ama ona sarılmadı da. Sophie bir süre sonra usulca Henry'den kollarını çekerken çalan müzikle insanlar dans etmeye başladı. Sophie sessizce giderken Henry kolundan tuttu. "Böyle gidebileceğini mi sanıyorsun?"  Sophie ona döndü. 

Sophie Henry'nin bir şey söylemesini bekleyerek ona bakarken uzun bir süre geçince "Sadece seni görmek istemiştim." dediğinde hiç beklemediği bir şey oldu. Henry elini tuttu ve birlikte salondan çıktılar. Salondan çıkıp koridorlara doğru ilerlediklerinde Henry hala elini tutuyordu. Sophie bunu fark edince yüzünde aptal bir gülümseme belirdi. 

Henry Sophie ile konuşması gerektiğini fark ederek onun elinden tutup salondan çıkarmıştı ama elini bırakmayı unuttuğunu yeni fark ederek bıraktığında Sophie'nin hayal kırıklığıyla ona baktığını görüyordu. Neden o kadar zaman sonra gelmişti ve onu bulmamış olsa öylece çekip gidecek miydi gerçekten? O kadar yolu sırf onu görmek için mi gelmişti yoksa başka derdi mi vardı? Odasına geldiğinde muhafızlar kapıyı açtı ve Henry ilk önce Sophie'nin geçmesini bekledi.

Kapı kapandığında Sophie iç geçirerek 'işte şimdi başlıyoruz.' diye düşündü.

28.03.2019 düzenlendi

Edit 2: 20.04.2023

Çok Uzak Diyarlardan -Tamamlandı-Место, где живут истории. Откройте их для себя