Kalenin Kumandanı

514 46 6
                                    

Unuzdaq Kalesi fetholunmuş ancak Svadya ordusunun daha ileri gidecek takati kalmamıştı. Kergit Hanlığı beklenenden daha iyi bir savunma yapmıştı. Yaralılar ve kayıplar orduyu fena yıpratmıştı. Seferi burada noktalayan Harlaus, Praven'e dönme kararı almış ve seferi sonlandırdığını duyurmuştu. Lordlar sancakları altındaki birlikleri ile teker teker kaleyi terk etmişti. En son kaleden ayrılan Harlaus bir miktar garnizon bırakarak gitmişti. Harlaus'dan evvel ayrılan Yafes köyüne doğru yol almıştı. Yeni kazanılan bu kale bir Lorda verilmeyliydi. Sahibi olmayan bir kalede gelişme ve askeri açıdan hiçbir şey yapılamazdı çünkü. Harlaus kalenin sahibini biraz düşünüp ilan etmek istemişti. İsterse kendine de alabilirdi. Herkes kaleyi kendi mülkü yapmak için ufak tefek girişimlerde bulunmuş olsa da Harlaus kararını çoktan vermişti. Harlaus kalenin fethettiği komutana gitmesini istiyordu. Ayrıca yeni Lordunu kendine bağlı tutmak için böyle hamleler gerektiğini biliyordu. Bu kişi Kont Yafes'ten başkası değildi. Harlaus böylece hem diğer lordlarını fazla güçlendirmemeye karar vermiş ve Yafes'i daha çok kendine bağlamayı düşünmüştü. Ancak yine de Harlaus beklemek ve Yafes'i gözlemek istiyordu.

Seferden sonra büyük bir ziyafet Praven'de hazırlanmış ve tüm lordlar davet edilmişti. Harlaus'un meşhur ziyafetleri tüm diyarda ballandıra ballandıra anlatılırdı. Ayrıca ziyafetin halk tarafından önemsenen tek yeri turnuva idi. Şehir arenasında lordlar, krallar, komutanlar, askerler aynı rütbedeymiş gibi savaşırdı. Kimse kimseyi tanımazdı. Halk bu turnuvaları çok yakından takip ederdi. Savaşanların üstüne arenada kim olduğunu bilmeden bahis oynarlardı. Turnuva için krallığın her yanından şövalyeler, komutanlar gelirdi. Harlaus artık yaşlandığı için turnuvalara 7 yıldır katılmıyordu. Diğer lordlar ise her turnuvaya heyecanla katılıyordu. Turnuva ödülü ise bahisler dışında 1000 dinardı. Her turun önce 16 kişi kalana kadar kısa dövüşler olur daha sonra 4'er kişilik 4 grup kapışırdı. Sonra 2'şer kişilik 4 grup ve 1'er kişilik 4 grup kapışırdı. Son kalan 2 kişi ise final müsabakası yapardı. 3 aşamada gerçekleşen final müsabaksı sonunda ölümüne dövüş yapılırdı. Hatta eski Svadya lordlarından Kont Stamar'ın babası Kont Russel bu dövüşlerden birinde öldürülmüştü. Her turun sonunda sadece kaybedenler açıklanırdı. Finalde dahi kim kimle dövüştüğünü bilmezdi. Bu yılki turnuvaya Kont Rafarch, Kont Beranz, Kont Montewar ve Kont Mirchaud gibi genç kontlar katılmıştı.
Kont Clais çok katılmak istese de yaşından dolayı hanımı Leydi Auberina ve oğlu Kont Devlian zar zor vazgeçirmişti. Finalde ise hiçbir kont kalmamış, şehir muhafızlarının komutanı Rickor ile bir Svadya şövalyesi kalmıştı. Zorlu geçen dövüşlerin ardından Rickor rakibine son darbeyi indirerek ödülü almıştı.

Savaştan sonra yaralı askerleri ile ilgilenen Yafes doğruca Ushkuru'ya gitmiş savaş yüzünden terk ettiği mülküne geri dönmüştü. Yaralıları şifacıya teslim ederken köy yaşlısı ile sohbet etmişti. Köy yaşlısı lordunu tebrik etmişti. Gece olduğunda ise savaşı ve sarranidlerle olan son olayları düşünmüştü . Kendince bunun bir ayıp olduğunu düşünmüştü. Çünkü anlaşma için o gitmişti. Kralın mührünü o vurmuştu kağıda. Bir daha bir Emir' in yahut Sultan'ın yüzüne bakamam diyor ve vicdanı ile savaş veriyordu. Kendini suçlu gibi hissetmişti. Harlaus'un yaptıkları ona da yavaş yavaş ters gelmeye başlamıştı.. Bunları düşünürken bir ulak gelmiş ve Praven'deki ziyafeti haber vermişti. Praven'e doğru hızlı bir şekilde yola koyulan Yafes ve adamları uzun bir yolculuktan sonra Praven'e varılmıştı. Askerlere de garnizonda bir ziyafet verilecek ve askerin morali düzelecekti. Askerleri garnizona bırakan Yafes kaleden evvel silah, at ve zırh tüccarlarına uğramıştı. Seferden gelen ganimetle kendine iyi bir at, zırh ve bir topuz almıştı. Aldıklarını Alayen'e emanet eden Yafes kaleye gelmişti. Fazla uzun sürmeyen bir bekleyişten sonra tüm Lordlar gelmiş ve ziyafet sofrası kurulmuştu. Turnuvadan sonra kurulan sofraya Muhafız başı Rickor da kralın hususi misafiri olarak davet edilmiş ve ödülü tüm lordların önünde verilmişti. Her türlü yiyecek olan sofrada içki eksik olmuyordu. Fıçı fıçı içki su gibi içiliyor, muhabbetin, kahkahanın içinden çıkılmıyordu. Herkes son savaşta yaptığı kahramanlıkları uydururken Kergit askerlerine neler yaptıklarını birbirlerine anlatıyorlardı. . Yafes ise ziyafete mesafeli yaklaşmış en başta biraz içki içmiş sonra fazla içmemişti. Lordların anlattıklarını dinlemiş ve onlarla gülüp eğlenmişti. Uzun bir süreden sonra eğlenmiş ve geçmişindeki acıları bir nebze olsun unutmuştu. Savaştan yaralı ve hastalıklı gelen babasının kollarında ölümünü, annesinin Katolikler tarafından katledilişini ve abisinin babasının kılıcını ona vererek savaşa katılmasını unutmuştu.

Harlaus ise büyük zaferini yanında iki hatunla kutluyordu. Karısını kaybettiği için ona dur diyecek kimse yoktu. Ziyafet gecenin geç saatlerine kadar devam etmişti. Herkesin mayıştığını gören Harlaus son kez kadeh kaldırarak pek anlaşılmayan bir konuşma yapmıştı. Acaba kendi sarhoş olduğu için mi yoksa kral sarhoş olduğu için mi anlamadığını fark edemeyen Yafes, yanındaki lorda soracakken onun da kafasını kadehine gömdüğünü görmüştü. Kral her laf ettiğinde kahkahalar atan kalabalık kralın son kez kadeh kaldırdığını görmüştü.
-Bu kadehi... yeni Unuzdaq kalesi sordu... Pardon Lordu Kont Yafes adına kaldırıyorum. " diyerek tüm dikkatleri Yafes'e çekmişti.
Yafes ise şaşkın bir şekilde Harlaus'a bakmış teşekkür etmek sonradan aklına gelmişti. Lordlar ona bakarken bazıları masala sızmış ve son yudumunu alan kral tahtına yığılmıştı. Hizmetçiler ortalığı toparlarken Kont  Yafes misafir odalarından birinde uyuya kalmıştı.

Sabah erkenden kalkmış ve korkunç bir baş ağrısı ile hana gitmişti. Kahvaltılık bir şeyler yerken hancıyla sohbet etmişti. Sohbetin sonunda Unuzdaq kalesinin lordu olduğu aklına gelmişti. artık Unuzdaq Kalesinin ve dahi Ushkuru köyünün lordu olmuştu. Daha sonra herkesin daha uyuduğu saatte askerleri garnizondan almış ve Unuzdaq kalesine doğru yola çıkmıştı. 1 gün 1 gece süren yolculuk sonunda kaleye varmış, kale yeni Lordunu coşkuyla karşılamıştı. Hemen garnizonu ve nöbetçileri incelemiş, kaleyi geliştirmek adına mahkum kulesi inşaatı emri vermiş ve inşaatçıları ise kendi köyünden getirtmiş ve paranın yabancıya gitmemesini sağlamıştı. Yine bu inşaat için Artimenner'i görevlendirmişti. Kısa sürede kalede ve civar bölgede otoriteyi sağlamış, bilgilerini almıştı. köylere dadanan haydutlar ve çapulcular için kaleden devriyeler çıkartmıştı. Sürekli dolaşan devriyeler haydutları ve çapulcuları korkutuyor düşman askerlerini önceden fark edip sürpriz bir kuşatmayı zorlaştırıyordu. Kaledeki egemenliği Yafes'in iktidar duygularını kabartmış, devlet kurma hevesi daha da bir artmıştı.

Kendini güvende ve emin hissettiği kalede kendi sancaklarını asmıştı. Şekil olarak beyaz zemin üzerine mor bir aslan kafası olan sancaklar kalede ve köyünde dalgalanıyordu. Ayrıca kale sayesinde gelirleri de artacaktı. Ama bu geliri yine kendi tebaası için kullanacağını bildiğinden hiç hesap işine girmemişti. Eskiden beridir zaten görkemli bir yaşam istememişti. O yüzden desenli zırhlar, taşlı miğferler, altın kılıçlar hiç ilgisini çekmiyordu. Klasik bir zincir zırh, üstüne bayrağı olan bir kumaş ve boyun koruması vardı. Üç parçadan oluşan omuzlukları ve kalın bir bilekliği vardı. Miğfer olarak ise kenarı siperli burun koruması olan bir başlık kullanıyordu. Elinde ise kalın, sade bir kalkan tek elli bir topuz vardı. Bazen kısa bir yay da eline alırdı ancak pek kullanmazdı.

Mount & Blade : WARBAND (DÜZENLEMEDE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin