5

3K 138 11
                                    

Başıma giren ani ağrı ile inlememi engelleyemedim. Elim başıma giderken uykulu gözlerimi yavaşça açtım. Gözlerimi bulunduğum yerde gezdirdiğimde tanımadığım bir odada, tanımadığım yatakta yatıyordum. En son olanları hatırlayınca vücudum ürperdi.

Pencereden vuran ay ışığı muazzam bir görüntü oluşturuyordu fakat şu an keyif çatmanın sırası değildi sanırım. Yattığım yerden yavaşça oturur pozisyona gelip önüme gelen saçlarımı geriye doğru attım. Sessiz olmaya dikkat ederek yavaşça yataktan kalktım.

Kuruyan boğazım kendini belli ederken kapıya doğru yöneldim. Elim kapıya gittiği sırada sessiz evde adım sesleri duymam ile hızla yatağa geçiş yaptım. İnce pikeyi üzerime örtüp hızla gözlerimi kapattım. Kalbim delicesine çarparken kapının açılma sesi odada yayıldı.

Neyse ki omzumu kapıdan tarafa çevirmiştim ki giren kişi yüzümü göremezdi. Gözlerimi daha sıkı kapatırken arkamda ağırlık hissetmem ile vücudum gerildi.

Kalbimin sesi kulağımda atmaya başlayınca kendime lanetler okudum. Kalbim hızla atmaya devam ederken saçlarıma değen el ile hızla kendimi yataktan yere attım.

Başımı yere çarpmamın etkisi ile ufak şekilde inledim. Elim başıma giderken tanıdık ses "Bulut iyi misin?" Dedi.

Yavaşça yerde oturur pozisyona gelip karşımdaki kişiye çevirdim bakışlarımı. Bu çocuk o pirsingli çocuktu.

Kaşlarımı çatıp "Lan sen manyak mısın ne demeye cin gibi yatağa geliyorsun?" Demem ile çocuğun suratında kocaman bir gülümseme oluştu.

Yataktan kalkıp yanıma gelerek elini kalkmam için uzattı. Eline ters ters bakıp yerden destek alarak kendim ayağa kalktım.

Çocuk "Küçükken de böyleydin zaten. Kendi başına buyruktun." Dediğinde kaşlarımı çatıp çocuğa bakmaya başladım. Nereden çıkmıştı şimdi bu?

Surat ifadem şekilden şekilde girerken çocuk yatağa oturup "Gerçekten beni hatırlamadın değil mi?" Dedi.

Tamam bir yerlerden tanıdık geliyordu ama tanıdığımı sanmıyordum işte. Ama anlaşılan o beni tanıyordu.

Başımı hayır anlamında sallayıp aramızda mesafe kalacak şekilde ben de oturdum. Çocuk başını sallayıp "Küçüktün tabi ben bile bazı şeyleri zor hatırlıyorum." Diyerek siyah gözlerini pencereden tarafa çevirdi.

Hafifçe kaşlarımı çatıp "Ne demek istiyorsun?" Dedim ki gerçekten merak ediyordum.

Çocuk bakışlarını bana çevirip ellerimi kocaman avucunun içerisine aldı. Gözleri ellerimizden gözlerime kayarken gözlerinde kırgınlık, pişmanlık bütün duyguları taşıyordu.

Derin bir nefes alıp "Ben Sinan." Demesi ile kafamın üzerinde lamba yanmıştı. Ben çok küçüktüm bazı şeyleri zor hatırlıyordum ama Sinan'ı nasıl unuttum aklım almıyordu.

Sinan bana her zaman sahip çıkan kişiydi ama bir gün bir aile gelip onu evlatlık almıştı. Birbirimizden ayrılmamız çok zor olmuştu ama gitmişti işte. O zamandan beri görmemiştim ki ben onu. Nasıl hatırlamamı bekliyordu?

Gözlerimin dolduğunu hissettim fakat transa geçmiş gibi donmuş kalmıştım. Sinan gülerek "Hatırladın." Diyerek bana sıkıca sarıldı. Gözlerimden yaşlar akarken ben de yavaşça kollarımı Sinan'ın bedenine sardım.

Yüz yılın buluşmasını yaşıyordum resmen ya da bu bir şakaydı. Titreyen sesim ile "Sinan bu gerçekten sensin değil mi? Bu bir oyun değil, değil mi?"

Sinan geriye çekilerek yüzümü avcu içerisine alarak "Hayır Bulut benim ve karşındayım." Demesi ile kendimi geriye çekip yüzüne sert bir tokat attım. Sinan çok olmuş suratı ile "Bu neydi şimdi?"

KAÇINILMAZWo Geschichten leben. Entdecke jetzt