20

1.6K 69 6
                                    

Bir insanı hayatta tutan şey neydi? Peki ya var olma sebebi neydi? Bize büyük gibi gelen bu dünyada bir insanın yaşarken ölü olma ihtimali neydi peki? 

Bütün sorular elbet bir gün cevabını bulacaktı. Peki ya ben yaşama amacımı ne zaman bulacaktım. Bütün bu olaylar beni istemediğim yere sürüklerken buna daha ne kadar dayanabilirdim? 

Eğer şu an bu arabada isem bu bana hayatın oynadığı bir oyundu, bundan emindim. İstemedim bir yola sürükleniyordum ve ne yapacağımı artık bilemiyordum. Sanırım şu an eski Bulut olsam kendimi arabadan atardım fakat artık ben eski Bulut değilim, değiştim.

Arabanın kapısına doğru sokulurken sol tarafımda duran Sinan'ın bakışları üzerimdeydi. Bunu hissedebiliyordum fakat artık ona karşı da hissizleşmiştim. Kollarımı birbirine dolarken hızla akıp giden yoldan ayırmadım bakışlarımı. 

Koluma değen el ile irkilirken bakışlarımı Sinan'a çevirdim, bana üzgünce bakıyordu. Daha o telefondaki konuşmalarını unutmuş değilim ve her aklıma geldiğinde de gerilmeden de edemiyordum. 

Sinan'ın kolumdaki elini sert bir hareket ile geri iterek bakışlarımı tekrar camdan tarafa çevirdim. Sinan bu verdiğim tepki ile gerilerek yerinde kıpırdandı. Onun sinirli olup olmaması umurumda bile değildi. 

Ben hala bakışlarımı Sinan'a çevirmezken Sinan sesini yükselterek "Bulut neden suratıma bakmıyorsun, ne yaptım ben sana?" Diyerek bedenini bana doğru çevirdi. 

Bakışlarımı Sinan'a çevirerek gözlerinin içerisine baktım. Bu sorduğu soruya verecek o kadar çok cevabım vardı ki ben bile bunun üstesinden gelemezdim. Suratına karşı her ne kadar bağırıp çağırmak istesem de susarak tekrar cama çevirdim bakışlarımı çünkü o gücü ben kendimde bulamıyordum artık. Sinan'ın sinirlendiği soluk alıp verişlerinden belli oluyordu.  

Gözlerimi yavaşça kapayıp derin bir soluk aldım. Gözlerim önüne gelen Doruk ile kalbim hızla atmaya başlarken kapalı olan gözlerim anında doluvermişti. 

Alkan beni kolumdan tutup zorla arabaya bindirirken üzerimde olan bakışları bir türlü aklımdan gitmiyordu. Alkan her zamanki gibi soğukluğunu konuşturmuş, Doruk'u benden uzak tutmayı başarmıştı. 

Elim suratıma giderken dudağımda takılı kaldı. Doruk ile bir anım olarak asla çıkarmayacaktım bunları. Her ne olursa olsun asla çıkarmayacaktım. 

Elimin tersi ile göz yaşlarımı silerken üzerime örtülen cekete itiraz etmedim çünkü titrememe engel olamıyordum. 

Üzerimdeki ceketi elim ile sıkıca kavrarken boynuma kadar çektim.

Bekle beni İstanbul, ben geliyorum. 

Soğuk hava bacaklarımdan başlayarak bütün bedenimi esir alırken sıcaklığa doğru biraz daha sokuldum. Bir anda gözüme giren güneş ışığı ile gözlerimi sıkıca kapatırken hareket halinde olduğumu geçte olsa idrak edebilmiştim. 

Gözlerimi yavaşça açtığımda bir çift soğuk maviler ile karşılaşmak beklediğim en son şeydi. Gözlerim sonuna kadar açılırken bulunduğum yere baktım. En son kaçmaya çalıştığım evin bahçesinde olduğumu anlayınca içime düşen sıkıntı ile suratım düştü. Bahçede havuz kenarında dikilen Alkan'ın ne yapmaya çalıştığı da içime kurt gibi düşmüştü. 

Bakışlarım tekrar Alkan'ı bulurken Alkan eğilerek burnunu boyun girintime soktu. Ben yeni uyanmışlığın etkisi ile tepki veremezken Alkan aynı yavaşlıkta geri çekildi. Anlamaz bakışlar ile Alkan'a bakarken Alkan soğuk sesi ile "O pisliğin kokusu üzerine sinmiş." Diyerek bir anda beni bırakması ile kendimi havuzun içerisinde bulmuştum. 

KAÇINILMAZWhere stories live. Discover now