Detayla Randevu - Bölüm 82

1.9K 89 7
                                    

- 5 YIL ÖNCE -

EBA

 

"Edward? Edward?" Üst kattan mutfağa kadar gelen ve bir o kadar da mikrofon yutmuşçasına çıkan sesini duyduğumda gözlerimi devirdim. Neden beş dakika bile bekleyemeyecek kadar sabırsızdı ki? "Nerde kaldın? Dondum ben burada." Mızmız şey.
"Bekle biraz. Merak etme, ölmezsin." diye seslendikten sonra toz ilacının boş paketini çöp tenekesinin içine attım. Hanımefendiye hasta bakıcılığı yaptığım yetmiyormuş gibi bir de mızmızlığıyla uğraşıyordum. Aslında hata bendeydi. Annem ona bakmak için burada kalabileceğini söylediğinde onu geri çevirmemeliydim. Ben hasta bakmaktan ne anlardım ki? Ama annemin arkasındaki kanepeden bana attığı yavru kedi bakışlarına dayanamamış ve anneme bunu halledebileceğimi söylemiştim. Aptal ben. Oysaki daha geçen gün belki de onuncu kez kararlarımı etkilemesine izin vermeyeceğime dair kendime söz vermiştim. Her zamanki gibi, bana öyle baktığında, sözlerimi yutmak zorunda kalıyordum.
"Ama çok üşüdüm!" Su ısıtıcısındaki ılık suyu bardağın içindeki tozun üzerine döktüm. "Bu oda buz gibi. Parmak uçlarımı hissetmiyorum. Ben ciddiyim? Edward?"
"Ne yazık ki insan ırkı henüz ışınlanamıyor, Bella. Yirmi saniye bekleyebilirsin umarım."
"Bekleyemem." Kıkırdadı. "On saniye içinde gelmiş ol." Sabır tohumlarımın artmasını dileyip derin bir nefes aldıktan sonra kupasıyla birlikte mutfaktan çıktım ve merdivenlere yöneldim. "Ah, az kalsın unutuyordum. Gelirken kanepenin üzerindeki kalın çoraplarımı da getir."
1, 2, 3.. Sakin ol Edward. 4, 5, 6.. Sabredebilirsin.
İçimden küfretmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ve geri dönüp kanepenin üzerindeki çoraplarını da alarak tekrar merdivenlerden yukarıya tırmandım. Her ne kadar bu gibi ayak işlerini yapmaktan nefret ediyor olsam da bu seferlik katlanmalıydım. Eğer ona iyi bakarsam çabucak iyileşirdi ve ben de küçük, el kadar iç çamaşırlarını ütüleme zahmetinden kurtulurdum. Bu ne tür bir fantezi bilmiyordum ama bu sabah bana onları teker teker ütületmişti. Deli kadın.

"Tanrı'ya şükürler olsun!" dedi odadan içeri girdiğimde. "Alt tarafı bir ilaç getirecektin, on dakika oldu. Ne uyuşuk şeysin sen öyle."
"Üç dakika bile olmamıştır." Dil çıkardı.
"Ukala. Tabi, senin için hava hoş. Burnuna değmek üzere olan bir karnın ve sümükler fışkıran bir burnun yok." Elimdeki kupayı onun tarafındaki komodinin üzerine bıraktım. Çoraplarınıysa yatağın kenarına koymuştum. Yüzünde yine o 'ben huysuz bir kız çocuğuyum' ifadesi oluşmuştu.
"Çünkü ben aptal değilim ve kendimi soğuktan korumasını biliyorum. Sense nedense 'kalın giy' denmedikçe kalın giymeyi unutan aptallardansın. Neyse ki tatlı bir suratın var."
"Neyse ne." Omuz silkti ve ardından bir elini bana uzattı. "Kalkmama yardım et."
"Sadece beş aylık hamilesin, Bella. Doğumuna saatler kalmış kadınlar gibi davranma."
"Sana ne." Kaşlarını çattığını gördüğümde bunu yapmazsam saatlerce aynı konudan bahsedeceğini anlamıştım. Beklemeden bana doğru uzattığı elinden tuttum ve onu yavaşça kaldırdım. "Yardım et diyorsam yardım edeceksin. Hem ne güzel, bir işe yarıyorsun işte."
"Çok konuşuyorsun. Biraz sus da boğazın dinlensin." İlaç dolu kupasını ona verdim. Şaşırtıcı olsa da, cevap vermeden bardağı onları ısıtmak istercesine iki eliyle sardıktan sonra yavaşça dudaklarına götürdü. İlk yudumu alır almaz yüzünü buruşturmuştu.
"Iy. İğrenç bu."
"Normal. Bu yüzden adına ilaç demişler. Hadi, bitir onu." Yanından ayrılıp dolaba doğru yürüdüm. Üzerimi değiştirsem iyi olacaktı. Şu pantolondan kurtulmak istiyordum. Ardından kendimi yatağa atıp sabaha kadar uyumaya çalışırdım. Tabi Bayan Mızmız buna izin verirse.

Detayla RandevuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin