1

9K 352 195
                                    

Sıcaktan terleyen gözlerimi yavaşça açıp yerimde doğruldum. Vücudum ter içinde kalmıştı. Bacağıma sarılı olan ceketi kenara fırlatıp küçük çadırın fermuarını açarak dışarıya çıktım. Kollarımı açıp sesli bir şekilde esnedim. Hava yeni yeni aydınlanmaya başlamış, güneş kendini yavaştan belli etmeye başlamıştı. Denize baktığımda sakin ama bir o kadar da cüretkar bir şekilde kıyıya vuruyordu.

Soğuk kalması için kuma gömdüğüm içeceklerden birini kazıp çıkarttığım gibi kapağını açtım. Yavaşça denize doğru yürüyüp ayaklarımın tuzlu suda ıslanmasını sağladım. Güneş daha çıkmadığı için su buz gibiydi.

Elimde tuttuğum içeceği suyun ulaşamayacağı bir kenara bırakıp üzerimdeki kot şortu ve bluzu çıkardım. Onları da içeceğimin kenarına koyup siyah saçlarımı bileğimdeki toka ile ensemden topuz yaptım. Esen hafif rüzgar ürpermeme neden olsa da umursamayıp sadece iç çamaşırlarım ile yavaşça denize doğru yürüdüm. Her bir adımımda daha çok üşüsem de hemen kendimi denize atıp içerisine daldım. Soğuk tuzlu su vücudumu esir alırken hızla suyun içerisinden çıkıp derin bir nefes aldım. Bu halime gülerken arkamdan gelen habersiz dalga ile suyun içerisine gömülmem bir oldu. Hızla suyun içerisinde dengemi sağlayıp başımı çıkardım. Ne olduğumu şaşırmış öksürürken hızla sahil kenarına çıktım. Ellerim ile kumdan destek alıp sırt üstü kumlara uzandım.

Yuttuğum tuzlu su öksürmeme neden olurken derin derin nefes almaya çalıştım. Başımı kaldırıp denize baktığımda biraz önceki halinden eser kalmamış dalgaları acımasızca sahile vurur olmuştu.

Kendime gelip yavaşça ayağa kalktım. Eşyalarımı yerden alıp çadırın olduğu yere geri döndüm. Daha fazla burada durmak istemediğim için çadırımı hızla toplayıp küçük çantasına koyduğum gibi sırt çantama gelişi güzel yerleştirdim.

Üzerimdeki kumlara aldırış etmeden çıkardığım giysileri tekrar üzerime geçirdim. Çantamdan motorumun anahtarını aldıktan sonra çantamı sırtıma geçirdim. Son kez denize bakıp motoruma atladığım gibi eve doğru yola koyuldum.

Hafta da en az 1 kere buraya gelirdim. Burası benim neredeyse gizli alanım haline gelmişti. Ne zaman gelsem kimse olmuyordu ve telefon da nedense çekmiyordu. Galiba en çok bu yönünü sevmiştim. Hiç değilse rahattım. Babam ne kadar bu durumuma karşı çıksa da bana engel olamıyordu. Burası evden yaklaşık 1 saatlik uzaktaydı onun için gidip gelmesi de kolay oluyordu.

Pürüzlü yolları aşıp düz asfaltlı yola çıktığımda hızımı artırdım. Kısa zaman sonra evin önünde geldiğimde yavaşlayıp motoru kapının hemen yanında durdurdum. Garaja baktığımda babamın arabası hala oradaydı. Demek ki bu sefer eve erken gelmiştim. Bu da demek oluyor ki babamı görmek için geç kalmamıştım.

Motoru sabitleyip yavaşça indim. Çantamdan anahtarı çıkarıp kapıyı açtığım gibi sessiz adımlar ile eve geçtim. Ev olduğundan da sessizdi. Normalde babam şu an işe gitmek için koşturuyor olması lazımdı.

Kaşlarımı çatıp çantamı yere bıraktım. Hızlı adımlar ile babamın odasının önüne gelip kulağımı kapıya yasladım. En ufak bir ses duyar mıyım diye beklerken hiçbir sesin çıkmaması ile bir şey olmasından korkarak hızla kapıyı açıp içeriye daldım.

Bakışlarımı yatağa çevirdiğimde babam ve yanında bir kadın beyaz çarşafın altında belirgin bir biçimde çıplak şekilde uyuyorlardı. Kapıyı açmamın etkisiyle çıkan ses babamın ve yanındaki kadının uyanmasına sebep olmuştu. Babam uykulu bir şekilde başını hızla kaldırıp eliyle yüzünü sıvazladı. Bakışları beni bulduğunda şok ile gözleri açıldı.

Kalbime giren ağrı ile elimi kalbime götürdüm. Bu bana ağır gelmiş miydi? Tabiki de hayır. Daha önce de bu manzarayı gördüm hem de defalarca ama her gördüğümde kalbime giren ağrıya engel olamıyordum. Galiba en sevmediğim huylarımdan birisi de buydu.

KAÇINILMAZWhere stories live. Discover now