Detayla Randevu - Bölüm 17

3.2K 111 1
                                    

Medya: Bella'mızın tatlı kızarıklığı.

Bölüm 17
EBA

Tavır yapmak. 

Bu iki kelimeden de, bunu yapmaktan da, yapanlardan da nefret ederdim. Ama bu seferki şanslı isim Bella'ydı ve benim ondan nefret etmem çok saçma olurdu. Bunun ihtimali bile yoktu ve şimdi onun soğuk çıkarmaya çalıştığı sesini düzeltmeliydim. Tanrı aşkına, telefonda konuşuyorduk ve sanki karşısındaymışım gibi hareketlerime dikkat ediyordum. Ben geri zekâlı mıydım?

"Hiç, odamdayım." dedim sorduğu kuru bir 'sen ne yapıyorsun?'a.

"Ah evet, özelinden bahsediyorsun. Keşke söylemeseydin, özeline girmiş oldum şimdi."

Gözlerimi devirdim ve ayakta dikilip durmaktan vazgeçip yatağımın üzerine oturdum. Otururken buruşan yatak örtüsünü parmağımla düzelttim ve derin bir nefes aldım. 

Benim yüzümden böyle yaptığının farkındaydım ama yapabileceğim bir şey yoktu. Ben değişmezdim, ben buydum, ona göre öküzün tekiydim belki de ama buydum işte. Değiştiremediğim şeyler gibi değişemiyordum da. Ama sesinin böyle soğuk çıkması hoşuma gitmiyordu. Onun o neşeli sesine alışmıştım. Onu üzdüğüm zamanlarda bile sesi böyle soğuk çıkmazdı. Eğer kendini zorlayıp sesini soğuk çıkarmaya çalıştığını fark etmesem huzursuzlanırdım galiba.

"Tavır yapmak için oldukça geç bir saat, Bella. Bunu yarına iptal etsek ve sen kendini zorlamadan konuşsan?"

"Tavır yapmıyorum. Zaten yapsam da bir yararı olmuyor, bu yüzden..-" 

Sıkıntıyla nefesimi verdiğimde durdu, bıktığımı anlamış olmalıydı. Gerçekten bu tür şeyleri sevmiyordum. Soğuk konuşmalar ve yapılan göndermeler. Gereksizdi. Ona hiç açıklama yapmayabilirdim ama yapmıştım. Bu onu önemsediğimi gösterirdi, onun dediği gibi umursamadığımı değil.

"Hem sen beni aramazdın, ne oldu?" diye sordu kısa bir sessizlikten sonra. 

Şimdi fark etmiştim de, telefonda konuşmak bir işkenceden farksızdı. Ona şuan evlenme teklifi etsem 'neden bu saatte soruyorsun' gibi bir şey derdi herhalde. Telefonda ne düşündüğün hiçbir zaman tam olarak anlaşılmazdı. Yani ona ne anlatmaya çalışırsam çalışayım böyle cevap vermeye devam edecekti. İç çektim.

"Canım aramak istedi, ben de aradım. Konumuz bu mu?"

"Konumuz ne? Senin süper-gizli odan mı?" Artık çığlık atmaya başlayacaktım. Herkesin bu odayla ne derdi vardı? Dört tane duvarı olan bir odaydı işte. İçinde gizli geçit falan yoktu.

"Bunu bu akşam hallettik sanıyordum?" İtiraf etmek gerekirse, hayır, bunu halletmediğimizi biliyordum. Sadece konuyu daha da didiklemek istememiştim. O an ona sarılmak deli gibi kavga etmekten daha cazip gelmişti. Her zaman öyle gelirdi.

"Ah, evet, şey.. Evet, halletmiştik," Sesinde bariz bir kırgınlık vardı ve ne kadar belli etmemeye çalışırsa çalışsın anlıyordum. "Öylesine söyledim. Süper-gizli oda oldukça havalı gelmişti." 

Sesine karıştırmaya çalıştığı neşe beni tatmin etmemişti. Muhtemelen şimdi gözleri de dolmuştur, diye düşündüm içimden. Lütfen birisi bana ölüm tarihimi söylesin!

"Yine katlanmaya çalışıyorsun.."

"Hayır, çalışmıyorum, bence de hallettik. Zaten çok da önemli bir şey değildi. Bu arada Elaine mutfağı yakmak üzere, onu durdurmalıyım." 

Söylemeye çalıştığı modası geçmiş yalana elbette inanmamıştım ama inanmış gibi yapmam gerekiyordu. Yoksa bunu uzattıkça uzatacak ve şimdi üzüldüğünden daha çok üzülmesini sağlayacaktım. Bunu istemiyordum. 

Detayla RandevuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin