4.4

3.3K 308 150
                                    

Yaklaşık 1 senenin ardından... merhaba. Son yaptığım ancak şu an kaldırdığım duyurudan sonra hâlâ bölüm bekleyenleriniz varsa, geldi. Beni sabırla beklediğiniz için teşekkür ederim. Çok fazla şey söylemek istiyorum ama gevezelik etmeyeceğim. O yüzden, keyifli okumalar.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim.

Bir sonraki bölüm, bir aksilik çıkmazsa, final.


***






"Jimin!" Sallandığı hamaktan bana seslenen, aynı zamanda da yanına gitmem için eliyle işaretler yapan Taehyung'un yanına gitmek için hareketlendiğimde, kucağında uzandığım Yoongi'nin mızlanması kulaklarımı doldurdu.

"Hep bunu yapıyor." dedi belime doladığı kollarının tutuşunu sıkılaştırırken. "Bence seni benden kıskanıyor."

Güldüm. Söz konusu ben olduğum zaman yaşlı bir vampirden beklenmeyecek kadar çocuklaşıyordu bazen ve açık konuşmak gerekirse bu durum aslında hoşuma gidiyordu. "Şansa bak ki erkek arkadaşım sensin, Taehyung değil." diyerek burnunun ucuna öpücük kondurduğumda kaşlarını çattı. Şu an beni Taehyung ile sevgili olarak hayal ettiğine ve aklında canlandırdığı senaryolarla kendini sinirlendirdiğine emindim.

"Hey!" dedim çatılan kaşlarını düzeltmeye çalışırken. "İçine girdiğin düşüncelerden çıkar mısın? Taehyung arkadaşım sadece."

"Evet, her neyse." diyerek beni geçiştirdi. "Yine de arkadaşın seni sevgilinden kıskanıyor." Bir kez daha güldüm. Dayanamayarak dudaklarına kapandığımda, zaten bunu bekliyormuş gibi anında öpücüğüme karşılık vermişti. Bunu seviyordum. Benim için her zaman, her şekilde hazır olmasını ve onu öpmeyi seviyordum. Onu öpmenin getirdiği hissi çok seviyordum.

"Jimin!" Taehyung'un bir kez daha seslenmesiyle -bu sefer daha yüksek sesle çağırıyordu- Yoongi'nin kalçalarıma inen elleri gideceğimi anlayıp tutuşunu sıkılaştırdı. Yoongi bunun boşa bir çaba olduğunu bilse de mızmızlanmak hoşuna gidiyordu. Geçtiğimiz bir yılda bunu çok iyi tecrübe edinmiştim.

Alt dudağına dişlerimi geçirdikten sonra yüksek sayılabilecek bir sesle dudaklarımızı ayırdığımda bana memnuniyetsiz bir şekilde bakıyordu. "Dünyanın bir ucuna gidiyormuşum gibi davranmayı keser misin?" dedim gülerken ve içten içe şirinliği karşısında kafayı yerken. Dünyanın en sinirli kedisine benziyordu bu haliyle. "Taehyung'un karın ağrısı neymiş öğrenip geleceğim hemen. En fazla beş dakika sürer."

"İyi." dedi ellerini kalçamdan çekerken. "Git hadi."

Bir kez daha gülüp kucağından kalktım. Çimlere bıraktığım terliklerimi giymeyi es geçerek Taehyung'a doğru adımlamaya başladım. Temmuz ayındaydık ve hava, yaz ayının hakkını vermeye ant içmiş gibi sıcaktı. Yoongi, arkadaşlarımın da sınavları atlatıp bir dönemi daha bitirmelerinin şerefine hepimizi Daegu'daki yazlığında toplamış, barbekü partisi veriyordu. Mangalın başında Seokjin hyung ve Namjoon beraber duruyorlardı. Açıkçası etlerin sağlığı için biraz endişeliydim çünkü o ikisi çoğunlukla birbirini yemekten etlerin piştiğini unutuyordu ve bu yüzden Jungkook başlarında dikilmiş, ikide bir onları ayırıyordu. Jackson ve Mark havuzda yüzüyordu. Hoseok ise kendini herkesten soyutlamıştı. Kulağına taktığı kulaklıktan müzik dinlerken havuz başındaki şezlonglardan birine uzanmış kitap okuyordu.

Hiçbirimiz, kötü şeylerden konuşmuyorduk. Artık Jungkook, Taehyung ve Seokjin'in de bildiği, yaklaşık bir buçuk sene önce başıma gelen şeyi hiçbirimiz konuşmuyorduk. Kötü olan her şey geçmişte yaşanmıştı ve geçmiş de artık ardımızda bıraktığımız bir kavramdı. Bazı şeyleri atlatmam uzun sürmüştü, evet. Yoongi'nin bana rahatça temas edebilmesi için bile birkaç haftanın geçmesi gerekmişti. Öyle kötü bir durumdaydım ki, kolu yanlışlıkla koluma çarptığında bile irkilmeme engel olamıyordum. Geceleri gördüğüm kabuslardan çığlık çığlığa uyanıyor, Yoongi'nin kollarında sakinleşebilmek için bile önce sarılışına alışmam gerekiyordu. Bazen öylece otururken bile dakikalarca boşluğa dalıyor, birkaç dakika sonra kriz geçirircesine ağlıyordum. Bazen de ağlama krizlerim hiç olmayacak şeylerde ortaya çıkıyordu. İşin kötüsü, bu hallerim benden çok Yoongi'yi kahrediyordu ve onun kötü hissettiğini bilmek beni daha kötü yapıyordu. Yoongi bunun farkına vardığında hiçbir şey söylemeden beni yurtdışına çıkarmış, her hafta başka bir şehrine konuk olduğumuz bir Amerika turuna çıkarmıştı. Üç ayın sonunda artık çok daha iyiydim. Kabuslarım beni terk etmiş, dalıp dalıp gitmelerim yok olmuştu. Benim için en önemlisi ise, artık Yoongi'nin dokunuşlarının tadını çıkarabiliyordum. Yoongi bana yaklaşırken irkilip ondan kaçarım diye endişe duymuyordu. Her şey güzeldi. Her şey ulaşamayacağımız kadar uzakta kalmıştı.

True Blood // Yoonmin ✓Where stories live. Discover now