Narra Ordugâhı

168 9 0
                                    

Narra şehrine gelen Kalradya ordusu, Svadya ordugahına yakın bir ordugah kurmuştu. Ordugah kurulurken Yafes ve Harlaus bir çadırda hem sohbet etmiş hem de kuşatma hazırlıklarını incelemişlerdi.

Kuşatma planları, çetin bir savaş olacağını gösteriyordu.

Narra Şehri lorduna gönderilen elçi sonucu kale kumandanı dışarı çıkmış ve surların önünde bekleyen Yafes ve Harlaus'un önüne gelmişti. Gelenler Narra Şehri lordu Brula Noyan ve oğlu Ulusami Noyandı. Brula Noyan, Harlaus'a bakarak:
-Ne istiyorsun Svadya kralı. Döktüğünüz kan yetmedi mi? " demişti sertçe. Harlaus:
-Teslim olmanızı istiyoruz. Narra şehri bu orduya dayanamaz. Kuşatmanın sonuçları size ağır gelir. " demişti tehtidkâr bir şekilde. Ortalığı yumuşatmak isteyen Yafes lafa girerek:
-Teslim olursanız kaledeki herkesin canını bağışlanacak. Söz veriyorum. Ayrıca serbestçe şehri terk edebilirsiniz. Savaş bitti, Kergitler kaybetti. Bir hiç uğruna ölmeyin..." derken Ulusami Noyan araya girerek:
-Hiç uğruna mı? Biz ölene kadar bu duvarları aşamayacaksınız. 80 gün dayanacak kadar erzağımız. Peki siz 80 gün dayanabilecek misiniz? Hiç sanmıyorum. Yarın duvarın üstünde karşıma çıkmayın, bize gösterdiğiniz merhameti göstermeyiz zira... " diyerek konuşmayı sonlandırmış ve atlarını çevirerek Narra kapısına yönelmişlerdi. Yafes ve Harlaus ise ordugaha doğru at sürmüşlerdi.

Harlaus ve Yafes şehir haritasının başında savaş için planlarını gözden geçiriyordu. Şehir surlarının üstündeki ok başları Kergitleri simgelerek, miğfer şeklindeki küçük ahşap parçalar ise kuşatma kuvvetlerini simgeliyordu. İki büyük ve beş küçük kuleden oluşan şehir surlarına, iki yürüyen kule ve yedi merdiven ile kuşatma yapılacaktı. Koçbaşı ise yanında kalkanlı ve okçuların olduğu 100 kişilik bir kuvvetle kale kapısına dayanacaktı. Harlaus plana bakarak:
-Zor bir kuşatma bizi bekliyor açıkçası. Tüm orduyu getirmeliydik. Kale garnizonu ilk defa bu kadar fazla olan bir şehre saldırıyoruz. Kayıplarımız muhtemelen fazla olur. Şehre girince yağmalanması için emir vericem. Daha sonra ise Praven büyük bir ziyafet veririz. "diye konuşurken Yafes araya girmişti:
-Ziyafetiniz yahut düşünceleriniz beni alâkadar etmez majestelerei lakin şehir yağmalanma konusunda aynı fikirde değilim. Bilakis karşıyım. Şehri yağma etmeyeceğiz. Sırf bu şehirde yaşadılar diye o kadar insana zulmetmeye hakkımız yok. "demişti. Harlaus ise pek içine sinmeden onaylar gibi kafa sallamıştı. Müttefiki ile böyle bir mesele yüzünden ters düşmek istememişti. Harlaus
-Merhametiniz gerçekten büyük majesteleri. Umarım ilerde size sorun çıkarmaz. Dediğiniz gibi olsun şehir yağma edilmeyecek. Peki ganimet paylaşımını nasıl yapacağız?" diye sormuştu. Yafes:
-Uhhun ve Narra tamamen sizin, Sungetche ve Ichamur ise tamamen bizim olsun ortada 2 şehir ve 2 kale var, adil bir şekilde bölüşmüş oluruz". Harlaus:
-Peki gayet makul bir anlaşma, aradaki kergit engelinin ortadan kalkması ticaretimiz için daha iyi olacaktır eminim. Peki sıradaki kim majesteleri Yaroglek mi? Yoksa Hakim mi? ". Yafes şaşırmıştı. Böyle bir cevap beklememişti. Bir kaşını kaldırarak Harlaus'a:
-Anlayamadım. Ne demek istiyorsunuz?" diye sormuştu. Harlaus ise gülümseyerek :
-Bakın Kral Yafes. Açıkça konuşalım. Gözünü tüm Kalradya'ya diktiğini biliyorum. Diğer krallar gibi. Ancak sende farklı bir şey var, diğer krallarda olmayan bir şey. Sen sadece birkaç yılda kurduğun bir devlet ile Kergit hanlığını bitirdin. Bu diyardakilerin 100 yıldır yapmaya çalıştığı şeyi birkaç yılda yaptın. Üstelik işe ilk başladığında yanında 800 adam ya vardı ya yoktu. Sıranın bana da geleceğini biliyorum. Ayrıca senle şu an müttefik olmam gerektiğini de biliyorum. Bu diyardan değilsin, insanlarını bilmiyorsun. Seni kralları olarak görmelerini istiyorsan senden korkmaları lazım. Korku en iyi sadakat yoludur. " demişti. Yafes ayağa kalkmış ve kemerini düzeltmişti. Kafasını kaldırıp Harlaus'un yüzüne bakarak:
-Pekala açık konuşalım. Evet bu diyarın tamamına gözümü diktim. Bu uğurda kral olmak için değil yıllardır ezdiğiniz halk için savaşıyorum. Daha önce bir lord olarak hizmetinizde bulundum. Halkınıza davranışınız hiç hoş değildi. Ne zaman köyleri, masumları savunmak için bir hamle yaptınız majesteleri. Ben devletin hazinesinden binlerce dinar harcayarak tüm köylere silah dağıttım. Eğitim vermesi için insanlar tuttum. Kendilerini savunmayı öğrenmeleri için. Başarılı olacağımıza da inanıyorum. Ölürsem de büyük bir amaç uğruna ölmüş olurum. Ben annemi, babamı, kardeşlerimi, tüm ailemi Avrupa'daki haçlı savaşlarında kaybettim. O yüksek kuleli şatolarda oturan lordların feda etmekten çekinmediği bir diyardan geldim. Burada, elimdeki imkanlar yettiği sürece masumların ölmesine izin vermeyeceğim. Şimdi iyi geceler diliyorum majesteleri. Sabah omuz omuza düşmana karşı çarpışmayı sabırsızlıkla bekliyorum... "demiş ve Harlaus'un çadırından hışımla çıkmıştı.

Mount & Blade : WARBAND (DÜZENLEMEDE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin