Detayla Randevu - Bölüm 8

3.1K 144 2
                                    

Medya: Ve Bella sinirlenir..

Bölüm 8

"Gömleğimi mahvettin.." diye mırıldandı Edward tedirgince. 

Sesinin tedirgin çıkması gömleğinin sanki üzerine su dökülmüş gibi olması değildi, sandığından daha da uzun bir süredir birbirlerine sarılıyorlardı ve Bella'nın beline dolanan kolları sanki hiç gevşemeyecek gibiydi. Korkarak başını eğdi ve ona bakmaya çalıştı. Uyumuş olamazdı değil mi? Ayaktaydı sonuçta.. O zaman neden hala geri çekilmemişti? Sadece birkaç saniye sürer sanıyordu Edward ama iki dakika geçmesine rağmen tek bir kıpırdama bile yoktu. Sadece kesik kesik nefes alışlarını duyuyordu. Ama bu onun için ilkti. İlk defa hiçbir çıkarı olmayacağını bildiği halde birine sarılıyordu. Kendisini tuhaf hissetmişti.

"Özür dilerim." Bella bir kolunu Edward'a sıkıca sardığı belinden çekti ve gözlerinin altını kurulmaya çalıştı. Rezil olmuştu işte. Neden ağlamadan duramıyordu ki? Üzüldüğü küçük bir şey bile olsa bu yanaklarından gözyaşı olarak aşağıya süzülüyordu. Berbat bir şeydi.

"Öldün sandım."

"Ne?" Başını hafifçe kaldırıp titrek bir sesle sormuştu bunu Bella. Sanki tekrar ağlayacak gibiydi. Kendini tutmaya çalışmasa ağlardı da. İçindeki şey bu kadarcık ağlamayla gitmezdi. Belki günler belki de haftalar geçmesi gerekiyordu Elliot'ın ona söylediği şeyleri kaldırabilmesi için.

"Birine sarılırken hiç kıpırdamaz mısın? Yani.. Ben sıkılırdım." Gözlerini kurulamaya devam ederek hafifçe güldü Bella. Edward uzaylı gibiydi. Sanki bu dünyaya ait değil gibiydi. Sıradan şeylere çok farklı tepkiler verebiliyordu.

"Sıkılmadım." 

Hayır, kesinlikle sıkılmamıştı. Aksine Elliot'la dolan düşüncelerinin arasına o garip koku da girmişti. Kokunun fazla tahrik edici olduğu doğruydu, ama o daha çok içini ferahlatmasını sevmişti. Bu yüzden sıkılması gibi bir ihtimal yoktu ortada. Eğer ona sarılmak için biraz daha zamanı olsaydı kollarının oldukça güçlü olduğunu fark edecekti. Ya da kaslı göğsünü. Ya da.. Çoktan fark etmişti bile.

"Kusura bakma, sinirlerim bozuldu. Sabah kahve içmeyi de unuttum zaten."

Bella kızarmamaya çalışarak ondan ayrıldı ve masasına döndü. Gözlerini masadan kaldırıp ona bakmaya cesaret edemiyordu. Oldukça rezil olmuştu. Hatta bu ölüm seviyesindeydi. Ağlayıp ona sarılmak yerine onunla ilgilenmesi gerekiyordu. Ama kendine engel olamamıştı. Belki de bir daha bu haldeyken yatağından dışarı çıkmamalıydı.

"Zombi gibi görünüyorsun." dedi Edward açıkça. Bir şeyler saklamayı sevmezdi. Açıkça doğruyu söylüyordu işte. Az önceki yerine oturup gömleğinin ıslanmış kısmına baktı. Bu kadar çok ağlamayı nasıl becerebilmişti? Bütün yıl ağlamaya devam etse onunki kadar çok ağlayamazdı herhalde.

"Biliyorum." Sesi yine titremeye başlamıştı ama bu sefer ne olursa olsun ağlamayacaktı. Masanın kenarlarını sıkıp kendiyle savaşa girdi bir süre. Ağlamayacağından emin olduktan sonra kendine gelmek için derin bir nefes aldı. Yüzündeki ıslaklık hala gitmemişti. "Zombi gibiyim. Zaten genelde hep zombiyimdir. Her neyse." Biraz durup parmaklarıyla şakaklarını ovuşturdu Bella. Ne diyeceğini toparlamaya çalışıyordu.

"Burada anlatması gereken sensin ama hep ben konuştum. Sen anlat." diyebildi en sonunda.

"Hala bana yardım etmeye mi çalışıyorsun? Keşke yardım edebileceğin bir sorunum olsaydı. Ama yok. Sorunsuzum. Ben harikayım. Ah, bir de öyle her şeye ağlamıyorum tabii. Yani anlatacak bir şeyim yok." 

Detayla RandevuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin