4.3

3.8K 434 96
                                    

BTS - First Love

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.


***


Geriye dönüp son zamanlarda yaşadığım şeylere baktığımda, kafayı yememiş olmam büyük bir mucizeydi.

Uyandığımda karşımda düşünceli bir şekilde duvarı izleyen Hoseok'u görmüş, cılız çıkan sesimle ismini anarak dikkatini çekmiştim. Bakışları beni bulduğunda gözleri önce şaşkınlıktan irileşmiş, sonra mutluluk veya heyecandan dolmuştu. Bir süre ne yapacağını şaşırmış bir şekilde bana öylece bakmış, daha sonra kocaman bir kucaklamanın ardından daha ben hiçbir şey söylemeden istediğim şeyi anlamış; beni yavaşça odadan çıkarıp Yoongi'nin yanına götürmüştü.

Güçsüz düşen bedenim yüzünden bitmesi saniyeler sürecek mesafeyi dakikalar içinde aldığımızda, en sonunda onu gördüğümde hissettiğim güven ve huzur hissiyle bir an baş edemeyeceğimi düşünmüş; ancak sonunda güçsüz bir şekilde ismini fısıldayabilmiştim.

Beni gördüğü anda ağlamaya başlayan Yoongi aramızdaki mesafeyi aklın alamayacağı bir hızla kapatıp, beni sarsmayı önemsemeden kolları arasına çekmişti. Bir süre öylece kapı pervazında dikilmiş, daha sonra da Yoongi beni odaya geri taşımıştı. Hoseok ve Namjoon, bizi yalnız bırakmaya karar verip evden gitmişlerdi.

O zamandan beri Yoongi beni kucağına almış ve zaman zaman ağlayıp hıçkırırken; saçlarımı okşayıp burnunu saçlarım arasında dolaştırıyor, boynumu öpüyor ve göz yaşlarıyla boynumu ıslatıyordu. Ben de ona ağlayarak eşlik ediyor ve kucağında, özellikle kaybettiğim kilolar yüzünden, küçücük kalmış bir şekilde, kokusunu içime çekerken şu birkaç ayda yaşadığım şeylerin hepsini bir bir gözlerimin önünden geçiriyor ve delirmediğim için, belki de ilk defa, Tanrı'ya teşekkürlerimi sunuyordum.

Tanrı'nın şanslı bir kulu olmayacağım daha ana rahmine düştüğüm andan itibaren belirlenmişti; annem olan kadının anılarında gezintiye çıkarak görmüştüm bunu. Biyolojik olarak var olmamı sağlayan adam içinse büyük bir tehdit, büyük bir günahtım. Olmamalıydım ben, en büyük hataydım.

Lakin Tanrı, "Hayır, senin hayatına ben karar veririm." diyerek beni dünyaya getirmiş, bir şekilde büyümemi sağlamıştı. Hayatımda güzel şeylerden çok "Bundan daha kötü bir şey başıma gelemez." dediğim zamanlar yaşamıştım. Her seferinde de yaşadığım kötü anlardan daha kötüsüyle karşılaşmıştım. Parasız ve aç kalmış, sokakta yatmıştım. Herifin teki tarafından taciz edilip, atılan bir iftira yüzünden kaldığım okul yurdundan atılmıştım. Bunlar hayatımın en kötü anları sanıyordum; büyük konuşmamam gerektiğini öğreneliyse çok fazla olmuyordu.

Yine de, diyordum içimden, yine de son yaşanan olaydan öncekiler iyi ki yaşandı. Eğer o kötü zamanları yaşamasaydım ve kendimi çıkmazda hissetmeseydim o bara gitmezdim ve eğer o bara gitmeseydim kalbimde, sevgisizliğin oluşturduğu boşluğu tüm içtenliğiyle dolduracak bir Yoongi ile nasıl tanışırdım? Nasıl kendimi tam hissederdim, yüreğime yerleşen kara deliğin üstünü kapatan bu adam olmasaydı?

"Jimin.." dakikalardır ismimi sayıklıyordu. Ne kadar süre olmuştu biz bu pozisyonu alalı hiçbir fikrim yoktu. Belki saatler geçmişti, belki de sadece birkaç dakika olmuştu. Sadece, onu çok özlemiştim. Yaşadığım o kabus gibi anları zihnimden atmak kolay değildi ve ben Yoongi'yi çok özlemiştim. Ona sarılmayı, onu öpmeyi, kokusunu içime çekmeyi, saçlarında parmaklarımı dolaştırmayı... Çok özlemiştim. Onu ve içinde o olan her şeyi çok özlemiştim. Sanki asırlar girmişti aramıza. Sanki asırlardır onu görmüyor, ona sarılmıyor ve onu öpmüyormuş gibi hissetmekten kendimi alamıyordum. Çok özlemiştim; yüreğime koca bir ağırlık binecek kadar çok özlemiştim. Ancak çok kırgındım ve nasıl toparlanacağımı da bilmiyordum.

True Blood // Yoonmin ✓Where stories live. Discover now