2. Kuralına Göre Oynamak

25.5K 946 25
                                    

Sophie eliyle kıyafetini kapatmaya çalışırken kral kapıdaki hizmetçiden elbiseyi istedi. Sophie tereddütle krala bakıyordu ama adamın arkasına dönmek gibi bir niyeti olmadığı açıktı. Yanakları sinirden ve utançtan kıpkırmızı olmuş bir şekilde arkasını döndü ve elbiseyi giydi. Sophie giyinince kral onu balkona çıkardı.

"Kardeşin bu sabah derslere başlıyor. İlk dersi at binme." Sophie cevap vermedi. Yaşadığı utanç yüzünden kendini çok kötü hissediyordu. Kardeşini atın üstünde görünce içinde garip bir his oluştu. 'Şimdi evde olsaydık, orada ata binmeyi öğrenecekti.' diye geçirdi içinden. Bir an balkondan aşağı atlamayı düşündüyse de kardeşine bakınca bu fikri hemen aklından uzaklaştırdı.

***

Akşam hizmetçi kadın Sophie'nin odasına girdiğinde Sophie arkasına bir şey sakladı. Kadın şüpheli bir şekilde bir süre Sophie'yi inceledi. En sonunda arkasında sakladığı neyse vermesi için elini uzattığında Sophie başını iki yana salladı. Kadın elindekini almak için bir adım atınca Sophie geriye doğru bir adım attı. Bir süre odada kovalamaca oynadıktan sonra kadın Sophie'yi yakaladı.  Bir süre boğuştuktan sonra zehir şişesini görünce kızı kusturmak istedi. Başaramayınca yanındaki yardımcılarından krala haber vermelerini istedi. 

Krala haber gönderildikten bir süre sonra kral odaya geldi. Sophie ile göz göze geldiklerinde Sophie çığlık çığlığa bağırmaya başladı. Ölmesine bile izin vermiyorlardı. Kadınlar Sophie'yi tutarak zorla banyoya götürdüler. Sophie bu sefer de ağzını açmamak için inat ediyordu. Kral zorla ağzını açtırdığında elini ısıracak oldu ama Henry son anda elini geri çekmişti. Binbir zahmetle Sophie'yi kusturdu. Sophie ölmeyeceğine mi üzülseydi yoksa kralın önünde kustuğuna mı bilmiyordu. Neden kendi canı konusunda bile karar veremyordu ki? Banyodan çıktıklarında Henry sinirle bağırdı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen!"

"Öldür beni." dedi yalvarırcasına. Kardeşi için bile olsa o an hayat ona anlamsız geliyordu. Annesinin yanına gitmek istiyordu. Daha fazla dayanamayacaktı bu kadar yüke. Minik omuzları nasırlıydı. Nasırlar her geçen gün daha da çok kanarken acısı onu delirtiyordu. Saçlarını yolmak bir yerlerden atlayıp acıdan kurtulmak istiyordu. 

"Ne?" dedi şaşkınlığını gizlemeyerek. Kardeşi için her şeyi yapmaya hazır olan kız şimdi onu yalnız bırakıp gidecek miydi yani?

"Bana dokunman ölümden daha kötü. Öldür beni." Sesi fazlasıyla çaresiz çıkıyordu.

"Hayır." Sesi kesindi ve itiraz kabul etmiyordu.

"Kılıcını ver ben yaparım." derken büyük bir cesaret gösteriyordu. 

"Sen ne istediğinin farkında değilsin." sesi fazlasıyla sert çıkıyordu. Halkın önünde saraya getirdiği kız onun kılıcıyla ölse çıkacak dedikoduyu asla engelleyemezdi ve karşısındaki kız yüzünden böyle bir rezalet yaşanmayacaktı. Kimse yüzünden yaşanmayacaktı. 

"Farkındayım." dedi cesaretle. Ölüm şu an ona kurtuluş gibi geliyordu. Tatlı bir uyku gibi.

"Senin gibi deliyle yatmam zaten merak etme." dedikten sonra kral hızla odayı terk etti.

Sophie o gün her şeyi unutmak için kendisini tamamen uykuya verdi. Hiç uyanmak istemiyordu. Uyanık olmak ona zarar vermekten başka bir şey değildi. Canı yanıyordu ve o bir türlü engel olamıyordu. Kardeşi kiminleydi ve nasıl muamele görüyordu bunu da bilmiyordu. Kral ondan ne istiyordu onu da bilmiyordu. Sanki boşu boşuna eziyet çekiyormuş gibi hissediyordu. Eğer bu eziyet bitecekse o güne gidebilirler miydi? Bugün fazlasıyla can yakıyordu.

***

"Günaydın prensesim." dedi Mary. Helen elindeki ayna ve tarağı bir kenara bırakarak gülümsedi. "Günaydın, bugün bana vereceğin bir haber var mı?"

Çok Uzak Diyarlardan -Tamamlandı-Where stories live. Discover now