23

1.5K 60 6
                                    

Mina elindeki kaşığı yoğurt kabının içerisine daldırarak hızla ağzımın içerisine soktu. Bende hemen elimdeki kaşığı yoğurt kabının içerisine daldırarak ağzıma götürdüm.

Yaklaşık bir saattir Mina'nın odasında yoğurt yiyordum fakat ağzımdaki acı bir türlü geçmek bilmiyordu.
Her kaşığı daldırmamda hıçkırığım boğazıma diziliyor, sessizce ağlamaya çalışıyordum.

Mina iç çekerek " Bulut hanım ne olur bir şey söyleyin, bir saatten beri sadece yoğurt yiyor ve ağlıyorsunuz. " Diyerek elini omzuma koydu.

Başımı iki yana sallayarak " Canım çok yanıyor Mina. Bu bitirdiğimiz dördüncü yoğurt kabı ama ağzımın içi hala yanıyor. " Diyerek ağzımın tekrardan yoğurt ile doldurdum.

Mina üzgünce " Bulut hanım çok özür dilerim. Alkan beyin özel olarak getirttiği biberi vermiş kızlar. Engel olacaktın ama kavanoz Alkan beyin eline geçmişti bile. " Diyerek kendisini suçlamıştı.
Başımı iki yana sallayarak " Sakın kendini üzme, bu da geçer. " Diyerek tebessüm ettim.

Başımı duvardaki saate çevirdiğimde saat 9'u geçiyordu. Bakışlarımı Mina'ya çevirerek "Sen sabahları saat kaçta uyanıyorsun Mina?" Dediğimde şok ile bana bakmaya başladı. Oysaki öyle şok edilecek bir soru da sormamıştım. 

Mina kekeleyerek "En erken altı, en geç altı buçuk. Neden sordunuz?" Diyerek dikkatle bana bakmaya başladı. 

Mina'nın elindeki yoğurt kabını ve kaşığı alarak "O kadar erken uyanıyorsan erken yatman gerekiyor. Ben yoğurt seansıma odamda devam ederim. İyi geceler." Diyerek bir şey demesine fırsat vermeden hızla odasından çıkarak kapıyı kapattım. 

Bu evde tek anlaştığım kişi sanırım Mina olmuştu. Derin bir nefes alıp verirken yavaşça merdivenleri tırmanmaya başladım. Ağzımda tekrar yanma oluşmaya başlamıştı ki hızla ağzıma yoğurt doldurarak gülümsedim. Bodrumdan çıktığımda bakışlarımı yoğurt kabına çevirdim. Oldukça az kalmıştı ve ağzım hala yanmaya devam ediyordu. Her ne kadar karnım şişmiş olsa da ağzımın yanmasından iyidir diyerek mutfağa yöneldim. 

Mutfağa giriş yaptığımda zifiri karanlıktı. Ellerim duvarda gezinirken tuşları bulmanın sevinci ile tuşlara basarak mutfağın aydınlanmasını sağladım. Gözlerim kısa süreli bir kamaşma geçirse de hızla kendime gelerek dolaba doğru ilerledim. 

Elimdekileri masaya bırakarak dolabın kapağını açtım. Hızla yoğurt arayışına geçmiştim fakat hiçbir yerde dolu olan yoğurt kabını bulamıyordum. Eğer ben onu bulamazsam sabaha kadar yangın var diye evin içerisinde dolanabilirdim. Burada olduğuna yemin edebilirdim, bir tane daha yoğurt olması gerekiyordu ama bir türlü bulamamıştım. 

Sinirle ayağımı yere vurarak dolabın kapağını kapattım. Bakışlarım az kalan yoğurta kaydığında dudaklarımı büzerek yoğurta doğru ilerledim. Kabı elime alarak "Buradaki ikinci dostum sensin, sakın bitmeye kalkma yoksa vallahi çöpü boylarsın." Diyerek bir kaşık daha aldım. 

En iyisi yoğurt bittiğinde suya devam etmekti. Tezgahın üzerine oturup bağdaş kurarak yoğurdu yavaş yavaş yemeye başladım. Tam derin düşüncelere dalacaktım ki kapıdaki hareketlilik dikkatimi çekti. 

Bakışlarımı kapıya çevirdiğimde Sinan'ı görmem bir oldu. İçtiği her halinden belli olurken gömleğinin üç dört düğmesi açık ve dağınıktı. Saçları ise birbirine girmiş, berbat gözüküyordu. 

Bacaklarımı sarkıtıp tezgahtan inerek bitmiş olan yoğurt kabını çöpe attım. Kaşığı da bulaşık makinesine yerleştirerek kendime büyük bardakta su doldurdum. Sinan'ın bakışlarını ensemde hissederken derin derin nefesler almaya çalışıyordum. 

KAÇINILMAZWhere stories live. Discover now